Sigmund Freud’un kendisi Ego Savunma Mekanizmaları’nı anlatan özel bir kitap yazmamış, bu işi, kızı Anna Freud’dan başlayarak, takipçileri gerçekleştirmişlerdir.
Anna ve Sigmund Freud…
İnsanoğlu sürekli ileriye doğru bir gelişim ve bu anlamda bir evrim hâlindedir. Kişilikteki bu olan bitenlerin mekanizmasını şu beş esas ana başlıkta toplamak mümkündür:
1. Olgunlaşma süreci: Emekleme, yürüme, konuşma ve lisanı kullanma becerilerinin kazanılması, cinsel ve saldırganca (agresif) dürtülerle başa çıkma, muhakeme ve karar verme, icraatta bulunma işlevlerinin gelişmesi… Bunlar iç içe geçmiş ama bir devamlılık arz eden, öğrenmeyle de karışmış olarak yaşanan süreçlerdir ve aşamalı bir şekilde oluşurlar (epigenetik prensip).
2. Dış engellenmeler (hâricî hüsranlar: external frustrations): Çevreden gelen, kişinin kendisinin dışındaki ortamlardan kaynaklanan hayâl kırıklıklarının yarattığı çatışma ve üzüntülerdir. Eğer çevrede bir hedef nesnesi mevcut değilse, bir yokluk hâli (privation) söz konusudur; böyle bir nesne mevcutsa fakat kişi ona ulaşamıyorsa bir yoksunluktan (deprivation) bahsedilir.
3. İç engellenmeler (dâhilî hüsranlar: internal frustrations): Kişinin intrapsişik dünyasında onun tatmine ulaşmasına engel olan ve antikateksis denen bir kuvvet bulunabilir. İster içten isterse dıştan gelsin, her engellenme mutlaka mutsuzluk veya çökme yaratacak demek değildir. Aksine, organizmanın (bu bağlamda psişenin) başa çıkabilme yeteneklerini çok aşmayan engellenmeler ve bunların sebep olduğu çatışmalar birer östres oluşturarak gelişime yardım ederler.
4. Kişisel yetersizlikler: Kişi sorunlarla başa çıkabilmek için gerekli olan asgarî algılama (reception), idrak etme (perception), zekâ veya benzeri psişik melekelerden mahrum olabilir; bu da bir engellenme yaratacaktır.
5. Sıkıntı, korku veya anksiyete: Gerçekçi, “nörotik”, ahlâkî sebeplere bağlı olarak meydana gelen veya bunların bir karışımı sonucunda ortaya çıkan engellenme ve çatışmalar.
Ego savunma mekanizmaları psişik homeostazisi korumaya yönelik çabalardan başka bir şey değildir. Ego savunma mekanizmaları arasında en enfantil olandan en olgun ve sağlıklısına doğru bâzıları aşağıda özetlenmiştir. Sonradan târif edilen mekanizmaların da ilâvesiyle liste büyümüş, hangi mekanizmanın narsisist, hangi mekanizmanın immatür, nörotik veya sağlıklı olduğu hususlarında müellifler arasında fikir farklılıkları doğmuştur. Prensip olarak, narsisist savunmalar birincil süreç düşünceye göre ve tam bir ben-merkezcilikle çalışanlardır ve psikozlarda, ağır kişilik bozukluklarında ve diğer şiddetli regresyon durumlarında devreye girerler.
İstisnalar dışında, hemen bütün Ego savunmaları bilinçdışında veya bilinç-öncesinde işlev görürler.
Bu tartışmalara ayrıntılı olarak girmeksizin, gereken nüanslar yeri geldiğinde vurgulanarak, Ego savunma mekanizmalarının genel bir özeti aşağıda verilmiştir:
A) NARSİSİST EGO SAVUNMALARI (EN İLKEL ve PATOLOJİK OLANLAR)
İnkâr (yadsıma: denial: negation): Çatışmaları ve sıkıntı hâlini hafifletmek için nesnel gerçekliği unutma, yok veya yaşanmamış sayma hâlidir. Represyon affektif ve dürtüsel impulslara karşı savunma yaparken, inkâr dış dünya gerçekliğini ortadan kaldırır. Bâzen normâl kişiler tarafından da kullanılabilir. Kontrollü, gerçeği değerlendirme duygusunun kaybedilmediği simgesel inkârları hemen hepimiz zaman zaman yaşarız: “O ölmedi, kalbimizde yaşıyor”… Ölümsüzlük ve “öte âlemde yaşamaya devam etme” mitosunun altında da en inkâr edilemez ve acı gerçek olan ölümün sembolik inkârı yatar.
Çocuğu bir kazada ölen bir anne, her yemekte masaya onun servisini koyup, öldüğünün lâfını bile ettirmez ve mutlaka bir gün geleceğinde ısrar eder. Aslında evlâdı ölmemiştir, kaybolmuştur ve mutlaka geri dönecektir.
Yansıtma (projection): Saldırganlık, suçluluk, yasak veya günah cinsel arzu, nefret, kin gibi kabûl edilemez mâhiyetteki bilinçdışı duyguların karşıdaki kişiye, dış dünyâya yansıtılması. Meselâ, “ben ondan nefret ediyorum” yerine, “o benden nefret ediyor” şeklinde düşünmek kişiyi çok daha rahatlatacaktır. Psikotik paranoid düşüncenin ve o zeminde gelişen hallüsinasyonların temelinde yansıtma mekanizması yatar. Normâl ve nörotik kişilerde de zaman zaman patolojik düzeyde olmayan yansıtmalar kullanılır.
Freud ekolüne göre, bastırılan ve nefretle karşılanan homoseksüel eğilimler dışarıya yansıtılırsa, özellikte erkek paranoid hastalarda sık rastlanan “herkes (veya belli birileri) bana homoseksüel gözüyle bakıyor” düşüncesiyle karakterize paranoid hezeyanın altında bu mekanizma yatar (bu durum bâzen bir psödohomoseksüel panik boyutuna ulaşabilir). Narsisist, paranoid, antisosyal, histriyonik ve şizotipal kişilerin de sıklıkla projeksiyon mekanizmasını kullandıklarını görürüz.
Çarpıtma (distortion): Dış gerçekliğin, realist olmayan megalomanyak fanteziler, omnipotans eğilimleri, kendini tatmine yönelik hezeyanlar temelinde değiştirilip çarpıtılarak, iç ihtiyaçları karşılayacak şekilde yeniden şekillendirilmesi, öyle idrak edilmesi şeklindeki narsisist bir mekanizmadır. Hafif derecede, basit distorsiyonları ara sıra normâl veya nörotik insanlar da kullanırlar ama ağır ve sürekli hâller genellikte psikotik süreçlerde görülür.
Ayırma (splitting), Primitif İdealizasyon (İlkel Ülküleştirme) ve Devalüasyon (Değersizleştirme): Realiteyi bütün nüanslarıyla ve olduğu gibi kavrayamayan, kabûl edemeyen zayıf Ego, onu “tamamen iyi” ve “tamamen kötü” diye ikiye böler; yâni, her şey ak veya kara olur ve gri tonları kaybolur (splitting). İyi tarafa konulan nesneler saçma derecede mübalâğalı olarak yüceltilir ve göklere çıkartılır (primitif idealizasyon). Gerçekçi olmayan bu kavrayış biçimi çok kırılgandır ve en ufak bir sebeple, rahatlıkla tam tersine dönüştürülüp, söz konusu nesne bir anda “tu kaka” ilân edilebilir, gözden düşürülüp düşman olunabilir (devalüasyon).
Ego psikologlarına göre, bebeğin ilk tanıştığı temel savunma mekanizması ayırmadır.
Sizi göklere çıkaran bir narsisist, senelerdir menfaât gözetmeksizin yaptığınız iyilikleri hiç kaâle almaksızın, sırf o gün sigara istediğinde vermediğiniz için, bir anda sizi defterden silebilir. Hekimini yedi düvelde öve öve bitiremeyen bir borderline veya histriyonik, sırf o gün yarım saat bekletildiği için öfkeyle muayenehâneyi terk edip, herkese onun antipropagandasını yapmaya başlayabilir.
Primitif idealizasyonun yanı sıra, yerine göre olgun sayılabilecek olan bir idealizasyon (idealleştirme, ülküleştirme) mekanizmasından da bahsedilmektedir. Kişinin gerçekte veya hayâlî sevgi nesnesine gerektiğinden çok fazla yaptığı kateksis söz konusudur. İdealizasyonun bilinçdışı kullanılması şu altı ana başlık altında özetlenebilir: “1. Kişinin kendi Egosuyla olan doyumsuzluğu, libidonun yeni bir ideâle transferiyle tatmin edilebilir. Böylece, içgüdülerin olumsuz gâyeleri yerine değerli bir nesne bahis konusu olur. 2. İdealizasyon, identifikasyonun hazırlayıcı kademesidir. Bu iki savunma mekanizması süperEgonun oluşmasında önemli yer oynar. 3. Bu savunma, bir tür inkâr olarak kullanılabilir; yâni, cinsel ve agresif kaynaklı dürtüler, kişinin daha az önemli olarak idrak etmesi ile önemlerini kaybederler. İdealize edilmiş nesnenin aslında kabûl edilemeyecek kısımları bile bu inkâr sâyesinde daha fazla kabûl görürler. 4. İç ihtiyaçlar, gerçekçi olmamalarına karşın, idealize edilmiş nesne tarafından, hayâlî bir dış heyecan kaynakları (external emotional supplies) garantisine alınmış olurlar. 5. Garip, daha ziyâde de nörotik şekilde, bu mekanizma ile bir kendini-cezalandırma (self-punishment) durumu gelişir. Tabiatıyla, idealize edilmiş nesne kaybolursa, bir kayıp ve suçluluk hissi yaşanır. 6. Eskiden kaybolmuş bir nesne bu şekilde doldurulabilirse, örneğin ölmüş, yakın bir kimse bu vesile ile yeniden yaşatılabilir, hiç olmazsa, gerektiği gibi hatırlanabilir”.
Yansıtmalı özdeşleşme (projective identification): Kendilikte mevcut istenmeyen özellikler bir başkasına yansıtılır, bir yandan da kendisiyle projeksiyon nesnesi arasında özdeşleşme kurulur. Kişi, kendi içindeki olumsuzlukları başkasına yüklemekle bir nev’i “arıtılmaya” uğramıştır ama derinden derine idrakinde olduğu kötülüklerinin çözümü veya mücadelesini yapabilmek için de muhatabıyla özdeşleşmiştir. Böyle kişiler geçinilmesi en zor, çok sık olarak sorun çıkaran insanlardır.
Girdiği ortamlarda durduk yerde birileriyle mücadele etmeye, takışmaya başlayan veya birisine abartılı dostluk gösterip, bir yandan da huysuzluklar çıkaran tiplerde bu mekanizmanın mevcudiyeti düşünülebilir. Durduk yerde hır gür çıkarırlar, etrafın canını sıkarlar…
Kondansasyon: Birincil süreç düşüncenin tipik özelliklerinden biri olan olaylar ve nesneler arasında zamansal ve mekânsal ilişkinin kurulamaması, farkların anlaşılamaması sebebiyle bunların birbirine karıştırılması veya paralojik, garip, majik çağrışımlar kurulması şeklindeki ayrışmamış, ilkel düşünce tarzının sürdürülmesiyle karakterizedir. Normâl bir kişide ancak rûyalarda rastlanan bu mekanizmanın günlük hayatta görülmesi psikozlar için tipiktir.
“Her sakallıyı deden sanma” atasözünde olduğu gibi, bir şizofren hasta hiç teşhismadığı sakallı bir adama saldırmasının sebebini “babamın da sakalları vardı ve bana hep kötü davranırdı; bu adam da sakallı, o da kötü, hâttâ o benim öldüğü söylenen babam” şeklinde izah edebilir.
Tümgüçlülük (omnipotans, kâdir-i mutlaklık): Duygusal çatışmalar, içsel veya dışsal zorlayıcılarla başa çıkabilmek için kişinin kendisinde diğerlerinden üstün birtakım güçler, kaabiliyetler olduğunu vehmetmesi, böyleymişçesine davranması demektir. Manik veya paranoid eksitasyonlarda sık görülür.
B) OLGUN OLMAYAN SAVUNMALAR
Şizoid fantezi: Kişinin birtakım arzu ve isteklerini, otistik bir içine kapanmayla, sanki gerçekleşmişçesine hayâl etmesidir. Tek başına fantezi, makûl sınırlar içerisinde kaldıkça yapıcı ve adaptif bir Ego savunma mekanizması iken, aşırıya kaçarsa patolojik, hâtta psikotik boyutlar kazanabilir. Bu boyuta çıkmayan şizoid fantezilerde, hezeyandan farklı olarak, kişi hayâllerinin doğruluğu konusunda ısrar etmez. Pek çok san’atçının yaratıcı güçlerinin altında böyle bir finalist hâttâ teleolojik otistik-şizoid yaşantı yeteneği yatar. Erken çocukluk yıllarında fanteziler zihinsel fonksiyonların çoğunu kapsar ve hemen hemen bilinçdışına eşdeğerdirler; bunların, ilkel bastırmaların (primary repressions) büyük bir kısmını oluşturdukları düşünülür. Fantezilerin arzu doyurucu (wish-fulfilling) özellikleri rûyalara çok benzer ama rûyalarda sembolizm ve kondansasyon çok daha fazladır. Hayâl kurarken, ne de olsa, ikincil süreç düşüncenin ve sansürün az çok rolü sürer; hâlbuki rûyalarda bu engeller tamamen olmasa da, büyük ölçüde kalkmıştır.
İçe atma (introjection) ve saldırganla özdeşleşme: Bir nesnenin (özellikle de bir sevgi nesnesinin) niteliklerinin tamamının veya bir kısmının içeri atılması fakat bir psişik yabancı cisim gibi orada tutulmasıdır. Normâl gelişimsel sürecin bir parçası olan ve bir anlamda ruhsal beslenmeyi ifâde eden, bu yüzden de bir Ego savunma mekanizması olarak ele alınmayan içe almadan (incorporation) bu bakımdan farklıdır. Mekanizmanın daha kolay anlaşılması açısından denilebilir ki, “introjeksiyon, projeksiyonun tam tersidir”. Sevgi nesnesinin kabûl edilemeyecek veya istenmeyen özelliklerinin içe atılıp saklanmasıdır. Bu saklanan “kompleks” hiç bir zaman özümsenmez (enkorpore edilmez) ve müstakbel ilişkilerdeki ikircikliğe zemin hazırlar.
İçe atmayı müteakip sıklıkla kullanılan ikinci bir Ego savunma mekanizması da saldırganla özdeşleşme ve onu benimsemedir (identification with the aggressor).
Çocukluğu boyunca babasının içkisine, kendisini ve annesini dövmesine, evde estirdiği teröre şâhit olan, ondan nefret ettiğini söyleyen bir borderline kişinin, kendi hayatında da aynı davranışları sergilediğini hayretle müşahede edersiniz. Kendi çocuksu dünyasında korkulan ve omnipotan kişi olarak algıladığı babasını entrojekte etmiş, daha sonra da, identifikasyonunu yaparken, daha güçlü ve tatminkâr bir nesne ortalıkta bulunmadığı için, ruh dünyasındaki bu reprezentle özdeşleşmiştir. Stockholm Sendromu denen durumlarda da aynı mekanizma geçerlidir.
Dışa vurma (eyleme geçme: acting out): Bilinçdışı arzu veya itkilerin, eşlik eden duygulanım farkına varılmaksızın, aniden eyleme dönüştürülmesidir. Bilinçdışı fantezi fevrîce bir şekilde davranışa yansıtılmak sûretiyle tatmin edilirken, buna karşı olan bilinçdışı engeller de geçici olarak aşılmış olur. Sürekli bastırılan gerilimin ve arzuların tehir edilmeksizin, bir anda tatminine imkân teşhisyan immatür bir mekanizmadır.
Disiplini ihlâl edici davranışları yüzünden hafta sonu izne gönderilmeyen antisosyal er bir anda deli gibi etrafa saldırmaya, cam çerçeve kırıp otomutilasyon yapmaya başlar. “Nöbeti” geçip de kendine geldikten sonra da, ağlayarak komuteşhisnın ayaklarına sarılıp bilmem kaçıncı tövbesini eder, bir daha yapmayacağı husûsunda sözler verir.
Aklı başında, efendi bir kişi olarak tanınan bir bürokrat, trafik sıkışıklığı yüzünden çok kıymetli 1.5 saati direksiyon başında geçirdikten sonra, ışıklar kırmızıdan sarıya dönerken hareket etmekte gecikti diye korna çalan arkadaki arabanın şoförüne, el frenini çektiği gibi fırlayıp, iki yumruk atar.
Tutulup kalma (blocking): Düşünmenin geçici veya uzunca bir süre için inhibe olması demektir. Duygulanımlar ve itkiler de aynı şekilde duraksayabilir. Represyona benziyorsa da, itki, duygulanım veya düşünce bloke oldukça kişideki gerilimin, sıkıntının artmasıyla ondan ayrılır.
Pasif-agresif davranış: Başkalarına karşı duyulan öfkenin pasif kalma, mazokizm ve kendine çevirme (turning towards oneself veya turning against the self) yoluyla ifâde edilmesidir. İkide bir unutma, surat asma, başarısızlıklar, kendinden çok etrafı bizar eden hastalıklar, ağrılar, sızılar, yakınmalar, sürekli gecikme gibi davranışlar tipiktir.
Hipokondriyazis: Kayıp, yalnızlık, kabûl edilemez mâhiyette agresif itkiler kişinin kendisine çevrilir ve ağrı, somatik hastalık beklentisi, nevrastenik yakınmalar hâlini alır. İçe atılan bu bilinçdışı itkiler Egodistonik oldukları için, kişi disfori ve huzursuzluk hisseder.
Bedenselleştirme (somatization): İntrapsişik çatışmaların beden diliyle ifâde edilmesi, bedensel şikâyetlere çevrilmesidir. Stres ve emosyonel çatışmalar otonom sinir sisteminin herhangi bir parçasının (sempatik veya parasempatik) fazla çalışmasına yol açar. Fizyolojik işlevlerde bozulma görülebilir. Desomatizasyonda enfantil somatik cevaplar düşünce ve duygulanımla yer değiştirirken, resomatizasyonda kişi çözülemeyen çatışmalara maruz kaldığında psikoseksüel gelişimin daha önceki somatik ifâde tarzlarına regrese olur. Aleksitimik kişiler sıklıkla somatizasyon kullanırlar -ki, buna da somatotimi denmektedir.
Yardım almayı reddedip şikâyet etme: Kişi başkalarına karşı duyduğu örtülü düşmanlık veya ulaşma isteklerini gizleyecek şekilde emosyonel çatışmalarından, derunî veya hâricî stresörlerinden yakınıp durur ve sürekli olarak etrafından yardım ister fakat bunları ısrarla dikkate almaz, beğenmez veya reddeder. Şikâyet veya talepleri arasında fiziksel semptomlar, ruhsal sorunlar veya hayat problemleri bulunabilir.
Bir zamanlar el üstünde tutulan ve şöhretinden yanına yaklaşılamayan ama artık unutulan emekli bir tiyatro san’atçısı sürekli olarak çevresinden yardım ve “akıl alma” taleplerinde bulunuyor, gene sonunda bildiğini okuyordu. Bu tavrı, zamanla, kendisini gerçek bir yalnızlığa itmiş, kapısını çalanların sayısı gittikçe azalmıştı.
Fiksasyon (saplanma: fixation): Eğer psikoseksüel gelişimin herhangi bir noktasında bir takılma olur ve emosyonel dürtüler bir noktada toplanarak oradan ileri gidemezse bir saplanmadan bahsedilebilir. Böyle kişiler, ilerideki hayatlarında ciddi stresörlerle karşılaştıklarında, kolaylıkla saplanmış oldukları psikoseksüel döneme regrese olarak, o döneme has davranışlar sergileyebilirler.
Bâzı insanlarda Oidipal takılma nedeniyle anneye aşırı bağımlılık, fiksasyon vardır. Bu insanlar kolay kolay evlenemezler. Anal dönem fiksasyonu olan kişilerde kolleksiyon merakı, obsesif özellikler sık görülür. Anal agresif dönem fiksasyonu olan bir kişi, öfkelendiğinde galiz küfürler savurarak “ortalığın içine eder”.
Regresyon (gerileme: regression): Bir stres durumu, ruhsal bir çatışma, kişinin adaptasyonunu tamamen bozar bir hâle gelmişse, kişi daha önceki psikoseksüel gelişme dönemlerine, özellikle de saplanmış olduğuna gerileyebilir, daha ilkel davranış örneklerine dönebilir. Meselâ, heyecanlanınca tırnak yemek davranışı oral döneme regresyon belirtisidir. Gevşeme, rahatlama, orgazm olma, uyuma gibi regresyonlar tamamen normâl fenomenlerken, assosiyatif olarak yönlendirilebilen regresyon yaratıcılığı beraberinde getirir (Ego hizmetinde teleolojik regresyon).
Cansızlaştırma (devitalization): Bir çeşit hafif inkârdır. Problemin, çatışmanın bir süre için yok farz edilmesi ve âdeta “gerçeklere arkanı dönersen onları görmezsin” tarzında bir kaçışın yaşanmasıdır.
Uzun seneler klinikte yatan ve zararsız, sempatik tavırlarıyla herkesin sevgisini kazanan bir rezidüel şizofren hastamız vardı. Ne arayanı vardı, ne de soranı… Bomboş gözleriyle (ağır derecede miyoptu) gözlüklerinin arkasından bakıp “sigara versene, aslan Fener” demekten başka bir şey yapmazdı. İçebildiği kadar çok sigarayı âdeta aspiratör gibi içine çeker, izmaritleri de yatağının etrafına ve her yere atardı. Bir gün vizite çıktık ve öğrendik ki, kendisini Bakırköy’deki kimsesiz ve kronik hastaların olduğu bölüme yollamışlar. Yatağı bomboş, etrafta izmaritler yok ama yanıklarının izleri hediye kalmış âdeta… Asistanların da, benim de gözlerimiz doldu, duygulandık. Derken, bir asistanım atladı: “Hocam, o pilli bebek gibiydi”! “İşte” dedim, “devitalizasyon budur”…
C) NÖROTİK SAVUNMALAR
Bastırma (repression): Hoş olmayan veya kabûl edilemez mâhiyetteki duygu, çatışma ve sorunların bilinçdışında tutulması ve bilinç sathına çıkmasına izin verilmemesidir. Primer represyonda impuls ve düşüncelerin bilinç sathına çıkmadan bastırılması söz konusudur. Sekonder represyonda ise, bir zamanlar bilinç sathında yaşanılmış muhtevanın bilinçten uzaklaştırılması durumu mevcuttur; bastırılan şey tam anlamıyla unutulmamıştır ve sembolik davranış hâlinde müşahede edilebilir. Klasik Freudien yaklaşımda bütün nörotik tezahürlerin altında yatan temel mekanizma represyondur. Bilinçli olarak bastırmadan (İng. suppression, Fran. refoulement) farkı, tamamen bilinçdışında cereyan etmesidir.
Kompansasyon (telâfi: compansation): Elde edilemeyen bir şeyin, tatmin bulamayan bir eğilim veya dürtünün yerine başka bir şey koyularak veya elde mevcut olanla yetinilerek kabûl edilebilir hâle getirilmesi demektir. Kişinin bilinçli olarak fark ettiği veya bilinçdışında taşıdığı yetersizlik, aşağılık duygularının tatminine de hizmet eder.
Alışverişte zarara giren kişi “öyle ama bunun gibisini de bir yerde bulamazdım” der… Napolyon, Hitler gibi pek çok lider ufak tefek yapılı ama “büyük işler yapmak isteyen” adamlardı. Amnestik sendromda, demanslarda rastlanan konfabülasyonların, maniklerdeki grandiyöz-megalomanyak hezeyanların da benzer mekanizmalarla geliştiği söylenir.
Rasyonalizasyon (akla yakınlaştırma, ussallaştırma): Ego, kendisini rahatsız edici eğilim, durum, davranış veya çatışmaları akla uygun bâzı sebepler veya gerekçeler ortaya koyarak bertaraf etmeye çalışır. Normâl insanlarda da sıkça kullanılan bu mekanizma, sosyopatların (yansıtmayla birlikte) en sık kullandıkları Ego savunmalarından biridir.
İkide bir alkollüyken kaza yapıp başı belâya giren genç sosyopat, araba çalarken yakalandığında, ona artık araba vermeyen babasını suçlar ve sorumlu tutar.
Entellektüalizasyon: Duygulanımsal ifâdeyi veya yaşantıyı önlemek için aşırı derecede entellektüel süreçlerin kullanılmasıdır. Cansız, dış dünyadaki realiteyle ilgili nesneler veya olaylar üzerinde çok durulup ayrıntılara dalarak, kişi kendi rahatsız edici iç eğilim veya çatışmalarından uzaklaşır. Rasyonalizasyonla çok iç içedir.
Cinselleştirme (seksüalizasyon): Önceden böyle bir özelliği olmayan veya fazla bulunmayan bir nesneye veya fonksiyona cinsel özellikler atfedilmesidir. Kişi, bu şekilde, yasak veya günah addettiği dürtülerini bir şeye yükleyerek rahatlar.
Klâsik anlamıyla “nörotik” kişilerde kompansasyonun, rasyonalizasyonun, entellektüalizasyonun ve/veya seksüalizasyonun sıklıkla iç içe kullanıldığını görürüz. Bilhassa gayrıahlâkî ve panseksüaliteyi, her türlü parafiliyi bilhassa teşvik edici karikatürlerin, yazıların ve öykülerin bol bol yer aldığı bâzı dergilerdeki müellifleri mercek altına aldığınızda, bunu rahatlıkla müşahade edersiniz.
Özdeşleşme-benimseme (identification): Bir başkasının özelliklerinin ve davranışlarının kısmen veya büyük ölçüde benimsenmesi hâlidir. Kişinin kendisini seyrettiği filmdeki artiste benzetme çabaları gibi… Normâl yetişme dönemlerinde ve hayat boyunca da, makûl sınırlar içerisinde kalmak kaydı ile faydalı ve gerekli bir mekanizmadır. Hatalı ve sapkın identifikasyon ise kişinin bütün hayatını olumsuz yönde etkiler.
Bu Ego savunma mekanizması bilhassa hayatın ilk 19-20 senesinde sağlıklı olarak kabûl edilir ama sağlıklı özdeşleşme-benimsemeyle sağlıksız olanın farkına dikkat etmek icap eder. Yasadışı ve bölücü, yıkıcı identifikasyon nesnelerine kendilerini kaptıran bilhassa Delikanlılık Çağı emnsupları ciddi tehlike altındadır. Bu sebepledir ki, hemen bütün terör örgütlerinin hedefi bu yaştaki insanlardır.
Konversiyon: İntrapsişik çatışmaların veya bastırılmış saldırganca yâhut cinsel dürtülerin genelikle bir psödonörolojik belirtiye (histerik bayılma, afoni, felç, astazi-abazi, amoroz gibi) çevrilerek kendilerini belli etmeleri olayıdır. Bu sebeple, hemen bütün konversiyon vak’alarında semptomların simgesel anlamı vardır.
Tasvip etmediği bir delikanlıya kaçıp onunla ilişki de kurduğu için, kızının evlenmesine râzı olduğuna dâir imza vermek zorunda kalan köylü bir kadın hastamızda, bu hâdiseden iki gün sonra, sağ kolda felç ortaya çıkmıştı.
Yer değiştirme (displacement), yerine koyma (ikame etme: substitution) ve simgeleştirme (symbolisation): Bir fikir veya nesneye yüklenen heyecanî veya dürtüsel bir kateksisin bâzı özellikleri sebebiyle orijinaline benzeyen başka bir fikir veya nesneye kaydırılmasıdır. Özgün fikrin daha az distrese yol açılarak ifâde edilebilmesine imkân sağlar ve genellikle yerine koymayla beraber kullanılır; sübstitüsyonda genellikle daha iyi ve kabûl edilebilir bir şeyle yer değiştirme söz konusuyken, displasmanda tersi de olabilir.
Saldırganca dürtüleri yoğun olan bir kişinin boksa yönelmesi toplumsal ve ahlâki plânda kabûl edilebilir bir ikame ve yer değiştirmeyken (tabii, bu örnekte yüceltmenin [sublimation] de rolü vardır. Zâten, başka yerlerde de belirtildiği gibi, pek çok Ego savunma mekanizması iç içe, paralel işler), bu gibi birisinin mafyaya girmesi ve orada sıkı dövüşen bir kabadayı nâmıyla saygınlık kazanması sağlıklı olmayan bir yer değiştirmedir; çünkü her ne kadar bu “yeraltı dünyasının” kendi kanunları içinde makbûl ve muteber bir şey gibi telâkki ediliyorsa da, bu hayat tarzı genel ahlâk ve kanunlar nazarında anormâldir.
Bu şekilde geliştirilen yeni yatırım nesnesi bir sembol (simge) oluşturursa, bu durumda da simgeleştirmeden bahsedilir. Meselâ, genellikle erken Oidipal dönemde başlayan zoofobilerde esas korkulan nesnenin ürkütücü ebeveyn figürü olduğu bilinir ama sözgelişi, böcek korkusuyla yer değiştirilerek simgeleştirilmiştir.
Duygulanımın izolasyonu (tecrit etme, soyutlama): Rahatsız edici bir hâtıra veya fikrin, kendisine eşlik etmesi gereken duygulanımdan ayrılarak veya kopartılarak muhafaza edilmesidir. Sosyal izolasyonda ise nesne ilişkileri asgariye indirilir veya tamamen kesilir.
Üç kişinin tecavüzüne uğrayıp iffeti kirletilen genç kız, mahkemede, gâyet soğukkanlılıkla ve sanki yakınlarda seyrettiği bir filmi anlatıyormuşçasına rahat bir tarzda ifâde verir.
Çözülme (ayrışım: dissociation): Kişinin kimlik veya kendilik bütünlüğünün heyecani distresten kurtulabilmek için geçici ama dikkati çekecek şiddette bozulmasıdır. Psikojen füglerde, amnezilerde ve bâzı konversiyon reaksiyonlarında çözülme kullanılır. Kontrfobik davranışta, tartışmalı bir teşhis katEgorisi olan Çoğul Kişilik vak’alarında (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu), Dissosiyatif Trans Bozukluğu’nda, hipnoz esnasında, bâzı psikoaktif maddelerin tesiri altındayken de dissosiyasyona sık rastlanır. Yabancılaşma (alienation) kavramı içerisinde ele alınan derealizasyon ve depersonalizasyonla, dinsel-mistik vecd hâlleri de, psikolojik açıdan, dissosiyatif fenomenlerdir.
Eksternalizasyon (dışsallaştırma, hâricîleştirme, externalization): Dış dünyada ve dış nesnelerde kişinin kendi kişiliğini, eğilim ve dürtülerini, çatışmalarını, ruh hâllerini, tavırlarını ve düşünme tarzını bulması, öyle idrak etmesi sûretiyle distresten kurtulması demek olan eksternalizasyon, yansıtmanın daha hafif ve genel bir ifâdesidir.
Zıt tepkiler kurma (reaction formation): Kabûl edilemez mâhiyetteki bir arzunun, eğilimin veya dürtünün tam tersinin bilinç sathında kabûllenilişi demektir. Obsesif Kompulsif Bozukluğun temel mekanizmalarından birisi olmakla birlikte, psikoseksüel gelişimin erken dönemlerinde sık kullanılırsa, obsesif kişilikte olduğu gibi, kalıcı bir karakter çizgisi hâlini alabilir.
Üvey kızına öz evlâdından daha çok ihtimam gösteren annenin bu davranışının altında ona karşı duyduğu bilinçdışı nefret yatar.
Ket vurma (inhibition): İntrapsişik çatışmalardan kurtulabilmek için bâzı Ego işlevlerinin bilinçli olarak sınırlanması veya devre dışı bırakılması demektir.
“Şu anda bu konuyu düşünmek veya tartışmak istemiyorum, çok daha önemli şeyler var ilgilenecek”…
Yapıp bozma (undoing): Çatışmalarla veya dış stresörlerle başa çıkmak için, kişi simgesel olarak bunları düzeltici veya iptâl edici sözler veya hareketler yapar ama yeterli rahatlama olmayınca tekrar eder. Obsesif Kompulsif Bozukluk’ta tipiktir.
Tipik olarak bir OKB hastası evden çıkar, kapıyı kilitler, tam apartman kapısından çıkarken “ya kilitlememişsem” diye kakıp geri döner ve bu defalarca sürer…
Bilinçli denetleme (conscious control): Olan biten olayların akışına kendini kaptırmadan, mantık ve akıl kullanarak hâkimiyeti korumak için gerekli çabanın gösterilmesi demektir. Yerinde ve dozunda kullanıldığında sağlıklı bir mekanizmayken, süreklilik kazanırsa kişiyi yoran, yıpratan mâhiyet kazanır.
D) OLGUN SAVUNMALAR
Yüceltme (sublimation): Bilinçdışı çatışmalar ve dürtülerin, örneğin tatmin edilmemiş cinsel dürtülerin bilinç alanına daha kabûl edilebilir birtakım faâliyetler hâlinde çıkması demektir. Agresif ve/veya cinsel eğilimler spor, san’at, edebiyat ve benzeri yapıcı faâliyetle, assosiyatif bir şekilde kanalize edilerek boşaltılabilir. Represyondan farkı, dürtü veya duygunun modifiye edilerek boşalma yolu bulabilmesidir.
Yakın ilişkiler kurma (affiliation): İç çatışmaları veya dışsal stresörleri bertaraf edebilmek için kişinin başkalarının yardımına koşması, onlara destek vermesidir. Problemlerin diğerleriyle paylaşılmasını ihtiva ederse de, bunlardan dolayı başkalarının sorumlu tutulması söz konusu değildir. Diğerkâmlıkla iç içe giren, devamlılık gösteren bir savunma mekanizmasıdır.
Diğerkâmlık (özgecilik: altruism): Belli bir karşılık beklemeksizin, kişinin özsaygısını arttıracak şekilde başkalarına hizmet etmesi, yardımcı olması, fedakârlık göstermesi demektir. Aslında selim, yapıcı bir zıt tepki kurma mekanizmasıdır. Diğerkâmlıkla, diğerkâmca teslimiyeti ayırdetmek gerekir. Diğerkâm kişi fedakârlık eder, hizmet verir ama bunu yaparken de kendisine zarar vermez; diğerkâmca teslimiyette ise kişinin kendine zarar verecek derecede başkalarının ihtiyaçlarına yönelmesi, kendini helâk etmesi, bu sûretle yaptığı introjeksiyonla tatmin bulması tarzında sağlıksız bir davranış söz konusudur. Kendileri bekâr veya dul kalmayı sadakat veya benzeri ahlâkî sebeplerle tercih ederken, başkalarına çöpçatanlık yapan kişiler bu mekanizmayı kullanırlar. Diğerkâmlık esasında evrimsel bir kavramdır ve bütün memelilerde karşılıklı (reciprocal) veya karşılıksız (non-reciprocal) diğerkâmlık davranışına rastlanır. Toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı arttırdığı için, ben-merkezciliğin “antidotu” hâlinde bir davranış örüntüsü olarak tabiî ayıklanma-elenmeye rağmen ayakta kalabilmiştir.
Mizah (humor): Kişisel huzursuzluk veya çâresizlik duymaksızın ve başkalarını da rahatsız etmeksizin, düşünceleri ve hisleri ifâde etmek için mizah kullanılması demektir. Kişinin dayanılması güç bir şeye dikkatini verebilmesini ve tahammül edebilmesini sağlar. Nüktedanlıkta (wit) ise bir nev’î yer değiştirme (displasman) söz konusudur; kişi bu sâyede dikkatini duygusal sorundan uzaklaştırmaktadır ve yerine göre, daha ziyâde nörotik bir davranış olarak düşünülebilir.
Sezinleme (anticipation): Müstakbel iç huzursuzluğu gerçekçi bir şekilde önceden görerek, plânlayarak beklemek demektir. Amaca yönelik bir şekilde olacakların kestirilmesini, gerekli tavrın veya tedbirlerin alınmasını sağlar. Nispeten metafizik bir mefhum olan sezgiden (intuition)farklıdır; sezgide bir nev’î ilham, içe doğuş (yâni birincil süreç düşünce) söz konusuyken, sezinlemede gözlemlere dayanarak mantıklı akıl yürütme (yâni ikincil süreç düşünce) geçerlidir.
Riyâzet (inzivaya çekilme: çilecilik: asceticism): Yaşantıların haz verici etkilerinden kendini soyutlamak sûretiyle yüksek ahlâki (genellikle de dinsel veya mistik, bâzen de ideolojik) değerler uğruna basit günlük zevklerden feragat etmek demektir. Zihinsel gelişimi sağlıklı ve hür iradesiyle bu hayat tarzını tercih eden kişiler için olgun kabûl edilmekle birlikte, yaydan fırlayan ok misâli uyanan cinsel ve saldırganca dürtülere karşı orta ergenlik ilâ erken gençlik döneminde nörotik bir şekilde sık kullanılan bir mekanizmadır ve delikanlının birtakım tarikatların veya ideolojik odakların kucağına kolayca düşmesine yol açabilir. İdeolojik amaçlı “ölüm oruçları”, “gıda redleri” da bu grupta ele alınabilir.
17 yaşındaki, Şizofreniform Bozukluk teşhisiyle tedavi etmekte olduğumuz bir hastamız, ikide bir, zamanında bir terör olayında vefat eden babasından sonra başka kimsesi kalmayan annesini de bırakıp kır gerillalarına katılmayı ve “devrim için burjuvazinin basit yaşamından elini eteğini çekerek gerçek savaşımdaki yerini almayı” dile getiriyordu.
Bilinçli olarak bastırma (İng. suppression, Fra. refoulement): Bilinçli veya yarı bilinçli olarak bilinç sathındaki bir dürtü veya çatışmanın ertelenmesi, bir tarafa bırakılmasıdır. Sorunlar bir tarafa bırakılmıştır ama onlardan kaçınılmamaktadır; sâdece çözüm tehir edilmiştir çünkü hâl-i hazırda bunlarla uğraşacak zaman ve/veya zemin yoktur.
Kişiliği koruyucu diğer mekanizmalar bilinçli ve çaba gerektiren gayretleri ihtiva eder. Stres karşısında bilinçli sistemlerin harekete geçmesiyle daha çok bilgi edinme, anlama, idrak alanını genişletme ve değerlendirme, farklı şartlar deneme, yeni çözümler arama, yapıcı düşünceye yönelebilme gibi karmaşık zihinsel süreçler faâliyet gösterir.
Mehmet Kerem Doksat – Tarabya – 04 Mart 2012 Pazar
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.