-

1 Mayıs işçi bayramı neden kutlanır - Tarihi ve çıkış noktası

30 Nisan 2012 Pazartesi yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak, 1886 tarihinde Amerikan işçilerinin Şikago kentinde sekiz saatlik iş-günü için başlattıkları genel greve burjuvazinin saldırısıyla başlayan ve dört işçi liderinin idam edilmeleriyle sonuçlanan bir tarihe sahiptir. Marksizm-Leninizmin büyük ustalarından F. Engels’in deyişiyle, 1 Mayıs’ın tarihi, burjuvazinin, “henüz olgunlaşmamış olan bu emek ayaklanmalarını kaba kuvvet ve kaba bir sınıf adaleti ile bastırma çabası”nın tarihidir. 


Geçen yüzyıl içinde, burjuvazinin işçi sınıfına karşı saldırısı ve katliamları durmaksızın sürmüş ve dünyanın pekçok ülkesinde işçi sınıfı bu saldırı ve katliamlara karşı mücadele etmiştir. Bu mücadelede, işçi sınıfı, her zaman kendi sınıfının dayanışmasıyla, birliği ile yer almaya çalışmıştır.

İşte, 1 Mayıs, işçi sınıfının, burjuvaziye karşı, kapitalizme karşı mücadelesinin, birlik ve dayanışmasının bir simgesidir.
1 Mayıs, işçi sınıfının her simgesi gibi, çekiç-orak gibi, sıkılı bir yumruk gibi, kızıl yıldız gibi, her zaman burjuvazinin en şiddetli saldırısına maruz kalmıştır. 1 Mayıs günlerinde yaşanılan olaylar, burjuvazinin işçi sınıfının bu simgesine saldırarak, onun ana gücünü, sınıf gücünü sindirme çabalarının ürünüdür. Burjuvazi, siyasal zoru ile işçi sınıfını sindirme çabalarının yanında, onun sınıf bilincini bulanıklaştırmak, çarpıtmak amacıyla ideolojik saldırılarını da sürdürmüştür. İşçi sınıfı, her zaman ve her yerde, burjuvazinin bu ideolojik ve politik saldırılarına karşı durmak ve kendi mücadelesini sürdürmek durumundadır. Bunun için, işçi sınıfının siyasal olarak örgütlenmesinden ve Marksist-Leninist ideolojiyi savunmaktan başka bir silahı yoktur.
Burjuvazinin 1 Mayıs’ı saptırma çabaları, hemen her zaman işçi sınıfının kendi sınıf gücünün bilincine varmasını ve kullanmasını engellemeyi amaçlamıştır. Bu amaçla, 1 Mayıs’ların birer “festival” havasına sokarak yozlaştırmaktan, onun içeriğini boşaltarak bir “tatil günü” haline getirmeye kadar her yolu denemektedir. Bundan öte, 1 Mayıs’ı, her yıl aynı biçimde yinelenen bir gün haline getirerek, “alışılmış” bir gün gibi anlaşılmasını sağlamaya çalışmaktadır.
Burjuvazinin bu çabalarının en büyük destekçileri, kendilerini işçi sınıfının temsilcisi gibi sunan sosyal-demokratlar ve sol oportünistler olmaktadır. Onlar, gerek 1 Mayıs’ları “festival” havasına sokulmasında, gerek içeriğinin boşaltılmasında önemli işlevler yerine getirmektedirler. İşçi sınıfı, onların gerçek yüzlerini açığa çıkarmalı ve onları tecrit etmelidir.
 Tüm bunlar, işçi sınıfının yüzyıldır karşı karşıya kaldığı sorunlardır. Bu sorunların üstesinden gelmek, işçi sınıfının birlik ve dayanışmasıyla olanaklıdır.


1990′ların dünyasında SSCB’nin dağıtılmışlığı koşullarında burjuvazi, özellikle de emperyalist burjuvazi bayram etmektedir. “Globalizm”, “yeni dünya düzeni” propagandalarıyla, işçi sınıfına karşı elde ettikleri geçici zaferlerini kutsamaktadırlar. Her yerde, Marksizm-Leninizmin “öldüğünü” ilan ederek, işçi sınıfını en temel silahından yoksun bırakmaya çalışmaktadır. Ama bu propagandaların da sonu gelmiştir. Emperyalist-kapitalizmin ekonomik buhranının giderek derinleştiği bir döneme girilmektedir. Milyonlarca işçi işlerinden çıkartılmakta, işsizlerin sayısı hızla artmaktadır. Emperyalist sömürünün çarkları işlemekte, emperyalizme bağımlı uluslar ve ülkeler, Endonezya’da olduğu gibi, bir gecede yoksullaşabilmektedir. İşçi sınıfının onlarca yıllık mücadelesi ile kazandığı ekonomik ve sosyal haklar elinden alınmaya çalışılmaktadır. Bugün emperyalist metropollerde işçi sınıfının kazanılmış haklarının pekçoğu sınırlandırılmaktadır. Ve burjuvazi, tüm bunları yaklaşan ekonomik buhran koşullarını hesaba katarak yürütmektedir. Tüm bu süreçte, burjuvazi, özellikle emperyalist burjuvazi, geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak kadar rahat ve pervasızdır. Onun bu rahatlığının ve pervasızlığının tek nedeni, işçi sınıfının kendi ideolojisinden, Marksizm-Leninizmden kopartıldığını düşünmesidir.
Böylesine bir ortamda emperyalizmin soldaki uzantıları olan oportünistler, Marksist-Leninist teoriyi gözden düşürmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ülkemiz somutunda olduğu gibi, her türden legalist ve reformist sol örgüt, her türlü ilke ve kuralı bir yana bırakarak işçi sınıfının bilincini çarpıtmaya çalışmaktadır. Ve 1 Mayıs günü meydanlara çıkarak işçi sınıfının temsilcisi olduğunu göstermeye çalışmaktadırlar. Onlar, dünyada ve ülkemizde, bir devrim sorunu olduğunu, devrimin kaçınılmaz olduğunu görmezlikten gelmektedirler. Onlar, işçi sınıfının gerçek ve kalıcı kurtuluşunun devrimde olduğunu gizlemeye ve devrim mücadelesini karalamaya çalışmaktadırlar. Bunu yaparken, etraflarına topladıkları kitlenin sayısını bir “güç gösterisi” gibi kullanmaktadırlar. Meydanlarda binlerce kişilik kitleye sahip olduklarını göstererek, kendilerinin ne denli güçlü ve etkili olduğu imajını yaratmaktadırlar. Böylece işçi sınıfı saflarındaki küçük-burjuva duygu ve eğilimlerini güçlendirmeye çalışmaktadırlar. İşçi sınıfını, küçük-burjuvazinin dünya görüşüne çekmek, onların tek amacı durumundadır. Bundan etkilenen kimi sol örgütler, bu oportünistleri teşhir ve tecrit etmek yerine, onların yöntemlerini kullanarak meydanlara çıkmaktadırlar. Ve bunu yaparak, işçi sınıfı saflarında yaygınlaştırılmaya çalışılan küçük-burjuva dünya görüşünü güçlendirmektedirler. Her 1 Mayıs’ta görülen bu oportünist çabaların görüntüleridir. Artık bu ve benzeri yozlaştırma ve saptırma çabalarına son vermenin zamanı gelmiştir.


1 Mayıs, işçi sınıfının ideolojisine karşı her türden saptırmanın teşhir edildiği bir gün olmalıdır.
1 Mayıs, işçi sınıfının küçük-burjuva dünya görüşüne hapsedilmesine karşı bir mücadele günü olmalıdır.
1 Mayıs, işçi sınıfının, sınıfların ortadan kaldırıldığı, sömürünün, insanın insana kulluğunun yokedildiği, insanlığın kalıcı kurtuluşuna doğru ilerleyen tarihsel hareketinin bir günü olmalıdır.
1 Mayıs, birey olarak değil, sınıf olarak, işçi sınıfının sosyalizme doğru giden zafer yürüyüşünde, kızıl bayrakların dalgalandığı bir gün olacaktır.
Ve tüm bunlar, sadece ve sadece, işçi sınıfının politik eylemi ve örgütlenmesiyle; bu eylem ve örgütlenmedeki birlik ve dayanışmasıyla olanaklıdır. İşçi sınıfı saflarındaki sosyal-demokrat ve oportünist etkilerin ortadan kaldırılmasıyla bu politik örgütlenme ve eylem, zaferi sağlayacaktır. Ve ancak o zaman, 1 Mayıs, gerçek anlamda işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak burjuvazinin sonunu ilan edecektir.
KAYNAK : TARİHİN İZLERİ
  DÜNYA’DA ve ÜLKEMİZDE  1 MAYIS 


           1 Mayıs  işçi sınıfının “ birlik, mücadele, dayanışma günü”.  Chicago’da 1884’de toplanan  Trade-Unıons kongresinde “ 1 Mayıs 1886 dan başlayarak normal iş günü 8 saat  olarak saptanması ve tüm işçi örgütlerinin buna hazırlıklı olması” kararlaştırılmıştır.  1886 da yapılan grevlerde kanlı çatışmalar olmuş  ve sonuçta 1889 da bu savaşımlar ve mücadeleleriyle  1 Mayıs  işçilerin birlik, mücadele, dayanışma günü olarak  kabul ettirilmiştir. 1890 da bu gün işçi bayramı olarak alanlarda kutlanmıştır.  
            Ama bunları kazanmak kolay olmamış, 1886 1 Mayısın da  yapılan genel grev eyleme katılanlar üzerine ateş açılması sonucu 10 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu olayların sorumlusu olarak 8 işçi lideri tutuklanmış ve bunlardan  4 ü idama mahkum edilmiş- infazları yapılmıştır. Amerikalı işçi lideri  Albert PARSAN  idama giderken
“ suçsuzum  ben, tüm dünya biliyor suçsuz olduğumu. Cani olduğum için değil, işçi haklarını savunduğum için, sosyalist olduğum için asılıyorum”demiştir.  
              Ülkemizde  1 Mayıs ilk kez 1906 da kutlanır. 1908 de Üsküp’te, 1910 da Rumeli’nin bazı şehirlerinde ve 1912 de ilk kez İstanbul’da kutlanmıştır. 1920 ye kadar savaş nedeniyle  kutlanamamış 1921 de işgal kuvvetlerinin yasaklamalarına karşın kitlesel 1 Mayıs gösterileri yapılır. 1922  İstanbul ve Ankara’da iş bırakma ve mitinglerle kutlanır. 1923 yılında  İzmir’de toplanan İktisat Kongresinde 1 Mayıs  Türkiye işçilerinin bayramı olması benimsenir. Bu yılın 1 Mayısı İstanbul- Ankara- İzmir- Adapazarı’nda kutlanır.  1924 de  hükümet 1 Mayısı yasaklar. 1935 de  1 Mayıs bahar bayramı olarak tatil günleri arasında  yerini alır. Yarım yüzyıl sonra 1975 de İstanbul  Tepebaşı' nda  bir düğün salonunda kutlanır.
               İlk kez 1976 da görkemli bir şekilde DİSK’in organizasyonu  altında  Taksim’de  kitlesel olarak kutlamalar yapılır. 1977 1 Mayıs’ı  daha coşkulu, daha katılımcı bir şekilde iki koldan Taksim alanına yürüyen emekçiler ve yandaşları tarafından kutlandı. DİSK genel başkanı  ( rahmetle andığımız) sayın Kemal Türkler kürsüde konuşmasını bitirmek üzereyken atılan silah sesleri ile beraber panik halinde kaçışan işçiler üstüne ateş açılmış, bu olaylar sonucu 37 işçi- emekçi insanımız hayatını kaybetmiş ve olayların sorumlusu olarak sendikacılar gözaltına alınıp sorgulanmışlardır.  1978 1 Mayıs’ı da Taksim alanında daha coşkulu bir şekilde mitingle  kutlanmış ve 1977 olaylarının katillerinin bulunması istenmiştir. 1979 ve1980 Taksim alanı işçilere emekçilere yasaklanmıştır. 1980 de 1 Mayıs kutlamaları da yasaklanmıştır.  Uzun yıllar sonra 1987  1 Mayısı salonlarda kutlanmış, 1992 de Türk-iş, Hak-iş ve DİSK  Ankara’da salon toplantısı ile 1 Mayıs’ı  kutladılar. İstanbul’da Gaziosmanpaşa  meydanında Sosyalist Parti  1 Mayıs 1992 yi alanlarda kutlamış, 1993 hem Pendik hem de Çağlayan da kutlamalar yapılmıştır. 1995  Kadıköy’de  kutlanmış- 1996 hem Taksim hem Kadıköy de  kutlanmıştır. Kadıköy’deki gösterilerde 3 emekçi hayatını kaybetmiştir.   
              1997 1 Mayıs ı  İstanbul- Ankara- İzmir-Mersin- Antalya- Denizli  ve Uşak’ta  yürüyüş ve mitinglerle  kutlanmıştır. Bu organizasyonu Türk-İş / DİSK / KESK  yapmıştır. 1998 1 Mayısı  “ Şimdi Demokrasi Zamanıdır ”  sloganı ile alanlarda kutlanmıştır.  1999 da Büyük Kentler dışında ilçelerde de kutlamalar yapılmıştır. 2000 yıl farklı bir şekilde  “Küresel saldırıya küresel direniş “ sloganı ile alanlarda mitinglerle kutlandı.  2001 yılı 1 Mayısı  “ küresel saldırıya karşı güç birliği “ sloganı ile kutlandı. Bu kutlamalar  2004 1 Mayısına gelince   DİSK, KESK vediğer meslek örgütleri “ bizi Çağlayan alanına hapis edemezsiniz” direnmesi ile  kutlamalarını Saraçhane’ de toplanıp  Yenikapı’ya yürüyüşlerle  ve mitingle kutlarken, Türk-iş  ile diğer bazı parti  ve meslek kuruluşları  Çağlayan alanını doldurdular.  
             Bizde oradaydık. CUMOK lular olarak pankartımızın altında  50 kişiye yakındık. Emekçilerle, alınterinden yana olanlarla savaşa, sömürüye karşı olanlarla beraber coşkulu bir şekilde  2004 1 Mayıs ını kutladık.  
             Bu kutlamalar  nice 1 Mayıs larda  savaşsız, sömürüsüz, eşitlikçi, özgürlükçü herkesin  işi- aşı ve geleceğinin aydınlık olacağı bir dünya içinde yaşamak dileğiyle   YAŞASIN 1 MAYIS  !!!  
Mustafa DEMİR

Yaşasın 1 Mayıs!
Sanayi devrimi ile birlikte üretimde makine ve işçi kullanımı arttı. Kapitalist devrimlerle birlikte üretimde asıl rol işçi sınıfının oldu. Bu yıllarda işçi sınıfı ekonomik, sosyal ve siyasal haklardan mahrum durumdaydı. Günde 14-16 saat çalışıyor ve ancak karnını doyurmaya yetecek kadar bir ücret alıyordu. Seçme ve seçilme hakkından yoksundu. Sendikal birlikler kurmaları yasaklanıyor, gösteri ve eylemlerine izin verilmiyordu. Haftalık ve yıllık izinleri, hastalık ve kaza sigortaları vb. hiçbir hakları yoktu. Kısacası hiçbir insani haktan yararlanamıyorlardı.
Zamanla işçi sınıfı yaşadıklarından öğrendi, öğrendiklerinden dersler çıkardı. Kapitalizmi tanıdı. Makinaları kırmaktan vazgeçip, sendikalar kurmaya başladı. Kadını ve erkeğiyle birlikte, tek bir sınıf gibi davranmaya başladı. İşçiler birlikte davranmaya başlayınca kendilerine olan güvenleri arttı, güçleri arttı. Ekonomik ve siyasi durumlarını iyileştirmek için burjuvaziye karşı mücadele etmeye başladılar.
1 Mayıs ne zaman ortaya çıktı?
İlk 1 Mayıs düşüncesi 1856 yılında Avustralyalı işçilerden ortaya çıktı. Avustralyalı işçiler 8 saatlik işgünü için toplantılar, eğlenceler ve gösteriler düzenlediler.
1866 yılında Uluslararası İşçi Birliği (I. Enternasyonal) dünya işçilerine 8 saatlik işgünü için mücadele çağrısı yaptı. 1886 yılının 1 Mayısında Amerikanın her yerinde işçiler grevler, mitingler ve eylemler düzenlediler. 8 saatlik işgünü talebinde bulundular. Chicago’da 200 bin işçi iş bıraktı. 8 saatlik işgünü için birleştiler. Burjuvazi gösteriyi bomba atarak sabote etmeye çalıştı. Ardından 4 işçi önderini idam etti. Binlerce işçiyi işten attı, yüzlercesini kara listelere aldı.
Uluslararası İşçi Kongresi (II. Enternasyonal) 1889 yılında Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs’ı işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak ilan etti.
1 Mayıs’ın önemi nedir?
1 Mayıs göstermiştir ki, dünyada iki ana sınıf vardır. İşçiler ve kapitalistler. Kapitalist sınıf dünyanın her ülkesinde işçi sınıfının emek gücünü sömürerek zenginleşmektedir. İşçi sınıfı her ülkede karın tokluğuna, uzun saatler kapitalistler için çalışmaktadır. Kapitalist sınıfın bütün tarihi işçi sınıfının sömürüsü üzerine inşa edilmiştir.
1 Mayıs göstermiştir ki, işçiler birleşmeden, örgütlenmeden, bilinçlenmeden hiçbir hak elde edemezler. İşçiler kapitalizmi tanımadan, tarihte yaşadıklarını öğrenmeden, yarına hazırlanmadan hiçbir hak elde edemezler.
1 Mayıs göstermiştir ki, küresel sömürü düzeni olan kapitalizmi yok edecek tek sınıf, dünya işçi sınıfıdır. İşçi sınıfının kapitalizmi yıkmak için en önemli silahı ise diyalektik ve tarihsel materyalizmle, yani Marksizmle donanmış enternasyonalist komünist partisidir.
1 Mayıs niçin engelleniyor?
1 Mayıs dünyanın birçok ülkesinde resmi tatil günü. Türkiye’de ise normal çalışma günü. Bu ülkede 1 Mayıs’ın ancak şehir merkezlerinden, insanlardan uzak yerlerde kutlanılmasına izin veriliyor. O gün işe gitmeyen işçiler işten atılıyor. 1 Mayıs’ın tüm içi boşaltılarak bahar bayramına dönüştürülmesi için burjuvazi elinden gele çabayı gösteriyor. 1 Mayıs haftası televizyonlar sürekli “aman katılmayın” diye öğütlerde bulunuyorlar, ilgisiz çatışma görüntüleri yayınlıyorlar. Yine 1 Mayıs öncesinde meydanlarda, derneklerde, kitle örgütlerinde polis terörü estiriliyor.
Tüm bunlar niçin? Çünkü burjuvazi işçi sınıfından korkuyor. Burjuvazi biliyor ki birleşen işçileri hiçbir güç durduramaz. O nedenle elinden gelen her araca başvurarak kadın, erkek tüm işçilerin 1 Mayıs’a katılmasını engellemeye çalışıyor.
1 Mayıs’ta taleplerimiz ne olmalı?
İlk 1 Mayıs’ta işçilerin talebi 8 saatlik işgünü idi. Ancak bugün dünya işçilerinin ortak talepleri bunun çok ötesine geçmiş durumda. İhtiyacını duyduğumuz şey, ortak taleplerimiz için, sınıfsız, sömürüsüz, sosyalist bir dünya için mücadele edeceğimiz uluslararası devrimci önderliktir.
Küresel Krizlerin Faturasını Patronlara Ödetelim!
Emperyalist Savaşlara Karşı Sınıf Savaşını Yükseltelim!
Kapitalist Sömürüye Karşı Sosyalist Mücadele Bayrağını Yükseltelim!
Özgürlük İşçiler Savaşırsa Gelecek!
Tensikatlara Karşı Birleşelim, Örgütlenelim!
Bütün İşsizlere İş, İşgünü Kısaltılsın!
Parasız Eğitim, Sağlık, Konut ve Ulaşım!
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
Sendikana Üye Ol, Sahip Çık, Denetle!
Sendikal, Siyasal Tüm Yasakların Derhal Kaldırılması İçin Mücadeleye!
Kürt halkına ayrılma hakkı!
Kürtçeye tam özgürlük! Kürtlere anadillerinde eğitim hakkı!
Ulusal ayrıcalıklara ve tek bir resmi dil uygulamasına son!
Yaşasın Kürt, Türk ve Dünya İşçilerinin Birliği!
Filistin’e Özgürlük İşçilerle Gelecek!
Kapitalistlerin Birlikleri Değil, İşçilerin Sosyalist Birliği!


1mayıs: bahar senligi ve isci bayrami..neyseki olaysiz gecdi bu sefer..bir sekilde birileri bu gune feci uyuz olurken..birileri ise ya hakki olan kutlamayi yapmak istiyor..yada ortaligi karistirmak.


1 mayıs :
 1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak, 1886 tarihinde Amerikan işçilerinin Şikago kentinde sekiz saatlik iş-günü için başlattıkları genel greve burjuvazinin saldırısıyla başlayan ve dört işçi liderinin idam edilmeleriyle sonuçlanan bir tarihe sahiptir. Marksizm-Leninizmin büyük ustalarından F. Engels'in deyişiyle, 1 Mayıs'ın tarihi, burjuvazinin, “henüz olgunlaşmamış olan bu emek ayaklanmalarını kaba kuvvet ve kaba bir sınıf adaleti ile bastırma çabası”nın tarihidir. Geçen yüzyıl içinde, burjuvazinin işçi sınıfına karşı saldırısı ve katliamları durmaksızın sürmüş ve dünyanın pekçok ülkesinde işçi sınıfı bu saldırı ve katliamlara karşı mücadele etmiştir. Bu mücadelede, işçi sınıfı, her zaman kendi sınıfının dayanışmasıyla, birliği ile yer almaya çalışmıştır.
      İşte, 1 Mayıs, işçi sınıfının, burjuvaziye karşı, kapitalizme karşı mücadelesinin, birlik ve dayanışmasının bir simgesidir.
      1 Mayıs, işçi sınıfının her simgesi gibi, çekiç-orak gibi, sıkılı bir yumruk gibi, kızıl yıldız gibi, her zaman burjuvazinin en şiddetli saldırısına maruz kalmıştır. 1 Mayıs günlerinde yaşanılan olaylar, burjuvazinin işçi sınıfının bu simgesine saldırarak, onun ana gücünü, sınıf gücünü sindirme çabalarının ürünüdür. Burjuvazi, siyasal zoru ile işçi sınıfını sindirme çabalarının yanında, onun sınıf bilincini bulanıklaştırmak, çarpıtmak amacıyla ideolojik saldırılarını da sürdürmüştür. İşçi sınıfı, her zaman ve her yerde, burjuvazinin bu ideolojik ve politik saldırılarına karşı durmak ve kendi mücadelesini sürdürmek durumundadır. Bunun için, işçi sınıfının siyasal olarak örgütlenmesinden ve Marksist-Leninist ideolojiyi savunmaktan başka bir silahı yoktur.
      Burjuvazinin 1 Mayıs'ı saptırma çabaları, hemen her zaman işçi sınıfının kendi sınıf gücünün bilincine varmasını ve kullanmasını engellemeyi amaçlamıştır. Bu amaçla, 1 Mayıs'ların birer “festival” havasına sokarak yozlaştırmaktan, onun içeriğini boşaltarak bir “tatil günü” haline getirmeye kadar her yolu denemektedir. Bundan öte, 1 Mayıs'ı, her yıl aynı biçimde yinelenen bir gün haline getirerek, “alışılmış” bir gün gibi anlaşılmasını sağlamaya çalışmaktadır.
      Burjuvazinin bu çabalarının en büyük destekçileri, kendilerini işçi sınıfının temsilcisi gibi sunan sosyal-demokratlar ve sol oportünistler olmaktadır. Onlar, gerek 1 Mayıs'ları “festival” havasına sokulmasında, gerek içeriğinin boşaltılmasında önemli işlevler yerine getirmektedirler. İşçi sınıfı, onların gerçek yüzlerini açığa çıkarmalı ve onları tecrit etmelidir.
      Tüm bunlar, işçi sınıfının yüzyıldır karşı karşıya kaldığı sorunlardır. Bu sorunların üstesinden gelmek, işçi sınıfının birlik ve dayanışmasıyla olanaklıdır.
      1990'ların dünyasında SSCB'nin dağıtılmışlığı koşullarında burjuvazi, özellikle de emperyalist burjuvazi bayram etmektedir. “Globalizm”, “yeni dünya düzeni” propagandalarıyla, işçi sınıfına karşı elde ettikleri geçici zaferlerini kutsamaktadırlar. Her yerde, Marksizm-Leninizmin “öldüğünü” ilan ederek, işçi sınıfını en temel silahından yoksun bırakmaya çalışmaktadır. Ama bu propagandaların da sonu gelmiştir. Emperyalist-kapitalizmin ekonomik buhranının giderek derinleştiği bir döneme girilmektedir. Milyonlarca işçi işlerinden çıkartılmakta, işsizlerin sayısı hızla artmaktadır. Emperyalist sömürünün çarkları işlemekte, emperyalizme bağımlı uluslar ve ülkeler, Endonezya'da olduğu gibi, bir gecede yoksullaşabilmektedir. İşçi sınıfının onlarca yıllık mücadelesi ile kazandığı ekonomik ve sosyal haklar elinden alınmaya çalışılmaktadır. Bugün emperyalist metropollerde işçi sınıfının kazanılmış haklarının pekçoğu sınırlandırılmaktadır. Ve burjuvazi, tüm bunları yaklaşan ekonomik buhran koşullarını hesaba katarak yürütmektedir. Tüm bu süreçte, burjuvazi, özellikle emperyalist burjuvazi, geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak kadar rahat ve pervasızdır. Onun bu rahatlığının ve pervasızlığının tek nedeni, işçi sınıfının kendi ideolojisinden, Marksizm-Leninizmden kopartıldığını düşünmesidir.
      Böylesine bir ortamda emperyalizmin soldaki uzantıları olan oportünistler, Marksist-Leninist teoriyi gözden düşürmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ülkemiz somutunda olduğu gibi, her türden legalist ve reformist sol örgüt, her türlü ilke ve kuralı bir yana bırakarak işçi sınıfının bilincini çarpıtmaya çalışmaktadır. Ve 1 Mayıs günü meydanlara çıkarak işçi sınıfının temsilcisi olduğunu göstermeye çalışmaktadırlar. Onlar, dünyada ve ülkemizde, bir devrim sorunu olduğunu, devrimin kaçınılmaz olduğunu görmezlikten gelmektedirler. Onlar, işçi sınıfının gerçek ve kalıcı kurtuluşunun devrimde olduğunu gizlemeye ve devrim mücadelesini karalamaya çalışmaktadırlar. Bunu yaparken, etraflarına topladıkları kitlenin sayısını bir “güç gösterisi” gibi kullanmaktadırlar. Meydanlarda binlerce kişilik kitleye sahip olduklarını göstererek, kendilerinin ne denli güçlü ve etkili olduğu imajını yaratmaktadırlar. Böylece işçi sınıfı saflarındaki küçük-burjuva duygu ve eğilimlerini güçlendirmeye çalışmaktadırlar. İşçi sınıfını, küçük-burjuvazinin dünya görüşüne çekmek, onların tek amacı durumundadır. Bundan etkilenen kimi sol örgütler, bu oportünistleri teşhir ve tecrit etmek yerine, onların yöntemlerini kullanarak meydanlara çıkmaktadırlar. Ve bunu yaparak, işçi sınıfı saflarında yaygınlaştırılmaya çalışılan küçük-burjuva dünya görüşünü güçlendirmektedirler. Her 1 Mayıs'ta görülen bu oportünist çabaların görüntüleridir. Artık bu ve benzeri yozlaştırma ve saptırma çabalarına son vermenin zamanı gelmiştir.
      1 Mayıs, işçi sınıfının ideolojisine karşı her türden saptırmanın teşhir edildiği bir gün olmalıdır.
      1 Mayıs, işçi sınıfının küçük-burjuva dünya görüşüne hapsedilmesine karşı bir mücadele günü olmalıdır.
      1 Mayıs, işçi sınıfının, sınıfların ortadan kaldırıldığı, sömürünün, insanın insana kulluğunun yokedildiği, insanlığın kalıcı kurtuluşuna doğru ilerleyen tarihsel hareketinin bir günü olmalıdır.
      1 Mayıs, birey olarak değil, sınıf olarak, işçi sınıfının sosyalizme doğru giden zafer yürüyüşünde, kızıl bayrakların dalgalandığı bir gün olacaktır.
      Ve tüm bunlar, sadece ve sadece, işçi sınıfının politik eylemi ve örgütlenmesiyle; bu eylem ve örgütlenmedeki birlik ve dayanışmasıyla olanaklıdır. İşçi sınıfı saflarındaki sosyal-demokrat ve oportünist etkilerin ortadan kaldırılmasıyla bu politik örgütlenme ve eylem, zaferi sağlayacaktır. Ve ancak o zaman, 1 Mayıs, gerçek anlamda işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak burjuvazinin sonunu ilan edecektir. 

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-