Atatürk’ün lider olmasında yaşadığı dönemin nasıl etkisi
MUSTAFA KEMAL’i ETKiLEYEN OLAYLAR VE KiSiLER
Çocukluğu ve liseye kadar olan eğitim ve öğrenim sürecinde (1881-1896) şüphesizdir ki, Mustafa yı etkileyen insanların başında babası ve annesi gelmektedir. Ali Rıza Efendi, bir öğretmen çocuğudur ve yıllarca Gümrük, Evkaf memurluklarında bulunmuştur. Boş zamanlarında askerlik mesleği ile ilgilenmiş, gönüllü askerlere talim yaptırmıştır. Selanik te kurulan Gönüllüler Taburu nun da kurucuları arasında bulunmuştur. Memuriyeti bırakarak, kereste ticaretine başlayan Ali Rıza Efendi, bu işi sırasında haraç isteyen çetelerle de çatışmayı göze alabilecek yapıda bir insandı. Oğlu Mustafa ya “Adam olmak için okumak, öğrenmek şarttır. Başka çare yoktur.” diyen Ali Rıza Efendi, geniş görüşlü, modern düşünceli, yeniliklere açık, aydın bir insandı. Mustafa yı Mahalle Mektebi nden alarak, çağdaş bir eğitim kurumu olan Şemsi Efendi Okulu na vermesi de, onun yenilikçi, parlak kişiliğini göstermektedir. Zübeyde Hanım ise, Ali Rıza Efendi ye göre daha muhafazakar bir insandı. Fakat, aydın, bilge bir Türk anasıydı. Çocukları çok sever ve onların üzerine titrerdi. Zübeyde Hanım, doğuştan akıllı bir kadındır. Oğlu Mustafa, annesinin üzerindeki etkisini, fedâkarlığını her zaman saygıyla anacaktır. Zübeyde Hanım, güçlü bir beden yapısına sahip olduğu kadar, güçlü bir iradeye de sahipti. Yeterince eğitim görmemiş ama okumayı yazmayı öğrenmişti. “Bilge” kişiliklerinden dolayı annesine Molla Hanım, kendisine de Molla Zübeyde denilirdi. Genç Mustafa Kemal in kişiliği bakımından üzerinde durulması gereken bir nokta da, daha 12 (veya yaşında babasını kaybederek yetim kalmış olmasıdır. Psikolojik açıdan, kendi geleceği hakkında yine kendisinin bağımsız, özgürce karar vermesinde yetim oluşunun rolü bilim adamlarınca kabul edilmektedir. Yetim çocuklarda gelişen güçlenme içgüdüsü çoğu kez onları amaçlarına ulaştırmaktadır diyen, İsviçreli bilim adamı psiko-analizci Dr. Pierre Retchnick, şu tespitte bulunmaktadır: Bu konuda en güzel örnek çocuk yaşta babasını yitiren Mutafa Kemal Atatürk tür. Kendini ülkenin yararlarına adayan Atatürk ün bu çapta bir kişi olmasının en büyük etkenlerinden biri, babasının O, küçük yaştayken ölmesidir. Mustafa Kemal in sonradan çocuklara çok büyük sevgi duymasının ve ilgi göstermesinin temelinde de, küçük yaşta babasız kalması yatmaktadır. Mustafa Kemal, yaşamı boyunca çocuklarla yakından ilgilenecektir. Özellikle yetim, yoksul çocuklara olduğu gibi, diğer çocuklar için de çocuklara açılan bir sevgi kucağı olacaktır. Kimilerini ödüllendirecek, kimilerini de manevi evlat olarak koruması altına alacaktır. Türk çocuklarının eğitim öğretimleriyle de ilgilenecek, her gittiği yerde okulları ziyaret edecektir.
Mustafa Kemal in kişiliğinin şekillenmesinde rol oynayan dönemlerden biri de onun dayısının çiftliğinde geçirdiği yaklaşık altı aylık süredir. Çiftlikte geçen bazı olayları bir pedagog gözüyle değerlendiren Prof. Dr. İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Atatürk teki yaratıcılık, ağaç ve hayvan sevgisinin çocukken yaşadığı bu yaratıcı çevrenin eseri olduğu kanaatindedir: Yaratıcılığın var olmasında en büyük etken çocukluk çağındaki çalışmalardır. Eğer çocuk daha küçük yaşta iken yaratıcı bir çevre içinde yaşar , kendine göre oynama, deneme, yaratma olurlukları bulursa, onda yaratıcılık doğar, zamanla da gelişir. Sonunda da sosyal randımanlar verir. Bence bu yaratıcılık bir kalıt (genetik) şekli olmayıp kişideki dirim enerjisinin sosyal randıman şeklinde oluşmasıdır… İşte Atatürk ün çocukluk hayatında böyle bir yapıcılık, yaratıcılık devri olduğunu öğreniyoruz…Mustafa nın çocukluk, ilk gençlik hayatında ellerle yapılan işleri ne kadar çok merak ettiğini gördük…Atatürk ün çocukluğunda, gençliğinde ele aldığı işler hep faydalı işler, sosyal randıman verici işlerdir, kafa işleri, gönül işleridir. Marangozluk, çiçekçilik, hayvancılık hep böyledir. Sosyal kişiliğin var olmasına yarayan işler işte bu gibi işlerdir…
Bu dönemde, Atatürk ün kişiliğinin oluşumunda onu yetiştiren öğretmenler de önemli bir yer tutar. Mustafa Kemal hayatının her döneminde, mesleğinde başarılı, mesleğinin gerektirdiği özellikleri taşıyan, nitelikli öğretmenlere sahip olmuştur. Bu hem kendisi, hem de Türk milleti için büyük bir mutluluktur. Öğretmenleri onu çok değişik biçimlerde etkilemiş, ona çok yararlı bir rehberlik yapmışlardır. Şüphesiz, onu olumsuz manada etkileyen öğretmenleri de vardır. Bunlar arasında geleneksel eğitimin yapıldığı Mahalle Mektebi ve buradaki hüsnühat öğretmeni Çopur Hafız Emin Efendi ile Mülkiye Rüştiyesi nde matematik öğretmeni ve müdür yardımcısı olan ve Kaymak Hafız diye anılan Hüseyin Efendi sayılabilir. Bu öğretmenlerinden ilki, çocukları yere oturtarak, dizlerinin üzerinde yazı yazdırdığı için; ikincisi de genç Mustafa yı haksız yere dövdüğü için onu olumsuz yönde etkilemiş olmalıdırlar. Bu öğretmenlerin olumsuz davranışları Atatürkü derinden etkilediği Nitekim, yıllar sonra Mustafa Kemal, kurmay subay olarak Selanik te bulunduğu sırada okuduğu Şemsi Efendi İlkokulu ile Mahalle Mektebi ni ziyaret etmiş; Hafız Mehmet Efendi nin Mahalle Mektebi nin kapısında koca bir kilit asılı olduğunu görmüş, kapanması isabet olmuş demiştir. Yine Harp Okulu nda öğrenci iken, Kaymak Hafız Hüseyin Efendi ile ilgili olarak da, “kendisini çoktan affettim. Mülkiye Rüştiyesi nden ayrılmamda bu kaba ve insafsız hareketi başlıca rol oynamıştır.” diyecektir. Bu dönemde Mustafa Kemal i olumlu yönde etkileyen ve onun Atatürk haline gelmesinde çok büyük katkıları olan öğretmenlerinin başında şüphesizdir ki, Şemsi Efendi gelmektedir. Yukarıda kısaca değinildiği gibi Şemsi Efendi, eğitim tarihimizde yeni pedagojik yöntem ve uygulamaları ilk deneyenlerdendir. Öğrencileri bir üst düzey olan rüştiye’deki öğrencilerden daha bilgili yetişiyorlardı. Atatürk ün dinde bağnazlığa karşı görüşlerinde, yenilikçi fikirlerinde, disiplin duygularının gelişmesinde Şemsi Efendi’nin öğretim ve uygulamalarının önemli bir payı vardır. Mesela, Atatürk ün “Harf İnkılâbı” sırasında takip etmiş olduğu yöntemler ve verdiği mesajlar, Şemsi Efendi nin ilkokulda kendilerine alfabe öğretirken kullandığı heceleme ve okuma yöntemindeki yenilikleri hatırlatmaktadır.
Yüzbaşı Mustafa Bey, Atatürk ün Selanik Askeri Rüştiyesi nde matematik öğretmenidir. Öğrencisinin yeteneklerini sezip, ona Kemal adını vermiştir. Böylece onun kendisinden ve arkadaşlarından farklı ve üstün durumunu tespit etmiş, ona, daha iyiye, daha güzele doğru gitmek için sürekli bir teşvik nedeni sağlamıştır. Prof. Dr. Yahya Akyüz ün ifadesiyle, bu çok önemli tarihi olayı, M. Kemal Atatürk ü sürekli, daha büyük başarı ve faziletler peşinde koşmaya iten bir destek olarak değerlendirmek gerekir. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk ün bir lider olarak akılcı ve hesap-kitap adamı olmasında doğrudan rol oynayan bir faktör olarak matematik sevgisi kabul edilecek olursa, (ki bu dönemde sevdiği derslerin başında matematik gelmektedir) Yüzbaşı Mustafa Bey in üzerindeki yönlendirici etkisi daha da önem kazanır.
Selanik Askeri Rüştiyesi nde Mustafa Kemal e özel ilgi gösteren öğretmenlerinden birisi de, Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey dir. Atatürk, 22 Eylül 1924 te Samsun da öğretmenlerin verdiği bir çayda Nakiyüddin Bey le karşılaşmış ve onun hakkında şunları söylemiştir: …Bununla beraber hatırlamak gerekir ki, gerçek ve fedakar öğretmenler, eğitimciler eksik değildi. Onların bize verdikleri feyz elbette esersiz kalmamıştır. Şimdi burada bir yüce kişiye rastladım. O, benim Rüştiye birinci sınıfında öğretmenim idi. Bana henüz ilk bilgileri öğretirken gelecek için ilk fikirleri de vermişti. Demek istiyorum ki, ilk ilham ana baba kucağından sonra okuldaki eğitimcinin dilinden, vicdanından, terbiyesinden alınır… Selanik Askeri Rüştiyesi nde 1908 e kadar yirmi yıl Fransızca öğretmenliği yapan Nakiyüddin Bey, genç M. Kemal e bir taraftan geleceğe ilişkin fikirler verirken bir taraftan da, “Sen bu Fransızcanın peşini bırakma” öğüdünde bulunmuştur. Sonradan Mustafa Kemal in Şam da kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti nin Selanik şubesinin kuruluşunda, 31 Mart hadisesinin bastırılmasında öğrencisi M. Kemal ile birlikte çalışan Nakiyüddin Bey, Cumhuriyet döneminde Atatürk ün isteği ile milletvekili adayı gösterilmiş ve üç dönem milletvekili de seçilmiştir.
Hayatının sonuna kadar yanından ayrılmayacak olan Nuri (Conker), Salih (Bozok) ve Fuat (Bulca) ile arkadaşlıklarının da geliştiği Selanik Askeri Rüştiyesi nde genç Mustafa Kemal, sadece okul çalışmalarıyla da yetinmemiştir. Onun, bilgisini genişletmek, kültür seviyesini yükseltmek için o günün şartları içinde, çevresinde çıkan yayımları takip ettiği, yarışmalara katıldığı da görülmektedir. O tarihlerde Selanik te ileri fikirli birkaç öğretmen ve yazar Çocuklara Rehber isimli haftalık bir dergi çıkarmaktadırlar. Arı Türkçe davasının öncülerinden olan bu derginin birçok sayılarında fen ve matematik konularında yapılan yarışmaları başaranların başında Askeri Rüştiye son sınıf öğrencilerinden Mustafa Kemal ismi görülmektedir. Bu onun, geniş kültürünün ve sonsuz okumak ve öğrenmek aşkının, daha çocuk denebilecek yaşlarda dahi var olduğunu göstermektedir. Sonradan Türk dilini öz benliğine kavuşturmak için yaptığı çalışmaların ilhamını ilk defa bu dergideki yazılardan almış olabileceği düşünülebilir.
MUSTAFA KEMAL’i ATATÜRK YAPAN SÜREÇTE AİLE ÇEVRESİ İLE İLK ve ORTA ÖĞRENİM YAŞANTISININ ROLÜ
Dünyada yirminci yüzyıla damgasını vuran birkaç Dönüştürücü(Transformational) liderden birisi, hatta en önemlisi olan Mustafa Kemal Atatürkün yetişme sürecinin incelenmesi, onun dar anlamda kişilik özellikleri, geniş anlamda liderlik özellikleri’nin ortaya konulabilmesi bakımından önemlidir. Bir liderin kişiliğinin oluşmasında, yetişmesinde şüphesiz, içinde yaşadığı çevre etkin rol oynamaktadır. Liderin çevresi ise; ailesi, okuduğu okullar, meslek ortamı, yaptığı görevler ve insanlık idealleri ve birikimlerinden oluşur. Okul veya eğitim-öğrenim ortamı da, bu çevrenin ve yetişme sürecinin önemli bir bölümünü, kesitini meydana getirir. Bir “Dönüştürücü Lider” olarak Atatürk’ün yetişmesinde de, aldığı eğitimin önemli bir etkisi ve katkısı vardır. Bu süreçte aile çevresi, ilk öğrenimi, Mülki ve Askeri Rüştiye ile Manastır Askeri İdadisi’ndeki eğitim ve öğrenimleri, bilgi birikiminin oluşmasında ve kişiliğinin şekillenmesinde şüphesiz, tartışılmaz etkiler yapmıştır. Esasen Mustafa Kemal’in bir lider olarak düşünce yapısının oluşması ve ileriye dönük fikirlerinin şekillenmesi, ilerde gerçekleştireceği önemli işlerle ilgili bilinçli bir fikri alt yapının oluşması da bu yıllardan başlayarak gerçekleşmiştir. Bu bakımdan, aile çevresi ve çocukluğu da dikkate alındığında 1881den, Manastır Askeri Lisesi’ni bitirip, İstanbul Harp Okulu’na gittiği 1899 yılına kadar olan dönem önem taşımaktadır. Yaklaşık on yıllık bu zaman diliminde dış çevre olarak, çocukluğunun geçtiği değişik mekanlar, okullar, Manastır ve Selanik şehirleri söz konusudur. İç çevre açısından ise, genç Mustafa Kemal’i etkileyen arkadaşları, dersler, öğretmen ve yöneticiler, olaylar, düşünürler, şairler, yazarlar, okuduğu kitaplar birikim ve kişiliğin kaynaklarıdır. Bütün bunların yanında, genç Mustafa Kemal’in bilinçli öğrenme isteği ve çabaları ile üstün kavrayış, algı ve sezgi gücü, kitap okuma alışkanlığı ve kitap sevgisi liderlik oluşumunu etkileyen temel kişilik özellikleridir.
Mustafa Kemal’in bu on yıllık süreçteki askeri eğitim ve öğrenim yaşantısının; onun başarılı bir asker, komutan, devlet adamı, inkılâpçı ve düşünce adamı kısaca, dünya çapında Vizyon sahibi başarılı bir “Dönüştürücü Lider” olmasına doğrudan etki yaptığı görülmektedir. Atatürk’ün söyledikleri ve gerçekleştirdiklerinin daha iyi anlaşılıp, anlatılmasında bu sürecin çok iyi bilinmesinin önemli olduğu ortadadır
MANASTIR İDADİSİ’ne KADAR ÖĞRENİMİ
1887 de Mustafa Kemal, altı yaşını tamamlar ve yedisine girer. İlkokula gidecektir. Babasının istememesine rağmen, Zübeyde Hanım ın ısrarları üzerine önce Koca Kasım Mahallesi ndeki Mahalle Mektebi ne törenle giren Mustafa, kısa bir süre sonra; Selanik in şöhretli öğretmenlerinden ve eğitimcilerinden Şemsi Efendi nin yeni metodlarla elifba öğretimi yaptığı özel okula yazdırılmış ve esas öğrenimine burada başlamıştır. Mustafa okuyup yazmayı burada öğrenmiş, babasının ölümüne kadar, sonradan birleştiği Feyziye Okulu ile sekiz sınıflı bir hale gelen ve rüştiye kısmını da ihtiva eden bu okulun sınıflarını düzenli olarak takip etmiştir.
Babası Ali Rıza Efendi nin ölümü (28 Kasım 1893?) üzerine, Zübeyde Hanım ın çocuklarını alarak kardeşinin Langaza daki çiftliğine gidişi, Mustafa nın öğrenim hayatına bir ara vermiştir. Onu burada civardaki Rum Kilise okuluna yollamayı düşünmüşler, istememiş; çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi nin ve komşuları Hatice Hanım ın derslerinden memnun kalmamıştır. Öğrenmek ve yetişmek imkanlarından mahrumiyetin verdiği huzursuzlukla adeta bunaldığı görülen bu kabiliyetli ve yaratıcı çocuğu, annesi nihayet okula devam etmek üzere Selanik teki teyzesinin yanına yollamak zorunluluğu duymuştur. Böylece, altı ay kadar süren çiftlik hayatından sonra Selanik e gelen Mustafa, Mülkiye Rüştiyesi (Ortaokulu) ne başladı. Burada müdür muavinliği de yapan ve Kaymak Hafız diye anılan matematik öğretmeni Hüseyin Efendi nin, bir sınıf disiplinsizliğine sebep olduğu ve haksızlığa baş eğmediği için Mustafa yı dövmesi, bunu gururuna yediremeyen Mustafa nın büyük annesi Ayşe Hanım tarafından okuldan çıkarılmasına sebep olmuştur.
Çocukluğundan itibaren askerliğe büyük bir ilgi duyan Mustafa, asker olmak istiyordu. Hatıralarında kendisinin anlattıklarına göre, üniformalı olarak Askeri Rüştiye (Ortaokula) ye giden komşularından Kadri Bey in oğlu Ahmet ve sokaklarda gördüğü üniformalı subaylar onun askerlikle ilgili heveslerini kamçılıyordu. Nihayet asker olmasını istemeyen annesine haber vermeden Selanik Askeri Rüştiyesi nin sınavlarına girerek başarılı oldu. Daha önceden dört yıl olarak eğitim yapan Askeri Rüştiyelerin, o yıl birinci sınıflarının lağvedilerek üç yıla indirilmesi üzerine Mustafa, Nisan 1894 te Selanik Askeri Rüştiyesi nin ikinci sınıfından öğrenimine başladı. Bu dönemde sivil ortaokullar çekiciliği az olan okullardı. Askeri Rüştiyeler ise, Türkçe ye daha çok önem vermekte, yabancı dilede iki yıl erken başlamaktaydılar. Fransızca ders olarak okutulmaktadır. Bu okullarda spor salonları da bulunmaktadır. Sivil Rüştiyelerde ise, Kuran ın usulüne göre okunmasına ve Arapça derslerine daha fazla yer verilmektedir. Yine Askeri Rüştiyelerde öğrenciler, yetenekleri ve durumlarına göre yükselebiliyorlardı. Tüm bunların yanısıra bu okulları bitirenler, orduya girdiklerinde gezme ve geniş Osmanlı İmparatorluğu nun uzak köşelerindeki insanların yaşayışlarını görüp, öğrenmek fırsatını bulabiliyorlardı. Bu sivil okulların kolay kolay elde edemedikleri bir başka imkandı.
Mustafa nın bu okulu, Selanik Askeri Rüştiye’si, Mithat Paşa Caddesi nde, yeni ve oldukça güzel bir binaya sahip bulunan, düzenli ve disiplinli bir okuldu. Dersleri ihtisas esasına göre okutan ve çoğunluğunu subayların teşkil ettiği bir öğretim ve yönetim kadrosuna sahipti. İlk gençlik çağındaki ikiyüz civarında üniformalı subay adayı, tam bir disiplin içinde orta öğrenimle birlikte ilk askerlik eğitimlerini de burada görmekte idiler. Mustafa, çok kısa sürede öğretmenlerin ve komutanlarının dikkatlerini çeken seçkin bir öğrenci olarak kendisini çevresine tanıttı. Kendi hatıralarında anlattığına göre Mustafa, Rüştiye de Matematik dersine merak sardırdı. Bu derste sınıfın müzakerecileri arasına girdi. Çok sevdiği bu dersin öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey (Harp Okulu 1297/1882 yılı mezunlarından), onun yetenek, yaratıcılık ve olgunluğunu teşhis ederek, ona Kemal adını verdi. Böylece, yarının Atatürk ü, Mustafa Kemal olarak tarihe mal oluyordu. Mustafa Kemal, 1895 yılı sonu veya 1896 yılı Ocak ayında, onbeş yaşında, Askeri Rüştiye nin kırk (veya kırküç) kişilik olan son sınıfını, bütün derslerden geçme tam notu olan 45 alarak (43 aldığı biri hariç) dördüncü bitirdi.
MANASTIR ASKERİ İDADİSİ ÖĞRENİMİ VE BURADA KİŞİLİĞİNİ ETKİLEYEN OLAYLAR, İNSANLAR
Mustafa Kemal, Askeri Rüştiye yi bitirirken idadi (lise) eğitimine İstanbul da Kuleli Askeri Lisesi nde devam etmek ister. Onun böyle bir karar almasında, annesinin ikinci evliliğinin, yani evde bir üvey baba bulunmasının rolü büyüktür. Böylece ana evinden ve Rumeli den uzaklaşacaktır. Fakat, vatansever bir kurmay subay olan Hasan Bey, onu bu kararından vazgeçirecektir. Hasan Bey, bir çok defa Rüştiyeye mümeyyiz olarak gelen ve sınavlarda M. Kemal i tanıyıp seven bir komutanıdır. Hasan Bey, o günlerde bir münasebetle genç öğrencisine idadi, (lise) eğitimine nerede devam edeceğini sorar ve niyetinin İstanbul a gitmek olduğunu anlayınca da şu tavsiyede bulunur: “Bundan vazgeçiniz oğlum. Manastır a gidiniz, orada daha iyi yetişirsiniz.” Mustafa Kemal, Hasan Bey in bu tavsiyesini dinleyecektir. 1896 yılı Mart ayının ortalarına kadar Selanik te tatilini geçiren Mustafa Kemal, tatil bitiminde Selanik ten trenle Manastır a yolcu edilir. İdadi de yatılı ve daha üstün dereceli bir okulun hayat ve öğretim şartlarına kısa sürede intibak eden genç M. Kemal için, artık ömrünün sonuna kadar sürecek olan aile yuvası dışındaki hayat başlıyordu. Bundan sonra ev yaşantısı sadece izin ve tatillerde kısa süreli olabilecektir. Askerlik mesleğinin meşakkatli ve zorlu özelliklerinden de kaynaklanan bu durum, biraz da onun bağımsız yaşama karakterine uygun düşecektir.
Manastır da sınıf arkadaşları sadece Selanik Rüştiyesi ndekiler değildir. Manastır bölgesine bağlı olan Üsküp, İpek, İşkodra, Yanya ve Manastır Askeri Rüştiyeleri’nden gelen gençler de vardır. Bu ortam içinde çeşitli karakter, mizaç ve seviyede genç insanlarla tanışmak, anlaşmak ve onlara kendini kabul ettirmek hususunda M. Kemal in üstün vasıflarının burada da büyük bir rol oynadığı şüphesizdir. Manastır İdadisi nde Mustafa Kemal, matematikten yine çok başarılı, Fransızca’dan ise biraz zayıftır. Kendi hatıralarında bunu söyle anlatmaktadır: Askeri Rüştiye’yi ikmal ettiğim zaman, merakım epeyce ileri gitmişti. Manastır Askeri İdadisi nde riyaziye (matematik) pek kolay geldi. Bununla meşgul olmaya devam ettim. Fakat Fransızcada geri idim. Muallim benimle çok meşgul olmuyor, acı ihtarlarda bulunuyordu.
Burada Mustafa Kemal i en çok etkileyen arkadaşlarından biri olan Ömer Naci, ona edebiyat ve şiir merakı aşılayacaktır. Sonradan İttihat ve Terakki nin hatibi olacak olan ve genç yaşta Birinci Dünya Harbi sırasında hayatını kaybeden Ömer Naci, Bursa İdadisi nden kovularak, Manastır İdadisi ne yollanmıştı. M. Kemal hatıralarında şunları anlatıyor: O zamana kadar edebiyatla çok temasım yoktu. Merhum Ömer Naci, Bursa İdadisi nden kovulmuş, bizim sınıfa gelmişti. Daha o zaman şairdi. Benden okuyacak kitap istedi. Bütün kitaplarımı gösterdim. Hiçbirini beğenmedi. Bir arkadaşın, kitaplarımdan hiçbirini beğenmemesi gücüme gitti. Şiir ve edebiyat olduğuna o zaman muttali oldum. Ona çalışmaya başladım. Şiir bana cazip göründü. Fakat kitabet hocası diye yeni gelen bir zat beni şiirle iştigalden men etti. Bu tarz iştigal seni askerlikten uzaklaştırır dedi. Ne var ki, güzel yazmak hevesi bende baki kaldı. Bu ikazı yapan kitabet öğretmeni Alay Emini Mehmet Asım Efendi dir. Aynı olayı M. Kemal, daha sonraları Ali Fuat Paşa ya şöyle anlatır: Eğer Kitabet hocamız imdadıma yetişmeseydi, ben de şair olup çıkacaktım. Çünkü hevesim vardı. Asım Efendi bir gün beni çağırdı. “Bak oğlum Mustafa” dedi, Şiiri filan bırak. Bu iş senin iyi asker olmana mani olur . Diğer hocalarınla da konuştum. Onlar da benim gibi düşünüyorlar. Sen Naci ye bakma, o hayalperest bir çocuk. İleride belki iyi bir şair ve hatip olabilir, fakat askerlik mesleğinde katiyen yükselemez . Hocamın ne kadar haklı olduğunu hadiseler ispat etti. Çok arzu ettiği halde Naci, erkan-ı harp (kurmay) zabiti olamadı. Bu ikaz ve yönlendirmenin Atatürk ün hayatını ve kaderini doğrudan etkilediğine şüphe yoktur. Fakat, Ömer Naci nin de Mustafa Kemal in fikri alt yapısının oluşmasında diğer faktörlerle birlikte önemli bir rol oynadığı da kesindir. Nitekim, genç Mustafa Kemal in dönemin vatan ve hürriyet şairi Namık Kemal ile Türkçü şairi Mehmet Emin Yurdakul un şiirleri ile tanışmasında Ömer Naci nin etkili olduğu bilinmektedir. İdadide, Namık Kemal i tanımak, duymak, onun gizlice elden ele dolaşan vatan şiirlerini bulmak, okumak işini hatip Ömer Naci sağlamıştır. Atatürk, sonradan 14 Eylül 1931 de yaptığı bir konuşmada Mehmet Emin Yurdakul ile ilgili şunları söylemiştir: …Şair Mehmet Emin Yurdakul un ilk kez Manastır Askeri İdadisi nde öğrenciyken okuduğum “Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur” dizeleriyle başlayan manzumesinde bana ulusal benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı bulmuştum…
Manastır İdadisi nin ikinci sınıfına geçen Mustafa Kemal, 1897 yılının ilk günlerinde sıla iznini geçirmek üzere trenle Selanik e döner. Mart ın ilk günlerine kadar devam edecek izinden faydalanarak Fransızca’sını kuvvetlendirmeyi düşünür ve 1888 de kurulmuş olan Tophane semtindeki College des Freres de Salle (Frerler Okulu) in özel kurslarına kaydını yaptırarak dersleri düzenli olarak takip eder. Birinci sınıfta kendisini ikaz eden Fransızca öğretmeninin acı ihtarlarına yeniden muhatap olmak istemez. Kendi hatıralarında, “İki, üç ay gizlice Frerler mektebi nin hususi sınıfına devam ettim. Böylece Mektep derslerine nispetle fazla derecede Fransızca öğrendim” demektedir. Bu özel derslerde Mustafa Kemal in öğretmenlerinden biri Frere Rodriquez(1849-1941) dir. Onun anlattığına göre, Mustafa Kemal gayet ciddi, zeki ve çalışkan, elinde daima kitap bulunan bir gençti ve subay olduktan sonra da zaman zaman kendisinden ders almaya geliyordu. Mustafa Kemal, gerçekten idadiden başlayarak gençlik yıllarında Fransızca öğrenmeye büyük önem vermiştir. O, “Bir kurmay subay mutlaka yabancı dil bilmelidir, bunun aksini düşünmek büyük hatadır.” diyordu. Manastır da okuduğu sırada genç Mustafa yı etkileyen önemli olaylardan biri de, 1897 yılının başlarında çıkan Türk-Yunan Savaşı dır. Lord Kinross un anlatımıyla,Manastır, tam bir seferberlik içindeydi. Sokaklar adam almaz olmuştu. Erkekler davul zurna sesleri arasında askere çağrılıyor; sokaklarda öğrenciler, ellerinde bayraklarla yürüyüş yapıyorlardı. Yakın dağlardaki Türk çeteleri Rumlarla kıyasıya dövüşmekteydi. Bir gece Mustafa Kemal le bir arkadaşı gönüllü olarak askere gitmek amacıyla okuldan kaçtılar. Lâkin öğrenci oldukları anlaşılınca yaka paça okula geri gönderildiler. Bu tarihte on altı yaşında olan Mustafa Kemal, bu olayı şöyle anlatmaktadır: Gençlik hayatımın en heyecanlı günlerini yaşadım. Yaşımın küçük olmasına rağmen bu savaşa katılmayı çok istemiştim. Az daha gönüllü müfrezelerin arasına katılıp gidecektim.
Türk-Yunan Savaşı nın sonuçlarının da, genç Mustafa Kemal i önemli ölçüde etkilediğini görüyoruz: Savaşla ilgili olarak, Osmanlı ordusunun karşı taarruza giriştiği 18 Nisan dan itibaren Manastır a yalnızca zafer haberleri gelir. Yunan ordusu 32 gün gibi kısa bir sürede ezilir. Avrupa devletlerinin baskısı altında Abdülhamid in mütareke akdetmesi ve hele zafere rağmen Girit in tamamen kaybedilmesi Manastır da hayal kırıklığı yaratır. Haziran 1898 den sonra, Teselya dan sivil halk arasında göç hareketi başlar. Manastır a, Selanik e gelenler, Osmanlı ordusunun çekilmesinden sonra Larisa, Tırhala ve diğer kasabalara giren Yunan ordusunun Müslüman halka karşı silah kullandığını, katliam yaptığını anlatırlar. Neleri varsa bırakıp kaçmak zorunda kalmışlardır . Genç Mustafa Kemal de, Abdülhamid e karşı ilk belirli tepki de o sırada oluşur. Kendisi bunu şöyle anlatmaktadır: Hocalarımız bize bütün Yunanistan ın işgalinin mümkün olduğunu söylemişlerdi. Mütareke haberi gelince aydın fikirli okul zabitlerimiz büyük teessür duydular. Biz onların yüzlerinden bunu anlıyorduk. Fakat bir şey de soramıyorduk. Yalnız arkadaşım Nuri (Conker), genç bir zabitin, “Böyle olmamalıydı, yazık, çok yazık” diyerek ağladığını anlattı. Manastır sokaklarında yine şenlikler yapılıyor , “Padişahım çok yaşa” avazeleri yükseliyordu. Ben ilk defa bu temenniye katılmadım. Manastır Askeri İdadisi nde Mustafa Kemal in ilk seneye ait öğrencilik hayatı hakkında resmi bir belgeye sahip değiliz. Fakat 1897 Aralık ayında ikinci sınıftan üçüncü sınıfa geçerken yalnız, kitabet ve Fransızca’dan 45 üzerinden birer not eksiği ile 44 aldığını ve 52 mevcutlu sınıfı üçüncü olarak bitirdiğini biliyoruz. Bu seneki durumunu M. Kemal sonradan şöyle anlatıyor: İdadide iken muannidane (inatla) bir surette çalışıyordum. Sınıfta birinci, ikinci olmak için hepimizde şiddetli bir gayret vardı. Bu çalışmanın ve başarılı bir Askeri Lise eğitiminin ardından Mustafa Kemal, Aralık 1898 in ilk yarısında son bulan sınavların sonucunda her dersten tam not (45 ve 20) alarak 54 mevcutlu üçüncü sınıfı ikinci olarak bitirip, diplomasını alır. Aslında, not defteri incelendiğinde görülmektedir ki, sınıfın iki birincisi vardır. Listede birinci gösterilen Selanikli Ahmet Tevfik Efendi ile ikinci sırada yer alan Mustafa Kemal in notları aynıdır. Her ikisi de beher dersin tam numarası olan 420 toplam not ile mezun olmuşlardır.
1898 yılı Aralık ayının ortalarından, 1899 yılının Mart ayı ortalarına kadar Selanik te tatilini geçiren Mustafa Kemal, İstanbul Pangaltı daki Harbiye Mektebi nde yüksek öğrenimine devam etmek için Selanik ten vapura biner ve İstanbul a, payitahta hareket eder. Böylece bütün çocukluğu ve ilk gençlik yıllarının geçtiği Makedonya dan ilk defa ayrılır. Birikimi ile yeni bir hayata atılacağı, kişiliği ve düşüncelerinin daha da olgunlaşacağı Harp Okulu na girişi ( duhulü) 1 Mart 1315/13 Mart 1899, apolet numarası 1283 tür. Harbiyeli Mustafa Kemal, buradaki 1315 duhullülere mahsus künye defterine Selanik te Koca Kasım Paşa Mahallesi gümrük gemurlarından müteveffa Ali Rıza Efendi nin mahdumu uzun boylu, beyaz benizli Mustafa Kemal Efendi Selanik 96 olarak, 1282 Selanikli Ahmet Tevfik Efendi (96) ile 1284 Manastırlı Recep Fahri Efendi (95) arasına kaydedilecektir.
brzdh ksa olsaydı kşkeeeeeeeeeeeeeee----------
YanıtlaSil