Zinet eşyası olan küpe, kadınlara mahsustur
İbn Abbas’dan (ra) şöyle rivayet edildi:
“Resulullah (asm) erkeklerden kadınlara benzeyenlere ve kadınlardan da erkeklere benzeyenlere lanet etti.” (Buhari, Ebu Davud, Tirmizi)
Zinet eşyalarından olan küpe kadınlara mahsustur ve erkeğin fıtratına aykırıdır. Bu yüzden birçok fıkıh âlimi küpenin erkeğe caiz olmadığı hususunda ittifak etmiştir.
“Müşriklere muhalefet ediniz.”
(Müslim)
İslam dini müslümanları müşriklere her ne şekilde olursa olsun benzemekten men etmiştir. Fakat erkeklerin küpe takmasında açık bir şekilde batı hayranlığı ile gayr-i müslimleri taklit görülmektedir. Çünkü ne Peygamber Efendimiz’in (asm) sünnetinde, İslam dininin örf ve adetlerinde böyle bir uygulama yoktur.
Kölelik alameti olan küpe, süs değildir
Bazı kölelere “kölelik alameti” olarak takılan küpeler, bu konuda bir cevaz teşkil edemez. Çünkü onlar bu küpeleri süs amacıyla değil, “köle oldukları” için takmışlardır.
Yavuz Sultan Selim’in küpe taktığı iddiaları, asılsızdır
Günümüzde Osmanlı Devleti ile alakadar, Avrupalı ve İranlı ressamlara ait tamamen hayali ve uydurma olan bir çok resim bulunmaktadır. Yavuz Sultan Selim’e ait olduğu ileri sürülen “küpeli resmin” de, uydurma resimlerden biri olması kuvvetli bir ihtimaldir. Çünkü bu resimde, Yavuz Sultan Selim’in kulağında küpe, boynunda incili madalyon, sarığında taç bulunmaktadır. Osmanlı Padişahlarının kıyafetleri ile bağdaşmayan bu süsler, bu tablonun yakın tarihlerde yapıldığını göstermektedir. Nitekim tablo Dolmabahçe Sarayı’ndan 1926 yılında getirilmiştir. Dolmabahçe Sarayı’na ne zaman konulduğu ise bilinmemektedir.
Bazı araştırmacılara göre ise; bu küpeli resim, yenilgiyi kabul edemeyen Şah İsmail tarafından yaptırılmıştır. Zira başında Şia Mezhebinin alâmeti olan kızıl börk ve bunun üzerinde İran Şahlarına mahsus taç vardır. Hem Şia mezhebinde küpe caiz görülmektedir.
Açıkça bilinmektedir ki; Yavuz Sultan Selim, süs ve ihtişamdan hoşlanmayan bir padişahtır. Zira Mısır Seferi dönüşünde oğlu Süleyman’ın süslü elbiselerini görünce, ‘Bre Süleyman, sen böyle giyinirsen, anan ne giysin?’ dediğini biliyor ve onun şahsî hayatında sade ve süsten uzak olduğunu kaynaklardan öğreniyoruz. Gerçek olan resimlerinde, pala bıyıklar vardır; ancak küpe yoktur.
Bu durumda; Yavuz Sultan Selim’e ait olduğu ileri sürülen ve çoğu kimsenin kendine kılıf olarak gösterdiği “küpeli resim” küpe takmak hususunda bir çıkış yolu olarak kabul edilemez.
Kaynaklar:
İbn-i Âbidin, Redd’ûl-Muhtar, c VI, sh 420, Heyet, Resimli-Haritalı Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul 1958, c II, sh 717, 719, 725, 731, 739, 788; Gönenç, Halil, Günümüz Meselelerine Fetvalar, İstanbul 1983, c II, sh 164; Dirler, Ayten, “Yavuz Selim Küpeli miydi? ”, Kuşoğlu, M Zeki, Tılsımdan Takıya, İstanbul 1998, sn 52 vd
Yavuz Sultan Selim Küpe Taktı Mı?
Yavuz sultan Selim’in sol kulağında küpe bulunan resmi konusunu birkaç açıdan ele almakta fayda vardır:
1) İslâm hukukuna göre kulakların küpe takılmak üzere delinmesi ve küpe takılması, kadınlar için caiz görülmüş, ama erkekler için caiz görülmemiştir. Bazı hukukçular erkek çocukların da kulaklarının delinebileceğini ve bu tür bir hadisenin Hz. Peygamber (saa) zamanında yapıldığı halde, yasaklanmadığını ileri sürmektedirler. Her hal ü kârda ergen erkeklerin kulaklarını deldirmeleri ve küpe takmaları, çoğu hukukçulara göre haram ve bazılarına göreyse mekruhtur; yani kısaca caiz değildir. İşte bu şer’î hükmü bilen Yavuz Sultan Selim’in kulağını deldirip küpe taktığına ihtimal dahi vermiyoruz. Zira Yavuz’un Mısır Seferi dönüşünde oğlu Süleyman’ın süslü elbiselerini görünce, “Bre Süleyman, sen böyle giyinirsen, anan ne giysin?” dediğini biliyor ve onun şahsi hayatında sade ve süsten uzak olduğunu kaynaklardan öğreniyoruz.
Yavuz, süs ve ihtişamdan hoşlanmayan bir padişahtır. Doğru olan resimlerinden pala bıyıklar vardır, ancak küpe yoktur.
2) Şu anda Topkapı Sarayı’nın Portreler Bölümü’nde 17/66 numarayla 70×65 cm ebadında bulunan küpeli Yavuz Portresi’yle Macar bir ressama ait olduğu söylenen küpeli resme gelince…
Evvela Yavuz’un minyatürlerde ve elimizde bulunan resimlerinde bunun gibi küpeli olan üçüncü bir resmi bulunmamaktadır. Kaldı ki bu resimler arasında resmi nakkaşlar tarafından yapılanları vardır. İkincisi, Yavuz’a isnad edilen ama tamamen hayali ve uydurma olan Avrupalı ve İranlı ressamlara ait resimler çokça bulunmaktadır. Tarih kaynakları bu noktanın altını çizmektedirler. Bu küpeli resmin de uydurma resimlerden biri olması kuvvetle muhtemeldir. Zira sultanın kulağında küpe, boynunda incili madalyon, sarığında taç bulunmaktadır. Osmanlı padişahlarının kıyafetleriyle bağdaşmayan bu süsler, tablonun yakın tarihlerde yapıldığını göstermektedir. Zaten 1926 yılında Dolmabahçe Sarayı’ndan getirtilmiştir. Dolmabahçe Sarayı’na ne zaman konulduğu da bilinmemektedir.
Üçüncüsü, bazı araştırmacılara göre bu küpeli resim Şah İsmail’e aittir. Zira başında Şiî Mezhebi’nin alâmeti olan kızıl börk ve bunun üzerinde İran şahlarına mahsus taç vardır. Ayrıca küpe de Şî’a mezhebinden câiz görülmektedir.
3) Küpeli resmin Yavuz’a ait olmadığı ortadadır. Ait olsa bile, son zamanların bazı ahlâksız insanlarının bunu gay’liğe yorumlamaları, en az bu resim Yavuz’a isnad edilmesi kadar yanlıştır. . Tek kulağında olduğu hiç mevzubahis dahi edilmemiştir. Bazı yazarlar Yavuz’un bu küpesini Allah’a kul olma özelliği şeklinde taktığını ve bununla cihan hâkimi sıfatına rağmen âciz bir kul olduğunu göstermek istediğini anlatmaya çalışmışlardır. Bize göre bu yorumlar zayıf yorumlardır. Zira küpeli resim hadisesi doğru görünmemektedir. Fakat kölelerin küpe taktıkları doğrudur. Bu arada küpenin bir Türk töresi olduğunu ifade eden yazarlar bulunduğu gibi, Yavuz’un Şah İsmail’in askerlerine şirin gözükmek için taktığını iddia edenler de vardır.Ama bunlar iddiadan öteye gitmemektedir.
Yavuz’un pala bıyıklarının Hz. Peygamber’in sünnetine uymadığı itirazına gelince…
İslâm hukukunda Hz. Peygamber’in “Bıyıkları kısaltınız, sakalları da bırakınız” mânâsını ifade eden hadisi sebebiyle bıyıkların kısaltılması sünnettir. Ancak bunun tek istisnası, düşmana heybetli görünmek için gazilerin bıyıklarını uzatmasının caiz görülmesidir. Nitekim Ebussuûd Efendi de bir fetvâsında bu hakikati dile getirmiştir: “Sûfiler bıyıkları dibinden kesmek sünnetdir deyü i’tikad eyleseler, şer’an mezbûrlara nesne lâzım olur mu? El-cevâb: İftirâdan ictinâb etmek lâzımdır. Mesnûn olan kaş mikdârı kalınca almaktır. Ol dahi gazilerden gayrıyadır. Gâzilerde uzatmak mendûbdur, adüvve (düşmana) heybetli görünmek içün.”İşte gerçek bi gâzi olan Yavuz’un pala bıyıklarının hikmeti ve şer’î dayanağı budur.Pala bıyık Türk geleneğinde bir Akıncı adetidir….
Yavuz Sultan Selim Küpe Taksaydı
4-Yavuz küpe taksaydı… Onu çok seven ve onun neslinden olan Osmanoğulları içindede bir tanesi olsun küpe takmaz mıydı?.. İddialardaki gibi bir tek Allah’a köle olan Yavuz ‘mu? Tarih Perspektifinden bakıldığında gerçek ortada ama hala kaynağı olmayan şeylere yada muteber olmayan kaynaklara dayanarak inanmaya devam edecekseniz siz bilirsiniz…Tarihe mantıklı bakmak gerekir…
1. İslam Hukuku’nda erkeklerin kulağını deldirmesi caiz değildir. Selim de bu şer’i hükmü bilen bir padişahtı. 2. Minyatürlerde ve elimizde bulunan diğer resimlerde Yavuz’un küpeli olduğu bir üçüncü örnek yoktur. 3.Yavuz, sadelikten hoşlanan, süsten uzak bir hükümdardır. Yavuz’un “Allah’a kul olma” düşüncesini yansıtmak için küpe taktığı fikrini de zayıf bir ihtimal olarak görüyor. Selim’in sadece iki küpeli resmi var. Biri Topkapı Sarayı’ndaki Yavuz Portresi; ikincisi ise Macar bir ressama ait olduğu sanılan bir resim. Yavuz’un sade bir insan olduğunu belirten tarihçiler, küpenin yabancı ressamların yorumu olabileceğini söylüyor ve bir anekdot anlatıyorlar: Yavuz, Mısır seferinden döndüğünde oğlu Süleyman’ın şatafatlı giyimini görür ve çok kızar; “Bre Süleyman! Sen böyle giyinirsen anan ne giysin!”
Topkapı Sarayı’nda sergilenen resimde Yavuz’un başında 12 dilimli bir taç bulunur. Ancak Yavuz, 12 dilimli taç giymez. Şii’likteki 12 İmam’ı temsil eden taç Şah İsmail’e aittir. Bunun gibi hatalar çok oluyor. Yavuz, minyatürlerde tablolardakinden çok farklı resmedilmiştir. Kulağında küpe yoktur minyatürlerde. Sadece Batı kaynaklı gravürlerde küpeli görünür. Bu da Batı yorumu olarak yansımıştır resimlere. Doğruyu yansıtmaz. Avrupa müzelerinde Yavuz’a ait onlarca resim gördüm ama hiç birinde küpeli bir tablosuna rastlamadım.Yavuz’un sert mizacı ve önderliği onu küpe takmaktan alıkoyacak özelliklerdir. Yavuz, belagati ve hitabeti güçlü, asaleti olan ve askerine önem veren bir önderdi. Ayrıca gerek İslam’da gerekse ordu içi gelenekte erkeğin süslenmesi uygun değildir. Avrupalı ressamlar kendi yorumlarını katmışlardır bu gibi çoğu resme. Kaynaklarda Yavuz’un küpe taktığına dair bir bilgi yok. Ayrıca Yavuz, Fatih gibi doğrudan portresini yaptırmış bir padişah değildir. Bazı portrelerinde şatafatlı bir giyim tarzı içinde resmedilir oysa oğlunu giyim konusunda uyardığı bilinir. Bu şekilde resmedilen başka padişah yok tarihimizde. Avrupalı ressamlar bu şekilde çizilmiş, Osmanlı minyatürlerinde tam tersine, sade görünümlü. 12 dilimli sarık da resmin orjinal olmadığı fikrini güçlendiriyor.
Bu açıklamalar, sanırım sizde belirgin bir fikir uyandırmıştır.. Bize göre de o resim ve minyatürler batılı ressamların sahtekarlığının birer eseri…
Yavuz Sultan Selim’in Küpesi Gerçeği!
Adı Alevi düşmanlığı ile özdeşleşmiş ve İslam halifeliği zırhına bürünmüş bir padişahın , Aleviliğin ve Bektaşiliğin simgesi haline gelmiş küpeyi takması düşünülemezdi! Yavuz Sultan Selimin adı gecen her ders kıtabında ünlü bir resmi yer alır hükümdarın. Pala bıyıklı ve küpelidir. Oysa Resim aslında Yavuza değil can düşmanı olan Şah İsmail’e aittir. Küpede Haydari ve Kalenderi derviş olmasının sembolüdür Türk Tarih kitaplarındaki ilginç saptırmalardan biride Şah İsmail’ín ele geçirilen tahtıdır. Bilindiği gibi tarih kitaplarında Sah İsmail´in el konan tahtının İstanbul´a getirildiği ve Topkapı sarayında sergilendiği belirtilir ve bu tahtın resmi verilir. Şimdi isin gerçek yüzünü ünlü müzeci Elif Naci´den okuyalım: “Hangi tarih kitabini açsak hangi ansiklopediyi karıştırsak Topkapı sarayındaki tahtın Yavuz Sultan Selim´ in Çaldıran seferinden getirdiği Sah İsmail´e ait olduğunun geçtiğini görürüz. Halbuki bunun Nadir Sah tarafından I. Mahmud´a hediye olarak gönderildiğini öğrendikten sonra , Bizzat tahtı getiren Mehmed-i Esterâbâdi´nin ağzından dinledikten sonra, Topkapı sarayında kaybolduğu için senelerce soruşturma konusu olan Çaldıran ganimet defteride bulunup meydana çıkarıldıktan sonra artik bunun Sah İsmailliği kalır mı?
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.