3) Edebiyat Tarihi
Milletlerin asırlar boyunca meydana getirdikleri edebî eserleri ve onları ortaya koyan edebî şahsiyetleri, ilk örneklerden başlayarak günümüze kadar tarihî gelişimlerini de dikkate alarak bunu ilmî metodlarla inceleyen bilim dalına edebiyat tarihi adını veriyoruz.
Eski Türk edebiyatında islâmî gelenekten kaynaklanan bir tezkirecilik usûlü vardı. Tezkireler, genel olarak, herhangi bir meslek ve sınıfa mensup sanatkârların hâl tercümelerini yani biyografilerini içinde bulunduran bir bakıma günümüzdeki antolojilerin işlevini üstlenmiş eserlerdi. Bizde bu tür eserlerin yazılması; l538’de Edirneli Sehî Bey’in Heşt-Bihişt adını verdiği tezkiresi ile başlamakta ve Tanzimat sonrası yıllara kadar devam etmektedir. Yine bu alanda yazılmış olan Fatin Efendi’nin Hâtimetü’l-Eş’âr’ı (l855) türün son örneği olarak kabul edilmektedir. Kuşkusuz tezkire türü çerçevesinde kaleme alınmış eserleri çağdaş anlamda modern edebiyat tarihi olarak tanımlamak hatalı olur. Bunlar edebiyat tarihimiz için gerçekten çok değerli birer kaynak olabilirler, ancak bunlara, devirlerinin edebiyat tarihi gibi bakmak doğru değildir. Zaten bu eserlerde edebî malzeme ile tenkid birbiri ile iç içedir. Bu eserlerin meydana getiriliş gayesi de zaten bugünkü modern edebiyat tarihinin amaçları ve fonksiyonları ile de farklılıklar göstermektedir.
Bizde edebiyat tarihi adını taşıyan ilk eser; Abdülhalim Memduh’un (ö.l905) Târih-i Edebiyât-ı Osmâniyye (l888)’sidir. Bundan sonra mütakil şahısların çeşitli dergilerdeki hayat hikâyeleri dışında Muallim Naci’nin Esâmî, Osmanlı Şairleri gibi eserleri ile Fâik Reşad’ın Eslâf, Tercüme-i Ahvâl-i Meşâhîr adlı eserleri görülür. l908’den sonra yine Fâik Reşat’ın Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniyye (l9l0) ve Şehabeddin Süleyman’ın Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniyye (l9l0)’si yine tezkirecilik geleneğinden çok ayrı düşünülemiyecek eserlerdir. Edebiyatımızda batılı anlamda edebiyat tarihi çalışmalarını başlatan ilk isim Fuad Köprülü olmuştur. Bu çerçevede önce Şehabeddin Süleyman ile birlikte Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (l9l2)’nı çıkardı. Daha sonra Türk Edebiyatı Tarihinde Usül (l9l3), Aşık Tarzının Menşe’ ve Tekâmülü Hakkında Bir Tecrübe (l9l5) ve Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (l9l9) adlı eserlerini yayınladı. Yarım kalmış bir Türk Edebiyatı Tarihi(l920), Bugünkü Edebiyat (l923), Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (l934), Türk Halk Hikâyelerine ve Saz Şairlerine Ait Metinler ve Tetkikler serisi çerçevesinde Gevherî, Erzurumlu Emrah, XVI.Asır Sonuna Kadar Sazşairleri, Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Destanı edebiyat tarihimizin hiç ele alınmamış kısımlarını tamamlayan çalışmalardır.
Son yıllarda bu sahada kaleme alınmış çok sayıda eser vardır. Bunlardan bazıları şunlardır : İbrahim Necmi Dilmen : Târîh-i Edebiyat Dersleri (2 Cilt, l922), İsmail Habip Sevük : Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi (l924), Edebî Yeniliğimiz (2 Cilt, l931-32), Yeni “Edebî Yenilğimiz” (2 Cilt, l940), İsmail Hikmet Ertaylan : Türk Edebiyatı Tarihi (l924), Sadeddin Nüzhet Ergun : Türk Edebiyatı Tarihi ve Nümûneleri (l93l), Hasan Âli Yücel : Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış (l933), Âgâh Sırrı Levent : Edebiyat Tarihi Dersleri, Tanzimata Kadar (l931),Tanzimat Edebiyatı (l934),Türk Edebiyatı Tarihi (l973), Divan Edebiyatı (l980), Servet-i Fünün Edebiyatı (l938), Tahir Olgun : Başlangıcından Tanzimat Devrine Kadar Edebiyat Tarihimize Dair Manzum Bir Muhtıra (l93l), Mustafa Nihat Özön : Son Asır Türk Edebiyatı Tarihi (l94l), Vasfi Mahir Kocatürk :Türk Edebiyatı Tarihi (l964), Neclâ Pekolcay - Selçuk Eraydın : İslâmî Türk Edebiyatı (2 Cilt, l98l), Ahmed Hamdi Tanpınar : XIX.Asır Türk Edebiyatı Tarihi (l949), Nihad Sami Banarlı : Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Mine Mengi : Eski Türk Edebiyatı Tarihi (l994).
Edebiyat Tarihinin Önemi :
Edebiyat tarihi çeşitli zamanlardaki sanat ve edebiyat anlayışlarının metodlu bir şekilde öğrenilmesini, bilinmeyen, tanınmayan edebî şahsiyetlerin ilim, kültür, sanat ve edebiyat dünyasına tanıtılmasını sağlar.
Bir milletin geleceğinin sağlam temeller üzerine kurulabilmesi, tarihî ve edebî geçmişini bilmesi, kültürel zenginliklerinin, birikiminin farkında olması ile mümkündür. Geçmişte veya içinde yaşadığı zamanda kendi milletinin sahip bulunduğu değerlerden habersiz olan sanatkârın, gelecek nesiller için şaheser denilebilecek kalıcı eserler bırakması düşünelemez. Köksüz, asılsız, taklitten ileri gitmeyen, günü kurtarmak endişeleriyle kaleme alınmış edebiyat, kültür ve sanat eserlerinin toplumlara kalıcı birşeyler vermesi de mümkün değildir. İşte edebiyat tarihinin önemi burada ortaya çıkmaktadır. Edebiyat tarihi bu noktada hem okuyucuyu bilgilendirmekte; hem de sanatkâra yol göstermekte, yürüyeceği yolda ona ışık tutmaktadır. Her milletin tarihî bir geçmişi olduğu, kendine özgü bir yaşama tarzı ve düşünce geleneği bulunduğu bilinen bir gerçektir. Edebiyat tarihinin görevi de; eski toplumların edebî zevk ürünlerini, hayat felsefelerini, eserlere yansıyan şekliyle dünya görüşlerini, örf ve âdetlerini, gelenek ve göreneklerini kendi tabii çevrelerindeki şekliyle ele alarak estetik bir anlayışla yeni nesillere karşılaştırmalı olarak ulaştırmaktır. Bu bakımdan edebiyat tarihinin bir millet için genel tarih kadar büyük önemi vardır.
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.