Barnabas aslen Kıbrıslı olup yahudi bir aileden doğmuştur. Asıl adı Joseph (Yusuf) tur. Barnaba ise teselli oğlu anlamında ona sonradan verilmiş bir lâkaptır. Barnabas'ın kaleme aldığı incil, İsa'nın bir şakirdi, yani zamanının çoğunu, mesajını yaydığı üç yıllık süre içinde bizzat îsa'nın yanında geçiren bir kişi tarafından yazılmış ve bugüne kadar gelmiş, bilinen tek İncil'dir. Kabul edilmiş dört İncil'in yazarlarının aksine, o İsa ile doğrudan teması olmuş ve öğretisini doğrudan İsa'dan almış biriydi.
Barnaba İncili, MS. 325'e kadar İskenderiye Kiliselerinde Kanonik (-gerçek-sahih-) bir İncil olarak kabul ediliyordu. Tevhid (-Allah'ın birliği inancı-) lehinde yazan Iraneus'un (MS.130-200) yazılarından, bu İncil'in İsa'nın doğumundan sonraki birinci ve ikinci yüzyıllarda elden ele dolaştığı anlaşılmaktadır. Putperest Roma dininin ve Eflâtun'un felsefesinin İsa'nın aslî öğretileri içine girmesinden sorumlu olmakla suçladığı Pavlus'a karşı çıkan İraneus, kendi fikirlerini desteklemek için Barnabas İncili'nden geniş alıntılarda bulunmuştur.
Barnabas İncili M.S 496 yılında Papa I.Glasius tarafından yayınlanan Decretum Gelasianum'da Aykırı Kitap ilan edilmiştir. Bu buyrultu bugüne ulaşan belgeler arasındadır. Aslının fotoğrafı ile latince metnine ve ingilizce tercümesine ulaşmak için buraya tıklayınız..
Bu buyrultunun son bölümünde Barnabas İncili'nin de içinde olduğu aykırı kitap ve anlatılar ile ilgili şu ifadeler yer alır: "Bunları, sadece red etmekle yetinmeyerek, Roma Katolik Kilisesi'nden bunları tamamen soyutlayarak uzaklaştırıyoruz öyle ki; yazarları ve takipçileri dönüşü olmayan aforoz prangasıyla sonsuza dek lanetli olacaklar!"
Şiddetli bir tehdit ile biten bu buyrultunun bütününün gösterdiği belirgin gerçeklerden biri Hristiyan dünyasında o dönemde tevhidi benimseyen ve Barnabas İncili'ni esas alanların bulunduğudur. Yine, itikadla(inanış şekli) ilgili tartışmaların etkili şekilde o dönemde de devam ettiği anlaşılmaktadır.
İznik konsülü öncesinde de tevhidi savunan Hristiyan din adamlarının önemli tartışmalara yol açtıkları görülür. Bu süreçte afaroz edilen Arius bunların arasında en çok tanınanı olmakla birlikte pek çok tevhid savunucusu bulunduğu biliniyor. İskenderiye'de yaşayan Arius ve çok sayıda din adamı Tevhid yanlısı idi. İnanışlarının (resmen) sorulması üzerine Arius ve bazı Hristiyan din adamlarınca kaleme alınan ve 13 din adamı tarafından imzalanan bir deklarasyonda Hz. İsa'ya ilah denilmesine karşı çıkılmakta.. Hz. İsa'nın yaratılmış olduğu ve bir peygamber olduğu gerçeği ilan edilmektedir. O zamanlara kadar savunulmuş tevhid dışı tüm yaklaşımları teker teker reddeten bu deklerasyonu okumak ve İznik Konsülü'nün hemen öncesinde yaşanan yoğun tartışmalar konusunda fikir edinmek için buraya tıklayınız..
Arius ve arkadaşlarının deklerasyonu tamamen tevhid inancına bağlılığı gösterir. Deklerasyonun girişinde şöyle denilmektedir: "Biz, değiştirilemeyen Tek Doğmamış, Tek Sonsuz, Tek Ebedi, Tek Gerçek, Tek Ölümsüz, Tek Bilge, Tek Makbul, Tek Hakim, Hüküm ve Şefkate Sahip Tek Hakim Olan Tek Bir Tanrı’ya inanırız. Tek doğmuş olanı yaratan, bu Kanunun ve Peygamberlerin ve Yeni Kutsal Kitap’ın Tanrısıdır."
İznik Konsülü 325 Yılında Yüzlerce Yazımla Birlikte Barnabas İncili'ni de Yasaklıyor
Barnabas İncili'nin ilk yasaklanışı ise 325'te ünlü İznik Konsülü'nde gerçekleşti. Teslis Pavlus Kilisesi'nin resmî inancı olarak ilân edildi ve bu kararın sonuçlarından birini de, o zaman elde bulunan üçyüz kadar İncil'den dördünün Kilise'nin resmî İnciller'i olarak seçilmesi oluşturdu. Bunlar, Matta, Markos, Luka, Yuhannâ'nın yazdıkları İncîllerdir. Özünde Eflâtûnun ortaya attığı trinite fikri, İsa'dan sonra 1'inci ve 2'inci yüzyıllarda kaleme alınan bu İncîllerde yer aldı. İçlerinde Barnabas İncili'nin de bulunduğu diğer înciller'in bütünüyle yok edilmesi emredildi... Geçerliliği tanınmamış İnciller'den birini yanında bulunduranın öldürüleceğine dair emir çıkarıldı...
M.S. 366'da papa olan Damasus'un (304-384), Barnabas İncili'nin okunmaması hakkında buyrultu yayınlandığı kaydedilir. Bu buyrultu M.S. 395'te ölen Sezarya piskoposu Gelasus tarafından desteklenmiştir. Bu piskopos İncil'i Apoler; fal kitaplar listesine almıştır. Apokrifa (-apocrypha-) basitçe 'halktan gizlenen' demektir. Böylece, daha bu aşamada İncil kimsenin eline geçmez olmuştur...
Pavlus Kilisesi 1700 Senedir Barnabas İncilini İmha Etmeye Çalışıyor
Barnaba Incili'yle ilgili daha bazı buyrultular da vardır. 382'de Batı Kiliseleri Buyrultusu'yla ve 465'te papa Innocentın buyrultusuyla yasaklanmıştır... Tüm bu buyrultular Şansölye Seguier (1558-1672) Kütüphanesi'ndeki B. de Montfaucan (1655-1741) tarafından hazırlanmış Yunanca elyazmalar katalogunda anılmaktadır...
Barnabas İncili'nin Dikkat Çekici Yolculuğu
İmparator Zeno'nun yönetiminin dördüncü yılı olan M.S. 478'de Barnabas'ın mezar ve kalıntıları keşfedilmiş ve kendi eliyle yazılmış İncili'nin bir nüshası göğsünün üzerinde bulunmuştur. Bu olay, 1698'de Antwerp'de yayınlanan Acta Sanctorum, Boland Junii, Tome II, sayfa 422-450'de geçmektedir...
Barnaba încili'nin, buradaki metne de kaynaklık eden, İngilizce çevirisine esas olan el yazması Papa Sextus'un (1589 -1590) elindeydi. O'nun, kendinden pek çok alıntılar yapmış olan Iraneus'un yazılarını okuduktan sonra Bamabas încili'ne büyük ilgi duyan Fra Marino adında rahip bir arkadaşı vardı. Bir gün bu rahip Papa'yı görmeye gitti. Birlikte öğle yemeği yediler ve sonra Papa uykuya daldı. Peder Marino Papa'nın özel kütüphanesindeki kitapları karıştırmaya başladı ve Bamabas İncili'nin İtalyanca bir el yazmasını ele geçirdi. Bunu cübbesinin yenine gizleyerek oradan ayrıldı ve kitapla birlikte Vatikan'dan çıktı. Sonra bu el yazma elden ele dolaşıp, nihayet Amsterdam'da, «hayatı boyunca bu parçaya büyük bir değer verdiği sık sık işitilen büyük bir isim ve yetkiye sahip bir kişi»ye ulaştı. Onun ölümünden sonra, Prusya Kralı'nın danışmanlarından John Frederick Cramer'a geçti. 1709'te Cramer bu el yazmayı ünlü 'kitap kurd'u saray prensi Eugene'e sundu. 1738'de kitap, Prens'in kütüphanesiyle birlikte Viyana'da Hofbibliothek'e geçti ve hâlâ oradadır...
Erken kilise tarihçilerinden önemli bir zat olan John Toland, bu yazmayı incelemiş ve ölümünden sonra 1747de basılmış olan muhtelif çalışmalarında ona atıflarda bulunmuştur. İncil hakkında şöyle der: «Bu, tıpkı kutsal bir kitap görünümündedir.»
İtalyanca elyazma Lonsdale ve Laura Ragg tarafından İngilizce'ye çevrilerek, 1907'de Oxford Üniversitesi Basımevi tarafından basılıp yayınlandı. Bu İngilizce çevirinin hemen tüm nüshaları birden ve esrarengiz bir şekilde piyasadan kayboldu.
Bir anlatıma göre, Barnabas İncili'nin basımından habersiz olan Vatikan yayım satım gününden hemen önce haberdar olunca acilen aldığı bir kararla kitabın satıma sunulacağı her kitapçının önünde yüzlerce kişilik kuyruklar oluşturularak tüm basımların alınıp imha edilmesi şeklinde rahip ve rahibelere talimat vermiş. Sonrasında gücünü kullanarak kitabın yeni baskılarının yapılmasının önüne geçmiş.
Ancak, bu defa bazı kütüphanelere dağıtım öncesi gönderilen basımlar gözden kaçmış. Bugün için, biri British Museum'da, diğeri Washington'da Kongre Kütüphanesi'nde bulunmak üzere, 1907 tarihli ingilizce basımın yalnızca iki nüshası biliniyor. Bu tarihten sonraki ilk baskı ise 1979'da gerçekleşti. Kongre Kütüphanesi'ndeki nüshanın mikrofilm kopyasını alan pakistanlı müslüman bir araştırmacının sayesinde, 72 sene sonra kitabin yeni bir baskısı yapılabildi..(-Jesus, A Prophet of islam, Londra, 1979, s : 39 - 42).
Pavlus Öğretilerine Uyan Hiristiyanların Barnaba İncilini İnkar Çabaları ve Tarihi Gerçekler:
Hristiyan literatüründe Barnaba İncili'nin adı nerede geçmişse, oraya bir muhalefet şerhi konmuş, bu İncil'in, sahte ve uydurma olduğu, dolayısıyla reddedilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Hattâ bu İncil'in, bir müslümanın hayal gücünün bir eseri olduğu iddia edilmiştir. Bu, iddia tarihi hiç bir dayanağı olmadan inkar amaçlı olarak ortaya atılmıştır; çünkü böyle bir kitap müslümanlar tarafından bilinmiyordu. Eğer bilinseydi pek çok eserde ondan söz edilirdi. Taberî, Mes'ûdî, Ya'kûbî, Bîrûnî, İbn Hazm, İbn Teymiyye gibi hiristiyan kaynaklarına vâkıf olan yazarlar, Hristiyanlık ve onun kutsal kitaplarından bahsederken, Barnabas İncili'ne en ufak bir işarette bile bulunmamışlardır.
George Sale'in, 1734 yılında, Kur'an'ın İngilizce çevirisinde bundan bahsetmesinden önce müslümanlar, Barnabas İncili'nin adını bile duymamışlardı. İbnü'n-Nedîm tarafından 995 yılında ve Hacı Halife tarafından 1657'de hazırlanan, geniş birer bibliyografya eseri olan 'el-Fihrist' ve 'Keşfü'z-Zünûn' adlı kitaplarda da bu İncil'in adı geçmemektedir. Bu eserlerin yanısıra 18'inci yüzyıl öncesi süreçte müslümanlarca kaleme alınan ve bugün bilinen hiçbir metinde bu İncilin isminden ya da içeriğinden bahsedilmediği gibi islam uygarlıklarında söylenti-hikaye-efsane düzeyinde dahi adı bir kayda geçmemiştir.
Hz. Muhammed'in Doğumundan 75 Sene Önce...
Barnabas İncili'nin müslümanlar tarafından yazılmadığının bir delili de şudur: Hz. Peygamber'in dünyaya gelişinden 75 yıl önce (M.S. 496), Papa I.Gelasius döneminde 'yanlış ve dînî düşüncelere aykırı kitaplar' adı altında hazırlanan listede Barnabas İncili'nin adı geçtiğine ilişkin belge ve görsellere yukarıda doğrudan link verilmişti. Buna ek olarak 7'inci yüzyıldan gelen ayrı bir belge de daha Barnabas İncili Aykırı Kitaplar arasında tanımlanmıştır. The List Of Sixty Books ya da The Sixty Canonical Books ismi verilen liste de bugüne ulaşan belgeler arasındadır. Listeyi görmek için buraya tıklayınız..
Barnabas İncili'nin tarih boyunca aslında var olmadığı şeklindeki iddialara değinen Avustralyalı bilim adamı(-La Trobe Universitesi Bendigo-) Dr. Rodney Blackhirst, bir bilimsel makalesinde Decretum Glasianum ve Catalogue of the Sixty Canonical Books isimleriyle günümüze ulaşan iki tarihi belgeye dikkat çekerek şöyle demektedir:
«Bazıları, ortaçağın sonlarında Barnabas İncili isimli yazıma rastlanılması öncesi süreçte, böyle bir incilin tarihsel olarak var olmadığını kesin bir güvenle iddia ediyorlar. Oysa farklı yüzyıllardan, iki ayrı liste bunun tersini kanıtlıyor. İki listede de aynı yanlışın olması, aslında olmayan bir şeyin yanlışlıkla iki ayrı listede de "Barnabas İncili" adıyla yer alması mümkün müdür? "60 kitap listesi" sadece bu tek konuda yanlış olabilir mi? Barnabas İncili'nin hiç var olmadığı iddiası kimilerinde, bu incilden bugüne hiç bir parçanın gelmediği iddiasına yerini bırakıyor. Fakat o zaman "60 kitap listesi"nde yer alan kitaplardan sadece Barnabas İncili'nin bir iz bırakmadan kaybolması gibi bir sonuç akla yatkın olacak mıdır?»
İznik Konsülü'nden(M.S 325) Decretum Glasianum'un yayınlandığı döneme(M.S 496) kadar Barnabas İncili'ne getirilen pek çok yasaklama, o çağlarda, bu İncil'i yazacak bir müslümanın var olamayacağını açıkça gösteriyor. Çünkü o zamanlar daha Hz. Muhammed (doğumu 571) bile doğmamıştı.
Ayrıca yukarıdaki delillere ek olarak şunu vurgulamak yerinde olacaktır: Allah ve bir Peygamberi hakkında yalan söylemek demek olacak böyle bir sahtekarlık; yani bir incil uydurma eylemi; yalancılık ve sahtekarlığa karşı duruşu ve doğruluk ve dürüstluk ahlakını Hz. Peygamber ve Kuran'dan alan bir müslümandan beklenemez. Böyle bir şeyi iddia edebilenler, bazı değişiklikler ve tahrifler yaşadığı Bismarck, Dr. Morris, Spinoza, Goethe ve daha nice batılı entellektüeller tarafından kabul ve ifade edilen 4 İncilin dışında ve 2000 sene önceki orjinal halinde veya orjinal haline yakın olarak gerçek İncil'den içinde güçlü yansımalar bulunan bir metinle karşılaşmanın şok ve şaşkınlığı ile bunu yapıyor olmalılardır.
Alman Protestan Kilise Komisyonu'nun kontrolünden geçerek basımına izin verilen eski ve yeni Ahid çevirileri, şu sunuşla başlar:
«Kutsal kitap gökten inmiş değildir. Eski Ahid (-Tevrat-)'in 39 kitabıyla dört İncil yüzlerce yılda yavaş yavaş gelişmiş ve son şeklini almıştır.»
Burada tevrat ve incil üzerinde tarih boyunca tahrifat ve değiştirmeler yapıldığı gayet net bir şekilde kilise tarafından, ifade ediliyor.
Hakkari'de 1983 Yılında Bulunan Barnabas Nüshası
1983′te Hakkari civarında bir mağarada, İsa Peygamberin konuşma dili olan Ârâmî dilinde ve Süryânî alfabesi ile yazılmış ceylan derisinden bir kitap bulunduğu ve bunun Barnaba İncili olduğu, yurt dışına kaçırılmak istenirken kaçakçıların yakalandığı ve kitabın bir yerde muhafaza edildiği ifade edilmektedir. Kitabı bulanların, kitabın içeriğini anlamak amacıyla, Aramice Uzmanı Filolog Hamza Hocagil'e kitabın ilk sayfasını getirdikleri, Hocagil'in tercüme ettiği sayfaya göre bu kitabın Barnabas İncili olduğu ve aşağıda bulunan incil metninin girişine benzer ifadelerin bu sayfada yer aldığı detayları verilmektedir. (bk. İlim ve Sanat, Mart-Nisan 1986, sayı: 6, s. 91-94).
Pavlus Öğretileri ve Resmî Roma Hristiyanlığı
Paulus=Pavlus=Pavlos=Bolis, Tarsus’lu Saul MS 10-67 yılları arasında yaşadı. Pavlus Roma Yurttaşlığı’nı kazanmış yahudi bir aileden geliyordu. Bu nedenle hem Yahudi adı Saul’u hem de Romalı Adı Pavlus’u kullanıyordu. Yahudi önderi I.Gamalyel dönemi’nde Kudüs’de hahamlık öğrenimi gördü.
İlk dönemlerinde bağnaz bir Ferisi (-yahudi din adamı-) olarak Hristiyanlığı Yahudilik karşısında büyük bir tehdit saydığı için Kilise Üyeleri’ne yönelik kıyımlarda, yüzlerce inananın öldürülmesinde etkin roller oynadı.
Daha sonraları, «inananların peşine düşerek Şam'a giderken yolda İsa’nın görüntüsü’yle karşılaştığını, böylece tevbe ettiğini» iddia etti. İddiasını doğru kabul eden hristiyanların arasında yaşadı. Kısa bir süreç ardından ise bir topluluğun lideri haline gelerek inananlar arasında önemli ayrışmalara neden oldu. Dini yahudi olmayanlar arasında yayması farklı yönlerinden birisidir.
Hristiyanlığın bir Yahudi Mezhebi olmaktan çıkıp bir Roma Dini’ne dönüşmesine belirleyici katkı’da bulunan kişidir Pavlus. Yeni Ahid’in yaklaşık 1/3 ünü oluşturan mektupları günümüze ulaşmış en eski Hristiyan Metinleri’dir ki bugünkü Hristiyan İlahiyatı’nın temellerini oluşturur. Yeni Ahid’deki Resullerin İşleri Kitabı’nın yarıdan çoğu Pavlus’un etkinlikleri’ni aktarır.
Romanın resmî dini haline gelen hristiyanlık pavlus'un takipçilerinin dini anlayışını yansıtır. Roma kilisesi=Pavlus kilisesi, tevhide (Allah'ın birliği inancı) inanan ya da buna yakın diğer hristiyan mezhep ve topluluklarını ortadan kaldırmak için mücadele etmiş. Bu uğurda afaroz (dinden atma) ve ölüm cezaları uygulamış ve bunlarla korkutmuştur.
Pavlus'un İlk Günah-Keffaret Anlayışı
«İlk Günah Kavramı - her doğanın günahkar doğduğu iddiası -»'nı ileri süren Pavlus mektup ve etkinlikleriyle, Tevrat'ta yer alan Allah'ın emirlerinin dikkate alınmayarak uygulanmamaları sonucunu verecek biçimde keffaret inancını kurmuştur. (-Keffaret; Isa Peygamberin çarmıha çekilerek kendini, insanların günahtan kurtulmaları için feda ettiği, böylece sadece Hz. İsa'ya inanmanın sonsuz kurtuluş için yeterli olacağı inanışı. -Barnabas İnciline ve İslam kaynaklarına göre ise çarmıha gerilen kişi, Hz. İsa'ya ihanet eden ve bunun cezası olarak mucize ile İsa'ya benzetilen Yahuda İskariyot'tur.-)
Pavlus'un bu öğretileri ile sadece «kalp temizliği ve İsa'ya inanmayı» yeterli gören, Allah'ın koyduğu kurallar ve O'nun emirlerinden soyutlanan bir din yapılanması ortaya çıkmıştır. Böylesi bir din anlayışı ne diğer dört kanonik incilde ne de Barnabas incilinde Hz. İsa tarafından dile getirilmemiştir.
Barnabas'ta; Hz İsa döneminde, dini kuralların titizlikle uygulandığı ve doğru inanca sahip olmanın, Tevratta yer alan (-domuz eti yasağı gibi-) yasaklamalardan kaçınmanın ve sünnet olma emrinin uygulanması ve ibadetin samimiyetle ve sürekli yapılmasının Hz İsa'nın temel direktifleri arasında olduğu görülür.
Bugünku haliyle Yeni Ahid'de (-incilde-) yer alan şu metin konumuz itibariyle oldukça dikkat çekicidir:
«Hz. İsa'ya tâbi(uyanlar) olanlar kendisinin yeryüzünde olduğu zaman diliminde ve göğe yükseltilmesinin sonrasında Tevrat’a bağlı Yahudi cemaati ile, Kudüs'teki Mabede gitmeye devam etmişlerdir»(-Resullerin İşleri, 3,1)
Barnabas İncil'inde Çelişkiler Olduğuna Dair İddialar Hakkında
Yukarıda sıralananlara gözatıldığında Barnabas İncili'nin tarihsel sürecinde müslümanların bir katkıları olmadığı açıktır. Müslümanların bu İncile ilgilerinin sebebi bir Peygamber olarak kabul ettikleri Hz. İsa'nın gerçek yaşam kesitlerine ve Allah'ın gönderdiği kitaplardan biri olduğuna inandıkları İncilin gerçek haline duydukları doğal meraklarıdır.
Bu incilin 2000 sene önceki gerçek incilin tam olarak aynısı olduğunu da iddia edemeyiz. Çünkü, Kanonik kabul edilen diğer 4 incil gibi bu incil de Hz. İsa'nin dili olan aramice değildir, belki en azından birkaç kere tercüme edilmiş bir metindir; örneğin, Aramiceden önce grekçeye sonra latinceye daha sonra italyancaya çevrilmiş olabilir. Türkçe çeviriye kaynaklık eden ingilizce metin ise halen Viyana Hofbibliothek'te bulunan italyanca nüshadan bu yüzyılın başında tercüme edilmiştir. Bu tercümeler esnasında mütercimlerin yetkinlik derecelerinin ya da bilgisel yetersizliklerinin; kasıtsız-teknik kelime yanlışlıklarının roller oynadığı pekala düşünülebilir.
Bu incil vasıtasıyla sezilen ve tarihsel süreciyle varılan sonuç "asıl incil'den" güçlü esintileri yansıtmasıdır.
Çelişki olarak iddia edilenler metinde yer alan temel konu doğrultularında değildir, tam tersine, Barnabas İncili'ni diğer incillerden ayıracak en açıklayıcı kelime "baştan sona tutarlılık" olacakdır.
"Nasıra'ya doğru gemiyle yola çıkmak"
İlginçtir ki; en çok çelişki iddiasının vurgulandığı yer, 151'inci bölümde İsa ve Havarileri'nin Nasıra'dan Kudüs'e yaptıkları yolculuğun çok özet anlatımıyla ilgilidir. Kudüs'ten Nasıra'ya yapılan bir yolculuk ise 20'inci bölümde daha detaylı anlatılmıştır. Çelişki iddiasını seslendirenler 151'inci bölümden, "Nasıra'dan Kudüs'e gemiyle gidildi" anlamının çıkarılmasını istemektedirler. Oysa 20'inci bölümde Kudüs'ten Nasıra'ya yapılan yolculuğun güzergahı dönüş yolu için de geçerli olmalıdır.
Yol güzergahını anlayabileceğimiz 20'inci bölüm "İsa Galile Denizi'ne gitti ve bir gemiye binerek Nasıra'ya doğru yola çıktı. Bu sırada denizde büyük bir fırtına başladı." cümleleriyle başlar.
Dört İncil'den Matta'da bu konu çok benzer şekilde anlatılmıştır: "İsâ kayığa bindi, denizi geçti ve kendi şehrine geldi" (Matta 9/1)
Yolculuk esnasında önce Galile Gölü civarına uğranıldığı, yolculuğun bir kısmının Galile Gölü üzerinden gerçekleştiği anlaşılır ve herhangi bir çelişkiden sözedilemez. Yolculuk güzergahları (2000 sene önceki) mevcut yol alternatiflerine, yolların durumuna, güvenliğine veya başka amaçlara uygun olarak belirlenebilir.
Barnabas İncili'nde güya "Nasıra Limanı'ndan", "Nasıra'ya gemiyle gidildiği"nden ve "Nasıra'dan Kudüs'e gemiyle gidildiği"nden bahsedildiğini ileri süren bir çevre, bir yapay "çelişki" algısı üretmeye çabalamaktadır. Yukarıda yer alan objektif-net-tarihi verilere karşı koymak yerine duygusallığı yansıtan bir alaycılık ve demogojik yaklaşımlara yönelinmesi dikkat çekicidir. Oysa, yolculuğun çok benzer şekilde anlatıldığı Matta İncili bu çevre tarafından görmezden gelinemez.
Kudüs, Nasıra ve Galile Gölü arasında bugün yer alan karayolları uzunlukları şöyle: Kudüs'ten Galile Gölü'nün Kudüs'e en yakın yeri olan Dganya Bet'e 156 km (5-6 günlük yürüyüş mesafesi), Tiberias yani Galile Gölü'nün Nasıra'ya en yakın yerinden Nasıra'ya 30 km (Bir günlük yürüyüş mesafesi) Kudüs'ten doğrudan Nasıra'ya 160 km (5-6 günlük yürüyüş mesafesi). Görüldüğü gibi bugün mevcut yol alternatifleri arasında bile yol süreleri açısından büyük farklar yoktur.
Diğer bir çelişki iddiası farklı dönemlerde Romalı valinin (Plate=pilatus=pilotus) ismi hakkında dile getiriliyor ki, bu eğer tercümelerden kaynaklanan bir hata değil ise, iki türlü açıklanabilir: İsa'nın yer yüzünde kaldığı 33 sene boyunca aynı kişinin valiliği sürdürdüğü.. Ya da iki ayrı vali ise aynı ismi taşıdıkları...
İsa Peygamberin 119'uncu bölümde şekerle ilgili verdiği bir örnek sözkonusu ediliyor. Barnabas İncili'ndeki metin anlatımından o dönemde şekerin çok değerli olduğu anlaşılıyor. İsa döneminde şekerin bilinmediğini savunan bazı itirazcılar, şeker pancarından şeker üretimi bilgisinin 7'inci yüzyıldan önce bölgeye ulaşmadığını iddia ediyor. Öyle bile olsa, herhalde durdukça şekerlenen bal ve pekmez gibi tatlı besinlerden de şeker yapılabileceği gözardı ediliyor.
Şu da gözönünde tutulmalıdır ki, yukarıda da belirtildiği gibi bazı detaylarda asırlar boyunca yapılan çevirilerde, tercüme ya da teknik yanlışlıklar mümkün olabildiği gibi çelişki iddialarının argümanlarında da duygusal nedenlerden ya da yanlış bilgilerden kaynaklanan bazı yanlışlar olabileceği gözardı edilemez.
Çünkü, Barnabas İncili bugünkü hristiyan dünyasının da temel aldığı Pavlus yaklaşımına sarsıcı bir yalanlama ve karşı çıkışı da barındırmaktadır..
Tam da bu nedenle asırlar boyu (1700 senedir) tamamen imha edilmek istenmiştir.
Hz. İsa Peygamber neden "Gelecek O Mesih ben değilim" diyor?
Mesih nitelemesini İsa'dan sonra gelecek Peygamber hakkında telaffuz edilmesi, Hz. İsa'nın Mesih olmadığından değil, metinden de anlaşılacağı üzere o dönem topluluklarının Mesih denildiğinde bunu en son gelecek Allah'ın Elçisi olarak algılamalarıdır. İsa, "Sen Mesih misin?" şeklindeki sorulara yanıt verirken kendinden sonra gelecek Allah'ın Elçisi'nden haber vermektedir. Barnabas İncili'nin ilk başlığında, girişi ve 6'ıncı bölümünde de İsa Peygamber için "Mesih" denmektedir.
İsa peygamberin "Sen Mesih misin?" şeklindeki soruya verdiği cevabı bu gerçeği gösteriyor:
«..Çünkü ben, sizin «Mesih» dediğiniz, benden önce yaratılmış ve benden sonra gelecek ve inancı (dini) son bulmasın diye gerçeğin sözlerini getirecek olan Allah'ın Elçisi'nin ayakkabılarının iplerini veya çoraplarının bağlarını çözecek değerde değilim.»
Bünyesinde tahrif, değişme ve eklemelerden doğan yanlışlardan yüzlerce sancıyı taşıyan Yeni Ahid'den örnekler vererek, gerçek ve pek çok çelişkileri gerçek anlamda göstermek mümkündür. Bu çelişkiler doğu ve batıda, yerinde ve yeterince ele alınarak ilgilenenlere gösterilmiştir. Alman Protestan Kilise Komisyonu'nun, yukarıda yer alan, incile yazdığı sunuş yazısı da bu gerçeğin başka türlü bir ifadesi olarak değerlendirilebilir.
Özellikle Pavlus'un mektuplarının Yeni Ahid'e eklenmesi, yapılan en aykırı yorumlar, hatta görüldüğü söylenen rüyalar (Petrus'un gördüğü iddia edilen rüyası ile domuz etinin serbest bırakılması vb.) ile dinin özünün tamamen farklılaştırılması, bir Roma Dini'ne... Romalılar tarafından kabul edilebilecek bir dine dönüştürülmesi adım adım gerçekleşmiştir.
Hemen herşeyin mübah görüldüğü böylesi bir din anlayışı 4 incilde de bulunmaz: “Sanmayın ki ben Kutsal Yasayı yahut Peygamberi yıkmaya geldim; ben yıkmaya değil fakat tamam etmeye geldim. Çünkü doğrusu size derim; Gök ve yer geçip gitmeden her şey vaki oluncaya kadar Kutsal Yasa'dan en küçük bir harf veya bir nokta bile yok olmayacaktır. Bundan dolayı bu en küçük emirlerden birini kim bozar ve insanlara öylece öğretirse göklerin melekutunda kendisine en küçük denilecektir." (Matta İncili 5/17-19)
Barnabas İncili ise, orjininden tamamen uzaklaştırılmış bir dinin özündeki gerçek halini; aydınlık ve açıklığı, Peygamberlerle iletilen ilahi mesajların tazeliğini okuyanlara hemen hissettiriyor.
Barnabas İncili'nin Matta, Yuhanna, Luka ve Markos ile kıyaslamalı okunuşunda, diğer incillerdeki bazı çıkarmalar ve değiştirmeler nedeniyle nasıl anlam bütünlüğünün bozulduğu ve cümle düşüklükleri oluştuğu, böylece yarım ya da aralarda kalan konu ve cümlelerin aslında nereden başladığı ve nasıl geliştiği de ortaya çıkıyor.
Not: Barnabas İncili (The Gospel in The Name of Barnabas) ile Barnabas Mektupları (The Epistle of Barnabas) tamamen farklıdır. Bu mektupları(Epistle) kaleme alan kişi tarihsel olarak Kıbrıslı Joseph(Barnabas) olamaz. Zira, Kudüs'teki Yahudi Tapınağının Romalılarca yıkılışı (Destruction of Second Temple) bu mektuplarda(Epistle) geçmiş zaman kipiyle yer almıştır. Bu olay M.S 70'de gerçekleşmiştir. Barnabas ise M.S 61'de Kıbrıs'ta taşlanarak şehit edilmişti.
Değişik Kaynaklardan Derleme
-Sunuşun Sonu-
Barnabas İncili
-Tam Metni-
Mesih Denilen, Allah'ın Dünyaya Gönderdiği Yeni Peygamber İsa'nın Gerçek Kitabı: Havarisi Barnabas'ın Anlatımına Göre
Mesih denilen Nasıralı İsa'nın havarisi Barnabas, yeryüzünde oturan herkese barış, huzur ve teselli diler.
Pek sevgili, yüce ve ulu Allah, büyük öğretme ve mucizeler merhametinden şu son günlerde peygamberi İsa Mesih aracılığıyla bizi ziyaret etmiştir; şeytan tarafından aldatılan pek çokları, dindarlık maskesi altında en dinsiz akideyi va'z ederek, Isa'ya Allah'ın oğlu demekte, Allah'ın sonsuza değin emrettiği sünnet olmayı red etmekte ve her türlü kirli etin yenmesine izin vermekte olduğundan, —bunlar arasında bulunan, kendinden üzüntü duymadan söz edemediğim Pavlus da aldatılmıştır— kurtulasınız, şeytan tarafından aldatılmayasınız ve Allah'ın hükmü önünde hüsrana uğramayasınız diye İsa ile yaptığım konuşma ve görüşmelerde gördüğüm ve duyduğum gerçeği yazıyorum. Bu nedenle, sana yazdığımın aksine yeni akideyi va'z edecek herkese dikkat et ki, ebedi kurtuluşa eresin.
Yüce Allah seninle olsun, seni şeytan'dan ve her şerden korusun. Amin.
1. Bu ilk bölümde, melek Cebrail'in Bakire Meryem'e İsa'nın doğuşunu bildirmesi yer alır.
Bu son yıllarda, Yahudi (-İsrail oğulları-) kavmi'nin Davud soyundan Meryem adında bir bakire, Allah'ın gönderdiği melek Cebrail tarafından ziyaret edildi. Günahsız, ayıpsız, namazı kılıp oruç tutarak tam kutsal bir hayat süren bu bakire bir gün yalnızken odasına melek Cebrail girdi ve «Allah seninle olsun, ey Meryem» diye onu selamladı.
Bakire, meleği görünce ürktü; fakat, melek şöyle diyerek onu rahatlattı; «Korkma Meryem; çünkü sen, seni kalp gerçeğiyle kanunlarına göre yürüsünler diye İsrail halkına göndereceği bir peygamberin annesi seçen Allah'ın rızasına erdin.» Meryem cevap verdi: «Şimdi ben, hiç bir erkek bilmediğimi görüp dururken, nasıl oğlan dünyaya getireceğim?» Melek cevap verdi: «Ey Meryem; insan yokken insan yaratan Allah, senden de erkek olmadan insan meydana getirmeye kadirdir. Çünkü O'nun için hiç bir şey imkan haricinde değildir.» Meryem cevap verdi: «Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum; öyleyse iradesi yerine gelecektir.» Melek cevap verdi: «Şimdi peygambere yüklü oldun; Adını îsa koyacak ve onu şaraptan, kuvvetli içkiden ve bütün temiz olmayan etlerden koruyacaksın, çünkü çocuk Allah'ın kutsal bir (-kuludur.-) Meryem, tevazuyla başını eğerek şöyle dedi: «Allah'ın hizmetçi kuluna bak, dediğin gibi olsun.» Melek gitti ve bakire Allah'ı tesbih ve ta'zim etti: «Ey kalbim, Allah'ın büyüklüğünü bil ve ey ruhum, Kurtancı'm Allah'ı çok sev; çünkü, O kız hizmetçisinin alçak gönüllülüğünü öylesine saydı ki, bütün milletlerce kutsanacağım; çünkü Kadir Olan beni yüceltti, O'nun kutsal adını tesbih ederim. Çünkü, O'nun rahmeti, nesilden nesile Kendisi'nden korkanlar için yayılır. O Kadir Olan elini güçlü kıldı ve kalbinin tasavvurunda gururu dağıttı. Güçlü olanı oturduğu yerden indirdi ve aşağıda olanı yükseltti. Aç olanı güzel şeylerle doyurdu ve zenginleri eli boş gönderdi. Çünkü, O, İbrahim ve oğluna verilmiş sözleri sonsuza değin tutar.»
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.