ŞAHISLAR: OSMAN, FEHİMAN, GÜZİN, FİKRET, VİLDAN, TUĞRUL
(TELEFON ÇALAR)
Fehiman: Efendim...Evet benim...Hayır evde yok....Bilmiyorum,bir saate dönebilir...(ZİL SESİ)Güle güle...
(TELEFONU KAPATIR) Geldiim... (KAPI SESİ) Tuğrul hoş geldin.
Tuğrul:Fikret yok mu Fehiman Abla?
Fehiman: Hayır,epey oldu çıkalı.
Tuğrul:Nereye gittiğini söylemedi mi?
Fehiman:Naki ile çıktı. Atari oynayacaklardı galiba.
Tuğrul:Tamam ben bulurum onları. Hoşça kalın.
(KAPI SESİ)
Güzin:Abla ne oluyor? Kapı,telefon...Hep Fikret aranıyor.
Fehiman:Eee aranılan adamın ablası olmak kolay mı?
Güzin:Ablacığım annem olmayalı Fikret iyice dağıttı. Tedbir almalıyız.
Fehiman:Güzin hiç Fikret’le ilgilenecek zamanım olmuyor ki. Hastane,ev,misafir,işler derken zamanın nasıl geçtiğini fark edemiyorum. Hadi mutfağa geçelim. Ben annemin çorbasını hazırlayayım.
Güzin:İyi ben de bulaşıkları yıkarım bu arada. Abla,Fikret’in beraber olduğu arkadaşlarını tanımıyoruz bile.
(SU SESİ)
Fehiman:Ya tanıyorum. Fırsat buldukça ayak üstü de olsa sohbet edip,arkadaşlarının ailelerini soruyorum. Nerede oturuyorlar,nasıl yaşarlar?... Az da olsa anlamaya çalışıyorum.
Güzin: (Gülerek) Ablacığım ben küçükken ne yapardım biliyor musun?
Fehiman:Ne yapardın söyle bakayım.
Güzin:Bir sınıfa yeni girdiğim zaman etrafımı kolaçan edip,arkadaş seçmeye çalışırdım.
Fehiman:Tabi sonra da gözüne kestirdiğinin yanına gidip namaz kılıp kılmadığını anlamaya çalışırdın.
Güzin:Aaa abla sen nereden biliyorsun?
Fehiman:Çünkü ben de aynı şeyi yapardım. Bir fırsatını bulup annesinin babasının namaz kılıp kılmadığını anlamaya çalışırdım.
Güzin:Evet abla,direk soramazdım hiç tanımadığım birine.
Fehiman:İyi ki öyle yapıyorduk Güzin. Çok yaramaz çocuklar vardı.
Güzin:Hı hı belki bu davranışımız bizi iyi insanlara daha çok yaklaştırdı.
Fehiman: Doğru,annesinin namaz kılmadığını öğrenince sessizce o kişiyle diyaloğu keserdik. Demek iyi arkadaşın önemini anlamıştık.
Güzin:Namazın kötülüklerden koruduğunu biliyorduk. Bir de annem çok derdi ya, “Arkadaşını söyle,sana kim olduğunu söyleyeyim.”
Fehiman:Biz de kendimizce iyi arkadaşın,namaz kılan arkadaş olduğunu sanırdık.
(SÖZÜNÜN SONLARINA DOĞRU ZİL SESİ.)
(KAPI SESİ)
Güzin:Vildan Abla hoş geldin. Akşamdan sabaha nasılsın?
Vildan:Güzin çok geldiğimi mi yüzüme vuruyorsun?
Güzin:Ne münasebet Vildan Abla,çok mu geliyorsun sanki? Günde bir,bazen iki defacık...
Vildan:Valla Güzin napayım,gidecek kimsem kalmadı.
Güzin:Senin de gidecek kimsen yoksa,biz yandık vallahi.
Vildan:Yok yok artık kimse kalmadı. Arkadaşlarla hiç görüşmüyorum.
Güzin:Nasıl olur? O “canım gibi seviyorum” dediğin...
Vildan: (Sözü alır) Onlarsız bir gün duramadığım...Görüşemediğimiz gün telefonlar zar ağlardı elimizden Güzin.
Güzin:Ne konuşurdunuz o kadar Vildan Abla? Annem gelsin de seni duysun. Bana kızıyor arkadaşlarla biraz fazla sıkı fıkı olsam.
Vildan:Haklı haklı. Bana kızmaz mıydı sanki,dinlemezdim. Doğru söylemiş,iyi seçememişim arkadaşlarımı.
Güzin:Ne yapardınız beraberken?
Vildan:Ne yapmazdık ki? Doğum günlerimizi,evlilik yıl dönümlerimizi kutlar,ne hediyeler alırdık birbirimize... Çocuklarımızın doğum günlerini de kutlardık. Değişik yemekler hazırlar,her gün birbirimizde yerdik.
Güzin: (Gülerek) Desene Vildan Abla,kutlanmayan gününüz olmazdı. Her gün,her zaman hediyeler alırdınız.
Vildan:Hem ne hediyeler...Birikir dururdu evde.
Güzin:Niye bozuldu aranız?
Vildan:Nursel’in yüzünden. Her yerde ön plana çıkardı. Şık şık giyinir,güzel pastalara yapar,bizi eşlerimize karşı küçük düşürürdü. Eşlerimiz de bize hep Nursel’i örnek gösterirdi. Kasti yapardı bunları kasti...
Güzin:Size öyle gelmiştir.
Vildan:Yok yok kavga ettik,söyledim kendisine.
Güzin:Ne dedi?
Vildan:Bir hoşuna gitti... Nasıl kahkahalar atıyor. Hiç umuruna çalmadı. Ay az kaldı Nihat’la bozuşuyorduk.
Güzin:Demek bitti ha Vildan Abla çarşı buluşmaları,kafeteryalar,lokantalar...
Vildan:Yaa bitti. Güzin demek yemeyle dost olan aylarla küs olurmuş.Bütün paramız da oralara gidiyormuş. Şimdi hep cebimde kalıyor. Bir size geliyorum bir de bir iki yere daha gidiyorum.
Güzin:Şimdi ablam çay demler sana bedavadan.
Vildan:Ne kadar uzun sürdü mutfakta işi. Acıktık.
Güzin:Anneme bir şeyler hazırlıyor. Bana bırakmıyor o işi çok beceremiyorum diye.
Vildan:Becerirsin becerirsin. Zişan Ablanın kızı becerikli olmaz mı? Fehiman Fehiman neredesin? Acımızdan öldük.
(KAPI SESİ)
Fehiman:Geldim Vildan Abla... Ama hemen çıkmak zorundayım. Annemin yemek saati yaklaştı. Güzin,annemin çamaşırlarını hazırladın mı?
Güzin: Aaa abla,lafa daldım unuttum.
Fehiman:Korkarım döndüğümde evde de yapılması gereken işleri de unutmuş olacaksın.
Güzin:Dur şimdi hazırlarım abla,işleri de bitiririm merak etme.
Vildan:Üstüne gitme kızın,ne pişirdin annene?
(FON)
Fikret:Akşam oldu ya.Nasıl geleyim...Birazdan yemek yiyeceğiz...Babam izin vermez Tuğrul...Yoo sen de izin koparamazsın,annem hastaneden çıkmadı daha. Babam sıkıntılı....Hayır gelemem....İyi akşamlar....
Osman:Fikret okulda,okul çıkışı sürekli beraber oluyorsunuz. Tuğrul’un ailesi yok mu?
Fikret:Var abi,onlar karışmıyormuş,istediği gibi davranırmış.
Osman:Derslerini ne zaman yapıyor?
Fikret:Ders yapan kim? “Aptal mıyım ben” diyor. “Ye,iç keyfine bak oğlum. Bir daha mı geleceğiz dünyaya? İşim yok ders mi çalışacağım?” Diyor.
Osman:Desene yaramazın teki...
Fikret:İyi yaaa çok eğlenceli.
Osman:Senin de ders çalıştığını pek görmüyorum bu aralar.
Fikret:Sıkılıyorum abi. Arkadaşlarımla olmak daha zevkli.
Osman:Devamlı arkadaşlarla olunmaz ki. Her işin yeri ayrı.
Fikret:Ben arkadaşsız olmak istemiyorum.
Osman:Daha iyi arkadaşlar bulamaz mısın kendine? Namazını kılıyor mu Tuğrul?
Fikret:Zannetmem,sormadım.
Osman:Neden sormadın Fikret? Namaz kılmayanla şeytan bile arkadaşlık etmemiş. Hatırladın mı o hikayeyi?
Fikret:Hıı biliyorum o hikayeyi...
Osman:Güzel bir hikaye,düşündürücü. Bizim günahlardan korunabilmemiz için korunmayı bilen, (TELEFON ÇALAR) doğru arkadaşlıklar kurmamız lazım.
Fikret:Efendim...Gelemem dedim Oğuz....Tuğrul’a da söyledim....Ya hayııır....Üff ya amma zevkli. Kaç kişisiniz?....Orası akşamları çocuklara izin vermiyormuş....İyi,siz uğraşın. Gelebilirsem katılırım...Güle güle,iyi akşamlar.
Osman:Yine ne diyorlar Fikret?
Fikret:Oyun salonuna kalabalık gidersek tenis oynamak için izin koparabilirmişiz.
Osman:Bu arkadaşlarının akşam yemeği,akşam namazı gibi dertleri yok mu?
Fikret:Yok annesinin yaptığı çorbaya mı talim yapacak? Dürüm ayran daha güzel?
Osman:Aileleri böyle davranmalarına izin veriyor demek.
Fikret:İzin alan kim? Biraz daha büyürsem ben de izin almam zaten.
Osman:Fikret başka arkadaşların yok mu?
Fikret:Yok abi nereden bulayım? Olanı bu. Hep arkadaşlarım birbirine benziyorlar.
Osman:Senin çok iyi arkadaşların vardı. Onları ne yaptın?
Fikret:Hangileri?
Osman:Hani Fehiman’ın da çok var ya...
Fikret:Hıı kitaplar...
Osman:Artık onları sevmiyor musun?
Fikret:Ya abi istemiyorum onları.
Osman:Ama vefasızlık olur bu. Kitaplar çok iyi arkadaşlardır. Hem o kitapları yazıp hazırlayanlarda senin için,benim için yazıyorlar. Onlara karşı ayıp olmaz mı?
Fikret:Ooo abi oku oku ne yapacam?...
Osman: Alak Süresini unuttun mu? “Okumamaktan sakın, okumayanlar azar.” diyordu.
Fikret:Canım illa da kitap mı okuyacağız? Hayatı okuyoruz biz hayatı...
Osman:Fikret bırak dalgayı. İşte kitapları okuyup öğrenerek hayatı anlayacağız. İlla da dışarılarda anlaşılmaz hayat.
Fikret:Ben pratik yapacağım abi,daha iyi.
Osman:Tavsiye etmem,ben denedim tutmadı...Çok şey kaybettim. Hem böyle bir yol seçeceğin zaman iyi arkadaş seçmelisin.
Fikret:Nereden bulacağım?
Osman:Hz. Musa gibi dua edersin. “Rabbim dilimin düğümünü çöz. Biraderim Harun’u bana destekçi kıl.”
Fikret:Onun biraderi iyi Müslümanmış demek...Benim biraderim gibi para kazanmak,istediği gibi yaşamak için biraderini terk edip gavur ellerine gitmemiş.
Osman:Fikret...
Fikret:Tabi abi onlar Allah’ı, Onun birliğini,dinimizi tebliğ için Firavunun sarayına gitmişler. Peki sen niye gittin abi?
Osman: (Biraz şakacı) Gözleri bir Müslüman görsün dedim.
Fikret:Merak etme abi,Allah dilerse Firavun’un sarayındaki Musa’yı yetiştirip onlara ibretlik sunar.
Osman:Yani ben büyük işlere karışmayayım mı diyorsun?
Fikret:Yok yok,yalnız beni de destekçi al da yanına.Senin sırtını kuvvetlendireyim. Bak burada arkadaşsızlıktan kimlerle sırt sırta vermişim.
Osman:Fikret şakayı bırak. Annem hastaneden çıkınca da böyle devam etme. Arkadaşlıklarını azalt. Unutma,aileni ihmal etmemelisin. Annenin gözü yollarda kalır.
Fikret:Şaka yapıyordum abi. Ayrıca ailemizi hem siz ihmal edip,hem de sizin ihmalinizi telafi etmemi benden bekliyorsunuz.
Osman:Ama Fikret orada da benim arkadaşlarım var. Bak annemin hastalığını duyan telefon açıyor; “Gerekiyorsa gelelim,bir ihtiyacın var mı?” diye arka çıkıyorlar.
Fikret:Elbet burada da bir arka çıkan bulunur. Mesela askere gidersin,asker arkadaşların olur...
(FON)
Güzin:Abla hastanedeki kız ne kadar ümitsiz görünüyor değil mi?
Fehiman:Evet hiç yüzü gülmüyor.
Güzin:Bu ameliyat son ümitleriymiş. O da iyi netice vermemiş. Artık hayatını böyle geçirecek.
Fehiman:Hiç arkadaşım olmayacak benim hayatta diye ağladı. Evde de tek kızmış. Hiç olmazsa bir ablam olsaydı dedi.
Güzin:Evet abla hiç olmazsa o belki biraz dışarılara çıkarırdı.
Fehiman:Biz öyle düşünüyoruz. Hem ben ona nasıl böyle düşünürsün Perihan,senin çok iyi bir annen var dedim.
Güzin:Bana ne dedi abla biliyor musun? Ablan benim gözümü açtı,hem anne,hem arkadaş,hem sırdaş... Bundan daha mükemmeli nerede olabilir dedi.
Fehiman:Bazen böyle gözümüzün önündeki nimetleri göremiyoruz. Ablası olsaydı diyorsun, nerden bilebiliriz ki o da başka arkadaşlarıyla beraber olup,hasta diye bunu iyice bırakacak.
Güzin:Haklısın,Semiha Teyze arkadaşım diye genç kızken bütün ailesini ihmal edip üzermiş. Düğününde kardeşi çok ağlayınca nasıl perişan olmuştu.
Fehiman:Evet meğerse kendi zevklerine dalıp ailemin muhabbetini fark etmemişim. Kardeşimi bile fark etmemişim fehiman. Aman kardeşlerinle iyi arkadaş ol. Sonra pişman olursun. Buna en çok layık olanlar onlar diyordu.
Güzin: (Gülerek) Neyse iyi nasihat tutuyorsun ablacığım. Bence de ev arkadaşlarım yani ailem her zaman daha sevgili. Ama lütfiye’yi de hiç ayrı düşünemiyorum.
Fehiman: Biz Allah’ın lütfu olarak hepimiz Müslümanız. Ailemizdeki fertler Müslüman olmasa biz de onlarla dostlaşamazdık Güzin.
Güzin:Biz Müslüman olmayana başını çatlatırcasına anlatırdık. O da mecbur Müslüman olurdu herhalde. Ailemizdeki bir ferdin arkadaşlığından mahrum kalamazdık her halde.
Fehiman:Allah öyle zor imtihan vermez inşallah Güzin.
Güzin:Keşke güzel arkadaşlıklar hiç bozulmasa.
Fehiman:Bunun olabilmesi için insanların aynı derdi paylaşan,davaları aynı insanlar olmaları gerekiyor.
Güzin:Tıpkı Hz. Muhammed ve Hz. Ebubekir gibi değil mi abla?
Fehiman:Evet güzin. Allah peygambere en güzel yol arkadaşlarını vermiş. Hz. Ömer,Hz. Osman,Hz. Ali,malları,canları,kanlarıyla desteklemişler onu.
Güzin:Evet en zor günlerinde arkasında olmuşlar. Tam arkadaşça....
-
Arkadaşlık Piyes - Skeç
28 Aralık 2011 Çarşamba
yazildi.
Tweetle
Sponsorlu Bağlantılar |
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.