Fransız Edebiyatı
Fransız edebiyatı, Fransızca kullanılarak ortaya çıkan edebiyat ürünlerini kapsar. Dünyanın en zengin ve en etkileyici edebiyatlarından biridir. Fransız yazarlar başta epik şiir, lirik şiir, drama ve kurgu olmak üzere edebi yazınların tümüne katkıda bulunmuşlardır.
Fransiz edebiyati bircok ülkedeki yazarlarin calismalarini derinden etkilemistir. 1600´larda, Klasizm denen Fransiz kültürel hareketi tüm Avrupa edebiyatindan önemli etki birakmistir. 1700´lerin Fransiz yazarlari Avrupa edebiyatini kontrol altina almislardi. 1800´ler boyunca, Gerçekçilik (Realizm) ve Sembolizm, bircok dilde yazan yazarlarin calismalarini sekillendirmesine yardimci olmustu. 1900´lerde ise, Gerçeküstücülük (Sürrealizm) ve Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) Fransa sinirlarinin disina cikarak diger yazarlar, sanatcilar ve düsünürlerin calismalarini genis ölcüde etkilemistir.
Bircok Fransiz yazar, bicim, dil, tarz ve gelenege önem vermislerdi. Diger dillerde yazan yazarlardan daha fazla kurallar ve modellere bagli kalmislardi. Genelde, Akilcilik (rasyonalizm) Fransiz yazinini elinde tutmustur. Akilcilik, insan eylemlerinde nedenselligi temel alir. Akilcilik; temiz, kendi kendini kontrol edebilen ve sanatsal ustalikga ulasmis bir yazi yaratmistir.
Her ne kadar akilcilik Fransiz edebiyatinda hayati bir rol oynadiysa da, güclü bir deneysel nitelik de zamanla Fransiz yazininda öne cikmistir. Örnegin 1800´lerin basindaki Romantizm hareketi gibi dönemlerde, bu deneysellik duygu dolu ve bazen de tutkulu bir sanat yaratabilmistir. Bu ayni zamanda teorik ve bicimsel konulari da islemede de kullanilmisti; örnegin 1900´lerin Yeni Roman´inda oldugu gibi.
Konu başlıkları
- 1 Erken Fransız Edebiyatı
- 1.1 Lirik Şiir
- 1.2 Öyküsel Şiir
- 2 Rönesans
- 3 Klasik Çağ
- 3.1 Klasik Şiir
- 3.2 Klasik Nazım
- 4 Neden Çağı (Aydınlanma)
- 5 Romantizm
- 5.1 Preromantikler
- 5.2 Romantik Şiir
- 5.3 Romantik Drama
- 5.4 Romantik Kurgu
- 6 Gerçekçilik (Realizm)
- 7 Sembolizm
- 8 1900'ler
- 8.1 Erken Yıllar
- 8.1.1 Sürrealizm (Gerçeküstücülük)
- 8.1.2 Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk)
- 8.1.2.1 Dramanin Gelişimi
- 8.2 1900´lerin Ortası ve Sonu
- 8.1 Erken Yıllar
Erken Fransız Edebiyatı
En erken yazinlara MÖ.800´de rastlanir. Siir, antik Fransiz edebiyatinda baskindir. Bircok siir, egitimsiz insanlara gezgin jongleurlerce (jonklör) söylenmek ya da oynanmak icindi. Zaman icinde, iki ana siir tarzi ortaya cikmisti: lirik ve öyküsel.
Lirik Şiir
Lirik siir 1100´lerden 1400´lere kadar yayginlasti. Trobador denen sair-müzisyenler, Provens lehcesiyle ask sarkilari yazmaya güney Fransa´da basladi. Bu siirlerin bazilari kuzey Fransa´ya da trovör denen sairlerce tasinmisti. Hem trobadorlar hem de trovörler kadinlari ve ask ideallerini anlatan lirik siirler bestelediler. Bu siirler kasitli olarak tekralamalardan ibaretti. Eglenceden caresizlige gecisleri büyük bir ustalikla, duygusal kosullara yogunlasarak resmetmislerdi. Orta Çağ´in en taninan Fransiz lirik sairi Francois Villon´dur. Üc esit stanzin ardindan daha kisa bir bitiris stanzini iceren bir yazin bicimi olan cesitli balatlar besteledi. Ayni zamanda ask, basarisizlik ve ölüm temalariyla ilgilenen uzun siirler de yazdi. Villon´un yazini genis bir ton araliginda, kinayeli asagilama ve grotesk görsellikten tutku gibi konulardaki daha narin pasajlara uzanmisti. Basyapiti 2000 dizelik otobiyografik siiri Grand Testament´tir (1461).
Öyküsel Şiir
Öyküsel siirin dört bicimi vardir:
(1) epik siir,
(2) romans,
(3) ilahiler ve öyküler,
(4) fabliaux. Orta sinif icin yazilan fabliaux disinda hepsi aristokrat izleyiciler icin yazilmisti. Epik siirler genelde savas ve savas kahramanliklari üzerinedir; chansons de geste (büyük eylemlerin sarkilari) diye adlandirilirlar. Jonklörler chansonlari müzikle birlestirmislerdi. En ünlüleri Roland´in Sarkisi´dir (1100). Ünlü komutan Charlemagne tarafindan yönetilen bir askeri talim sirasindaki bir olayi anlatir.
Romanslarsa siklikla fantastik maceralarla dolu uzun kurgusal calismalardi. Yedi tipi vardi. Romans antiques (klasik romanslar) Troya Savasi gibi tarihi olaylar üzerine temellenmisti. Romans bretons (Breton romanslari) ise eski Britanya´daki Yuvarlak Masa Sövalyeleri ve Kral hakkinda hikayeler anlatirdi.
Belki de en cok okunan ve en etkileyici Fransiz romansi Gül Romansıdir. Guillaume de Lorris ilk kismini yazmisti (1230) ve sair Jean de Meung 1275´te daha karamsar ve kinayeli bir ruh haliyle bitirmistir. Siir, askin gelisimini anlatmak icin karmasik allegoriler (sembolik hikayeler, insanlar ve görüntüler) kullanmisti.
Ilahiler ve öyküler ask, sövalyelik ve metafizikle ilgili kisa manzumelerdi. Ilahiler daha cok Celtic kaynaklarina dayaniyordu. Öyküler ise genelde Latin kaynakliydi. 100´lerde sair Marie de France bircok önemli öykü yazmistir.
Fabliaux kisa, genellikle taslamalarla dolu mizahi öykülerdi. En önemlisi, hayvan karakterlerin insane toplumunu elestirdigi Renard Romansı (1175-1205) denen koleksiyonda bulunur.
Erken Yazin manzume romanslardan sonra ortaya cikan romanslardan olusur ve genelde ayni hikayeleri anlatir. Tarihi belgeler bu tip yazinin ana unsurudur. En bilinen tarihi yazarlar Philippe de Commines, Jean Froissant, Jean de Joinville ve Geoffroy de Villehardouin´dir.
Erken Drama öncelikle manzume seklinde yazilmisti ve dini temalarla ilgileniyordu. Dini dramlar üce ayriliyordu: Gizem Oyunları Skripturlarından (incil ayetleri) bölümler sahneledi. Mucize oyunlari Meryem Ana ve incilden prtreler sunuyordu. Ahlaki oyunlar egitim amacli sembolik dramlardi. Seküler (dinsel olmayan) komediler - farslar – dini dramlarin sahnelenmesi sirasindaki girislerdi. 1200´lerde dramatist Adam de la Halle realizmin carpici etkilerini ve yüksek psikolojik derinlik seviyesini yakalayan seküler oyunlar yazdi.
Rönesans
Fransiz edebiyatinda rönesans 1500´lerin basindan 1600´lara kadar uzanmisti. Fransiz rönesansi Italyan sanat ve edebiyatindaki gelismeler ve eski Yunan ve Latin modellerinden etkilenen edebiyatin ve ögrenimin cicek acmasi olarak nitelenebilir. Yazarlar ve bilgeler – hümanistler – Rönesans´ta önemli rol oynamislardi. Hümanistler ögrenmenin temelini dini temalardan cok dünyevi konulara cekmislerdi.
1494´ten 1525´e kadar Fransiz ordusu Italya´yi isgal altinda tutu. Bu istilalar İtalyan edebiyati ve sanatiyla temasi da beraberinde getirmisti. Bu iliski sayesinde Fransiz rönesansi hiz kazandi. 1500´lerin basinda Kral 1.Francis ve kiz kardesi Marguerita de Navarre hümanistlerin ve tebalarindaki diger yazarlarin taslaklariydi. Marguerite kendisi de bir yazardi. Kendi hikaye koleksiyonu Heptameronu (1558) Italyan Rönesans yazari Giovanni Boccaccio´nun 1300´lerde yazdigi Decameron üzerine yazmisti.
Francois Rabelais Fransiz Rönesansinin en ünlü kurgu yazari ve döneminin önde gelen tip otoritelerinde biriydi. Ana eseri Gargantua ve Pantagruel´dir. Bu neseli, cogu zaman da patavatsiz bes parcalik anlati 1532 ile 1564 arasinda yayimlandi. Rabelais, carpici ögretilerin ham sahnelerinin ve genelde vahsi fiziksel komedilerin anlik degisimlerle birlestirildigi bir bicimde yazmisti. Bu calisma, dönemin yasal, politik, dini ve toplumsal kurumlarini elestirmekteydi.
Pleiade, geleneksel tarzi kirip Yunan ve Roma modelli yeni bir Fransiz edebiyati yaratmaya calisan yedi sairden olusan bir gruptu. Pierre de Ronsard grubun önderiydi. Siirleri ask ve gencligin gecmesi gibi temalari betimleyen pastoral tarzda eski yazi bicimlerini kullanir. Ronsard´in siirlerinin kolay cekiciligi, dünyevi tecrübenin önemine derin adamisligi saklar. Yazini, yaslilik ve ölüm gibi bu tecrübelerin aci yanlarinin korkusuzca üzerine gitme becerisini gösterir.
Joachim du Bellay, Pleiade´nin baska bir üyesiydi. Fransiz edebiyatinda Italyan Rönesansi´ndan ödünc aldigi sone bicimini ilk kullanan sairdir. du Bellay, Fransiz Edebiyati´nin Savunmasi ve Yüceltilmesi adli önemli bir makale yazdi (1549). Makalede, Orta Cag boyunca cogu sair tartafindan kullanilan Latince´yi savunan sairlere karsi Fransizca´yi savundu. Du Bellay, Fransizca´nin Latince ya da Yunanca´nin rakibi olamadigini kabul etmekle beraberbu iki dilin olanaklarinin cokca kullanilmasi nedeniyle solmaya yuz tuttugunu, ancak Fransızca´nin bu sorunun cözümüne yeni bir soluk getirebilecegini düsünmekteydi. Fransiz yazarlarini, Fransizca´yi Yunanca ve Latince´den alintilarla, lehce ve teknik deyimler acisindan güclendirme cagrisi yapti.
Pleiade´nin baska bir üyesi Etienne Jodelle bir dramatistti. Ilk Fransiz komedisi EugeneKleopatra Mahkumu (1552) onun eserleridir. (1552) ve ilk trajedi
Lyon, güneydeki Lyon kentinde ortaya cikan ve bünyesinde Maurice Sceve ve Parnette du Guilliot´yu barindiran baska bir sairler grubuydu. Sceve´nin siiri, gramer ve imgelerin karmasikligiyla ünlüdür. En önemli eseri, Delie (1544) adindaki dikkatle hazirlanmis 459 dizain (10 dizelik stanzlar) serisidir. Delie, sairin, Pernette de Guillot oldugu düsünülen bir kadina olan askini, asiklarin birbirlerine karsi kullandigi genelde erotik bir dille anlatmaktadir.
Michel de Montaigne denemeleri bir edebi bicim olarak kurgulamisti. Bir deneme, resmi olmayan konusma dilinde yaziliyordu. Montaigne´nin denemeleri genis bir klasik egitimle sekillenmisti. Tamamen kisiseldiler ve yazarin kendisi, bilgi, aliskanliklar, ölüm, geziler ve ögrenim gibi konular üzerindeki gevsek meditasyonlardan olusuyorlardi.
Klasik Çağ
Kral 13.Louis ve özellikle Kral 14. Louis´in iktidar dönemleri klasik dönem olarak bilinir. 1600lerin basindan 1700lere kadar gecen süre Fransiz edebiyatinin yüksek dönemi olarak düsünülür.
Klasik yazarlar Rönesans fikrini reddetmediler; bu dönem daha genis bir düzen ve gelisim ruhu gelistirmisti. Fransiz yazarlari özellikle insane davranislari ve idealleri inceleyen nedenler ve düsünüsleri vurgulamisti.
Klasik Şiir
Francois de Malherbe ilk önemli Klasik sair ve en etkileyici olandi. 1600'lerin basinda Malherbe, Klasik yazinin temelini atan temiz, akilci ve ayik siirler yazdi. Jean de La Fontaine ve Nicolas Boileau-Despreaux da Klasik dönemin önde gelen sairlerindendiler. La Fontaine, Fabl (1668-1694) denen hayvan karakterleri üzerinde yazdigi kinayeli, ögretici, derinllikli ünlü hikayeler koleksiyonunu yazdi. Boileau da bu dönemde, zamaninin Klasik siirinin etkilenimlerini belirleyen yönetim ve asillik prensiplerini anlatan Sairlik Sanati (1674) eserini kaleme aldi.
Klasik drama uzun zaman Fransiz Klasizminin en büyük ifadesi olarak kabul gördü. Bu dönem boyunca, 12-hecelik dizeler – alexandrine - Fransiz dramasinin baskin siirsel ölcütü olarak kurulmustu. Bu dönemin en ünlü yazarlari Pierre Corneille, Jean RacineMoliere´dir. ve
Corneille ilk önemli trajedi yazari Klasiktir. Oyunlari, görev, sadakat ve askin cözünmez catismalarinin icinde yuzen asil karakterleri barindirir. Corneille, istek, otokontrol, onur ve özgürlügün önemine vurgu yapmistir. Trajedileri arasinda CidHorace (1640) ve Polyeucte (1642) sayilabilir. (1637),
Racine, caginin Klasik trajedi yazarlarinin en büyügü olarak taninir. Karakterleri kontrol altina alamadiklari tutkularinin sarmalinda betimlenir. Melankolik bir dini pesimizm, eserlerinin cogunun yapisindadir. Racine, antik Yunan ve Roma eserlerini Andromaque (1667), Phedre (1677) ve Athalie (1691) gibi basyapitlarinda yeniden islemistir.
Moliere, Fransiz dramasinin en önde giden komedi yazaridir. En etkili oyunlari, toplumsal degerlerle catisan güclü karakterleri konu alan taslamalaridir. Moliere, en güzel komedilerini 1660´larin ortasinda yazmisti. Bunlarin arasinda Tartuffe, Don Juan ve Yabani sayilabilir.
Klasik Nazım
İki filozofun Fransiz Klasik nazımının en üstün örneklerini verdikleri düsünülür. Rene Descartes, dahan sonraki Fransiz felsefesi ve stetigini bicimlendirmede temel teskil eden Metod Üzerine Nutuk (1637)´u yazdi. Öncelikle bir matematilci olarak bilinen Blaise Pascal, derin Hristiyan inancini temsil eden etkili yazilar yazmisti. Pascal´in en bilinen eseri yansimalari topladigi Pensees´dir (1670).
Kendilerine Moralist (ahlakçılar) diyen bir grup yazar insan eylemlerini ve tavirlarini, maxim dedikleri harfler, soyleyisler ve diger yazin bicimleriyle tanimlamislardi. Duc de La Rochefoucauld´un Yansimalar´i (1664) psikolojik olarak derin, acimasizca sorgulayici ve mükemmle bir özlülük icinde olabilen bu tarza bir örnektir. Theophrastus´un Karakterleri (Jean de La Bruyere, 1668) günlük insanlari ve toplumsal kimliklerin edebi portrelerini maximlerle birlestirir.
Madame de La Fayette, Fransiz edebiyatindaki en önemli romanlardan birini yazmistir: Cleves Prensesi (1678). Roman, psiolojik cözümlemeleri ve usta yapisi nedeniyle yüceltilmisti. Sürekli kontrol altinda tutulan tutkulu ask temasi, iclerinde Jean-Jacques Rousseau´nun da bulundugu daha sonraki yazarlari da oldukca etkilemistir.
Tarihci ve Roman katolik papaz Jacques Bossuet, etkileyici ve hareketli vaazleriyle taninir. Francois de Fenelon da Roman katolik baspiskoposuydu. Edebi ünü özellikle, yazarin egitim, ahlak, siyaset ve din üzerine görüsleriyle dolu Telemachus (1699) romansina dayanir.
Neden Çağı (Aydınlanma)
Fransa´nin 18. Yüzyili genelde Neden Çağı ya da Aydınlanma Çağı olarak bilinir. Bu dönemde ilerici yazarlar, dogruyu ögrenmenin en iyi yolunun nedensellik oldugunu vurguladilar. Günün bilimsel gelismelerinden cok fazla etkilendiler (örnegin, doga olaylarinin akla uygun bilimsel nedenlere dayandigini soyleyen Ingiliz bilimadami Isaac Newton´un fizikteki calismalari). Bu yazarlar, bircok Aydinlanma düsünürüne (philosophes) düzen icindeki doganin insan toplumlari icin bir model olarak kullanilabilecegini anlattilar. Bu dönemin edebiyati oldukca felsefiydi ve Voltaire, Denis Diderot ve Jean-Jacques Rousseau gibi önemli yazarlar tarafindan yaratilmisti.
Voltaire, döneminin en cok konusulan ve tartisilan edebi figürüydü. Yazar olarak yeteneklerini ve ününü tahammülsüzlük ve önyargililik ile savasmak ve akilciligi yüceltmek icin kullanmisti. Voltaire´in en ünlü eseri taslama roman Candide´dir (1759). William Shakespeare´den etkilenerek trajediler de yazdi. Bunun yaninda, Voltaire ayni zamanda Avrupa ve dünya tarihi üzerine eserleri ile modern tarih yaziminin prensiplerini gelistirmeye de yardim etti.
Denis Diderot ana olarak Neden Cagi´nin en önemli entellektüel yapitlarindan biri olan Encyclopedie´nin (1751-1772) editörü olarak taninir. Ansiklopedi, bircok alandaki uzman yazarlarin makalelerinin derlenmesinden olusuyordu. Eser, günün bilgi birikiminin daha genis bir izleyiciye uzanmasini amacladi. Dini otoriteye, iktisadi esitsizlige ve adaletin istismarina saldirdi. Diderot ayni zamanda Ölümcül Jacques ve Efendisi (1778-1780) adli romanindaki kurgusallik ile de bilinir.
Jean-Jacques Rousseau, Fransiz toplumunda (Yeni Heloise, 1761) ve egitim mekanizmasinda (Emile, 1762) degisiklikler önermisti. Rousseau´nun otobiyografisi (ölümünden sonra yayinlanan Itiraflar, 1782) kendini elestirmenin modern edebiyatini yaratmaya yardimci olmustu. Meditatif ve lirik duyguyu Fransiz edebiyatina yeniden sokmaya yardimci olan kurgusu icinde, Rousseau´nun dogaya hassasiyeti belirgindir. Bu hassasiyet kendisinin siyaset ve toplumsal düzen üzerine yazdigi Söylevler (1755) ve Toplum Sözlesmesi (1762) gibi teorik eserlerini de oldukca etkilemistir.
Marquis de Sade, kendi zamaninda cagdaslarinca anlasilmadi ve daha sonra da hep nefretle anildi. Ancak 1900lü yillara dogru Neden Cagi´nin en önemli yazarlarindan biri olarak kabul edilmeye baslandi. Boudir´de Felsefe (1795) gibi vahsi pornografi iceren romanlari, kendi zamanindaki yazarlarin dogaya bakislari ve toplumsal düzen öngörülerinin iyimser dogasiyla dalga gecer. Siyasi yazilariyla da bilinen Montesquieu, rezil eden toplumsal elestirilerini Pers Mektuplari´nda (1721) yazdi. Alain Rene Lesage ünlü satirik romani Gil Blas´i (1715-1735) yazdi. Pierre de Beaumarchais, Sevilla Berberi (1775) ve Figaro´nun Düğünü (1784) gibi satirik komediler kaleme aldi. Iki oyun da aristokratik önceligin irrasyonel dogasi üzerinedir ve bu fikirler Fransiz Devrimi fikirlerine kaikida bulunmustur.
Romantizm
Romantizm akiminin temelleri 1700´lerin sonunda atilmisti ancak yayilmasi 1800´lerin ortalarini buldu. Genel olarak Klasizm ve Nedensellik Cagi´na tepki olarak ortaya cikmisti. Romantik yazarlar, kendilerinden önceki dönemlerdeki asiri rasyonel ve cansiz edebi bicimleri reddettiler. Romantikler, neden üzerindeki hayalgücü ve duyguya vurgu yapmislardi. Edebi tasvirin daha özgür bicimlerini savunuyorlardi. Bir calismadaki en önemli etken yazarin kisiligiydi.
Preromantikler
Fransiz Romantizmi kendinden önceki Ingiliz, Ispanyol ve özellikle alman Romantik hareketlerinden etkilenmisti. Preromantikler denen bir grup Romantik, 19. Yüzyilda bu akimi bicimlendirmeye calistilar.
Jean-Jacques Rousseau, Nedensellik Cagi ile tanindi. Ancak, kendini tanimadaki istegi, dogal dünyaya karsi hassassligi ve hislere ve kendiligindenlige verdigi önem nedeniyle Romantizm´in de önde gelenlerinden biriydi. Rousseau ayni zamanda Romantikleri de lirik vezni ve tutkulu ama korkutucu aski tasviri ile Romantikleri de etkilemisti.
Francois-Rene de Chateaubriand kurgulari ile önemli bir etki yaratti. Sikilganlik, yalnizlik ve keder duygularinin baskin oldugu yazinlari, Romantik edebiyatin temel öznelerinden biri oldu. Chateaubriand, Romantik yazinda temel bir karakter yaratti – dayanisan, tutkulu ve yanlis anlasilmis bir karsi-kahraman. Chateaubriand güclü dini duygulara sahipti ve bu calismalari Klasizm ve Nedensellik Cagi´nda sikca islenen Hristiyan Orta Cag figürüne olan ilgiyi yeniden canlandirdi. Madame de Stael, Fransiz Romantizmi´ne Edebiyat Üzerine (1800) ile kritik bir teori birakti. Alman romantizmini Fransiz Romantizmine Almanya Üzerine (1810) ile eklemledi. Şair Andre Chenier, Romantik sairlerce benimsenen birkac teknik yazin seklini siirine katti.
Romantik Şiir
1820´de Alfonso de Lamartine´in Peoetik Meditasyonlar kitabi ile baslamisti. Melankolik siirleri doga, ask ve terkedilmislikle ilgileniyordu.
Victor Hugo, bir sair, dramaturg ve kurgu yazari olarak zamanindaki en büyük Romantik kabul edilir. Siirlerinin cogu renkli ve egzotik niteliktedir. Hugo´nun sonraki eserleri (Sonbahar Yapraklari (1831)) daha kisisel ve metidatiftir. İncelemelerAlfred de Vigny, en cok Modern Siirleri (1826) ile taninir. Siirleri, yüksek kisiligin yalnizligi ve mutsuzlugu ile ilgilenen genellikle dramatik ve felsefi siirlerdir. [[ Alfred de Musset]], müthis lirik özelliklere sahipti. Melankoli ve müziksel siirleri ask, aci ve kederle ilgilenir. Geceler (1835-1837) siirlerinde Musset, kayip bir askin ardindan cektiklerini anlatir. (1856) karanlik baslar ve cevabi zor sorularla ilgilenir; evrendeki insanlik, ölümün kacinilmazligi ya da sevdiklerin kaybedilmesi.
Romantik Drama
Romantik drama komedi ve trajediyi karistirarak tarihi konulari ve melodramik kosullarla ilgilendi. Victor Hugo ilk önemli romantik oyun olan Hernani´yi (1830) yazdi. Vigny´nin Chatterlon´u (1835) Romantik edebiyattaki popüler bir karakter olan dislanmis artisti konu edinir. Musset, yazinindaki mükemmellikle bilinen karmasik komediler yazmisti.
Romantik Kurgu
Iskoc Walter Scott´tan esinlenen bircok Romantik yazar tarihi romanlar yazdilar. Alexandre Dumas ünlü tarihi romani Üç Silahşörler´i (1844) bu dönemde kaleme almisti. Victor Hugo´nun Notre Dame´ın Kamburu (1831) Orta Cag Romantik hissiyatini yansitir. Eser ayni zamanda edebiyatin gücünü kullanarak toplumsal adaletsizlikleri düzeltme cabasini yansitir.
Bazi Romantik yazarlar kurgunun daha gercekci bicimlerine yöneldiler. Honore de Balzac, George Sand ve Stendhal gibi yazarlar eserlerinde Romantik karakterleri barindirmaya devam ettiler. Ancak bu yazarlar, insan yasaminin toplumsal kosullarini ve doganin objektifligini yansitma amaciyla Romantizmlerini biraz degistirdiler.
1829´dan baslayarak Balzac, İnsan Komedisi (1842-1848) adini verdigi yaklasik 100 roman ve hikaye yazdi. Bu seride zamaninin Fransiz toplumunu resmetmeye calisir. Balzac, güdülenmeleri ve etkilesimleri ile cesitli insanlari betimledi. Ayni zamanda toplumsal kurum ve degerlerin insane üzerindeki etkilerini - özellikle paraya karsi olan tutumun etkisini incelemisti.
George Sand, kariyerine ask ve tutku üzerine yazilar yazan (Indiana (1832) ve LeliaSeytanin Havuzu´ nda (1846) bu etki daha cok hissedilir. (1833)) bir Fransiz kadininin takma adiydi. Daha sonra daha kirsal konulara döndü, özellikle köy hayatini anlattigi
Stendhal, tutkulu ve güclü karakterlerle melodramik durumlari seven usta bir psikologdu. Tutku ve cikar arasindaki savasimi betimleyen temiz ve ironik bir tarz kullandi. En bilinen iki eseri Kirmizi ve Mavi (1830) ve Parma Manastiri´dir (1839).
Gerçekçilik (Realizm)
Realizm, Romantizme karsi ortaya cikan bir edebi doktrindir. Realistler, sanatin yasami dogrudan, dürüstce ve nesnel olarak yeniden üretmesi gerektigine inaniyorlardi. 1800´lerin ortasina dogru Ralizm, Fransiz edebiyatininda baskin hale geldi.
Gustave Flaubert Fransiz realizminin en önemli ismiydi. Detaylara olan aski ve insane davranislarinin dikkatli gözlemi ile Balzac´i takip etti. Madam Bovary´si (1856) icin özellikle siradan bir karakter secti – siradan bir kasaba doktoru ve onun sig karisi. Sıkıcı konusuna ragmen Madame Bovary müstehcen olarak nitelendi ve Flaubert bu romani nedeniyle yargilandi.
Guy de Maupassant, insan davranislarinin siki bir inceleyicisi oldugunu gösteren kisa Realist hikayeleriyle ünlü oldu. Normandiya´daki köy yasami ve Paris´teki korkunc sosyal hizmet yillarini anlattigi yazilari coktur.
Fransa´daki Realist dramanin iki cesidi vardi. Birincisi iyi planlanmis oyundur (teshir ve ceza ön plandadir). Eugene Scribe´in komedileri buna en güzel örnektir. Diger tarz ise sorun oyunu ya da tez oyunudur. Cogu bosanma ve yasal adaletsizlik gibi topolumsal sorunlarla ilgilenmisti. Bu tarzin önde gelen yazarlari Emile Augier, Eugene Brieux ve Alexandre Dumas´dir.
Edebi elestiri realist edebiyatta önemli yer tutmustu ve sonraki edebi elestiri tarzlarini da etkilemisti. En önemli gercekci elestirmen Charles Sainte-Beuve idi. Edebi eserin yazarin kisiligi ve yasami ile beraber sorgulanmasi ve degerlendirilmesi gerektigini düsünüyordu. Ayrica eserin yaratildigi tarihsel arka plan ve toplumsal cevrenin de önemine dikkat cekiyorlardi: Doğacılık (Natüralizm)
1800´lerin sonuna dogru Realizmin asiri bir bicimi olarak Natüralizm ortaya cikti. Natüralist yazarlar, insane eylemlerinin genis ve en asagilik yanlarina dikkat cekiyorlardi. Tipik bir naturalist eser karamsardi ve cogu zaman toplumsal adaletsizligi elestiriyordu. Bu hareket, insanin kisiliginin kendi özgür iradesinden cok cevre ve kalitim ile belirlendigini savunan determinism ögretisini beraberinde getirdi.
Emile Zola, en önemli Fransiz naturalist yazardir. Kurguyu, icinde insan davranisinin temelinin anlasilabilecegi bir laboratuvar olarak tasavvur ediyordu. Rougon-Macquart (1871-1893) olarak adlandirdigi 20 romanlik dizisinde toplumsal elestirinin basyapitlarini yaratmisti. Romanlarin karakterleri, zenginlikten, sefalet, yokluk ve dinmek bilmeyen catismalara sürüklenen bir ailenin bireyleriydi.
Sembolizm
Fransiz sembolizmi 1800´lerin sonunda ortaya cikan bir edebi akimdi. Sembolizm ayni zamanda bu akima dahil olmayan ama iliskili olan yazarlara da maledilmisti.
Sembolist hareketin ünlü isimleri sairler Charles Baudelaire, Stephane Mallarme, Paul Verlaine ve Arthur Rimbaud´dur. Siiri geleneksel kaliplardan kurtararak daha özgür yazin bicimleri olusturmak istediler. Sembolistler siirin, dosdogru ve basit tanimlamalarla gizemli bir gercekligi yakalamaya calismayi denemesinden cok anlam cikartmayi sezgiler, sansasyonlar ve etkilenimler yoluyla aramasi gerektigine inanirlardi. Siirlerinin cogu kisisel ve bulanikti.
Charles Baudelaire, Sembolizmin en önde geleniydi. Şeytanın Çiçekleri (1857) derlemesi bu tipteki 100 civarindaki siirin toplanmasiydi. Eser, Baudelaire´in insanlik ve onun ahlaksizliklarindan ic karartici etkilenmesini yansitir. Baudelaire´in insan dogasinin en asagilik yönlerinin bile güzelliklere yol acabilecegine inanci, eserinin basliginda kendini belli eder.
Stephane Mallarme, Sembolist sairlerin ve teoristlerin en etkilisiydi. Siirleri, anlamin kendisini sorgular. Siirlerinin en ünlüleri Faun Akşami (1876) ve kafa karistirici Bir Zar Atımı (1897)´dır.
Paul Verlaine, basit, melodik bir yazina sahipti. Sözsüz Müzikler´inde (1874) dizelerle müzik duygusunu vermeye calismisti.
Arthur Rimbaud, daha kücük yastan bir dahiydi. Daha henüz 16 yasindayken orjinal siirler yazmaya baslamisti. 19 yasinda, iskence edilmis ruhani deneyimlerini tanimlayan yazin ve dizelerin bir otobiyografik toplamasi olan Cehennemde Bir Mevsim´i (1873) bestelemisti.
Hicbir Sembolist romanci, sairlere yetisemediyse de hayalci Sembolist Maurice Maeterlinck gününün yazarlarini etkilemisti. Maeterlinck Belcikaliydi ama Fransizca yazmisti.
1900'ler
Erken Yıllar
1900´lerin basinda Fransiz edebiyatinda dört baskin yazar vardi. Bunlar Paul Claudel, Andre Gide, Paul Valery ve Marcel Proust´tu. Hepsi 1870 civarinda dogmuslardi ve hepsi de kariyerlerinin basinda Sembolist bir dönemden gecmislerdi. 1920´de her biri önemli bir edebi figure olarak kabul edildi.
Claudel, kendi güclü Roma Katolik görüslerini yansitan dramalar, siirler, elestiriler ve dini yorumlar yazdi. Claudel´in siiri kalin metaforlar, vahsi tutkular ve cicekli bir dil icerir. Yine de en bilinen eserleri dini icerikli olanlariydi; özellikle Öğle Kırılması (1906) ve Mary´e Gelen Gelgitler (1912).
Gide, din, aile, cinsellik ve ahlak üzerine ortodoks olmayan görüsleri yüzünden oldukca genis bir fikir ayriligi yaratmisti. Kurgusu, karakterlerindeki bicimsel yenilikler ve psikolojik derinlemeleriyle takdir toplamisti. Gide, 1900´lerin basinda Fransiz edebiyatinin en önde giden dergisi Yeni Fransiz Revüsü´nün kurulmasina yardim etmisti.
Proust, belki de 1900´lerin en saygin Fransiz romancisiydi. En önemli eseri Geçmiş Şeylerin Hatırası 1913´ten 1927´ye kadar yedi parca halinde yayimlandi. Roman oldukca kisisel ve siirsel bir eser oldugu kadar toplumsal tavirlarin ve kisilik prikolojisiyle ilgili de mükemmeldi.
Valery´nin siiri Fransiz edebiyatindaki rasyonel gelenegin izlerini tasir. Tutkusal denetim ve klasik bicimleri vurgulamistir. Eserleri icinde uzun siirlerden olusan Genç Kader (1917) ve Etkiler (1922) vardir. Valery, ayni zamanda etkili bir edebi elestirmendi.
Sürrealizm (Gerçeküstücülük)
Sürrealizm, Parisli bir grup yazar ve ressam tarafindan 1924´te kurulan bir hareketti. Sürrealistler, bütünlüklü bir insan deneyimi yaratmak icin rasyonel varligin icine katilmasi gerektigine inandiklari bilincsiz düsünce süreclerini – özellikle de düsleri – incelediler.
Şair Guillaume Apollinaire, Sürrealizm´de önemli bir etkiye sahipti. Alcools (1913), imgelem ve modern dünyayi kutlayan siirlerin derlemesinden olusur. Sürrelaistlerin lideri ve bas kuramcisi Andre Breton´du. Önde gelen sairler, Rene Char, Paul EluardLouis Aragon´du. Ne var ki, ücü de en güzel olarak nitelenen siirlerini 1930´da bu akimdan ayrildiklarinda yazmislardi. Temalari, kelimelerin ve görsel imgelerin carpici birlesimi yoluyla ifade edilen ask ve diger öznel durumlar üzerine yogunlasmisti. ve
Her ne kadar Breton tiyatronun degerini ifsa ettiyse de, oyun yazari Antonin Artaud, Sürrealistlerle yolunu ayirdiktan sonra dramatik kuram üzerine önemli bir makale serisi yayinladi. Tiyatro ve Onun Çifti´nde (1938) tiyatronun, seyircisini degistirmede iskence bicimleri ya da dini ritüeller kadar güce sahip olmasi gerektigini savunuyordu.
Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk)
Egzistansiyalizm, Fransiz edebiyatini 2. Dünya Savasi´ndan sonra etkileyen bir edebi felsefeydi. En önemli varoluscu yazar Jean-Paul Sartre, Çıkış Yok (1944) ve Kirli EllerMide Bulantisi (1938) romani, varolusun kendisiyle yüzlesmenin getirdigi rahatsiz edici sonuclarini arastirir. Simone de Beauvoir, Belirsizlik Ahlaki IcinCamus da Yabanci (1942), Sıtma (1947) ve uzun makalelerden olusan Sisyphus Destanı (1942) gibi eserleri ile benzer etik ve ahlaki sorunlarla ilgilenmisti. (1948) oyunlariyla oldugu kadar felsefi yazilari ve elestirileriyle de ünlüdür. Eserleri özellikle özgürlük ve sorumluluk sorunlari ile ilgilenerek ahlaki ve politik konulari inceler. Örnegin, (1947) gibi calismalariyla Varoluscu düsüncenin yayginlasmasinda etkili olmustu. Ancak,
Dramanin Gelişimi
Sartre ve Camus´nun da icinde bulundugu bircok romanci ve sair 1900´larin ortasinda Fransiz dramasina katida bulunmustu. Diger önde gelen oyun yazarlari Jean Giraudoux, Jean Cocteau ve Jean Genet´ti. Giraudoux, suni, köylü ve alayci bir sekilde yazdi. En bilinen oyunlari askin dogasi ya da savasa ve acgözlülüge karsi protestoyu inceler. Cocteau mitolojik konular üzerindeki yazilariyla ünlü olmustu. Genet ise toplumsal dislanmislardan olusan karakterlerin ritüelik betimlemelerine dikkat cekmisti.
1950´lerde Fransa´da Absürd Tiyatro denen bir hareket belirdi. Oyun yazarlari, yasamin anlamsiz dogasi olduguna inandiklari seyleri dramatize etmeye calistilar. En bilinen Absürdistler Samuel Beckett ve Eugene Ionesco´ydu. Beckett Irlandaliydi de Ionesco da Romanyali, ancak ikisi de Fransizca yazdilar ve en önemli eserleri ilk önce Paris´te sergilendi; örnegin, Godot´u Beklerken.
1900´lerin Ortası ve Sonu
Bu dönemdeki ana degisiklik Yeni Roman´dı. Belli basil temsilcileri Alain Robbe-Grillet, Michel Butor, Nathalie Sarraute ve Claude Simon´du. Bu yazarlar, romanlarindaki olaylari bicimlendirmek icin disardan bir öyküsel cerceve kullanmamislardi. Bunun yerine, romanlarini, karakterlerin olaylari algilayislarinin disinda gelistirmeye calismislardi. Bu, zamanin ve perspektif üzerinde sarsici etkilere yol acti.
Fransız Edebiyatı Dönem Şair ve Yazarları
- Rönesans Dönemi Fransız Edebiyatı
Villon (1431 - ?), Ortaçağın sonlarında ve Rönesansa geçiş süreci içinde yaşamış önemli Fransız şairlerinden birisidir. Şiirleri Küçük Vasiyetname ve Büyük Vasiyetname adlı kitaplarda toplanmıştır. Asıl yeni Fransız şiiri, XVI. yüzyılda Lâtinceyi bırakıp Fransızca ile şiir yazma davasını güden ve La Pleiade adındaki edebiyat okulunu kuran yedi şairin şiirleriyle başlar. Bu grubun en önemli şairlerinden birisi Ronsard (1524-1585)'dır. Başlıca eserleri Aşklar, Odlar, Egloglar adlarını taşır. Bu dönemin önde gelen Fransız romancısı Rabelais (1490-1553)'dir. Gargantua ve Pantagruel adlı romanları ünlüdür. Rönesans dönemi Fransız edebiyatının en önemli ismi hiç şüphesiz deneme türünün öncüsü Montaigne (1533-1592)'dir. Denemeler adlı eserinde yer alan metinlerinde Hristiyanlıktan ve geleneksel düşünce biçimlerinden farklı olarak bağımsız insan düşüncesini ortaya koyan örneklere yer vermiştir. İnsan ve toplumla ilgili hemen her konuda alışılmışın dışında yeni yaklaşımlar getirmiştir.
- Klâsik Dönem Fransız Edebiyatı
Pierre Corneille (1606-1684), Klâsisizmin ilkelerini uygulayan ilk büyük tragedya şairidir. Onun oyunlarındaki kişilerin, tutkularıyla görevleri çatışır. Ancak sonunda güçlü iradeleriyle tutkularını bastırırlar. En önemli eserleri Le Cid, Horace, Cinna ve Polyeucte'tür. İkinci önemli tragedya şairi Jean Racine (1639-699)'dir. Racine'in oyun kişileri tutkularının, yazgılarının ve tanrıların esir olurlar. Başlıca eserleri And Romaque, İphigenie, Phedre'dir. Moliere (1622-1673) ise komedya alanında başarılı ürünler vermiştir. Toplum ve insandaki gülünç âdetleri, çirkin ve kötü huyları, kusurları sergileyerek, güldürerek düşündürmeyi, eğlendirerek öğretmeyi amaç edinmiştir. Başlıca eserleri şunlardır: Gülünç Kibarlar. Kadınlar Mektebi. Zorla Evlenme, Tartuffe, Don Juan, Zoraki Hekim, Cimri, Hastalık Hastası. La Fontaine(1621-1695) özellikle Aisopos'tan yararlanarak yazdığı fablleriyle ünlüdür. En önemli eseri Fabller'dir. La Rochefoucauld(1613-1680) özdeyiş (vecize), Boileau (1636-1711) eleştiri türünün, Descartes (1596-1650) ve Pascal (1623-1662) felsefe alanının önde gelen isimlerindendir.
- Romantik Dönem Fransız Edebiyatı
En önemli romantik sanatçı Victor Hugo (1802-1885)'dur. O, Cromwell adlı dramınının önsözünde romantizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur. Şiir, roman ve oyunlarında tabiat, özgürlük, vatan, milliyetçilik gibi temalara yer vermiştir. Sefiller adlı romanında seçkin sınıftan olmayan halktan ve toplum dışında kalmış insanların da dünyalarına, duygu ve düşüncelerine yer vermiştir. Hugo'nun yanında Lamartine (1790-1869) ve Musset (1810-1857) de şiir türünde etkili olmuş şairlerdendirler.
- Gerçekçi Dönem Fransız Edebiyatı
Honore de Balzac (1799-1850) her ne kadar romantik edebiyat döneminde yaşamış olsa da gerçekçiliğin (realizmin) müjdecisi olmuştur. Balzac kişileri ve toplumu en ince ayrıntılılarıyla incelemiş, olayları ve olguları eleştirel bir tutumla sergilemiş, insanlar arası ilişkileri dikkatli bir gözle gözlemleyerek romanlarını yazmıştır. En önemli romanları: Goriot Baba ve Vadideki Zambak'tır. Gerçekçiliğin müjdecilerinden bir başka yazar da Henri Beyle Stendhal (1783-1842)'dir. O da gördüklerini olduğu gibi, süslemeden yalın bir dil ve üslûpla aktarmıştır. İnsanı içinde yaşadığı sosyal çevreden koparmadan vermiştir. Stendhal'e göre "roman, yol boyunca gezdirilen bir ayna olup, gördüklerini aynen yansıtır". Başlıca romanları: Kırmızı ve Siyah, Parma Manastırı. Gustave Flaubert (1821-1880), romanlarında gözlemlediklerini kendi duygu ve düşüncelerine yer vermeden sergilemeye, hayatı olduğu gibi aktarmaya çalışmıştır. En önemli romanı Madam Bovary'dir. Guy de Maupassant (1850-1893) da özellikle küçük hikâye türünde gerçekçi ürünler vermiştir. Hikâye türünde klâsik kurguya dayalı "Maupassant tarzı hikâye" denilen bir çığır açmıştır. Yani hikâye, sürükleyici bir merak unsuru barındırır. Giriş, gelişme, sonuç bağlamında devam edip etkili, çarpıcı ve vurucu bir sonla biter. Bu tarz hikâyede "olay" unsuruna önem verilir. Emile Zola (1840-1902), müspet bilimlerin deneysel olguculuğunu edebiyata uyarlayarak, doğalcılık (natüralizm) adı verilen gerçekçiliğin farklı bir anlayışını başlatmıştır. Doğalcılığın (natüralizm) temel ilkesi şudur: Gerekirciliğe (determinizm) göre nasıl müspet bilimlerde aynı koşullar aynı sonuçları doğurursa, kişiler ve toplumlar da içinde bulundukları doğal ve sosyal çevrelerinin ürünüdürler. Yani bir kişinin karakterinde, kimlik ve kişiliğinde doğuştan getirdiği biyolojik ve fizyolojik özelliklerinin yanında sosyal çevresinden aldığı eğitim ve kültür de belirleyici rol oynar. Zola bu yöntemi uygulayarak Meyhane, Germinal gibi deneysel roman denilen örnekler vermiştir. 19. yüzyıl Fransa'sının en büyük ozanlarından Charles Baudehire ise sembolizmin ve gerçeküstücülüğün öncüsü olmuştur.
- 20. Yüzyıl Fransız Edebiyatı
Alman filozofu Heidegger'in ortaya attığı varoluşçu felsefeyi bu yüzyılda bazı Fransız yazarları edebiyata uyarlamışlardır. Varoluşçu düşünce kısaca şöyle ifade edilebilir: İnsan dünyaya geldikten sonra kendi varlığını gerçekleştirir, kendi özgün kişiliğini, özünü, bilincini kendisi oluşturur. İnsana kendisinden başka yol gösterebilecek kimse yoktur. Onun için özgürdür. Jean Paul Sartre (1905-1980), insan doğasının en önemli unsurlarından biri olan özgürlük kavramını işlemiş, insan özgürlüğünün yasak ve yasalarla sınırlandırılamayacağını öne sürmüştür. Başlıca eserleri romanda Bulantı (1938), Özgürlük Yolları (1945); hikâyede Duvar (1930); Oyun: Sinekler (1942), Saygılı Yosma (1945), Kirli Eller (1948) dir. Yine varoluşçu bir romancı olan Albert Camus (1913-1960) ise daha çok saçma kavramını irdelemiştir. Ona göre insanın içinde yaşadığı evren saçma, mantıksız, akıldışı ve anlamsız bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla insan hayatı da saçmadır. İnsan hayatının anlamı, ancak saçmalık ve haksızlıklara başkaldırarak ortaya çıkar. İnsan salt doğruluk, iyilik, dostluk, barış, adalet için yaşamalıdır. Başlıca eserleri romanda Yabancı (1942), Veba (1947), Düşüş (1956); tiyatroda Yanlışlık (1944), Caligula' (1945) dır. Simone de Beauvoir (1908-1986), varoluşçu açıdan kadının sosyal, siyasî ve cinsel sorunları üzerinde durmuştur. Aynı zamanda feminist hareketin de öncülerindendir. Başlıca eserleri şunlardır: Konuk Kız (1943), Mandarenler (1954). Andre Malraux (1901-1976), İnsanlık Durumu, Büyük Yol, Umut, Melekle Savaş gibi eserlerinde olumsuz koşulların hâkim olduğu güleryüzlü cehennemin de insanın yalnızlığını, kaderiyle başbaşa kaldığı dramatik macerasını anlatır. İNSAN VE DENİZ Sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman; Deniz aynandır senin, kendini seyredersin Bakarken, akıp giden dalgaların ardından. Sen de o kadar acı bir girdaba benzersin. Haz duyarsın sulardaki aksine dalmaktan; Gözlerinden, kollarından öpersin ve kalbin Kendi derdini duyup avunur çoğu zaman, O azgın, o vahşî haykırışında denizin. Kendi âleminizdesinizdir ikiniz de. Kimse bilmez, ey ruh, uçurumlarını senin; Sırlarınız daima, daima içinizde; Ey deniz, nerde senin iç hazinelerin? Ama işte gene binlerce yıldan beri Cenkleşir durursunuz, duymadan acı, keder; Ne kadar seversiniz çırpınmayı, ölmeyi, Ey hırslarına gem vurulmayan kardeşler!
François Villon'un 1431-1465 yılları arasında yaşadığı kabul edilir. Paris'te doğdu. Ölüm yeri ve yılı kesin saptanamamıştır. Asıl adı François de Montcorbier'dir, François des Loges olarak da tanınmaktadır.Babasız kaldığı için, Guillaume de Villon adlı bir papaz tarafından büyütüldüğü ve ğrenim görmesi sağlandığı bilinmektedir. Paris Üniversitesi'nde okudu, düzensiz bir yaşam sürdü, çeşitli kavga, öldürme ve soygun olaylarına adı karıştı. Birçok kez tutuklandı, idama mahkum edildi. Ancak her defasında ya kaçtı ya da bağışlandı. Yaşamı hakkındaki en son bilgi, 1463'te Paris Châtelet Cezaevi'nde idamını beklerken bağışlandığı ve Paris dışına sürgün edildiğidir.
Yapıtlarında gerçekçilikle lirizm,yergi ile mizah bir aradadır; bilinen şiir konu, ölçü ve kalıplarına gündelik yaşam dili ve argoyu sokarak, kuralları hiçe saymıştır.
YAPITLARI
Le petit testament (Küçük Vasiyetname, 1456)
La grand testament (Büyük Vasiyetname, 1461)Pierre De Ronsard (1524-1560)
A pleiade(*) üyesi rönesans dönemi fransız şairi.
Ronsard, verimli bir şairdi. Çok eser yazdı, türlü nazım şekilleri denedi. Latin edebiyatındaki ode, eglogue, elegie gibi türlerle, İtalyanların sonnet'sini Fransız şiirine sokan odur.
MEZAR TAŞI
Ronsard'ın ruhcağızı zavallıcık
Şirincik, mini minnacık, nazlıcık
Sevgili misafiri bedenimin
Göçmüşsün öbür dünyaya garipçik
İncecik, sıskacık, saz benizlicik
Ölülerin soğuk ülkesindesin
Bereket gönlün rahat tertemizsin
Kan, kin, zehir karışmamış içine
Birçok insanlar gibi düşmemişsin
Şan şeref derdine, mal mülk peşine
Deyip kestim, yolcu, var git işine
Bırak uyusun Ronsard, rahat etsin
SONNET I
Adına dikiyorum Kybele ağacını,
Ünün okunacak her zaman bu çamı sana,
Kazdım adlarımızı, aşkımızı yanyana,
Büyüyecek değiştirdikçe kabuklarını.
Sizler, bana yurdunun o kır tanrıçaları,
Oyun tutanlar güzelim Loir boylarında,
Büyütün bu fidanı, koruyun bakın ona,
Yakmasın yazın sıcağı, kışın soğukları.
Sen ey, sürünü otlatan çoban bu yerlerde,
Türküler yak, türküler söyle o kavalınla,
Bir öykü ister her yıl bu ağaçcık senden de,
Gelip geçen çilemi, sevdamı bilmelidir:
Sulayıp adadığın kuzu sütü, kanıyla,
De ki: "Kutsaldır bu Ağaç, Helena içindir."
SONNET II
Bir ihtiyarlıktır birgün aldığında sizi
Mumla ocak başında yün eğireceksiniz,
Anıp mısralarımı coşup diyeceksiniz:
"Güzellik çağımda Ronsard ne çok övdü beni."
Ama kimse olmayacak duyan sesinizi,
Yorulmuş ve çoktan uyuklayan hizmetçiniz
Kalkacak yerinden Ronsard adı geçer geçmez
Kutsayacak ölümsüz övgüler isminizi.
O zaman beni toprak olmuş bulacaksınız,
Habersiz bedenimde bir rahat uykularda;
Sizse iki büklüm ihtiyar ocak başında,
Aşkıma, boş kurumunuza yanacaksınız.
Beni dinlerseniz yaşamaya bakın hemen:
Gün bugün gülüp eğlenin daha vakitken.
SONNET III
Bir çiçek demeti gönderiyorum size;
Kendi elimle kopardım bu çiçekleri;
Yarına kadar hepsi döküleceklerdi
Biri çıkıp akşamdan onları dermese.
Size güzel bir ders olmalı bu hadise:
İstediğiniz kadar güzel olun şimdi,
Kaybedeceksiniz elbet bu güzelliği,
Bu çiçekler gibi solacaksınız siz de.
Zaman geçiyor, sultanım, geçiyor zaman.
Zaman değil geçen, en güzel çağı ömrün;
O büyük dalga bizi de alacak bir gün.
Göçüp gittiğimiz gün biz de bu dünyadan
Unutulut sevdiğiniz, sevildiğiniz.
Sevmeye bakın geçmeden güzelliğiniz.
(*)
- 16. yy'da Ronsard ve du Bellay adlı şairlerin henüz çömez oldukları ve Jean Dorat'dan Yunan, Latin ve İtalyan edebiyatıyla ilgili dersler aldıkları yıllarda kurmayı kafalarına koydukları ve bir süre sonra da aralarına beş şairi daha alıp, adını yedi yıldızdan oluşan bir yıldız kümesinden almış ve amacı, antik eserlerden esin alırken fransız dilini de yüceltmek olan şiir ekolünün adı.
- Fransız yazınında da yedi ozan anlamına gelmektedir. 16. yüzyıl'da, Fransız kültürü de bu yedi ozan tanımlamasından etkilenmiş ve Ronsard, Fransız edebiyatının yükselişe geçtiği dönemde, 1553'ten itibaren, arkadaşları arasındaki en büyük yedi ozanı seçmeyi düşünmüştür. Ronsard, "Pleiades" sözcüğünü ilk kez 1556'da kullanır. "Pleiades"ı ouşturan ozanlar, J. du Bellay, J. a. de Baif, Pontus de Tyard, E. Jodelle, 1554'de ölen J. de la Péruse'ün yerini alan R. Belleau ve gene J. Peletier du Mans'ın 1582'de ölümünden sonra Ronsard tarafından seçilen Dorat'dır.
Fransızlar bu yazınsal olguyu les pleiades olarak tanımlarlar.
LOUIS ARAGON
"Kendimle uzlaşmak gibi bir arzum yok, olmadı da hiç. George Brassens'in bestelediği ve yaygınlaştırdığı Mutlu Aşk Yoktur, 1943'de yazdığım bir şiirin dizesidir. Söz konusu mutsuzluk, işgal yıllarının mutsuzluğu. Fransa'nın içinde bulunduğu o acıklı durumda mutlu bir aşk olabilir miydi? Ortak bir mutsuzlukta bireysel mutlulukların olamayacağı teması, o zamanlar işlediğim bu tema, aslında, hemen yazdığım tüm yapıtlarda da var. Gerçekten, bu şiirde ortaya çıkan sorun, mutlu aşkın olup olmayacağı değil, mutlu çiftin olup olmayacağıdır. Kadın-erkek çiftini, erkeğin ve kadının en yüce şekli olarak düşündüğümü söylemiştim. Umarım gelecek günler kadın-erkek çiftine mutluluk taşır."
(3 Ekim 1897, Paris - 24 Aralık 1982, Paris)
Siyasal eylemci ve komünizm yanlısı şair, romancı ve deneme yazarı. "Bugünkü Fransız ozanlarının en önemlilerinden biri diye biliniyor. Önceleri, Dada akımının öncüleri arasında sayılıyordu, sonradan Bréton, Eluard, Soupaux ile birlikte bu yüzyılın en önemli şiir akımı olan Sürrealizm'in kurucularından biri oldu. Bugüne değin şiir, roman, eleştiri, deneme, çeviri olarak 61 kitap yayımladı.
Aragon'un ünü, öte yandan, İkinci Dünya Savaşında gizli karşı koyma hareketiyle daha bir büyümüştür. Le Paysan de Paris adlı romanı, gerçeküstücülüğün en güzel örneklerinden biri olarak gösterilmektedir.
Charles d'Orléans'dan, Victor Hugo'ya değin uzayan bir şiir çizgisini sürdürür gibidir Aragon.En önemli kitapları : Le traité du style, Les Cloches de Balé, Créve-Coeur, La Diane Française, Les Yeux d'Elsa, En Etrange Pays dans mon lui-même, Les Yeux et le Mémoire, Le Roman İnachevé'dir.
Aragon açık yazan ozanlardandır, birçok şiirleri bu yüzden şarkı haline getirilmiştir. Aragon, romancı olarak da ün yapmıştır. Çağdaş romanların arasında önemli bir yer tutar. Birkaç çevirisi de vardır."
Siyasal eylemci ve komünizm yanlısı şair, romancı ve deneme yazarı. "Bugünkü Fransız ozanlarının en önemlilerinden biri diye biliniyor. Önceleri, Dada akımının öncüleri arasında sayılıyordu, sonradan Bréton, Eluard, Soupaux ile birlikte bu yüzyılın en önemli şiir akımı olan Sürrealizm'in kurucularından biri oldu. Bugüne değin şiir, roman, eleştiri, deneme, çeviri olarak 61 kitap yayımladı.
Aragon'un ünü, öte yandan, İkinci Dünya Savaşında gizli karşı koyma hareketiyle daha bir büyümüştür. Le Paysan de Paris adlı romanı, gerçeküstücülüğün en güzel örneklerinden biri olarak gösterilmektedir.
Charles d'Orléans'dan, Victor Hugo'ya değin uzayan bir şiir çizgisini sürdürür gibidir Aragon.En önemli kitapları : Le traité du style, Les Cloches de Balé, Créve-Coeur, La Diane Française, Les Yeux d'Elsa, En Etrange Pays dans mon lui-même, Les Yeux et le Mémoire, Le Roman İnachevé'dir.
Aragon açık yazan ozanlardandır, birçok şiirleri bu yüzden şarkı haline getirilmiştir. Aragon, romancı olarak da ün yapmıştır. Çağdaş romanların arasında önemli bir yer tutar. Birkaç çevirisi de vardır."
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.