-

Kızlık zarı diktirmek günah mı - caiz mi - dinen uygun mu?

18 Mart 2013 Pazartesi yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

Kızlık Zarı diktirilmesi ve ücretiyle ilgili araştırma yazımı, genç kızlar beğendi. Yazı nedeniyle yüzlerce mail ve soru aldım.

Gösterilen aşırı ilgi, ve ısrarlı sorular neticesinde sorunun boyutunu anladıktan sonra konuyu yazarımız Psikiyatri Uzmanı Adile Şahin Güzel'e aktardım ve bu olayın psikolojik ve bilimsel açıdan değerlendirmesini talep ettim.


Sayın Necdet İçel de konunun dini yönünü değerlendirdi.

İşte Kızlık Zarı diktirilmesiyle ilgili dini hükümler:


1- Bu mesele çok derin, içinde uçurumları olan ve kolay kolay tamiri de kısa vade içinde mümkün olamayacak bir fecaat ve felaket olarak karşımıza çıkmaktadır.

2- Bu mesele içinde iç içe 4-5 kademede işlenen haramlar ve günahlar vardır. Kendi fiili haramı, karşı tarafın işlediği haram, annesi ve babasını aldatma yalanı, nâmahreme mahrem yerlerini gösterme haramı ve sonra yeni evleneceği kimseye karşı da arızalı olduğu halde kendini sağlam gösterme haramı ki, bir işte müteaddid haramlar irtikap edilmiş oluyor.
Bunun hiçbirisini dini olarak ruhsat verilemez. Zarlarını diktirip yeniden eski hale sokulmasına da kimse cevaz veremez.


Daha önce başka insanları aldatan bu güruh, her zaman için kendi beyini de aldatabilir. O da daha sonra başka felaketlere kapı açar. Allah ıslah etsin...

3- Bu arızaların altında inanç problemi vardır. Allah'ın gördüğüne inanmıyor ve ahirette hesap vereceğine de inanamıyor demektir ki, bu problemleri çözmek için öncelikle bu inanç mevzusu üzerinde yoğun bir şekilde durulması lazımdır. Bunu her anne-baba kendisi yapması farz olduğu gibi, okuduğu okullardaki öğretmenlerin, Meb'in ve devletin üstüne de farz bir vazife olarak tereddüb etmektedir. .

4- Gençliği mukaddes idealizme sevkedemez, vatan, millet ve dini yüceltme mefkuresine kanalize edemezsek, neticede olacağı da budur. Durgun su her zaman kokuşmaya mahkum olduğu gibi, iman ve İslam idealizmini bayraklaştırma canlılığı olmayanların da bu fecaatı işlemekten başka çareleri de yoktur.

5- Bu tip erkek zaafı veya erkekse kadın zaafı olanları, erken teşhis edebiliyorsak hemen evlendirmek ve meşru zevkle tatmin etmek gerekmektedir. Özellikle günümüzde bu husus öne çıkmaktadır.


6- Bu felaketler kötü arkadaş çevresinden kaynaklanmaktadır. Herkes çocukları için ve her çocuk da kendisi için iyi bir arkadaş çevresi edinmek suretiyle kendini korumalıdır. Hayatın kaynağı toprak, su, hava ve güneş olsa bile, eğer dünyamızın üstünde bir atmosfer tabakası olmasa, bu unsurlar da hayatımız açısından bir işe yaramazlar. Hayat ve su kadar önemli olan iman ve İslamiyetimiz sağlam olsa bile, bizleri koruyacak atmosferimiz gibi iyi arkadaş çevremiz yoksa, zaman içerisinde bizlerin de bozulması ve en nihayet manen ölmesi mukadderdir. Bu tip zayıf insanların çevresinde iyi arkadaşlar edinebilmelerini sağlamak en büyük vazifemiz olmalıdır.

7- Bütün bu olumsuzluklara rağmen böyle hata ve günah işlemiş kimseler için de tevbe kapısının açık olduğunu, Allah'ın rahmetinin çok geniş ve affı, mağfireti nâmütenahi olduğunu anlatmak da sonuç itibariyle onları kurtarmak açısından da önemlidir.


8- Onları bu hale getirenlerin utanmasını dilerim. Çağdaşlık deyip dini ikinci plana atanların getirdikleri ve ortaya koydukları nesil işte bunlardır. Onların da kör gözlerine ve sağır kulaklarına ithaf olunmalıdır.

9- Bizim yapacaklarımızdan bir tanesi de onları kurtarma fiili duasının yanı başında kavli duada da bulunmaktır.

Sizin de bildiğiniz ve benim de aklıma gelen hususları kısaca formüle etmeye çalıştım.

Teşekkür eder, başarılar dilerim... 

Psikiyatri Uzmanı Adile Şahin Güzel'in Kızlık Zarı sorunu, diktirilmesi ve dikilmesiyle ilgili değerlendirmesi...


Acı Ama Gerçek: Bekaret Sorunu

Pek çok konuda çok değişik soru ve sorunlarla karşılaşıyoruz. Danışanlarımın veya bir şekilde tanıştığım insanlardan dinlediğim hayat hikayeleri ve acılar ister istemez beni de hüzünlendiriyor ve öyle zamanlarda bir şey söylemek bile çok güç olabiliyor. Bu konular özellikle mahrem ve aile içi özel konular olduğundan herkesle paylaşılamıyor, fikir sorulamıyor, akıl hocası istenemiyor. Bu konulardan biri de bekaret konusu.

Bekaret yüzyıllardır pek çok toplumda evlilikteki sadakatin ilk ve tek koşulu olarak aranmış ve evlenecek olan genç kızda mutlaka olması gereken bir zorunluluk olagelmiştir. Bizim toplumumuzda da bu kural geçerlidir. Her ne kadar çağdaş (!) erkeklerin evlenecekleri kızda böyle bir şart gözetmediğini belirtseler de üniversite öğrencileriyle yapılan bir çalışmada erkeklerin neredeyse tamamı evlenecekleri kızın bakire olmasının onlar için çok önemli olduğunu belirtmişlerdir. Şimdilerde “eğlenilecek kız, evlenilecek kız” denilerek genç kızlar kategorize edilmekte ancak hiç bir güç erkeklerin bekaretini sorgulamamaktadır.Bu çifte standartta maalesef hem suçlu hem de mağdur olan genç hanımlar olmaktadır.

Cinsellik, tüm canlılarda neslin devamlılığı için Yaratıcı tarafından canlılara verilmiş bir özellik. Cinselliği hayvanlarda yönlendiren şey hormonlar, yani tamamen biyolojik yapı. İnsanlarda ise hormonlar çok önemli ancak bunun yanında insana verilmiş olan irade sayesinde bu ertelenebilen, bastırılabilen bir durum. Konuyu şöyle açıklayalım isterseniz. Mesela belediye otobüsündesiniz ve çişiniz geldi. Mesane duvarı beyne dolu olduğu mesajını iletir. Oysa bilinç orada devreye girip şu an uygun yer ve zaman değil, ertele diyerek o fizyolojik ihtiyacı erteleyebilir. Cinsellik de hem biyolojik hem psikolojik hem de sosyal yönü olan bir olay. Dolayısıyla bu bileşenlerle yönlendirilmeli.

Özellikle ergenlik çağında ergenin hem bedensel hem ruhsal hem de hormonal olarak pek çok değişikliğe uğraması normal beklenen bir süreç. Bu esnada hormonların etkisiyle karşı cinse ilgi göstermesi, kendi bedenindeki bazı duyumsamalar ve heyecanlar ona o güne kadar yaşamadığı ve bilmediği bir dünyanın kapısını aralayacaktır. Bu dönemde ergen sağlıklı bilgiye ulaşamamışsa maalesef internet vasıtasıyla yaşıyla uyumlu olmayan sitelere ulaşacak; tüm bunlar onun ruhsal dünyasında fırtınalar koparacaktır. Kendi bedenindeki bazı değişiklikleri algılamakta güçlük çekerken karşı cinse ait pek çok özel durumu keşfedecek, daha çok meraklanacak, bu merakını gidermek için de hoş olmayan yollara müracaat edecektir. Diğer taraftan insana verilmiş sevme, sevilme, takdir görme, onaylanma, özellikle genç kızlarda beden algısıyla aşırı uğraş ve beğenilmeme korkusu ergeni hem cinselliğe hem de karşı cinse doğru itmektedir. 

Toplumumuzda cinsellik bir tabu ve asla konuşulmamalı. Bir ergenin anne babasıyla veya büyükleriyle bu konuları konuşması yasak. Dolayısıyla merakını gidermek için her yol deneniyor.
Ancak burada anlayamadığım bir şey var. Toplumumuzda da maalesef böyle genel geçer bir kural var.“Erkektir yapar” mantığı. 

Erkek, kız arkadaş edinebilir bunu ulu orta herkesle paylaşabilir
 bu onaylanan ve kabul gören bir davranışken aynı durum kız için asla kabul edilemez. Oysa erkek çocuğunun biyolojik ve hormonal yapısı nasıl onu karşı cinse itiyorsa, kız için de aynı şeyler geçerli. 

Kaldı ki oğlunun sevgilisi olmasıyla övünüp, kızına izin vermeyen ailelere sormak lazım. Oğlunun sevgilisi de bir anne-babanın kızı.


Bu konuda bizim toplum olarak bilinçlenmemiz gerektiği kanaatindeyim. Bu çifte standart sadece ergen erkekler için değil maalesef, evli erkek bir dost tutarsa “erkeğin eli kınası, kadının yüz karası” denilerek fatura yine kadına çıkartılmakta ve erkek davranışı onaylanmaktadır. 

Özellikle din üzerinden kendilerine bir pay çıkartarak dörde kadar yolu var diyenler, Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim'de zina suçunun erkek kadın gözetmeksizin ikisi için de haram olduğunu belirtmekte ve taraflara aynı cezanın verilmesini emretmektedir. Ancak bu hep göz ardı edilmiş, cahiliye dönemindeki gibi kadının alınıp satılabileceği bir meta olabilmesi için çaba sarfedilmiştir. Bunları yazarken feminist bir gözle yazmıyorum; buna çanak tutan kendi değerini hafife alan hemcinslerimin olduğunu da biliyorum.

Cinsel taciz, tecavüz, ensest gibi durumlarda kadın mağdur olduğu halde tıpkı bir suçlu gibi en yakınları tarafında itham edilip törelerle yargılanabiliyor ve dolayısıyla hem suçlu hem mağdur oluyor. 

Bir şekilde bekaretini kaybeden genç kız da az çok başına gelecekleri tahmin ettiğinden bunu yakınlarıyla paylaşmak yerine kendince bir takım çıkış yolları aramaya başlıyor.


Bu çıkış yollarından biri de kızlık zarının tamiri ve dikimi. 

Bunu yapan çağdaş doktorlar olduğu kadar bunu etik bulmadığı için yapmayan pek çok meslektaşım da var.


Hekimlik çok kutsal bir meslek ancak etik davranmak şartıyla. Uzmanlık alanım olmadığı için bu konuya girmek istemiyorum ancak söylemeye çalıştığım şey, her vaka kendi içinde özeldir ve aynı şekilde yol izlenmemelidir. Benim vurgulamak istediğim bu tarz davranışlar evlilik gibi ciddi bir müesseseye daha başlamadan atılmış bir darbedir. Taraflar birbirine ilk günden daha yalan söyleyerek, sadakatsizlik ederse bu evliliğin sonu nasıl olur ve bu evde büyüyen çocuklar ne kadar sağlıklı insanlar olur?

Yukarıdaki ifadelerim fazla katı ve yargılayıcı gelebilir. Ancak bu işte bir caydırıcılık olmadığı takdirde sadakatsizliğin sosyal bir yara haline geleceğine inanıyorum. Kaldı ki tıp her şeye çözüm buluyor diyerek ailenin kutsallığına ait değerimizi kaybetmiş oluruz. Aile ise bir toplumun en küçük yapı taşıdır ve ondaki bozulma tüm toplumu yaralayacaktır.

Başına böyle bir talihsizlik gelen genç kız her şeyden önce kendine karşı dürüst davranmalıdır. Bu yaptığı davranışın sorumluluğunu alarak bir uzmandan mutlaka yardım almalı. Bu konuda da maalesef kendi dünya görüşüne göre danışanlarını yönlendiren, “ bir şey olmaz, bunlar herkesin başına gelecek şeyler”diyerek, o kişinin değerlerini, inançlarını yok sayan terapistler mevcut. 

Genç kız sorununu uzmanla konuştuktan sonra aileyi bilgilendirme konusu gündeme geliyor. Eğer henüz reşit değilse aile muhakkak uzman gözetiminde bilgilendirilmeli ve sonrası için nasıl adım atılacağı, ailenin kültürel değerleri, dini bakış açısı, bu konuyla ilgili algısı, karşı tarafın durumu gibi konular mutlaka uzman gözetiminde anne baba ve genç kızla birlikte konuşularak bir yol haritası çizilmelidir. 

İdeal olan bu, ancak her zaman uygulanmıyor. Aileler kendilerince bildikleri yöntemleri uygulayarak kendi çocuklarını idam sehpasında yargıladıkları gibi, duyulursa ne yaparız diyerek aile olarak kendilerini de idam sehpasına çıkartıyorlar. Burada en sık yapılan yanlışlardan biri annenin ve hatta babanın da suçlanması. 

Gördüğüm birkaç vakada anne ve baba kızdan daha ağır bir depresyon geçiriyorlardı ve kendilerine karşı çok acımasız davranıyorlardı. 

Sevgili anne babalar çocuklarımızın bu yollara başvurmaması için neler yapabiliriz?:

Çocuklarınıza güven verici şekilde davranın , size güvensinler, hatalarından dolayı yargılayıcı, suçlayıcı olmayın. Bizler nasıl halen bu yaşımıza rağmen hata yapabiliyorsak onlar da yapabilirler. Onlardan mükemmel evlat olmalarını beklemeyin. 
Çocuklarınız sizi sırdaş bilsin, sizinle paylaştığı bir sırrını tutun ki ileri ki yıllarda da bir sıkıntısı olduğunda bunu önce sizinle paylaşsın. Özellikle ergenlik dönemine ait size soru sormasına izin verin, tüm sorularını cevaplamak zorunda değilsiniz, yine de sizinle bu konuları konuşmak istemiyorsa ona açık bırakın ve“benimle paylaşmak istediğin bir şey olduğunda hep burada olacağım ve seni dinleyeceğim” deyin.

Yine özellikle ergenlik çağındaki fiziksel ve ruhsal enerjilerini boşaltabilecekleri spor, sanat gibi bir takım etkinliklere yönlendirilmeli ve en önemlisi de geleceğimiz olan gençlerimize yüce idealler benimsetmeli, onların ruhsal dünyasında daha ulvi ve daha kutsal değerleri inşa etmeliyiz.

Ancak eğer böyle bir yaşanmışlıkta varsa mutlaka bir uzman (Psikolog, Psikiyatri Uzmanı) desteği almanız şarttır.

NOT:

Bekaret Sorunu yaşayanlara yardımcı olmak ve doğru yolu gösterme adına hazırlananhttp://www.bekaretsorunu.com sitesindeki görevli uzmanlardan Psikolojik destek alabilirsiniz

kaynak:yerelgundem.com

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-