-

Şehir Tiyatrolarının kapatılma sürecine nasıl gelindi?

18 Mayıs 2012 Cuma yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar


-Muhafazakar Kumpanya’nın Temelleri Nasıl Atıldı?-

Tiyatro emekçileri, İstanbul Şehir Tiyatroları yönetmeliğinin değiştirilmesi ve bu yönetmeliğe göre yetkinin sanatçılardan alınıp bürokratlara verilmesi üzerine, kenetlendi.

Bir günde masaya konulan ve kısa bir süre içinde onaylanan yönetmeliğin “tepeden inme” olduğu düşünülmüş olabilir. Oysa bütün bu yapılanların altyapısı yavaş yavaş oluşturulmuştur. Tarihi bilen, gündemi takip eden ve eleştirel bir bakış açısına sahip olan herkes bu yapılanmayı bilmektedir.

Muhsin Ertuğrul’un Çağdaş Türk Tiyatrosu’nu öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’ne kazandırma sonrasında dünyaya kabul ettirme çabası 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle baltalanmıştır. Bu iktidar, daha öncekilerin aksine, programında tiyatroya hiç yer vermemiştir.

Şimdiki hükümette yer alan siyasetçilerin hocası olarak bilinen Erbakan’ın 70’lerde: “İktidara geldiğimiz zaman önce sinema, tiyatro, bale okullarını ve eğlence yerlerini kapatacağız.” demesiyle başlayan “sanatsız” yapılanma ise, günümüzde “muhafazakar sanat” söylemine dönüşmüştür.

Yapılan her darbede tiyatro kurumları geri plana atılmış ve kapatılmaya çalışılmıştır. Bu süreçte ödenekli, özel ve amatör tüm tiyatrolar büyük zararlar görmüş; sahneler basılıp yakılmış ve sanatçılara saldırılmıştır.

Tarihteki “sanatsız” yapılanmanın araştırılmasıyla bir ansiklopedi bile yazılabileceğini düşünerek, bu yapılanmanın, tiyatroya, daha çok ödenekli tiyatrolara dair, yakın tarihte olanlarından en önemlilerini kronolojik sıraya göre şu şekilde özetleyebiliriz:


- AKM yıkılacak denildi, Muhsin Ertuğrul Sahnesi ve Taksim Sahnesi elden gitti

AKM’nin yıkılacağı ve yerine alışveriş merkezi ya da otel yapılacağı söylendi. Bunun üzerine tiyatro camiası AKM önünde büyük bir eylem düzenledi. Tiyatro sanatçıları ve aydınlar AKM’ye odaklanmışken, kaşla göz arasında, Muhsin Ertuğrul Sahnesi yıkıldı ve Taksim Sahnesi kapatıldı. Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yerine bir mezar yapıldı ve Taksim Sahnesi de seçim bürosuna dönüştürüldü.

2005 yılında, binanın ekonomik ömrünü tamamlamış olduğu gerekçesiyle dönemin Kültür Bakanı Atilla Koç binanın yıkılmasını önermişti. Ancak kamuoyu bu karara sert tepki gösterdi. Kasım 2007'de İstanbul 2 No'lu Koruma Kurulu, Atatürk Kültür Merkezi'ni 1. grup kültür varlığı olarak tescil ederek, yıkımın önüne geçti. 2008'de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın arasında AKM'nin restorasyonu için protokol imzalandı. AKM 2008 Haziran ayında kapatıldı ve ajansa teslim edildi. Restorasyon projesini de Tabanlıoğlu Mimarlık üstlendi. 2009'da ihaleye çıkıldığı sırada Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası'nın açtığı dava nedeniyle proje 9. İdare Mahkemesi kararıyla durduruldu. Sonra da mahkeme projeyi iptal etti (Özyurt, 2012).

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunduğu seyirci sayısına ilişkin raporda, “2008’de tadilat nedeniyle Atatürk Kültür Merkezi binasının kapanmasından dolayı 2009’da temsil sayısında artış olmasına rağmen seyirci sayısında düşüş yaşanmıştır” değerlendirmesi yapıldı (Erdem, 2010).

Seyirci sayısındaki düşüşün sebebi muhakkak ki şehir merkezinde olması gereken tiyatro salonlarının merkezden uzağa taşınmış olmasıdır.


- Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen Düğün yada Davul adlı oyun sansüre uğradı

Trabzon Devlet Tiyatrosu’nun ‘Düğün ya da Davul’ adlı oyunu 26 Ocak tarihinde Rize’de sergilendiği ilk gün, olay olmuş; bazı izleyiciler oyunu protesto edip yarıda çıkmış, Rize Valisi de “Devletten maaş alan tiyatro ekibinin, oyunda siyasi mesaj vermesi etik değil” diyerek, soruşturma açılması için girişimde bulunacağını bildirmişti. Başbakan’ın “Ananı da al git” gibi sözlerinin kullanıldığı oyunla ilgili başlatılan soruşturma sonuçlandı, 4 tiyatrocuya ihtar cezası verildi, sakıncalı replikler oyundan çıkarıldı (Ntv Msnbc; 2008).

Oyunda “Başbakan kimden korkar?” sorusuna, “Başbakan Amerika’dan korkar!” yanıtı veriliyor. Bu yazar tarafından yazılmış olup Kültür Bakanlığı tarafından 1993’te kitaplaştırılmıştır. Bunun dışında da bir iki cümle, günümüzde basında sık sık yazılmış olan politikacılarımızın söylemleridir. Kaldı ki, politik söylemi olan ve açık biçim yapısında bir oyun tabii ki bazı yaralara parmak basacak ve eleştiride bulunacaktır. Geleneksel oyunlarımızın hemen hemen birçoğunda, açık biçim yapılarından ötürü, güncel olanı hicvetmeleri yapısal bir zorunluluktur (Tül, 2008).


- Yala ama Yutma adlı oyun hedef gösterildi, Kumbaracı50 kapatıldı
İstanbul Şehir Tiyatroları yönetmeni ve oyuncusu Yiğit Sertdemir’in kurucusu olduğu özel kurum Kumbaracı50 de gericilerin saldırısına uğramıştır.

2 Şubat 2010’da Vakit Gazetesi’nde Fahreddin Dede tarafından yayınlanan haberde şu sözler yer almaktaydı: “Ahlaksız senaryosunu Melis Tezkan ve Okan Urun'un yazma cesaretini gösterdiği ‘Yala ama yutma' adlı oyunda melekler arasındaki sözde kurala göre her yüzyıl, bir sınavdan geçmek üzere melekler dünyaya gönderiliyor. Ahlaksız senaryoya konu olan melek ise bu sınav kapsamında, kendini Türkiye'de bir porno film setindeki oyuncunun bedeninde buluyor.” (Haber Vaktim, 2010).

İşin aslı, “‘Sanat için sanat' anlayışı adına ahlaksız bir tiyatro sergilenecek.” diye yazan Dede henüz bu oyunu izlememiş ve hatta oyun metnini bile okumamıştı. Dede’nin oyunun tanıtım bilgilerinden yola çıkarak yazdığı yazının yayınlamasından hemen sonra Kumbaracı50’nin kapısına kilit vurulmuştur. Tiyatro camiasının olaya dahil olması ve olayı protesto etmesi sonucu kapatılan sahne yeniden açılmıştır.


- Sümeyye Erdoğan tiyatroda sakız çiğnedi, DT kapatılma tehlikesiyle karşılaştı

Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen Genç Osman adlı oyunu Başbakanın kızı Sümeyye Erdoğan da izlemeye gitti.

Oyunun temsili sırasında, Erdoğan’ın “sakız çiğnediği”, bunun üzerine oyuncuların kendisine “O ağzınızdaki nedir?” şeklinde laf attığı ileri sürüldü. Sümeyye Erdoğan, tepkiyle salondan ayrılırken toplu biletle oyunu izleyen 150 kişilik polis grubu da onu izledi. Devlet Tiyatroları soruşturma başlatırken sendikalar, hakkında soruşturma açılan oyunculara destek verdi (Cumhuriyet, 2011).

Oyuncu, henüz soruşturma tamamlanmadan, Kültür Bakanı tarafından uyarıldı. Oyun metninde, doğaçlama yoluyla değişiklik yapılmasını “sanattan anlamamak” diye yorumlayan Günay, bilindiği üzere, Kültür Bakanlığı’na getirildiğinde iki farklı canlı yayın programında iki farklı Nazım Hikmet şiirini yanlış okumuştu.
Habertürk kanalında Söz Sende isimli programa konuk olan Günay, Sümeyye Erdoğan'ı savunurken, Sovyetler’den geldiğini söyleyerek devlet sanatçılığını eleştirdi ve Devlet Tiyatroları'na dönük nefretini de dile getirdi: "Diyelim özel tiyatroda argo kelimeler vardır ama devletin tiyatrosu daha iyi örnekler oluşturmak zorundadır. Seyirciyle daha iyi ilişkiler kurmak zorundadıır. Devlet tiyatrolarının geçmişten bu yana bir tarzı vardır. İlerde gelecek soru şudur: Devlet hala bu kurumu taşımak zorunda mıdır? Bugünkü Türkiye'de devletin kadrolu sanatçısı olması gerekir mi? Bunu bütünüyle özel kurumlara terk etsek harcadığımız cari gideri doğrudan sivil toplumun bu organizayonlarına mı versek? Sanatın yoğunluğu bu şekilde artar. Özel tiyatrolara yardım veriyoruz. Cari giderlerden kurtulsak sivil toplumun faaliyetlerine destek versek daha faydalı olur. Yılda 100 milyon TL cari masraflar var oysa 50 milyon TL'yi özel tiyatrolara dağıtsak her yer tiyatro sahnesi olur. Devletin sanata asıl desteği böyle olur." (Sol Haber, 2011).
Şimdiye kadar bir sezonda özel tiyatrolara en fazla 3,5 milyon TL ödenek veren devletin, bir sezonda 50 milyon TL ödenek vermesinin imkansız olduğu ve bu söylemin, özel tiyatroların, ödenekli tiyatroların kapatılmasına göz yummalarını sağlamak için ortaya atıldığı düşünülmektedir.
Ertuğrul Günay aynı programda Devlet Tiyatroları mevzuatının değiştirilmesi üzerine uzun zamandır çalıştıklarını söylemiştir.

- İskender Pala’nın oyunu sahnelenmedi, Şehir Tiyatroları yönetmeliği değişti

Zaman Gazetesi yazarı İskender Pala, Şehir Tiyatroları’nın sahnelediği Günlük Müstehcen Sırlar adlı oyun hakkında bir eleştiri yazısı yazdı. Pala (2012), yazısında şunları söylemiştir: “Günlük Müstehcen Sırlar... Afişinde çembere alınmış bir 16+ işareti var. Bir lise önünde yolları kesişen iki teşhirci sapığın sözüm ona müstehcen sırlarını anlatıyor. Elbette müstehcenlik diz boyu, ama içinde seyirciyi ilgilendirecek ne bir hayat dersi, ne bir erdem, ne de tiyatronun genel amacına yönelik bir toplum eleştirisi var. Eğer bu oyunun amacı seyirciye teşhircilik hakkında hayat dersi vermek ise buna devlet parasıyla bayağılıktan başka ne denir? Seyirciye hakaret de cabası. Peki repertuarın diğer oyunlarındaki % 80 cinsel sululuk ve müstehcenliklere ne demeli?”

Uluç (2012) ise, Pala’nın yazısına yanıt olarak şunları söylemiştir: "Müstehcen" dediği oyunun adı müstehcendi gerçekten.. "Günlük Müstehcen Sırlar.." Oyun Şili'de askeri darbe yaparak yasal seçimlerle gelmiş iktidarı deviren Pinochet cuntasının eleştirisini yapıyordu.. 15 yıl sonra, iki Şilili bu cuntayı cezalandırmaya karar verip yola çıkmışlar ve birbirlerinden habersiz bir parkta karşılaşmışlardı. Oyun nereden baksanız, Türkiye'nin bugünkü durumu ile de paralel bir durumu anlatıyordu üstelik..

Pala, oyunu görmemişti bile.. ‘Ama okumam var’ diye saldırıyı sürdürdü. Ardından "Muhafazakar sanat" söylemini ortaya attı. Sanatın muhafazakar olması, olsa, sanat olması mümkün müydü?”

Uluç’un bahsettiği gibi Pala (2012) “Muhafazakarın Sanat Manifestosu” adlı bir yazı yayımlamış ve bu manifestoya yirmi adet madde yazmıştır.

Bu manifesto Şehir Tiyatroları yönetmeliğinin değiştirilmesinde büyük etken olmuştur. Buna göre, Pala’nın manifestosu dikkate alınarak, kamu tekelinde yürütülecek olan bu yönetmeliğin Şehir Tiyatroları’nda “muhafazakar sanat”a hizmet edeceği açıkça görülmektedir.

Uluç (2012), bütün bu olanlardan sonra meselenin aslını şu şekilde anlatmıştır: “İskender Pala, Türk halk edebiyatının dünyaca ünlü efsanesi Leyla ile Mecnun'u oyunlaştırmıştı. Şehir Tiyatroları oyunu repertuara aldı. Oyun 105 kişilik akıllara seza bir kadro ve 1.5 trilyonluk bir bütçe ile sahnelendi. İstanbul Belediyesi bu oyun için tarihinde olmayan bir duyuru kampanyası açtı. Yüzlerce duvar afişi astı.. Bütün üst geçitler ‘Leyla ile Mecnun’la donatıldı.. Yer yerinden oynatıldı. Sonuç fiyasko.. Neden fiyasko.. Gittim, gördüm ve yazdım da o zaman.. Oyun felaketti çünkü.. O muhteşem halk destanı bir felakete dönüştürülmüştü..

Hezimetten sonra ortalardan kaybolan Pala, bu sezon başlarken, Şehir Tiyatroları'na bir oyununu daha önermiş. Sanatçılardan kurulu tiyatro yönetimi bu kez ‘Olur’ dememiş.. İşte olan bu.. ‘Madem olmaz.. O zaman siz de olmazsınız...’”

Yönetmeliğin değişmesiyle birlikte Oral (2012) durumu şu şekilde yorumlamıştır: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na ilişkin süregelmekte olan şudur: Öce antipropaganda; sonra karalama lekeme, sonra içini boşaltmaya çalışma; ardından eleştiriye tahammülsüzlük, derken “sadece beni onaylasın”, “sadece benim hık deyicim olsun”; “bana kul olsun, köle olsun” zihniyeti... Ardından gelsin yönetmelik değişimi…”

Gerici uygulamaların sanata müdahelesinin hep devam edeceği; ancak aydınların ve sanatçıların birlikte mücadelesiyle gerici saldırıların sonuçsuz kalacağı düşünülmektedir.

NOT: Yazının devamı yayımlanacaktır.


Kemal Oruç

KAYNAKLAR:


CUMHURİYET GAZETESİ; “Tiyatroda sakız krizi”, http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=233034, 11.04.2011

DEDE; Fahreddin; “‘Ahlaksız oyun'dan tahrik dolu mesajlar”,
http://www.habervaktim.com/haber/ahlaksiz_oyundan_tahrik_dolu_mesajlar-106197.html, 02.02.2010

ERDEM, Umut; “AKM kapandı seyirci azaldı”, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16409022.asp, 30.11.2010

NTV MSNBC; http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/439548.asp, 01.04.2008

ORAL, Zeynep; “Yine İleri Geri Savaşı”, http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=330958, 19.04.2012

ÖZYURT, Olkan; “AKM için çözüm üretildi”, http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/etkinlik/2012/02/16/akm-icin-cozum-uretildi, 16.02.2012

PALA, İskender; “Günlük Müstehcen Sırlar”, http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1244776, 14.02.2012

PALA; İskender; “Muhafazakârın sanat manifestosu”, http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1271265, 10.04.2012

SOL HABER; http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/sumeyye-kizdi-devlet-tiyatrolari-kapanabilir-haberi-41406, 14.04.2011

TÜL, İbrahim; “Sansür”, http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=641, 2008

ULUÇ, Hıncal; “İskender Pala Tiyatrosu'na gitmem..”, http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/uluc/2012/04/17/iskender-pala-tiyatrosuna-gitmem, 17.04.2012

1 yorum :

  1. Bence tiyatrolar özelleşsin sanatçılar devletten maaş alsın yani sadece devletin masrafı maaş olsun böylece ne şiş yanar ne kebab tiyatroyu işleten kuruluş hem devlete kazandırır hem kendi kazanır hemde sanatçı kazanır

    YanıtlaSil

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-