1-Milli akımların oluşmasında dil çok önemli bir yere sahiptir. Dil milli akımlar için ortak değer niteliğindedir. Milletler destanlarını,tarihlerini,fikirlerini kendi diliyle ifade ettiklerinde dünyada gelişmiş milletler arasında yer alırlar.
2-dönemin şiirleri ağır,süslü ve sanatlı sözle yazılmışlardır. orjinal halde okunan serveti fünun şirleri anlaşılmazlar.
3-insanın kendini tanıtmasında ve karşıdakinin düşüncelerinde etkilemesinde konuşma tarzı ve kullandığı dil oldukça önemli bir yere sahiptir. özellikle akıcı ve kurallara göre konuşan insanlar başkaları tarafından daha ilgi görür onlar üzerinde olumlu bırakırlar.
3-insanın kendini tanıtmasında ve karşıdakinin düşüncelerinde etkilemesinde konuşma tarzı ve kullandığı dil oldukça önemli bir yere sahiptir. özellikle akıcı ve kurallara göre konuşan insanlar başkaları tarafından daha ilgi görür onlar üzerinde olumlu bırakırlar.
4-Atatürk milliyetçiliği, 1924 Anayasası'nın 88. maddesinde ve Atatürk İlkelerinde de belirtilmiş olan, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını dil, kültür ve siyasi birliktelik gibi değerlere dayandıran milliyetperverlik anlayışıdır.Atatürk’e göre Avrupa uluslar topluluğunun fiziki sınırlar dışında, bu sistemin üstünlüğüne karşı mücadeleler mutlaka ulusçu nitelikte olmalıydı. Atatürk’ün amacı ulusal ve savunulabilir sınırlar dahilinde, bir Türk ulus-devletini kurmak için Türk milliyetçiliğini öne çıkarmaktı. Atatürk milliyetçiliği din ve ırk ayrımından uzak, ortak yurttaşlık temelindedir. Ortak mazi, lisan, ahlak, kültür ve hukuk Türk Milletini oluşturan temellerdir. Atatürk'e göre, milli hudutlar içindeki "Türk Milleti'ni, etnik kökenlerine göre ayrıştırmak birkaç düşman aleti beyinsiz, mürteciden başka hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir bırakmamıştır".
"ATATÜRK'Ü SEVİYORUZ" (Buda benim fikrim )
"ATATÜRK'Ü SEVİYORUZ" (Buda benim fikrim )
soruvecevap.blogcu.com
İNCELEME:
1- Tabloyu sırayla yazıyorum
Anlam Birlikleri-İletisi
eski lisan: dilde sadeleşme umudu vardır
netice: uyanun dilinize sahip çıkın
ey gençler: millileşmenin öncüleri gençlerdir.
nasıl?: Türkçeyi kullanarak
hastalıklar: yabancı kelimeleri kullanmak bazılarında hastalık olmuştur
garba doğru: batı yanlısı yazarların çoğu taklitçidir
şarka doğru: araplar sadee şiir yazmışlardır.
milli edebiyatımı: niçin milli bir edebiyatımız yok.
" bu kadar yazdım sizde bulduklarınız ekleyin"
1- Tabloyu sırayla yazıyorum
Anlam Birlikleri-İletisi
eski lisan: dilde sadeleşme umudu vardır
netice: uyanun dilinize sahip çıkın
ey gençler: millileşmenin öncüleri gençlerdir.
nasıl?: Türkçeyi kullanarak
hastalıklar: yabancı kelimeleri kullanmak bazılarında hastalık olmuştur
garba doğru: batı yanlısı yazarların çoğu taklitçidir
şarka doğru: araplar sadee şiir yazmışlardır.
milli edebiyatımı: niçin milli bir edebiyatımız yok.
" bu kadar yazdım sizde bulduklarınız ekleyin"
1-makalenin ana fkri: öz varlığımız olan türkçenin edebiyat dili olacak kadar güçlüdür,güzeldir
dönem içinde bu fikre dayanan başka eser yoktur.
2-metinde daha çok dil ve edbiyat yönüne değinilmiş. eserler toplumun gerçeklerinden uzak,ağır ve süslü olan bu dili millet anlamakta güçlük çekmektedir.
dönem içinde bu fikre dayanan başka eser yoktur.
2-metinde daha çok dil ve edbiyat yönüne değinilmiş. eserler toplumun gerçeklerinden uzak,ağır ve süslü olan bu dili millet anlamakta güçlük çekmektedir.
3- arap ve fars kültürü etkisiende kalarak kelime ve kavramları kullanan yazaralr halkın yaşam tarzını dikkate almamışlardır. halk sade bir dil kullanır ve geleneklerine bağlıdırlar.
4-yazar burada dilde millileşme hareketinin serveti fünun ve fecriati sanatçıları tarafından sekteye uğratıldığını millileşmenin sürdürülebilirliği için topluma ve gençlere önemli iş düşmektedir diyor.
4-yazar burada dilde millileşme hareketinin serveti fünun ve fecriati sanatçıları tarafından sekteye uğratıldığını millileşmenin sürdürülebilirliği için topluma ve gençlere önemli iş düşmektedir diyor.
5-kesinlik anlamı taşımaktadırlar. yazar eski yazılmış eserleri görmüş incelemiş ondan sonra değerlendirmiş.
3*-dilde sadeleşmeye önem verilmesinin neednleri:
-eski eserlerin anlaşılmasın da güçlük çekilmesi
-anlaşılmayan sanatçıların halktan uzak kalmaları
-türkçenin zengin bir dil olması
-türkçenin köklü bir dil olmas
-halkın zengin sözlü edebiyatı
3*-dilde sadeleşmeye önem verilmesinin neednleri:
-eski eserlerin anlaşılmasın da güçlük çekilmesi
-anlaşılmayan sanatçıların halktan uzak kalmaları
-türkçenin zengin bir dil olması
-türkçenin köklü bir dil olmas
-halkın zengin sözlü edebiyatı
6-cem edatı,terkip,kroki yabancı kelimeler, uyanınız,bakınız,körü körüne türkçe kelimeler dir. burada yazar türkçe kelimelerede yer vermiş türkçenin güçlü bir dil olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır.
4*-metnin konusu: dilde millileşme
yazar kendi ............ halkın sözcülüğünü yapmıştır
yazar düşüncelerini.............. kanıtlıyor
metin nerede yayımlanmış:genç kalemler dergisinde
7-Ömer Seyfetinin Edebi Kişiliği - Sanat Anlayışı:
Türk edebiyatında modern öykücülüğün önemli temsilcilerindendir. Selanik'te yayımlanan "Genç Kalemler" dergisindeki yazılarıyla ünlendi. Derginin ikinci dizisinin ilk sayısında Nisan 1911'de yayımlanan "Yeni Lisan" başlıklı yazısı "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir. Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçenin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Millî Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntemle birlikte sürdürdü. Birinci Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayımlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı.
Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. "Ferman, Pembe İncili Kaftan" gibi öykülerinde Türk tarihinden aldığı konuları işledi. "Kaşağı, Diyet, Beyaz Lale" gibi öyküleri kendi yaşamına yöneliktir. Yazar, bu öykülerinde çocukluk, askerlik, memurluk döneminde yaşadıklarını dile getirmiştir. Bunun yanında kimi öykülerinde gerçek yaşamdan olayları, batıl inançları aktarmıştır.
Genellikle realist bir anlayışla eser verme düşüncesinde olan Ömer Seyfettin'in öykülerinde, Maupassant tarzı bir üslup vardır. Bu bakımdan o, bir olay öykücüsüdür. Keskin bir gözlem gücü, ironiye kaçan anlatımıyla Türk edebiyatında hikâyenin ilk olgun örneklerini veren yazardır. Konularını öyküye dönüştürürken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verir.
Ömer Seyfettin'in hikâyeleri, yalnız Milli Edebiyat ve Yeni Lisan hareketi adına değil, bütün Türk edebiyatı için bir kilometre taşı niteliğindedir. O, öykülerinde toplumun bütün kesimlerini âdeta kucaklar, sınıf ayrımı gözetmeksizin toplumun her kesiminden insanı öykülerine taşır.
Yazarın dile ne kadar önem verdiği, öykülerinde kendini hemen gösterir. İlk öykülerinde o zamanki edebiyat dilinin izleri görülse de Yeni Lisan hareketinden sonra dili sadeleşir. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verir. Bu nedenle Ömer Seyfettin, toplumun her kesimi tarafından okunan yazarlarımızdan biri olmuştur.
Ömer Seyfettin, hikâyelerinde mekân olarak daha çok, Osmanlı Devleti'nin Batı yakasını seçer. İzmir, İstanbul, Selanik ve Bulgaristan-Makedonya yörelerinde hem yaşadığı olayları hem de gözlemlediklerini sentez hâlinde öykülerine aktarır. Onun, tarihin küllenmiş sayfalarından bulup çıkardığı Ferman, Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan, Kütük gibi hikâyeler, moralini yitirmiş bir topluma, kendini, öz değerlerini hatırlatması bakımından önemlidir. Öykülerinde dini lirizmi kullanır. Milleti kıskacı altına alan hurafelerle savaşmak, yazarın başlıca amaçlarındandır. Bu konuyu işleyen birçok öykü kaleme almıştır.
Hayatı boyunca Türk edebiyatının millileşmesi için çalışan Ömer Seyfettin, bu amaçla yazdığı hikâyeleriyle tanınmıştır. Konuların genellikle gerçek hayattan alan hikâyelerinde hep millî şuuru güçlendirmek ve toplumsal aksaklıkları mizahi bir tarzda eleştirmek amacı ön plandadır. Eserlerinde Batı medeniyetini yarım yamalak öğrenen ve bunu kendine hayat tarzı olarak seçen züppe, dejenere tipleri ağır şekilde eleştirir. Türk tarihindeki kahramanlık olaylarını konu olarak seçtiği eserlerinde, Türk unsurun millî şuurunu uyandırmak ve onların tekrar kendilerine güven duymalarını sağlamak amacındadır.
Ömer Seyfettin, öykünün yanı sıra şiir de yazar. Ancak şiirleri öyküleri kadar başarılı değildir. Bunun yanında kendi edebiyat ve sanat anlayışı doğrultusunda makale, deneme, inceleme vb. türlerde yazılar kaleme alır. Kimi eserleri, Ömer Seyfettin'in ölümünden sonra yazıları derlenerek oluşturulmuştur.
Eserleri:
Öykü: Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Bahar ve Kelebekler, Beyaz Lale, Asilzadeler, Başını Vermeyen Şehit, Bomba, Diyet, İlk Düşen Ak, Falaka, Forsa, Pembe İncili Kaftan, Perili Köşk, Zeytin Ekmek
Roman: Ashab-ı Kehfimiz, Erfuz Bey, Yalnız Efe
Şiir: Ömer Seyfettin'in Şiirleri (Fevziye Abdullah Tansel tarafından derlenmiştir.)
inceleme: Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset, Yarınki Turan Devleti, Türklük Mefkûresi, Türklük Ülküsü
yazar kendi ............ halkın sözcülüğünü yapmıştır
yazar düşüncelerini.............. kanıtlıyor
metin nerede yayımlanmış:genç kalemler dergisinde
7-Ömer Seyfetinin Edebi Kişiliği - Sanat Anlayışı:
Türk edebiyatında modern öykücülüğün önemli temsilcilerindendir. Selanik'te yayımlanan "Genç Kalemler" dergisindeki yazılarıyla ünlendi. Derginin ikinci dizisinin ilk sayısında Nisan 1911'de yayımlanan "Yeni Lisan" başlıklı yazısı "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir. Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçenin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Millî Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntemle birlikte sürdürdü. Birinci Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayımlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı.
Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. "Ferman, Pembe İncili Kaftan" gibi öykülerinde Türk tarihinden aldığı konuları işledi. "Kaşağı, Diyet, Beyaz Lale" gibi öyküleri kendi yaşamına yöneliktir. Yazar, bu öykülerinde çocukluk, askerlik, memurluk döneminde yaşadıklarını dile getirmiştir. Bunun yanında kimi öykülerinde gerçek yaşamdan olayları, batıl inançları aktarmıştır.
Genellikle realist bir anlayışla eser verme düşüncesinde olan Ömer Seyfettin'in öykülerinde, Maupassant tarzı bir üslup vardır. Bu bakımdan o, bir olay öykücüsüdür. Keskin bir gözlem gücü, ironiye kaçan anlatımıyla Türk edebiyatında hikâyenin ilk olgun örneklerini veren yazardır. Konularını öyküye dönüştürürken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verir.
Ömer Seyfettin'in hikâyeleri, yalnız Milli Edebiyat ve Yeni Lisan hareketi adına değil, bütün Türk edebiyatı için bir kilometre taşı niteliğindedir. O, öykülerinde toplumun bütün kesimlerini âdeta kucaklar, sınıf ayrımı gözetmeksizin toplumun her kesiminden insanı öykülerine taşır.
Yazarın dile ne kadar önem verdiği, öykülerinde kendini hemen gösterir. İlk öykülerinde o zamanki edebiyat dilinin izleri görülse de Yeni Lisan hareketinden sonra dili sadeleşir. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verir. Bu nedenle Ömer Seyfettin, toplumun her kesimi tarafından okunan yazarlarımızdan biri olmuştur.
Ömer Seyfettin, hikâyelerinde mekân olarak daha çok, Osmanlı Devleti'nin Batı yakasını seçer. İzmir, İstanbul, Selanik ve Bulgaristan-Makedonya yörelerinde hem yaşadığı olayları hem de gözlemlediklerini sentez hâlinde öykülerine aktarır. Onun, tarihin küllenmiş sayfalarından bulup çıkardığı Ferman, Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan, Kütük gibi hikâyeler, moralini yitirmiş bir topluma, kendini, öz değerlerini hatırlatması bakımından önemlidir. Öykülerinde dini lirizmi kullanır. Milleti kıskacı altına alan hurafelerle savaşmak, yazarın başlıca amaçlarındandır. Bu konuyu işleyen birçok öykü kaleme almıştır.
Hayatı boyunca Türk edebiyatının millileşmesi için çalışan Ömer Seyfettin, bu amaçla yazdığı hikâyeleriyle tanınmıştır. Konuların genellikle gerçek hayattan alan hikâyelerinde hep millî şuuru güçlendirmek ve toplumsal aksaklıkları mizahi bir tarzda eleştirmek amacı ön plandadır. Eserlerinde Batı medeniyetini yarım yamalak öğrenen ve bunu kendine hayat tarzı olarak seçen züppe, dejenere tipleri ağır şekilde eleştirir. Türk tarihindeki kahramanlık olaylarını konu olarak seçtiği eserlerinde, Türk unsurun millî şuurunu uyandırmak ve onların tekrar kendilerine güven duymalarını sağlamak amacındadır.
Ömer Seyfettin, öykünün yanı sıra şiir de yazar. Ancak şiirleri öyküleri kadar başarılı değildir. Bunun yanında kendi edebiyat ve sanat anlayışı doğrultusunda makale, deneme, inceleme vb. türlerde yazılar kaleme alır. Kimi eserleri, Ömer Seyfettin'in ölümünden sonra yazıları derlenerek oluşturulmuştur.
Eserleri:
Öykü: Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Bahar ve Kelebekler, Beyaz Lale, Asilzadeler, Başını Vermeyen Şehit, Bomba, Diyet, İlk Düşen Ak, Falaka, Forsa, Pembe İncili Kaftan, Perili Köşk, Zeytin Ekmek
Roman: Ashab-ı Kehfimiz, Erfuz Bey, Yalnız Efe
Şiir: Ömer Seyfettin'in Şiirleri (Fevziye Abdullah Tansel tarafından derlenmiştir.)
inceleme: Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset, Yarınki Turan Devleti, Türklük Mefkûresi, Türklük Ülküsü
8-Ömer seyfettin türkçülük akımı savunucusu ve millileşme yanlısı bir yazardır. edebiyatat süslü,sanatlı uslubu kabül etmez. halkın kon uşma dili ve edebiyatı dilinin türkçe olmasınından yanadır. düşüncelerini de eserlerinde yansıtmıştır
6*- 1.paragraf: leyleklerin sayısı azalıyor
2.paragraf: bir leylek gördüm ve çok sevdim
3.paragraf: leylekler yaz mevsimlerinin sembolüdür
4.paragraf: mısır köylüleri leylekleri öldürmektedir (Duygusalım)
metnin iletisi : leylek hayatımızın bir parçası haline gelmiştir.
1-leylekleri severiz onlardan ilham alırız.
7*- metnin ana fikri: leylekler sevilen bir kuş ,sosyal yaşamın bir parçası yaar ve şairler içinde ilham kaynağıdır.
2-günlük yaşamımızın ilgi çekici bir arıntısı olarak ele alıyor
3-açık.anlaşılır, ve kesin ifadeler kullanmıştır yazar.
2.paragraf: bir leylek gördüm ve çok sevdim
3.paragraf: leylekler yaz mevsimlerinin sembolüdür
4.paragraf: mısır köylüleri leylekleri öldürmektedir (Duygusalım)
metnin iletisi : leylek hayatımızın bir parçası haline gelmiştir.
1-leylekleri severiz onlardan ilham alırız.
7*- metnin ana fikri: leylekler sevilen bir kuş ,sosyal yaşamın bir parçası yaar ve şairler içinde ilham kaynağıdır.
2-günlük yaşamımızın ilgi çekici bir arıntısı olarak ele alıyor
3-açık.anlaşılır, ve kesin ifadeler kullanmıştır yazar.
8*terim: arsenik,yıldız,seyyah
kavram: hayal,tapmak,cesaret
gündelik kullanılan: leylek,seneler,dikkat,yaz
9* her ikisine de çarpı (x) koyduk boş yere fıkra yazdık
4-günlük hayattan bir onu seçildiği için fıkra tercih edilmiştir.
10*-
-seblolizm edebiyatının temsilcisi
-şirlerinde musiki ön planda
-ağır ve süslü bir dil kullanır
-şiirlerdinde bireysel konu temalarını ele alır
5-yazar doğayı,manzaraları izler.gözlemler ve kendi ifadeleriyle betimler. bu metinde de leyleklerle ilgili bir betimleme çalışmaı yapmıştır.
[b]Sayfa 156'dan devam ediyorum >>>
1-
1.bölümde: kuyuya geceleri gidemeyen bir insan
2.böümde: kazasker ile ilgili oayın anlatılması
3.bölüm: batıl inançların kaynakları
4.bölüm: yalan yanlış inançların zararları,çocuklar üzerinde olumsuz etkileri
2-gerçeklikle alakası olmayan,onunla bağdaşmayan olaylara hikayelere inanmamalıyız.
3-bilim ve eğitimden uzak annelerin ve ninelerin geceleri gerçeklikle ilgisi olmayan hikayeleri anlatıkları bir dönemdir. batıl inançlar büyükler arasında dönem içinde oldukça yaygındır.
4-
a) dönem içinde manevi değerlere daha sıkı sıkı bir bağ vardır.
b) geniş halk kitlesine öğretici bir tavır sergilemekte, batıl inanışların yanlışlığını savunmaktadır
5-
a) metindeki ifadeler açık,anlaşılır kesin iafadelerdir.
b) sözcükler anlaşılır sadedir. be sadeliğin nededi dönem içinde başlayan sadeleşme hareketidir.
11*terim: selamlık,masal,secde
kavram: icazet,sosyal terbiye,korku
gündelik hayatla : konuşma,kulak verme,oruç merhum, hatırlamak
12*-her ikisine çarpı koyduk. metin okuyan ile konuşuluyormuş gibi yazılmış. bu bir söyleşi yazısıdır.
13*
-hiçbir edebi topluluk içinde yer almamıştır
-halk kültürünü iyi bilir
-batıl inanışları eleştiri
açık sade dil kullanır
6-bu eserinde batıl inanışları konu almış bunuda iğneliğibir üslupla dile getirmiştir. yazar diğer eserlerinde de toplumsdaki yanlışları ,batıl inançları konu olarak almış çoğu zaman bu yanlışları mizhi bir şekilde ele alarak eleştirmiştir.
Sayfa 157' >>>[/b]
1-Mill devlet ve milli egemenlik milletçiliğin bir sonucudur. Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar. 1929 (Atatürk)
2-Milliyetçilik, kişilerin mensup olduğu milletin fertlerini sevme, değerlerini benimseme, bağımsızlığını koruma ve her bakımdan milletini yüceltme fikridir. Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi, Türk milletini içtenlikle sevmek, çağdaş bir toplum olarak yüceltmek ve onun uğruna her türlü fedakarlığı yapmak anlayışıdır. Bu ilkeye göre vatanın bütünlüğü, milletin egemenliği ve bölünmezliği esastır
YORUMLAMA VE GÜNCELLEME:
14*-
b) karşılaştırma:
ramazan sobetleri: batıl inançlara .hurafelere inanmamalıyız
leylek: leyleklerin sayısı azalıyor
yeni lisan: eserlerde halkın konuşma dili kullanılmalı
bilme içinde bilmece. yersiz korkular inasnı utandıracak duruma dşürür
benzerlik: konular bireyseldir.
farklılık: yenilisan metninde olay değil düşünceelr anlatılır
1-siz cevaplayın
2-eserlerde halkın konuşma dili kullanılmalı tezini savunmuştur.
3-TDK (Türk Dil Kurumu) yapar
4-hayvanları koruma dernekleri ile hayvnlar korunmakta ve yaşatılmakta
5-siz cevaplayın
6 ahmet çocukların beyinlerini daha faydalı bilgilerle doldurmaktan yana biridir
ÖLÇME VE DEĞRLENDİRME:
1- SADE,YAŞAM
2-E-B
3- Y-D-Y
kavram: hayal,tapmak,cesaret
gündelik kullanılan: leylek,seneler,dikkat,yaz
9* her ikisine de çarpı (x) koyduk boş yere fıkra yazdık
4-günlük hayattan bir onu seçildiği için fıkra tercih edilmiştir.
10*-
-seblolizm edebiyatının temsilcisi
-şirlerinde musiki ön planda
-ağır ve süslü bir dil kullanır
-şiirlerdinde bireysel konu temalarını ele alır
5-yazar doğayı,manzaraları izler.gözlemler ve kendi ifadeleriyle betimler. bu metinde de leyleklerle ilgili bir betimleme çalışmaı yapmıştır.
[b]Sayfa 156'dan devam ediyorum >>>
1-
1.bölümde: kuyuya geceleri gidemeyen bir insan
2.böümde: kazasker ile ilgili oayın anlatılması
3.bölüm: batıl inançların kaynakları
4.bölüm: yalan yanlış inançların zararları,çocuklar üzerinde olumsuz etkileri
2-gerçeklikle alakası olmayan,onunla bağdaşmayan olaylara hikayelere inanmamalıyız.
3-bilim ve eğitimden uzak annelerin ve ninelerin geceleri gerçeklikle ilgisi olmayan hikayeleri anlatıkları bir dönemdir. batıl inançlar büyükler arasında dönem içinde oldukça yaygındır.
4-
a) dönem içinde manevi değerlere daha sıkı sıkı bir bağ vardır.
b) geniş halk kitlesine öğretici bir tavır sergilemekte, batıl inanışların yanlışlığını savunmaktadır
5-
a) metindeki ifadeler açık,anlaşılır kesin iafadelerdir.
b) sözcükler anlaşılır sadedir. be sadeliğin nededi dönem içinde başlayan sadeleşme hareketidir.
11*terim: selamlık,masal,secde
kavram: icazet,sosyal terbiye,korku
gündelik hayatla : konuşma,kulak verme,oruç merhum, hatırlamak
12*-her ikisine çarpı koyduk. metin okuyan ile konuşuluyormuş gibi yazılmış. bu bir söyleşi yazısıdır.
13*
-hiçbir edebi topluluk içinde yer almamıştır
-halk kültürünü iyi bilir
-batıl inanışları eleştiri
açık sade dil kullanır
6-bu eserinde batıl inanışları konu almış bunuda iğneliğibir üslupla dile getirmiştir. yazar diğer eserlerinde de toplumsdaki yanlışları ,batıl inançları konu olarak almış çoğu zaman bu yanlışları mizhi bir şekilde ele alarak eleştirmiştir.
Sayfa 157' >>>[/b]
1-Mill devlet ve milli egemenlik milletçiliğin bir sonucudur. Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar. 1929 (Atatürk)
2-Milliyetçilik, kişilerin mensup olduğu milletin fertlerini sevme, değerlerini benimseme, bağımsızlığını koruma ve her bakımdan milletini yüceltme fikridir. Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi, Türk milletini içtenlikle sevmek, çağdaş bir toplum olarak yüceltmek ve onun uğruna her türlü fedakarlığı yapmak anlayışıdır. Bu ilkeye göre vatanın bütünlüğü, milletin egemenliği ve bölünmezliği esastır
YORUMLAMA VE GÜNCELLEME:
14*-
b) karşılaştırma:
ramazan sobetleri: batıl inançlara .hurafelere inanmamalıyız
leylek: leyleklerin sayısı azalıyor
yeni lisan: eserlerde halkın konuşma dili kullanılmalı
bilme içinde bilmece. yersiz korkular inasnı utandıracak duruma dşürür
benzerlik: konular bireyseldir.
farklılık: yenilisan metninde olay değil düşünceelr anlatılır
1-siz cevaplayın
2-eserlerde halkın konuşma dili kullanılmalı tezini savunmuştur.
3-TDK (Türk Dil Kurumu) yapar
4-hayvanları koruma dernekleri ile hayvnlar korunmakta ve yaşatılmakta
5-siz cevaplayın
6 ahmet çocukların beyinlerini daha faydalı bilgilerle doldurmaktan yana biridir
ÖLÇME VE DEĞRLENDİRME:
1- SADE,YAŞAM
2-E-B
3- Y-D-Y
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.