-

Makale Örnekleri - Kısa makaleler

29 Kasım 2012 Perşembe yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

Ayakkabını Çıkar 

Bir başka insana, bir başka kültüre, bir başka topluma, bir başka cinse yaklaşırken ilk yapmamız gereken ayakkabılarımızı çıkarmaktır. Çünkü yaklaştığımız yer kutsal bir mekandır.

Tıpkı Musa aleyhisselâmın Tuva Vadisinde yürürken yaptığı gibi, kendi ayakkabılarımızı çıkarıp, yalın ayak olmaya, kendi elimizi göğsümüze götürüp karşıdakini anlamaya hazırlanmalıyız. Orada bir süreliğine de olsa başkası gibi yürümeye, başkası gibi davranmaya hazır olmalıyız.

Onlara katılmak için değil bu; onları anlamak için. Çünkü başkalarının dünyası, tıpkı Tuva Vadisi gibi mukaddes olmalıdır. Çünkü biz o dünyaya yaklaşmadan çok daha önce, Rabbimiz orada oldu.

Biz başkalarını anlamaya çalışmadan önce, Rabbimiz onları yoktan yarattı, varlığa getirdi, rızık verdi, ihtiyaçlarını gördü, dualarını işitti. Hiç olmazsa, bizden önce onları anlayanı anlamak için ayakkabımızı çıkarmalı, elimizi böğrümüze götürmeliyiz.

Şimdilik! 


Ünlü romancı DH Lawrence, “hiçbir şey için ‘bu benimdir’ deme!” diye uyarmıştı yıllar öncesinden. Sadece, “bu benim yanımdadır” dememize izin vermişti. Gerçekten de, varlığımızı zenginleştiren, yaşayışımızı derinleştiren ne varsa, hepsi hepsi zamanın akıcılığı içinde çürümeye, eskimeye, yitmeye mahkûmdur.

Şu andaki hâli ne olursa olsun, üzerinde her zaman bir fanilik, geçicilik damgası taşır eşya ve insan. Buna göre, aslında hiçkimsenin “ben gencim” deme hakkı da yok gibidir; doğrusu, bulunduğu gün içinde “ihtiyar” diye tarif ettiklerinden biraz geç doğmuş olmasına borçludur gençliğini.

Ne kadar genç olursa olsun, bir başka zamanın ihtiyarıdır her genç. Öyleyse ne gençliğinizle övünün, ne de yaşlıyım diye üzülün.. Sadece zamanın size ayrılan köşesinde şimdiki ünvanınız bu! Şimdilik! Sadece şimdilik! Gençlikse zaten geçecek, yaşlılık ise o da geçecek!

Anne Heykeli 

Amerika’nın ünlü doğa parkı Yellowstone National Park’da çıkan bir yangın sonrası görevliler hasar tesbit çalışmaları için ormanda geziyorlardı. Görevlilerden biri bir ağacın dibinde küller içinde neredeyse kömürden bir heykele dönüşmüş bir kuş gördü.

Görevli elindeki çubukla hafifçe dokundu kömürleşmiş kuşa. Dokunur dokunmaz kuşun kanatları altından üç küçük kuş yavrusunun cıvıldayarak çıktığını gördü. Anne kuş gelen tehlikeyi farkederek, yavrularını bir ağacın arkasına getirmiş, kendisinin yanacağını bile bile onları kanatlarının altında saklamıştı.

Yangın yayılmadan, çok rahatlıkla uçup oradan uzaklaşması mümkün iken, yavrularının yanında kalmayı tercih etmişti. Alevler bulunduğu yere varıp küçücük bedenini kavurmaya başladığında, hiç kıpırdamadan kalmıştı. Bedeni yanıp kavrulmuştu ama geriye hiç ölmeyecek 



bir “anne”Bilimsel Makale Örnekleri

Bilgisayar Zararlı mı? 
Son günlerde bilim adamları(Bazıları) ilerki yıllarda,insan zekasının geriliyeceğini iddaa ediyor. Gerekceleri ise tek şuçlu olarak bilgisayar`ı gösteriyorlar. Hepimizin bildiği gibi beyin cimnastiki dediğimiz bir olay var. Beynimizi ne kadar zorlarsak, o kadar gelişmesine ve genç kalmasına katkıda bulunuyoruz... Bunlardan en basiti bulmaca çözmek gibi. Şimdi acaba şöyle bir kolaycılığa kaçıyormuyuz ,veya zamanla kaçacakmıyız?Bu kolaycılığın doğal sonucu olarakta gelecek kuşaklarda IQ`muzda bir düşme olacak mı? Bir arkadaşınız sizden bir konu hakkında bilgi almak istiyor,veya çoçuğumuzun takıldığı bir dersten dolayı,size birşey sorma isteği duyduğun da,onlara vereceğimiz cevap: Bana sormana ve düşünmene artık gerek yok . Gir bilgisayara ne sormak veya öğrenmek istiyorsan,yaz ve tıkla bu kadar basit hemen karşına çıkar. Bu örneklerin sonunda bilim adamlarının endişeleri acaba haklı çıkar mı?

Cisimlerin Birbirine Çarpması 

İki ya da daha fazla cismin birbirine çarpması çeşitli olayların doğmasına yol açar. Birbirine çarpan iki cismin meydana getireceği olayların üzerlerinde durulacak bir yanı olmadığını düşünenler olabilir aranızda. Oysa, çarpışmanın doğurduğu olaylar mekaniğin en önemli ve en karmaşık bölümünü meydana getirirler. Bu olayların başlıca nitelikleri şunlardır: Her şeyden önce esnek cisimlerle esnek olmayan cisimlerin çarpışması arasında bir ayırım gözetmek gerekir. Esnek bir cisim, biçimi bozulduktan sonra kendiğilinden eski biçimini alan bir cisimdir. Örneğin çelik bir küre esnek bir cisimdir. Maddenin niteliklerini incelerken çelik bir kürenin esnek olduğunu öğrenmişizdir. Nitekim bir mermerin üstüne düşen çelik bir küre,sadece çarpışma noktasında ezilir. Bu noktanın hemen ardından yeniden yuvarlaşır. Esnek olmayan bir cisim ise, biçimi bozulduktan sonra eski biçimini almayan bir cisimdir. Örneğin kilden yapılmış bir yuvarlak esnek olmayan bir cisimdir. Gerçekte, kusursuz bir esnek cisimle kusursuz olmayan bir esnek cisim hemen hemen yok gibidir. Esnek cisimlerin en belirgin örneği sayılan çelik ya da fildişi küreler, biçimlerinde meydana gelen bozulmanın çok az da olsa izini taşırlar. Nitekim bilardo oyununda kullanılan toplar çok geçmeden, ilk zamanki kusursuz yuvarlaklıklarını yitirirler. Öte yandan esnek bir cisim olmayan kilden yapılmış bir küre de, biçimi bozulduktan sonra, çok ufak ölçüde de olsa eski biçimini almaya gayret eder. Bununla birlikte yukarda yazdığım tanımlamaları benimsemekten başka bir çaremiz yoktur. Çarpışmalarda, esnek cisimlerle esnek olmayan cisimler çeşitli davranışlar gösterir. Bu davranışları yöneten kurallar da oldukça karmaşıktır. Bu kurallar hakkında toplu bir bilgi vermekle yetineceğim. Esnek olmayan cisimlerin çarpışması: Kilden yapılmış, yani esnek olmayan iki küre alalım. Kürelerin boyutları birbirine eşit olsun. Aynı hızla ikisini birbirine doğru yuvarlayalım. Küreler birbirine değince yapışmamaları için üzerlerini şellakla (gomlak) cilalayalım. Şimdi aklımıza gelen ilk soru şudur: İki küre birbirine çarpınca ne olacaktır? Bu sorunun cevabı çok basittir: Kürelerin birbirine eşit ve karşıt kuvvetleri birbirini değersiz kılacağından, küreler çarpıştıkları noktada duracaktır. Bundan sonraki deneyde kürelerden birinin içine ufak bir kurşun bilye yerleştirelim. Yani kitlesini, öbür küreninkine oranla daha büyütelim. Aynı deneyi tekrarlayarak küreleri çarpıştıralım. Bu kez, çarpışmadan sonra iki küre de, kitlesi daha büyük olan kürenin yuvarlanmakta olduğu yönde yol alacaktır. Ancak kürelerin hızı ilk hızdan çok daha az olacaktır. Aynı kitleye sahip yuvarlaklardan birinin hızı öbürkünden daha fazla olursa, çarpışmadan sonra yine yukardaki sonuç elde edilir. Şimdi de kilden yapılmış kürenin, belirli bir hızla yol alarak, hareketsiz durmakta olan, aynı boyuttaki bir başka kil küreye çarptığını düşünelim. Bu kezç, iki küre de, daha düşük bir hızla, ilk kürenin yönünde ve aynı hızla yol alacaktır. Nihayet, kilden yapılmış bir küre, kendisinden çok daha büyük hareketsiz bir engele, örneğin bir duvara çarpacak olursa hiç zıplamadan duvarın önünde duracaktır. Esnek cisimlerin çarpışması.. Şimdi de esnek cisimlerin yukardaki deneylerde ne sonuçlar verdiğini incelemeye çalışalım: Aynı boyutta iki çelik küre, aynı hızla birbirine doğru yol alacak olursa, çarpışmadan sonra, yine aynı hızla, fakat bu kez ters yönde yollarına devam ederler. Eğer başlangıç hızları birbirinden değilik olursa, çarpışmadan sonra hız değiştirerek, ters yönde yol alırlar. Yani daha önce yavaş gitmekte olan küre bu kez daha hızlı, daha önce hızlı gitmekte olan küre ise daha yavaş yol alır. Eğer kürelerin hızları birbirine eşit, fakat kitleleri ayrı olursa, (örneğin kürelerden birinin içinin boşaltılmış olduğunu varsayalım) çarpışmadan sonra, kitlesi daha küçük olan küre, daha büyük bir hızla ilk yöne ters bir yönde yol alacaktır. Kitlesi daha fazla olan küre ise hızı azalmış olarak aynı yönde yoluna devam edecektir. Çelikten yapılmış bir küre herhangi bir hızla, aynı boyuttaki hareketsiz bir çelik küreye çarpacak olursa, ikinci küre aynı hızla birinci kürenin yönünde harekete geçecektir. Buna karşılık birinci küre, çarpışma noktasında hareketsiz kalacaktır. Çelikten yapılmış bir küre, örneğin bir mermer şerit gibi, büyük kitleli hareketsiz bir engele çarpınca, aynı hızla ilk yönünün tersine zıplayacaktır. Nihayet çelikten yapılmış bir küre, arka arkaya dizilmiş bir sıra kürenin en başındakine çarpacak olursa, sıranın en sonundaki küre aynı hızla, ilk kürenin yönünde harekete geçecek, bütün öbür küreler hareketsiz kalacaktır.

Tarih Boyunca Atom Çalışmaları 
Atom konusunda yapılan çalışmaların tarihi çok eskidir. Eski Yunan filozoflarından Leukippos ile Demokritos, günümüzden binlerce yıl önce, maddelerin çok küçük birtakım parçacıklardan meydana geldiğini ileri sürmüşlerdi. Bu parçacıklar, aralarında birleşerek maddeleri meydana getiriyorlardı. Ama bu varsayım, bilimsel bir varsayım olmaktan çok, bir felsefe doktrini idi. Bu konudaki düşünceler zamanla yavaş yavaş unutuldu. anmcak, aradan 2000 yıla yakın bir zaman geçtikten sonra bilginler, bu konuda yeniden araştırmalarda bulundular. Bunlardan İngiliz kimyacısı Dalton (1766-1844), 1803 te ortaya yeni bir atom teorisi attı. Dalton, bu kadarla da kalmadı, çeşitli maddelerin atom ağırlıklarını bularak bir de liste meydana getirdi. Bu konuda daha başka bilginlerin de çalışmaları sonucu Dalton un ortaya attığı esaslarda bazı yanlışlıklar bulunduğu görüldü. Fransız bilginlerinden Becoquerel in bazı atomlardaki ışıma özelliği demek olan radyoaktifliği keşfetmesi, bu alanda atılan adımların en önemlilerinden biri oldu. 20.ci yüzyılın başlarında büyük bilgin Einstein in atom enerjisinin büyüklüğünü belirtmesi, atom konusunda yapılan çalışmaların hızlanmasına yol açtı. İnsanlar, atomdaki korkunç enerjiden yararlanmak istiyorlardı. Atomda gizli bir enerji vardı. Bu enerji, iyi kullanıldığı takdirde, tıpkı elektrik enerjisi gibi bir güç elde edilebilirdi. 1919 da ilk olarak azot atomunun çekirdeği parçalandı. 1933 te suni radyoaktiflik keşfedildi. 1942 de ilk "Atom pili" yapıldı, bunu da 1945 te İkinci Dünya Savaşının son günlerinde ilk "Atom Bombası"nın patlatılması izledi. 1952 de patlatılan "Hidrojen Bombası" da artık atom gücünün gelecekteki günlük hayatımızda ne kadar etkili olabileceğini ispatladı. Günümüzde atomdan yalnız bir savaş silahı olarak yararlanılmıyor. Atom gücü ile işleyen denizaltılar, gemiler, trenler şimdiden ilerisi için büyük ümitler veriyor. O kadar ki yirminci yüzyılın ikinci yarısı için Atom Çağı diyebiliriz. Görülüyor ki atom ilmi bir harikalar alemidir ama asıl harika insan beyninin en güçlü mikroskoplarla bile görülemeyecek kadar küçük olan bu şeylerle uğraşması ve bu konuda belirli sonuçlara varmasıdır. Çevremizdeki cisimlerin yapısı bize katı, aralıksız ve dolgun gibi gözüküyor. Bilgin ise bunların büyük boşluklar içinde yüzen atomlardan ve bu atomların da, yine boşluklar içinde yüzen çekirdek ve elektronlardan meydana gelmiş olduğunu söylüyor. heykeli bırakmıştı. 

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-