Bilim adamları sentetik RNA ve DNA yaratarak yaşamın kimyasını taklit etmeyi başardı.
Bilim adamları ürettikleri sentetik DNA'larla evrim ve kalıtımı da taklit etmeyi başardı.
Bilim adamları sentetik RNA ve DNA yaratarak yaşamın kimyasını taklit etmeyi başardı.
Araştırma, genetik bilgi depolama ve aktarmanın doğal DNA ve RNA'nın tekelinde olmadığını kanıtlamış oldu.
Science dergisinde yayınlanan araştırma sentetik biyoloji ve biyoteknoloji alanlarinin geleceği açısından ümit vadediyor.
Ayrıca araştırma dünya dışında hayat varsa, bu hayatın evrim sonucu gelişmiş olsa da dünyadakinden farklı kimyasal tepkimeler sonucunda oluşmuş olabileceğine işaret ediyor.
DNA ve RNA'nın taklit edilmeye çalışılmasının önemli nedenlerinden biri de bilim adamlarının dünyada hayatın başladığı ilk anda RNA ve DNA parçacıklarının nasıl oluştuklarını anlamak istemesi.
Bilim adamlarının çoğu ilk olarak RNA'nın ortaya çıktığını ve kendisinden önce gelen ve aynı işi gören daha basit bir molekülden evrildiğini düşünüyor.
Araştırmalar bir gün laboratuvarlarda alternatif kimyasallarla yeni yaşam formları yaratmanın mümkün olduğuna işaret ediyor.
DNA iç içe geçmiş iki spiralden oluşuyor. Bu spiraller merdivenleri andırıyor. Merdivenlerin her basamağı da nükleotidler oluşturur.
RNA ise tek bir spiraldir.
İngiliz Tıbbi Araştırma Konseyi Moleküler Biyoloji Laboratuvarı'ndan Phillip Holliger ve meslektaşları 6 farklı DNA ve RNA benzeri molekül üretmeyi başardı.
Dr. Hollinger ''Daha önce DNA'nın yapısının tamamen değiştirildiği deneyler yapıldı. Ancak bizim yapmaya çalıştığımız DNA'dan farklı ancak yine de doğal DNA ile etkileşime girebilecek bir molekül yaratmaktı'' dedi.
Yeni yaratılan sentetik DNA ve RNA'larda doğal DNA ve RNA'da bulunan nükleotidler kullanıldı.
Bu da sentetik moleküllerin doğal benzerleri ile etkileşime girmesini olası kıldı.
Daha önce Nature Chemistry dergisinde yayınlanan benzer bir araştırma da içindeki şeker yapısı değiştirilmiş DNA'nın DNA'nın orjinali ile iletişime geçebileceğini göstermişti.
Araştırmada yaratılan polimerazlar sayesinde sentetik DNA ve RNA'da evrim ve kalıtım süreçleri de taklit edildi.
Ancak bu yeni tamamen sentetik genler yaratma fikri denkleme bir nokta daha ekliyor.
Bu yeni sentetik DNA ve RNA'lar sadece genetik bilgiyi taşımakla kalmıyor, aynı zamanda bunun değişmesine ve yeni nesillere aktarılmasına da izin veriyor.
Yani, evrimin ve kalıtımın bir parçası olabiliyor.
Bunun gerçekleşmesi için polimerazlara ihtiyaç duyuluyor.
Polimerazlar bir kez DNA ve RNA genetik bilgileri paylaşmak için çözüldüklerinde yeni DNA'ların yaratılmasına yarıyor.
Dr Hollinger ve ekibi yarattıkları sentetik DNA'ların taşıdığı bilgiyi yeni bir DNA yapısına aktarabilecek polimerazlar geliştirmeyi başardılar.
Laboratuvarlarında evrim sürecini görmek isteyen bilim adamları, DNA'larından birini belli bir RNA tipine tutunacak şekilde tasarladı.
Hedef RNA'ya tutunamayan DNA parçaları zaman içinde kayboldu.
Böylelikle, evrimin işleyişi gözlemlenmiş oldu.
Dr. Hollinger ''Bu araştırma sayesinde kalıtımın ve evrimin sadece doğal DNA ve RNA'nın yapabildiği şeyler olmadığını kanıtlamış olduk. Alternatif polimerler de aynı görevi görebilir'' dedi.
Hollinger sözlerine ''DNA ve RNA vazgeçilmez değil. Genetik sistemlerin ve biyolojinin sadece bu iki nükleik aside bağlı olmasını gerektirecek hiç bir neden yok'' diyerek devam etti.
Science dergisinde yayınlanan başla bir makalede Scripps Araştırma Enstitüsü'nden Gerald Joyce ''Yeni bulgular sentetik genetik döneminin başlangıcını işaret ediyor. Bu bulgular sayesinde exobiyolojinin (dünya dışı yaşam) ve biyoteknolojinin mümkün olduğunu görüyoruz ve hayatı anlamaya bir adım daha yaklaşıyoruz'' dedi.
Fakat çalışma henüz tek başına tamamen sentetik bir genetik platformu oluşturmuyor.
Bunun olması için DNA müdahalesi gerektirmeyen kendi kendini kopyalayabilen bir sistemin geliştirilmesi gerekiyor.
Ancak bu araştırma bir gün alternatif kimyasal platformlarda yeni ve özgün yaşam formlarının yaratılmasını sağlayabilir.
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.