-

Dindarlık Doğurganlık ve Genler arasındaki ilişki nedir?

15 Mart 2012 Perşembe yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

Dünyada çeşitli ülkelerde anketler yapan „World Values Survey“  adlı bir  kuruluş, 1981 ile  2004 yılları arasında, 82 ülkede inanç ile çocuk sayısı arasındaki ilişkiyi ele alan bir araştırma yaptı.
Bu araştırmaya göre:
  • Haftada birden fazla ibadet yapan kişilerde ortalama çocuk sayısı 2,5
  • Ayda ortalama bir kez ibadet edenlerde çocuk sayısı 2,01
  • Extrem dindar, örneğin „Amish* gibi tarikatlarda ortalama çocuk sayısı  6,2
  • Seküler ve hiçbir dine mensup olmayan ateistlerde ise ortalama çocuk sayısı 1,67 dır.
***
Amish*: Bu tarikatdaki üye sayısı 1991 ile 2010 yılları arasında 123.000 den  249.000 çıkmıştır. Tarıkatın üye sayısı bu şekilde artmaya devam ederse yüzyılın sonuna doğru  7  milyon olması bekleniyor. Ortodoks bir tarikat olan Haedi´de de durum aşağı yukarı aynı.
Bu araştırmadan çıkan sonuç: „Ne kadar fazla maneviyat, o kadar fazla çocuk…“
Cambridge üniversitesinden ekonomi  profösörü Robert Rowthurn, yapmış olduğu model hesaplama yöntemi ile toplumda azınlık durumundaki bir tarikatın, belirli bir süre sonra çoğunluk durumununa gelmesinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Prof. Rowthurn ayrıca, „Dindarlık, Doğurganlık ve Genler“ arasındaki ilişkiye dikkat çekerek, dinlerin evrimsel süreçte genler aracılığı ile populasyonların sosyal yapısına  değiştireceğini söylüyor. Prof. Rowthurn´un geliştirmiş olduğu bu model, dindarlığa sebeb olan geninin, gen havuzunda çok hızlı bir şekilde artarak dominant karekter durumuna geçeceğini, dolayısı ile dindar nüfusun aşırı bir şekilde artacağını gösteriyor.
Dindarlık genin, birçok seküler ve  ateistlerdede çekinik olarak bulunabileceğine dikkati çeken Prof. Rowthurn, yapmış olduğu bu çalışmayı „Proceedings of the The Royal Society B“ dergisinde yayınlamıştır. (1)
Seküler ve ateislerin populasyonda varlıklarını sürdürebilmesi için en az ortalama iki çocuk yapmaları geriken bu sayıya hiçbir zaman ulaşamamışlardır.
Genler inanışa nasıl etki eder.
Bu soruyu cevaplamadan önce genlerin yapısı ve fonksiyonlarına kısaca göz atmak gerekir. Genler, yapısal ve fonsiyonel görevleri olan protein / hormon / enzimlerin üretilmesini sağlayan genetik şifreyi içerir.
Her insanda aynı genler vardır, fakat her gen kişiden kişiye küçük değişiklikler içerir. Bu küçük değişiklikler deri rengi, boy, saç rengi, göz rengi, kan gurubu gibi, kişiden kişiye değişebilen  yapısal farkların oluşmasını sağlar.
Bazı genler ise, korku, cesaret, neşe, heyecan, stres, inanç, sevgi, arkadaş seçimi, eş seçimi, yetenek gibi kişiden kişiye değişebilen fonksiyonel farkların oluşmasını sağlar. Bunlar genelde abstrakt fonksiyonlardır. Bu genler çoğunlukla çevrenin etkisi ile çalışmaya başlar ve birçok genin açılıp kapanmasını tetiklenerek, zincirileme reaksiyonlar şeklinden devam eder.
Örnek: Yılan gören tüm canlılar  böbrek üstü bezlerinde bulunan ADRA1D* geni tarafından adrenalin salgılanarak, beyin „kaç“ komutu verir. Tüm canlılar hayatlarında hiç yılan görmeseler bile yılandan korkar(istisnalar hariç). Sadece korkunun şiddeti farklıdır. Kimisi az, kimisi çok korkar. Korkudaki bu şiddetin farkı ADRA1D genindeki küçük değişikliklerden kaynaklanır. Gendeki bir harflik küçük bir değişiklik, farklı yapıda adrenalin salgılanmasına sebeb olur.
ADRA1D geni* Adrenalin, insanda farklı kromozomlarda bulunan 8 gen tarafında değişik formlarda salgılanır. Bu değişiklikler bazen normların dışında büyük mutasyonlar şeklindede olabilir.
Prof. Rowthurn „Dindarlık, Doğurganlık ve Genler“ üzerine yapmış olduğu bu çalışma genetikciler için yabancı olmayan bir konuydu.
Bilim inanç için ne diyor ?
Oxford üniversitesinden evrim biyoloğu Prof Dawkins, yer yüzünde bulunan yüzlerce dinin, generasyondan generasyona ebevyenler aracılığı ile aktarılan kültürel bir olgu(Mem) olduğunu söylemekte. Ama asıl önemlisi, dine yönelimin genlerin kontrolünde olduğunu belirtmesidir. Dawkins evrimsel süreçde, üremeyi belirleyen genler ile inançı belirleyen genler arasinda karşılıklı etkileşime dikkat çekiyor.
Dawkins maneviyat için, „evren nasıl olmuştur, insan nasıl olmuştur, ölümden sonra ne olacak “gibi cevabı zor sorular karşısındaki bilinmezliğin yarattığı korkunun, beynide oluşturduğu imgesel yansımasıdır “ diyor.
Dawkins. „Bilinmezliğin oluşturduğu korkunun, genler tarafında üretilen hormonlar ile bastırılarak, beyin biyokimyasının değişmesine ve kişinin biat etmesine sebeb olur“ diyor,
Astrobiyolog Carl Sagen´da „Tanrının kapısını çalan bilim“ adlı kitabındada benzer bir ifade kullanmıştı. Hatta Carl Sagen biat etme hormonuna fantazi bir isim bile bulmuştu. Carl Sagen bu hormona „Theopin“ adını koymuştu.
Theo : Tanrı,  Pin : Hormon isimlerinin arkasına gelen ek.
Minnesota üniversitesinde  prof. Bouchard, çok küçük yaşta değişik ailelere  evlatlık verilen tek ve çift  yumurta ikizleri ile yapmış olduğu bir araştırmada, tek yumurta ikizlerindeki maneviyat benzerliğinin %62, çift yumurta ikizlerindeki benzerliğin ise %2 olduğunu bulmuştur. Prof. Bouchard araştırmasında, tek yumurta ikizlerinin bakıcı ailelerinden bağımsız dinsel bir kimlik geliştirdiklerini söylüyor. Ve bu dinsel kimliğin tek yumurta ikizlerinde %62 oranında benzerlik sağlamasının ancak genlerle açıklanabileceğini savunuyor. (2)(3)
Not: Tek yumurta ikizleri genetik olarak birbirlerine çok benzerken, çift yumurta ikizlerinde bu benzerlik çok azdır.
VMAT2 / God Gene  (Tanrı Geni)
Kalifornia Redlan Üniversitesinden genetikci prof. Dean Hamer, inançlı ve inançsız birçok insanla yapmış olduğugen analizlerinde, 10. kromozomda bulunan VMAT2 genin 52.,  54., ve 71. pozisyonlarıda noktasal mutasyonlar (polymorphic) bulmuştur. Dean Hamer bu noktasal mutasyonlardan kaynaklanan hormonal farkın, maneviyatta belirleyici rol aldığını söylüyor. Dean Hamer, ayrıca meneviyatı belirleyen onlarca daha gen olduğunu söylüyor.(4)
Dünyayı bekleyen tehlike: Uzmanlar, yakın gelecekte dominant karekterdeki dindarlık genlerinin, populasyon nufusunu artırmadaki egiliminin, sınırlı olan doğal kaynakların kullanımında problemler çıkartabileceğine dikkat çekiyor.
Sonuç: Dünya nüfusunun genlerin kontrolünde, kontolsüz bir şekide artmasıyla, dinler arası büyük savaşların çıkması kaçınılmaz olabilir. Nüfusuna güvenen her tarikat, her dinsel gurup diğerini tahakküm altına almak isteyebilir.
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++
Kaynaklar :
(1) Religion, fertility and genes: a dual inheritance model
Published online before print January 12, 2011, doi: 10.1098/rspb.2010.2504
 (2) Intrinsic and extrinsic religiousness: genetic and environmental influences and personality correlates
Source: Twin Research, Volume 2, Number 2, 1 June 1999 , pp. 88-98(11)
 (3)   http://www.atypon-link.com/AAP/doi/pdf/10.1375/twin.2.2.88?cookieSet=1
 (4) Experimenting with Spirituality: Analyzing The God Gene in a Nonmajors Laboratory Course
doi: 10.1187/cbe.07-05-0029 cellbioed March 20, 2008 vol. 7 no. 1 132-145
kozmopolitaydinlar.wordpress.com

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-