Kürt meselesinin çözümü için Sri Lanka modeli konuşuluyor. Peki nedir bu Sri Lanka modeli? Gazete Habertürk Yazarı Özcan Tikit, Sri Lanka modelini yazdı. Okuyun ve Türkiye'ye uyar mı? Kararı sizin verin
ARTAN terör eylemlerinin etkisiyle yapılan açıklamalar terörle mücadelede Sri Lanka modelinin uygulanabileceği türünden yorumlara neden oldu. Öyle ki Türkiye’nin Tamil Kaplanları örgütünün yok edildiği operasyonu örnek alacağına ilişkin yorumlara Sri Lanka basınında bile rastlamak mümkün.
Peki 2008’in Eylül ayında başlayıp, dokuz ay süren Sri Lanka-Tamil savaşı gerçekten de imrenilecek türden bir zafer mi? Yoksa insanlık adına ders çıkarılması gereken bir hezimet mi?
Savaş 1983’te Tamil Elam Kaplanları örgütünün silahlı mücadeleyi tercih etmesiyle başlıyor. Örgütün pos bıyıklı karizmatik lideri Prabhakarahan “Tek yol bağımsızlık” diyerek ülkenin yüzde 18’ini oluşturan Tamilleri yok sayan Sinhal milliyetçisi Sri Lanka devletine savaş açtı.
Örgüt kanlı eylemleriyle işi devlet başkanlarını, bakanları, vekilleri katletmeye, eline geçirdiği Tamil ülkesinde devletleşmeye kadar vardırdı. Kendi bankalarını deniz ve hava kuvvetlerini bile kurdu.
İki tarafın da kana doyar gibi olduğu 2000 yılında ise barış görüşmelerine başlandı. 2002’de ateşkes ilan edildi. Ancak örgüt uçuk taleplerinde diretip hükümet de dirayetsiz davranınca ipler koptu.
Ateşkesin 2003’te bozulmasıyla kanlı eylemlerine hız veren örgüt, Sinhalleri adeta kana boğarak çileden çıkardı.
MİLLİYETÇİ LİDER
Öfkeli Sinhallerin oyları, intikam duygularına hitap eden Mahanda Rajapaksa’yı 2005’te Devlet Başkanlığı koltuğuna taşıdı. Rajapaksa koltuğa oturur oturmaz da Tamilleri bitirmek için hazırlık çalışmalarına başladı. Önce Kuzey’deki 5000 militan devlet tarafına çekilerek, örgütün bölünmesi sağlandı.
Sonra dünya operasyona ikna edildi, anahtar ülke Hindistan’ın desteği alındı, bütçenin yüzde 20’si savaşa ayrıldı, asker sayısı üç katına çıkarıldı, silah lobileri ihya edildi. 2008’in Eylül ayında da büyük savaş için düğmeye basıldı.
Savaş, Rajapaksa’nın 19 Mayıs 2009’da örgütün lideri Prabhakarahan’ın öldürüldüğünü açıklayan “zafer” konuşmasıyla noktalandı.
Rajapaksa bu zaferin verdiği güçle içeride otoriter bir lidere dönüştü. Muhaliflerini hapislerde süründürdü. Akrabalarını, dostlarını önemli görevlere atadı, yolsuzluklar da aldı başını gitti...
Derken savaşın tozu, dumanı dağıldı ve 9 ay süren operasyonun kirli yüzü de insan hakları raporlarıyla deşifre edildi. Manzara, gören gözler için dehşetten de öteydi.
SİVİLLER HEDEF TAHTASI
Çok sayıda gazeteci “beyaz minibüslerle” kaçırılıp yok edilmiş, hastaneler bombalanmıştı. Beyaz bayrak sallayarak teslim olan binlerce sivil, askerler tarafından kurşuna dizilmişti. Köşeye sıkışan örgüt, barbarlıkta devleti de gölgede bırakmış, kaçarken yakaladığı Tamilleri canlı hedef tahtası olarak kullanmak suretiyle katletmişti.
Öldürülenlerin sayısı ise iddia edildiği gibi 7 bin değil en az 40 bindi. Binlerce kadına tecavüze edilmiş, on binlerce sivil ise sakat bırakılmıştı. Sri Lanka demokrasi konusunda üzerine düşenleri yapmadığı için, terörü bitiren bu savaş etnik ayrışmayı bitirmek için bir fırsata da dönüştürülememişti...
BM Raportörü Marzuki Darusman’ın raporuna göre Sri Lanka Devleti de Tamil örgütü de bu savaşta insanlığa karşı suç işlemiş. Raporun gereği yerine getirilirse Rajapaksa insanlık suçu işlemekten yargılanacak. Bu ihtimal bile şimdilik Rajapaksa’yı kara kara düşündürmeye yetiyor. 19 Mayıs 2009 günü ilan ettiği erken zaferinin tadına varacağına, insanlık suçu işlemekle suçlanacağı davalardan nasıl kurtulacağının derdine düşmüş.Savaşta en büyük zararı ise Sinhaller ve Tamiller görmüş.
Tamiller 2000 yılında yürütülen barış müzakerelerinde kaçan tarihi fırsatı mumla arıyorlar. Sinhaller ise Rajapaksa’nın dikta düzeni ve yolsuzluklarıyla boğuşuyor.
Evet, hikâye benden karar sizden... Sri Lanka’da yaşananlara “imrenilecek bir zafer” olarak mı, ibret alınması gereken bir insanlık ayıbı olarak mı bakalım varın siz söyleyin...
Özcan TİKİT,
Peki 2008’in Eylül ayında başlayıp, dokuz ay süren Sri Lanka-Tamil savaşı gerçekten de imrenilecek türden bir zafer mi? Yoksa insanlık adına ders çıkarılması gereken bir hezimet mi?
Savaş 1983’te Tamil Elam Kaplanları örgütünün silahlı mücadeleyi tercih etmesiyle başlıyor. Örgütün pos bıyıklı karizmatik lideri Prabhakarahan “Tek yol bağımsızlık” diyerek ülkenin yüzde 18’ini oluşturan Tamilleri yok sayan Sinhal milliyetçisi Sri Lanka devletine savaş açtı.
Örgüt kanlı eylemleriyle işi devlet başkanlarını, bakanları, vekilleri katletmeye, eline geçirdiği Tamil ülkesinde devletleşmeye kadar vardırdı. Kendi bankalarını deniz ve hava kuvvetlerini bile kurdu.
İki tarafın da kana doyar gibi olduğu 2000 yılında ise barış görüşmelerine başlandı. 2002’de ateşkes ilan edildi. Ancak örgüt uçuk taleplerinde diretip hükümet de dirayetsiz davranınca ipler koptu.
Ateşkesin 2003’te bozulmasıyla kanlı eylemlerine hız veren örgüt, Sinhalleri adeta kana boğarak çileden çıkardı.
MİLLİYETÇİ LİDER
Öfkeli Sinhallerin oyları, intikam duygularına hitap eden Mahanda Rajapaksa’yı 2005’te Devlet Başkanlığı koltuğuna taşıdı. Rajapaksa koltuğa oturur oturmaz da Tamilleri bitirmek için hazırlık çalışmalarına başladı. Önce Kuzey’deki 5000 militan devlet tarafına çekilerek, örgütün bölünmesi sağlandı.
Sonra dünya operasyona ikna edildi, anahtar ülke Hindistan’ın desteği alındı, bütçenin yüzde 20’si savaşa ayrıldı, asker sayısı üç katına çıkarıldı, silah lobileri ihya edildi. 2008’in Eylül ayında da büyük savaş için düğmeye basıldı.
Savaş, Rajapaksa’nın 19 Mayıs 2009’da örgütün lideri Prabhakarahan’ın öldürüldüğünü açıklayan “zafer” konuşmasıyla noktalandı.
Rajapaksa bu zaferin verdiği güçle içeride otoriter bir lidere dönüştü. Muhaliflerini hapislerde süründürdü. Akrabalarını, dostlarını önemli görevlere atadı, yolsuzluklar da aldı başını gitti...
Derken savaşın tozu, dumanı dağıldı ve 9 ay süren operasyonun kirli yüzü de insan hakları raporlarıyla deşifre edildi. Manzara, gören gözler için dehşetten de öteydi.
SİVİLLER HEDEF TAHTASI
Çok sayıda gazeteci “beyaz minibüslerle” kaçırılıp yok edilmiş, hastaneler bombalanmıştı. Beyaz bayrak sallayarak teslim olan binlerce sivil, askerler tarafından kurşuna dizilmişti. Köşeye sıkışan örgüt, barbarlıkta devleti de gölgede bırakmış, kaçarken yakaladığı Tamilleri canlı hedef tahtası olarak kullanmak suretiyle katletmişti.
Öldürülenlerin sayısı ise iddia edildiği gibi 7 bin değil en az 40 bindi. Binlerce kadına tecavüze edilmiş, on binlerce sivil ise sakat bırakılmıştı. Sri Lanka demokrasi konusunda üzerine düşenleri yapmadığı için, terörü bitiren bu savaş etnik ayrışmayı bitirmek için bir fırsata da dönüştürülememişti...
BM Raportörü Marzuki Darusman’ın raporuna göre Sri Lanka Devleti de Tamil örgütü de bu savaşta insanlığa karşı suç işlemiş. Raporun gereği yerine getirilirse Rajapaksa insanlık suçu işlemekten yargılanacak. Bu ihtimal bile şimdilik Rajapaksa’yı kara kara düşündürmeye yetiyor. 19 Mayıs 2009 günü ilan ettiği erken zaferinin tadına varacağına, insanlık suçu işlemekle suçlanacağı davalardan nasıl kurtulacağının derdine düşmüş.Savaşta en büyük zararı ise Sinhaller ve Tamiller görmüş.
Tamiller 2000 yılında yürütülen barış müzakerelerinde kaçan tarihi fırsatı mumla arıyorlar. Sinhaller ise Rajapaksa’nın dikta düzeni ve yolsuzluklarıyla boğuşuyor.
Evet, hikâye benden karar sizden... Sri Lanka’da yaşananlara “imrenilecek bir zafer” olarak mı, ibret alınması gereken bir insanlık ayıbı olarak mı bakalım varın siz söyleyin...
Özcan TİKİT,



0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.