Pek çok hekim bu sözün Hippoctates’e (Türkçesiyle Hipokrat’a) âit olduğunu zanneder.
Hâlbuki bu “aklıselîm” numûnesi pek muhtemelen çok eski çağların kadim öğretilerinden beri kulaktan kulağa geçerek, bugünlere kadar uzanmıştır ve Hipokrat’a mâl edilmiştir…
Hippoctates…
Bu özlü sözün kaynağını araştıran güzel bir makaleye http://jcp.sagepub.com/content/45/4/371.abstract adresinden ulaşabilirsiniz.
Origin and Uses of Primum Non Nocere—Above All, Do No Harm!
Cedric M. Smith, MD, FCP
From the Department of Pharmacology and Toxicology, School of Medicine and Biomedical Sciences, State University of New York at Buffalo, Buffalo, New York.
Cedric M. Smith, MD, FCP, 1011 West River Road, Grand Island, NY 14072.
Abstract
The so-called Hippocratic injunction to do no harm has been an axiom central to clinical pharmacology and to the education of medical and graduate students. With the recent reexamination of the nature and magnitude of adverse reactions to drugs, the purposes of this research and review were to discover the origin of this unique Latin expression. It has been reported that the author was neither Hippocrates nor Galen. Searches of writings back to the Middle Ages have uncovered the appearance of the axiom as expressed in English, coupled with its unique Latin, in 1860, with attribution to the English physician, Thomas Sydenham. Commonly used in the late 1800s into the early decades of the 1900s, it was nearly exclusively transmitted orally; it rarely appeared in print in the early 20th century. Its applicability and limitations as a guide to the ethical practice of medicine and pharmacological research are discussed. Despite insufficiencies, it remains a potent reminder that every medical and pharmacological decision carries the potential for harm.
Tercümesi
“Önce Zarar Verme” sözleri Hipokrat kaynaklı olarak bilinmekle beraber, bu ihtiyatlılık, klinik farmakoloji ve tıp ve lisansüstü öğrencilerinin eğitimi için merkezî bir aksiyom (ispatı gerekmeyen kabûl) olmuştur. Tabiatın ve ilâçların yan etkilerinin fazlalığı yeniden inceleme ile bu araştırma ve inceleme amacıyla gözden geçirilince, bu eşsiz Lâtince ifâdenin menşeini keşfetmek istedik. Bunu yazanın ne Galen, ne de Hipokrat olduğu anlaşılmıştır. Ortaçağ’a bakınca bulunan yazıların aramalar İngiliz Doktor Thomas Sydenham’a atıfla, 1860’ta, eşsiz Lâtince ifâdesiyle birleştiğinde, İngilizce hekimlerine ithafen bu aksiyom son hâlini bulmuştur. Genellikle 1900’lerin ilk on senesi içinde, 1800’lerin sonlarında sıklıkla kullanılan bu özlü söz, neredeyse sâdece sözlü olarak aktarılmış idi; 20. Yüzyıl’ın başlarında nâdiren kullanılır oldu. Tıp ve farmakolojik araştırmaların etik uygulamaları için bir kılavuz olarak uygulanabilirliğinin ve sınırlamaları tartışılmıştır. Yetersizliklere rağmen, her türlü tıbbî ve farmakolojik kararın zarar verme potansiyeli taşıdığını güçlü bir şekilde hatırlatır.
***
Hipokrat’ın hayat hikâyesini nakledeyim: (Yunanca: Ἱπποκράτης, Hippokrates) (MÖ 460, İstanköy – MÖ 370, Larissa), tıbbın babası olarak anılan İyonyalı hekim. Hekim olan babası tarafından yetiştirilip birçok yerde hekimlik yapmıştır. Anadolu’nun Kuzey illerini gezdikten sonra İstanköy adasına dönerek hekimliğini sürdürdü. Antik İyonya’da bilimsel gelişme ve felsefe ile sımsıkı bağı olan hekimlik gözdeydi. ÇağdaşıEflatun, Protagoras adlı yapıtında Hipokrat’tan “Koslu Asklepiades” olarak bahseder. Hipokrat’ın öğrencilerini ücret karşılığında eğittiğini ve hekimlik alanında Polykleitos ile Phidias’ın heykelcilikte kazandığı üne yakın bir ün kazandığından bahseder. Eflatun, “Phaidros” adlı eserinde ise Hipokrat’a değinerek onun tıbba felsefî bir yaklaşım getirmiş ünlü bir Asklepiades olduğunu ve insan vücudunu bir bütün olarak ele aldığını anlatır.
Kendisi tarafından yazıldığı kabûl edilen “Corpus Hippocraticum” (Hipokrat’ın Toplu Eserleri) Milât’tan Sonra onuncu asırdan kalmadır. Arap ve Avrupa tıbbına katkısı büyüktür. Bu eserde bâtıl itikatlar, büyülü şifa yöntemleri gibi şeyleri reddedilerek, bir bilim dalı olan tıbbın temel ilkeleri öğretilmiştir. Hipokrat’ın çağında hekimler “Asklepiadlar” denen (hekimlik tanrısı olarak kabûl edilen Asklepios adından türemiştir) loncalarda toplanırdı. Hekimlik babadan oğula geçerdi. Genç hekimler loncaya alınırken günümüzde de geçerli olan fakat bâzı değişikliklerin yer aldığı ünlü “Hipokrat Yemini’ni” ederlerdi. Eski hâlinde tıp tanrısı olarak kabûl edilen Asklepios adına yemin edilirken, yeni yeminde kutsal inançlar üzerine yemin edilmektedir. Eski metinde kesinlikle çocuk düşürme eylemi içinde olmamaya yemin edilirken, yeni metinde “yasal gerekler dışında çocuk düşürtmeyeceğim” denilmektedir. Eski metinde “hayatımı ve san’atımı kutsal ve saf olarak saklayacağım” ifâdesi varken şimdiki yeminde böyle bir ifade yoktur.
Hipokrat’ın ölümünden sonra Kos Adası Hekimlik Okulu’nun bütün buluşları ona mâl edilmiştir. Bunların tümünün değilse de büyük bir bölümünün onun buluşu olduğuna kuşku yoktur. Meselâ bâzı hastalıkları ilk defa Hipokrat tanımlamıştır.
Hâlen Kullanılmayan Ant şöyledir: Hekim Apollon, Aesculapios, Hygeia ve Panacea adına, bütün tanrıların ve tanrıçaların şâhitliğinde yemin ederim ki, aşağıdaki andımı kabiliyetim ve gücüm yettiğince yerine getireceğim. Bu sanatı bana öğreteni ebeveynim yerine koyacağım, hayatımı onunla paylaşacağım ve ihtiyacı olursa mallarımı onunla bölüşeceğim, çocuklarına kardeşlerim gibi bakacağım, istedikleri takdirde bu sanatı onlara ücretsiz veya yazılı bir söz almaksızın öğreteceğim, bilgilerimi oğullarıma, ustalarımın oğullarına ve bu mesleğin kurallarını kabûl edenlerden başka kimseye öğretmeyeceğim. Tedavi reçetelerimi kaabiliyetim ve gücüm yettiğince hiçbir zaman birisine zarar vermek için değil, hastalarımın iyiliği için kullanacağım. Hiç kimseyi memnun etmek için ölümcül bir ilâç reçete etmeyeceğim gibi, ölümüne sebep olabilecek bir tavsiyede dahi bulunmayacağım. Bir kadına düşük yaptıracak âletler vermeyeceğim. Hayatımın ve sanatımın saflığını koruyacağım. Bıçağımı mesanesinde taş olduğu aşikâr olanlar için bile kullanmayacağım, bu işi ehillerine bırakacağım. Gittiğim her eve sâdece hastanın iyiliği için gireceğim, kendimi hastalık yapıcı etkenlerden ve özellikle de ister hür ister köle olsun kadın ve erkeklerle aşkın hazlarından uzak tutacağım, san’atımın icrası esnasında yâhut günlük hayatımda bana gelen ve yayılmaması gereken bilgileri sır olarak tutacağım ve hiçbir zaman açmayacağım. Bu andımı tuttuğum sürece, hayatım ve sanatımın icrası bana mutluluk versin, bütün insanlar tarafından her zaman saygı göreyim, eğer yeminimden dönersem bunun zıddı bana az gelsin.
Aesculapios…
Hâlen Türkiye’de kullanılanı ise şöyle: Hekimlik mesleği üyeleri arasına katıldığım şu anda, hayatımı insanlık yoluna adayacağımı açıkça bildiriyor ve söz veriyorum. Hocalarıma saygı ve gönül borcumu her zaman koruyacağıma, san’atımı vicdanımın buyrukları doğrultusunda dikkat ve özenle yerine getireceğime, hasta ve toplumun sağlığını baş görev sayacağıma, benden hizmet bekleyen kimselerin sırlarına saygılı olacağıma ve onları saklayacağıma, hekimlik mesleğinin onurunu ve temiz töresini sürdüreceğime, meslekdaşlarımı kardeş bileceğime, din, milliyet, ırk, siyasî eğilim veya toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime, insan hayatına kesinlikle saygı göstereceğime, baskı altında kalsam bile tıp bilgilerimi insanlık değer ve yasalarına karşı kullanmayacağıma, açıkça, özgürce ve namusum üzerine ant içerim.
Son bir düşünce de fakıyrdan:
Hipokrat’ın Lâtince bilmesi herhâlde pek muhtemel değildi…
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 20 Şubat 2012 Pazartesi
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.