Bilindiği gibi gerek uzun süreli, gerekse kısa süreli ilişkilerde erkeklerin bir kadında aradığı özelliklerin başında fiziksel özellikler bulunuyor. Bu özellikler arasında yer alan ve kadının hormon profiline, doğurganlığına ve hastalıklara karşı direnç düzeyine dair değerli ipuçları veren bel-kalça oranı (waist-hip raito) ise hiç şüphesiz özel bir ilgiyi hak ediyor. Kadınlardaki çekiciliğin en önemli belirleyicilerinden biri olan bel-kalça oranı, bel çevresinin kalça çevresine bölünmesiyle elde ediliyor. Son 15 yılda bu oran evrimsel psikolojinin yoğun ilgisini çekmiş, birçok çalışmanın konusu olmuştur (Örn. Hughes ve Gallup, 2003; Sugiyama, 2004; Buunk ve Dijkstra, 2005).
Bel-kalça oranı ergenlik döneminde menstürasyonun (regl) başlamasıyla yavaş yavaş şekillenir ve bu şekillenmenin yöneticisi östrojen hormonudur. Ergenlik boyunca östrojen, vücuttaki yağın kalça bölgesinde depolanmasını sağlamak suretiyle, tıpkı göğüsler gibi kalçanın da büyümesine ön ayak olur. Yetişkin bir kadın için sağlıklı bel-kalça oranı 0.67 ile 0.80 değerleri arasındadır. Her yaştan ve neredeyse her kültürden (Çin, Endonezya, Almanya, İngiltere, Gine) erkeklerin en çekici bulduğu oran ise 0.7’dir. Gençlik döneminde düşük bel-kalça oranını sürdüren kadınlarda, yaşla birlikte bu oran yavaş yavaş yükselmeye başlar; zira vücuttaki östrojen üretimi de yaş ilerledikçe azalmaktadır. Menopozdan sonra ise kadınlardaki bel-kalça oranıyla erkeklerdeki oran arasında dikkate değer bir farklılık kalmaz. Dolayısıyla bir kadının bel-kalça oranı, onun üreme yaşıyla ilgili güvenilir bir bilgi sağlar.
Düşük bel-kalça oranının erkekler tarafından, istikrarlı bir şekilde çekici algılanmasının altında yatan unsurlardan biri de doğurganlıktır. Düşük bel-kalça oranına sahip kadınlar daha kolay hamile kalmaktadır, yani daha doğurgandırlar. Ayrıca bu kadınların kalp-damar hastalıklarına ve bazı kanser türlerine yakalanma riskinin daha düşük olduğu gözlenmiştir (Singh, Dixson, Jessop, Morgan ve Dixson, 2010).
Tüm bu verilerin yanı sıra davranışsal ölçümlerden elde edilen veriler de düşük bel-kalça oranının kadınların üreme başarısını ne denli olumlu etkilediğini açıkça ortaya koymaktadır. Düşül bel-kalça oranına sahip kadınlar daha erken yaşlarda cinsel deneyim yaşamakta, daha çok cinsel partner bulmakta ve daha fazla evlilik dışı ilişkiye girmektedirler (Buradan hareketle düşük bel-kalça oranının aynı zamanda doyumsuz veya seçkisiz bir cinsel hayatın göstergesi olduğu sonucuna varılmamalıdır. Bu veriler, düşük bel-kalça oranının cinsel partner –yanı sıra uzun süreli partner– bulmakta kadınların işini belli oranda kolaylaştırdığına işaret etmektedir, onlardaki cinsel arzuları arttırdığına değil.)
Bel-kalça oranı yaşa bağlı olarak değiştiği gibi menstürel döngü esnasında da belli miktarda değişebilmektedir. Doğurgan evreye (hamile kalma ihtimalinin en yüksek olduğu evre) ulaşan kadınların bel-kalça oranları arzulanır düzeye daha da yaklaşmaktadır. Bu evredeki bir kadının erkekler tarafından, diğer evrelerde olduğundan daha çekici algılanmasını açıklayan faktörlerden bir de budur.
Burada şunu da vurgulamak gerekiyor ki, bel-kalça oranının kadın çekiciliğinde oynadığı rol kilodan bağımsızdır. Doksan kilo olan kadınlar arasında da düşük oranlar çekicidir, elli kilo olan kadınlar arasında da. Ancak kadının kilosu ne olursa olsun yüksek bir oran erkekler tarafından çekici bulunmamaktadır.
Evrimsel psikolojinin bizlere sunduğu tüm bu güvenilir bilgiler, bazı kültürel anlayışların veya inanışların temelinde yatan sebepleri açıklamamıza yardımcı olabilir. Sözgelimi, bir dönem özellikle Avrupalı kadınlar arasında sıkça kullanılan korsenin işlevi beli inceltmek, dolayısıyla bel-kalça oranını düşürmektir. O dönemin kadınları elbette evrimsel psikoloji makaleleri okuduktan sonra korse kullanmaya başlamadılar, fakat düşük bel-kalça oranının erkekleri daha çok cezp ettiğini bir şekilde fark etmiş olmalılar.
Başlıktaki sorunun yanıtını verebiliriz artık. Herkesin apaçık farkında olduğu gibi erkekler kadınlarda en çok “oraya” bakıyorlar, çünkü bel-kalça oranını isabetli bir şekilde ölçebilen algılara sahip olan günümüz erkeği, kendi genlerini gelecek nesillere başarıyla aktarabilmek için oraya bakmak zorunda. Bu bakış onlara, üreme konusunda başarıya ulaşan atalarından miras kalmıştır.
Kaynaklar
Buunk, B. P. & Dijkstra, P. (2005). A narrow waist versus broad shoulders: Sex and age differences in the jealousy-evoking characteristics of a rival_s body build. Personality and Individual Differences, 39, 379-389.
Hughes, S. M. & Gallup, G. G. (2003). Sex differences in morphological predictors of sexual behavior: Shoulder to hip and waist to hip ratios. Evolution and Human Behavior, 24, 173-178.
Sugiyama, L. S. (2004). Is beauty in the context-sensitive adaptations of the beholder? Shiwiar use of waist-to-hip ratio in assessments of female mate value. Evolution and Human Behavior, 25, 51-62.
Singh, D., Dixson, B. J., Jessop, T. S., Morgan, B., & Dixson, A. F. (2010). Cross-cultural consensus for waist–hip ratio and women's attractiveness.Evolution and Human Behavior, 31, 176-181.
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.