-

Başbakan Erdoğan eğitimde hangi devrimi yapacak?

25 Mart 2012 Pazar yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

Güney Kore'nin başkenti Seul'de yapılacak "2'nci Nükleer Güvenlik Zirvesi" için biz 10 gazeteci, Başbakan Erdoğan, bakanlar, danışmanlar, uzmanlar ve teknik kadro cuma akşamı yola çıktık. Yol uzun. İstanbul-Seul, bir yerde ikmal hariç aşağı-yukarı 12 saate yakın. İkmalle birlikte günün yarısını devirmiş oluyorsunuz. Yolun yine aşağı-yukarı yarısına denk gelen bir noktada, Kazakistan'ın ekonomik başkenti Almati'de ikmal molası verdik. Ve Başbakan Erdoğan ile Almati Havalimanı'nın şeref salonunda buluştuk.
***
Bir ara içimden çetelenin kertiklerini saymaya çalıştım. Almati'de cumartesi sabahı 06.30'da buluşmanın öncesinde kaç ay görmemiştik Başbakan Erdoğan'ı? Belleğimi epey zorladım. Sonunda cevabı buldum: En son 2011 Kasım'ının başında Fransa'nın Cannes kentinde yapılan G-20 zirvesi yolculuğunda beraberdik. Demek ki, aşağıyukarı 4.5 ay kadar önce...
***
"Evet" dedi Erdoğan sabahın köründe bile dinlenmiş, sakin, sağlıklı bir tonda ve beden dilinde. Hayır, "Nerede kalmıştık" çağrışımı yaptırmayan bir "Evet"ti bu: "Evet arkadaşlar, ne konuşacağız..." Almati'de gün ışımaya başlarken, ikmal süresinin elverdiği zaman sınırları içinde güzel bir söyleşi yaptık.
***
Örneğin, ben Seul'dekinin 2'nci Nükleer Güvenlik Zirvesi olduğunu, ancak Washington'da yapılan ilk zirveden sonra bir Fukuşima faciasının patlak verdiğini hatırlatarak, dünyada nükleer enerjiden uzak durma eğilimlerinin Türkiye'nin enerji politikalarını etkileyip etkilemeyeceğini sordum. Bir arkadaşım sohbeti iç sorunlara getirip "Özel okullarda bedava kitap dağıtılmaması ayrımcılık olarak algılanabilir mi" diye sorarken Erdoğan'ın vereceği cevapta müthiş bir sürpriz gizleneceğini sanırım aklının ucundan bile geçirmedi: "Üniversite sınavları öncesi dershanelerdeki kurslarla insanların, ailelerin bütçelerinin yıkımına son vermeye kararlıyız..."
***
Sözü uzatmayayım; işte size Erdoğan'la ameliyat ve nekahat dönemi sonrası yaptığımız ilk yolculuğun gidiş bölümünden kesitler....
CHP ile ilişkilerde 4+4+4 nedeniyle bir gerginlik yaşanıyor. CHP lideri grup toplantısını Tandoğan Meydanı'nda yapacağını açıkladı. Ne dersiniz?
Ben bürokrasiden gelmedim. Ben zaten o alanlardan geldim. Ama Sayın Kılıçdaroğlu galiba daha alışacak. "Çırak bile olamaz" diyorum ya. Yanlış adlar takıyor. Grup toplantısı Meclis'te yapılır. Tandoğan'daki mitingdir. Varsın mitingini yapsın. 4+4+4 halkımızı memnun edecek. Avrupa'nın çoğunluğunda da 12 yıl zorunlu eğitim var zaten. Sayın Bahçeli de destek veriyor. "İmam hatipleri birlikte açalım" diyor. "Buyursunlar beraber açalım" diyorum. CHP'nin tavrının nedeni, gizli gündemlerindeki 28 Şubat'ın koyduğu iradedir. O bozuluyor.
12 yıl zorunlu eğitim konusunda ısrarınız neden? 4+4+4 ile ne amaçlıyorsunuz?
Öncelikle teknik eğitim Avrupa'da yüzde 65-70. Bizde tam tersi. Bunu düzeltmeliyiz. Sonra ailelerin endüstri meslek, ticaret, Anadolu veya İmam hatip arasında tercih kullanma noktasında serbest bırakıyoruz. Ama 12 yıl zorunlu eğitime de sevk ediyoruz. Özellikle Güneydoğu'da akıl baliğ olan (ergen) kız çocuklarını aileler okula göndermiyor. Açık lise bunun için. Ev okul sisteminin önü açılacak. Bir de organize sanayi bölgelerinin meslek okulları açmasına fırsat sağlıyoruz. Çocuk hem okuyacak, hem de staj yapacak. Belki para da kazanacak. Endüstri de çok ihtiyaç duyduğu "ara elemanı" da sektörün ihtiyaçlarına göre kendisi yetiştirecek.
Özel okullar, ders kitapları ve bedava pad uygulamalarının dışında bırakılmaktan şikâyetçi. Onları da kapsayacak bir uygulama mümkün mü?
Değerlendirebiliriz. Ancak özel okullara yeni imkânlar doğacak. 4+4+4 sistemi nedeniyle yeni binalara ihtiyaç olacak. Okul yapma konusunda büyük bir fatura var. Özel okullardan hizmet alma noktasındayız. Danıştay bozmuştu.
Yeniden çalışma yürütüyoruz. Bunu da ilk kez açıklıyorum. Üniversite giriş sınavlarını da üniversite hazırlık kurslarını ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkânları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz. Ben bazı büyük dershanelerle konuştum. Kendileri "Biz de bu yola girmeyi düşünüyoruz" dediler.
Son günlerin gündemdeki konusu 28 Şubat ile ilgili bir yargılama süreci başlatılacak mı?
Bütün bu tür ara olaylarla ilgili bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması niyetimiz var. Adı ne olursa olsun, devrim ya da post-modern darbe hepsinin araştırılması ve gerçeklerin ortaya çıkarılması için bir araştırma komisyonu kurulması için arkadaşlarımız çalışıyor. Yargıya düşen hususlar varsa, o adımlar da atılacak.
Seul'de Obama ile ikili görüşmede nükleer dışında diğer gündem maddeleri belli mi?
Görüşmede bölgedeki gelişmeler de önemli yer tutacak. Onları da bizleri de en çok rahatsız eden bölgedeki gelişmeler. Suriye'den bir göç dalgası endişemiz var. Önceki gün Kilis'e çok yakın olan. Azrar'da Suriye Ordusu çok ciddi bir bombalama yaptı. Kilis Valimiz ile görüştüm. Göç olabileceği endişesini iletti. Konteynır kentte ailelere öncelik veriyoruz. 20 bin kişiye kadar hedefimiz var. BM'nin son kararlarını tasvip etmiyoruz. Muhaliflerle rejimi aynı yere oturtmak adil değil.
Ölü sayısı 10 bini buldu. Ülkemize göç edenlerin sayısı 17 bin. Bunun suçlusu rejimdir. Yönetimdir. Annan'ın görüşmeleri bölgeyi gezmeden gerçekleşti. Tarafları dolaşmadı. Amos'un temasları daha iyiydi. Amos, "Humus'ta kurşun değmemiş tek ev kalmamış. Her yer bombalanmış" diyor. Bu durumda direnenleri suçlamak adil değil. Neler yapabileceğimizi görüşeceğiz.
SURİYE VE PKK
Esad'ın PKK'ya destek verdiğine dair size ulaşan bir rapor var mı?
Hayır yok. Ancak Esad ve PKK ilişkilerindeki canlanma da ortada. Geçmişte PKK mensuplarını bize teslim eden Esad'ın bugün PKK'ya sahip çıktığını görüyoruz. Sadece PKK değil, İran'dan gelen PJAK'ın bile aktif olduğu görülüyor.
Suriye içerisinde tampon bölge ya da güvenli bölge oluşturulması gündemde mi?
Çalışmalar sürüyor. Gelişmelere bağlı. Uluslararası hukuka göre "koruma hakkı" devreye girebilir. Biz Rusya, Çin ve İran'ı da devreye sokarak çözüm bulma arayışındayız.
Esad'ın sonunu nasıl görüyorsunuz?
Esad zamana oynuyor. Götürebileceği yere kadar götürmek istiyor. Rusya, Çin ve İran desteğiyle ayakta kalıyor. Bu destek çekilirse, çok şey değişir. Bütçe noktasında sıkıntısı var. Şu anki başarıları ona moral veriyor ama muhalifler güç kazandığında gidişi çok hızlı olacaktır.
Suriye ile temasımız kaldı mı?
Hayır, yok denecek kadar az. Her an ilişkileri daha da kesme yönünde adım atabiliriz. Dışişleri bunun çalışmalarını yapıyor. "Suriye'de muhatabımız kalmadı" diyebilirim.
Büyükelçi'nin geri dönmesi ihtimalinden mi söz ediyoruz?
Evet.
Suriye'deki kayıp iki Türk gazeteci konusunda yeni bir gelişme var mı?
Hayır yok. Bir takastan söz edildi. Ama bize resmen gelmediler.
Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne gidiyoruz. Japonya'daki Fukişima faciası sonrasında Türkiye'nin nükleer politikasında bir değişiklik var mı?
Japonlar bile halen nihai karar veremediler. Biz bu işin gerekli olduğunu ve olması gerektiğini düşünüyoruz. Enerji üretimi refah payı için önemli. Ama artık kaynak sorunu da yaşanıyor. Ruslarla başlattığımız nükleer santral projesini gerçekleştireceğiz.
İkincisine de başlıyoruz. Bugün Türkiye'nin enerjisinin yüzde 50'sini doğalgaz çevrim santrallerinden elde ediyoruz. Ruslarla projemizden 4 bin MGWh enerji üreteceğiz. İkincisinden de 4 bin gelince, doğalgazın payı azalacak. Suyumuzu iyi kullanıyoruz. Güneş enerjisi de tabii ne kadar ucuz. Bilen de bilmeyen de konuşuyor. O kadar da "Sadra şifa değil"...
4.5 AY SONRA
Güney Kore'nin başkenti Seul'de yapılacak "2'nci Nükleer Güvenlik Zirvesi" için biz 10 gazeteci, Başbakan Erdoğan, bakanlar, danışmanlar, uzmanlar ve teknik kadro cuma akşamı yola çıktık. Yol uzun. İstanbul-Seul, bir yerde ikmal hariç aşağı-yukarı 12 saate yakın. İkmalle birlikte günün yarısını devirmiş oluyorsunuz. Yolun yine aşağı-yukarı yarısına denk gelen bir noktada, Kazakistan'ın ekonomik başkenti Almati'de ikmal molası verdik. Ve Başbakan Erdoğan ile Almati Havalimanı'nın şeref salonunda buluştuk.
***
Bir ara içimden çetelenin kertiklerini saymaya çalıştım. Almati'de cumartesi sabahı 06.30'da buluşmanın öncesinde kaç ay görmemiştik Başbakan Erdoğan'ı? Belleğimi epey zorladım. Sonunda cevabı buldum: En son 2011 Kasım'ının başında Fransa'nın Cannes kentinde yapılan G-20 zirvesi yolculuğunda beraberdik. Demek ki, aşağıyukarı 4.5 ay kadar önce...
***
"Evet" dedi Erdoğan sabahın köründe bile dinlenmiş, sakin, sağlıklı bir tonda ve beden dilinde. Hayır, "Nerede kalmıştık" çağrışımı yaptırmayan bir "Evet"ti bu: "Evet arkadaşlar, ne konuşacağız..." Almati'de gün ışımaya başlarken, ikmal süresinin elverdiği zaman sınırları içinde güzel bir söyleşi yaptık.
***
Örneğin, ben Seul'dekinin 2'nci Nükleer Güvenlik Zirvesi olduğunu, ancak Washington'da yapılan ilk zirveden sonra bir Fukuşima faciasının patlak verdiğini hatırlatarak, dünyada nükleer enerjiden uzak durma eğilimlerinin Türkiye'nin enerji politikalarını etkileyip etkilemeyeceğini sordum. Bir arkadaşım sohbeti iç sorunlara getirip "Özel okullarda bedava kitap dağıtılmaması ayrımcılık olarak algılanabilir mi" diye sorarken Erdoğan'ın vereceği cevapta müthiş bir sürpriz gizleneceğini sanırım aklının ucundan bile geçirmedi: "Üniversite sınavları öncesi dershanelerdeki kurslarla insanların, ailelerin bütçelerinin yıkımına son vermeye kararlıyız..."

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-