-

Arthur Schopenhauer'ın aşkın metafiziği kitabından alıntılar

7 Mart 2012 Çarşamba yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

ARTHUR SCHOPENHAUER
Yüzyıllardır hayatı anlamlandırmak için kendilerini düşünmeye adamış filozoflar neden aşkınüzerinde durmamışlardır? Yoksa bizi hiç beklemediğimiz bir anda vuran, düşünme yetimizi bile kaybettiren, baştan aşağı değiştirebilen o ‘aşk’ sözcüğünün şifresini çözememişler midir? Evet! 19. yüzyıl felsefesinin çehresini değiştirmiş Arthur Schopenhauer’ a kadar aşkı anlamlandırmaya yönelik kayda değer hiçbir sav yoktur. Yalnızca Platon’ un, Sokrates’ in de diyaloglarının yer aldığı Şölen’inde yüzeysel olarak ele alınmıştır.
Ancak kitabı okumamış ve başlama düşüncesi olanları uyarmakta fayda var, Schopenhauer’ un düşünceleri sizi şaşırtabilir, gerçeklerle yüzleşmeniz düşündüğünüz kadar kolay olmayabilir. Kendisinden hemen sonra yaşayacak olan Freud’ ü etkilemiş olan bir düşünürün aşk konusunda neler yazmış olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Aşk ve Gerçekler:
Schopenhauer için beden, iradenin yuvasıdır. Bu iradenin biricik özelliği istemektir ve istediği de yalnızca kendisidir. Freud’ ün kırk elli yıl sonra ‘bilinçdışı’ diye anlamlandırdığı şeySchopenhauer’ un iradesidir. Bilinçdışı dürtü, organik-biyolojik bir uyarımdır, hedefi tatmin olmak, doyuma varmaktır. Dürtünün nesnesi de dürtüyü doyuma ulaştıracak, yatıştıracak nesnedir. En belirleyici dürtü olan cinsel dürtünün cinsel nesne ile tatmini gerçekleşmez ise, bunun patojen sonuçları olacaktır. Zaten dürtüler arasında bastırmaya en çok hedef olanlar cinsel kökenli dürtülerdir.
Schopenhauer’ a göre iradenin kaygısı canlı türlerinin kusursuz, ideal tipini meydana getirmek, koruyup hayatta tutmaktır. İrade, türü koruyabilmek ve bunu ideal tip modeli üzerinden gerçekleştirebilmek için cinsel dürtüyü kullanır. Cinsel dürtü, içgüdü üzerinden bireyi, türün tipini koruyacak seçimler yapmaya, karşı cinsi – (farkında olmadan, içgüdüsel yönelimlerle) iradenin amaç ve hedefleri doğrultusunda onda önceden tespit etmiş olduğu özellikleri arayarak (büyük göz, uzun bacak, küçük burun gibi) – cinsel tatmin nesnesine dönüştürmeye yönlendirir.
Bu anlayış çerçevesinde cinsel sevgi, aslında koşulları dışımızda daha sonra da içgüdüyle belirlenmiş bir yönelimden başka bir şey değildir; duruma göre, yoğunlaşmış duygulardan, tutkulardan, kara sevdalardan ve intiharlara sürükleyen aşamalardan geçebilir.
Erkeğin kendisine uygun güzellikteki bir kadına baktığında onu kıskıvrak yakalayan o kadınla birleşmeyi en yüce iyiymiş gibi gösteren o baş döndürücü çekicilik, o teşhir, işte türün belirgin bir biçimde vurulmuş damgasını fark edip, bunu o kadınla devam ettirmek isteyen duyusudur:Güzelliğe olan bu ısrarlı eğilim, türün tipinin korunup sürdürülmesi isteğine dayanır.
Yazar karşı cinsi seçerken dikkate aldığımız özellikleri şöyle sıralıyor:
Karşı cinsin yaşı… Erkeklerin seçtiği kadının genel olarak yaşı, adet görmenin başlamasıyla bitmesi arasındaki döneme yayılır; ancak asıl tercih, on sekiz ile yirmi sekiz yaş arasındaki döneme yönelir. Erkek; yaşlı, yani adetten kesilmiş bir kadına soğukluk duyar. Güzellikten yoksun gençlik yine de çekicidir; gençlikten yoksun güzellik hiç çekici değildir. Burada erkeği bilinçdışı yönlendiren maksadın, sadece üreme imkanıyla ilintili olduğu apaçıktır.
Sağlık… Sağlıklı olmayan karşı cins her zaman bizi ürkütür. Çünkü bunlar çocuğa da geçerler.
İskelet ve kemik yapısı… Karşı cinsin iskelet ve kemik yapısını önemseriz, çünkü bu türün tipinin temelidir. Ayrıca dişler de beslenme bakımından ve özellikle de kalıtımla geçtiklerinden bizim için çok önemlidir.
Etin belli bir dolgunlukta olması… Cenine bol bol besin sunulacağına işaret ettiği için, vejitatif yapının hakim durumda olması isteğidir. Dolgun bir kadın göğsü erkek cinsi üzerinde müthiş çekici bir etki yapar; çünkü kadının çocuk doğurma işleviyle doğrudan bağlantılı olarak, yeni doğacak olana bol bol besin verebilecek olduğunun belirtisidir bu. Aşırı şişman kadınlar da erkeklerde tiksinti uyandırırlar. Bunun nedeni, bu yapısal özelliğin rahmin beslenme yetersizliğine, yani kısırlığa işaret etmesidir; bunu kafamız değil içgüdümüz sezer.
Yüz güzelliği… Sayısız kızın hayat mutluluğunda, burnun alt ya da üst tarafının küçük bir eğikliği, tayin edici olmuştur. Burada türün tipi söz konusudur. Üst çene küçüklüğüne bağlı küçük bir ağız, hayvandan farklı olarak, insan yüzünün kendine özgü karakteri bakımından çok önemlidir.
Gözler ve alın… Bunlar, fiziksel özelliklerle, ama asıl anneden kalıtım yoluyla edinilen entelektüel niteliklerle ilintilidirler. Ancak kadınlar erkek güzelliğine çok az önem verirler; hele de yüz güzelliğine: Bunu, çocuğa verme sorumluluğunu sanki sadece kendileri yükleniyormuş gibi bir durum söz konusudur.
Schopenhauer’ a göre kadını esasen erkeğin kuvveti ve buna bağlı cesareti elde eder; çünkü bu özellikler, sağlam çocukların ve aynı zamanda da onların cesur bir koruyucusunun var olacağının belirtisidirler. Kadının aşamayacağı istisnai özellikler, erkeğin cinsine özgü olanı, dolayısıyla da annenin çocuğa veremeyeceği özelliklerdir: bu özelliklerin arasında iskeletin erkeksi yapısıgeniş omuzlardar kalçalardüz bacaklar, kas gücü, cesaret, sakal, vb. yer alır. Bu nedenle kadınlar, çoğunlukla çirkin erkekleri sevmekle birlikte bu erkeksi özellikleri taşımayan bir erkeğe hiç aşık olmazlar; çünkü kadınlar böyle bir erkeğin kusurlarını karşılayıp etkisizleştiremezler. Kadının kazanılmasında etkili olan başlıca özellikler, iradenin sağlamlığıkararlılık ve cesaretbelki de ayrıca iyi yüreklilik ve dürüstlüktür.
Schopenhauer’ a Göre Aldatmanın Nedenleri:
Erkeğin aşkı, doyum bulduğu andan itibaren belirgin bir biçimde azalır: Hemen hemen bütün öteki kadınlar onu; sahip olmuş olduğu kadından daha fazla çekerler: Erkek değişiklik özler.Kadının aşkı ise, özellikle o andan itibaren artmaya başlar. Bu, türü koruyup onun varlığını sürdürmeye bu bakımdan da olabildiğince fazla çoğalmaya yönelik doğanın amacının bir sonucudur: bildiğimiz gibi erkek; kendisine yeterince kadın sunulduğu takdirde; kolayca yılda yüz çocuk meydana getirebilir; kadın ise; istediği kadar çok erkeğe sahip olsun; ikiz ihtimalini hesaba katmazsak; yılda sadece bir çocuk meydana getirebilir: Bu nedenle erkeğin gözü hep başka kadınlardadır; kadın ise buna karşılık tek bir erkeğe sımsıkı sarılır: Çünkü doğa onu içgüdüleri gereği ve hiç düşünmeden; gelecekteki doğumun besleyicisi ve koruyucusunu yanında tutup korumaya sürükler: Bundan ötürü erkeğin eşine sadakati yapaydır kadınınki doğaldır; dolayısıyla da kadının ihaneti nesnel olarak sonuçları bakımından olduğu kadar öznel olarak doğaya aykırılığı bakımından da erkeğinkinden çok daha az bağışlanabilir bir ihanettir!
Ayrıca yazar kendimizdeki eksiklikleri karşı cinste bulmamızın, ona bağlanmamızda büyük rol oynadığını iddia ediyor. Schopenhauer‘a göre kendini aşırı erkeksi hisseden erkekler daha çok kadınsı yönleri ağır basan kadınları tercih eder; şekilsiz bir buruna sahip olan kişi güzelburunlu birine aşık olur; kısa boylu kişiye uzun boylu insanlar çekici gelir.
(Yazıda geçen cümlelerin bir kısmı Arthur Schopenhauer‘ un kendi cümleleridir, AşkınMetafiziği‘ nden alınmıştır)
Çelik Çelik
huseyinalicelikk[at]hotmail.com

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-