-

Anadolu Rock Kimdir - nasıl doğmuştur - tarihi - temsilcileri

9 Nisan 2012 Pazartesi yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

ikinci dünya savaşı yıllarında dünyaya gelmiş 68 kuşağı müzisyenleri, 60'lı ve 70'li yıllarda en ünlüleri ingiltere ve amerika'dan çıkmak üzere müzik piyasasını kasıp kavururken, türkiye de gelişen bu akımlardan nasibini alıyordu. yurtdışında ilk dönemlerde beatles, daha sonraları rolling stones, led zeppelin, yes, king crimson, pink floyd ve bu listenin uzayıp gidebileceği daha bir dolu gruplar rock müziğinin en başta giden temsilcilerinden olmuşlardır.

bu grupların patlamasından sonra '67-'68 yıllarında, türkiye'de de başta erkin koray, cem karaca, barış manço ve moğollar olmak üzere birçok grup ve müzisyen kendilerini yurt çapında üne kavuşturacak ilk 45'liklerini çıkarmışlardı ve moğollar'ın ilk dönem klavyecisi murat ses'in öncülük ettiği bir akım olan anadolu pop’un temelleri de yine aynı senelerde böylece atılmış oluyordu.

bu müzisyenler yurtdışındaki akımları oldukça yakından takip ediyorlardı ve farkında oldukları bir şey vardı ki bu da kendi ülkelerinin müziğinin aslında çok köklü bir geçmişe sahip olduğu ve de en önemlisi altmışlı yılların ikinci yarısında temelleri amerika birleşik devletleri'nde atılmış olan psychedelic rock akımının aslında kendi ülkelerinin müziğinin özünde bulunduğuydu. batının '68 kuşağı hippileri de doğu mistisizmine bol miktarda meraklıydı ve bu konuda bolca araştırma yapıyorlardı. türkiye'de yaşayan müzisyenler ise zaten bu olayın içinde doğup büyümüş oldukları için bu onlar için çok büyük bir avantajdı ve bunu çok iyi değerlendirmesini bilip hem batıdaki dünyayı sallamış grupların çalışmalarından, hem de kendi ülkelerinin yerel müziğinden yararlanarak çok sağlam doğu batı sentezleri ortaya çıkarmasını bildiler.


rock müziğinin dünyada ki dinlenme potansiyeli sonucu türkiye'de de bazı müzik grupları rock müziğini çalmaya başladılar. anadolu rock terimi tamamen uydurma bir terim olup aslında söylenmek istenen; rock müziğinin türkiye'ye, anadolu'yu ve onun ezgilerini kullanarak benimsetilmeye çalışıldığıdır. anadolu rock bir müzik türü değildir. böyle bir terim yoktur. böyle bir terim geçtiğimiz 10 yıl içerisinde, türk rock müziğine farklı bir bakış açısı getirmeye çalışan müzisyenler tarafından oluşturulmaya çalışılmaktadır.


Anadolu Rock; kabaca, 1950’li yıllardan sonra Elvis Presley ile Rock’n Roll olarak başlayan ve daha sonra kendi içinde çeşitli kollara ayrılarak Heavy Metal'e kadar uzanan, Rock müziğinin Anadolu müzik kültürü ile sentezlenmesi sonucu ortaya çıkan, bir müzik türü olarak tanımlanabilir. Bu türün dünyada başlaması ve gelişmesine, aynı zamanda yurdumuzda da ortaya çıkmasına ışık tutan ilk örnek, Beatles'ın 'Norwegian Wood' adlı parçasıdır.

1960'lı yılların başlarında Beatles'ın önce 'Norwegian Wood' adlı 45'liklerinde, daha sonra da 'Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band' albümlerinin 'Within You Without You' parçasında 'Sitar' kullanması avrupalı toplulukların doğu mistizmine yönelişini başlatır. Yurtdışında ilk dönemlerde Beatles, daha sonraları Rolling Stones, Led Zeppelin, Yes, King Crimson, Pink Floyd ve daha bir çok grup bu kuşağın grupları olarak dünyaca üne sahipti.

Bu grupların patlamasının yaşandığı '67-'68 yıllarında, Türkiye'de de başta Erkin Koray, Cem Karaca, Barış Manço ve Moğollar olmak üzere birçok grup ve müzisyen kendilerini yurt çapında üne kavuşturacak ilk 45'liklerini çıkarmışlardı ve Moğollar'ın ilk dönem klavyecisi Murat Ses'in öncülük ettiği bir akım olan Anadolu Pop’un temelleri de yine aynı senelerde böylece atılmış oluyordu.

Bu müzisyenler yurtdışındaki bu akımları oldukça yakından takip ediyorlardı. Yurt dışındaki birçok sanatçı ve topluluk doğu kültürünü ve müziğini araştırmak için başta Hindistan olmak üzere diğer doğu ülkelerine giderler.

Avrupalı müzisyenler binlerce kilometre uzaklıktaki doğu ülkelerine gitmek zorunda kalırken yurdumuzdaki sanatçılar için en büyük kaynak Anadolu olur. Yurdumuz sanatçılarının farkında oldukları birşey vardır ki bu da kendi ülkelerinin müziğinin aslında çok köklü bir geçmişe sahip olduğu ve de en önemlisi altmışlı yılların ikinci yarısında temelleri Amerika Birleşik Devletleri'nde atılmış olan Psychedelic Rock akımının kendi ülkelerinin müziğinin özünde bulunduğuydu.

Beatles parçalarında Sitar kullanmıştı, oysa Anadolu, başta Bağlama olmak üzere Cura, Kabak Kemane, Kemençe, Iklığ, Davul, Zurna, Kaval, Ney, Mey, Klarinet, Ud, Tanbur, Cümbüş ve benzeri birçok enstrumanı içinde barındıran, farklı kültürlere ev sahipliği yapmış, binlerce türkünün anavatanıdır.

Batının '68 kuşağı hippileri de doğu mistisizmine meraklıydı ve bu konuda bolca araştırma yapıyorlardı. Türkiye'de yaşayan müzisyenler ise zaten bu olayın içinde doğup büyümüş oldukları için bu onlar için çok büyük bir avantajdı ve bunu çok iyi değerlendirmesini bilip hem batıdaki dünyayı sallamış grupların çalışmalarından, hem de kendi ülkelerinin yerel müziğinden yararlanarak çok sağlam doğu batı sentezleri ortaya çıkarmasını bildiler.

60'lı yıllarda başlayan aranjman modası hızla esmekteyken türkülere ilk yönelen seslendirdiği ispanyolca şarkılarla tanınmaya başlayan Alpay olur. Yine aynı yıl Erol Büyükburç çıktığı gazino programlarında halk türkülerimizi kendi düzenlemeleriyle pop tarzında yorumlar. Buna en güzel örnek yine aynı yıllarda basılan 'Altın Tasta Üzüm Var' adlı 45'liğidir. Anadolu Rock'ın doğuşunu müjdeleyen ilk örnek 1967 yılında Hürriyet'in düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasında karşımıza çıkar.

Yarışmaya sözleri Aşık Emrah'a müziği ise kendine ait olan 'Emrah' adlı parçayla ve kendi kurduğu Apaşlar grubuyla katılan Cem Karaca bu yarışmada ikincilik alırken Anadolu Rock dönemini başlatıyordu. Fakat bu türü geliştirecek ve yaygınlaşmasını sağlıyacak olan Cahit Berkay önderliğinde 1968 yılı ocak ayında kurulan Moğollardır. Moğollar'ın Kurulduğu dönem yurdumuzda müzik adına yapılanlar Avrupa'da hit olmuş şarkıların aranjmanlarına yazılan sözlerden ibarettir. 1968 yılı şubat ayında çıkardığı ilk 45'lik grubun geniş kitleler tarafından tanınmasını sağlar. Grup yurdun dört bir yanında konserler verir.

Konser için gittikleri yörelerin türkülerini ve halk oyunlarını amatörce inceleme fırsatı yakalayan grup, gezdikleri yörelerden etkilenerek ( Ağrı Dağı Efsanesi, Toroslar, Peri Bacaları, Ziganalar'dan Geçiş, Elazığ'a Varış) gibi çeşitli besteler yapar. Bunlardan en etkileyici olanı şüphesiz, bazı konserlerinde 20 dakikalık bir Pop Senfoni olarak çaldıkları 'Ağrı Dağı Efsanesi'dir.

Grup seslendirdiği parçalarda Halk Müziği enstrumanları ve Halk Müziği temaları ile modern batı çalgıları, Jazz, Blues, Country, Klasik ve Rock müziği temalarını birbirlerini bozmadan bağdaştırır. Moğolların yükselişiyle Birlikte Türkiye'de aranjman modasına karşı tepkiler başlamıştır. Aranjman modasına olan bu tepki başka bir akımın doğmasına sebep olmuştur. Bu yeni oluşan müzik türüne o dönem Anadolu pop adını verirler. O dönemlerde popüler müziğin bugünkü gibi gelişmemiş olması ve bu müziğin insanlara çok değişik ve yakın gelmesi sonucu Anadolu Pop çok büyük bir popülariteye sahip olur ve Moğollar’ın efsaneleşmesini sağlar.

1972 yılında Cem Karaca ile birlikte çalışmaya başlayan Moğollar, bir süre sonra ilk Anadolu Rock calışmaları olan 'Namus Belası' adlı 45'liklerini piyasaya sürerler.

Moğollar’ın açtığı bu yolda Erkin Koray, Barış Manço, Cem Karaca, Ersen ve Dadaşlar, Selda gibi isimler gerek beraber gerek bireysel olarak çalışmalar yaptılar. Ardından 1970 yılında kurulan 3 Hürel grubu, Moğollar'dan enstrumantal açıdan çok farklı fakat tarz olarak yakın bir müzik yaptı. Hatta 3 Hürel grubunun elemanlarından Feridun Hürel elektro gitar ve elektro bağlamayı aynı gitar kasasında birleştirerek yepyeni bir enstrumana imzasını atmış oldu. 2000'li yıllara gelindiğinde Moğolların eski albümleri hala dinleyici buluyor.

Cem Karaca'nın eski 45'Liklerinden derlenen Best Of albümleri piyasaya sürülüyor. Selda Bağcan 70'li yıllarda değişik grup ve sanatçılarla seslendirdiği parçalarını Türkülerimiz serisi olarak yeni nesil dinleyenlerine sunarken, yıllar öncesinin yetersiz tekniği ile üretilmiş bu eserlerin ölümsüzlüğünü birkez daha ispatlıyordu.

Günümüz yeni sanatçı adayları içinden, yaptığı müziğin Anadolu Rock olduğunu söyleyenler çıkmaktadır. Fakat bunlar, birkaçının dışında bu tanımla örtüşmeyen isimlerdir.

Bir müzisyenin Anadolu Rock yaptığını söyleyebilmesi, kalıcı ve özgün eserlerin ortaya çıkabilmesi için, en başta Anadolu'yu, türküleri ve folklorik öğelerini tanıması, benimsemesi ve bu birikimi Rock felsefesiyle aynı potada doğru orantıda sentezleyebilmesi gerekmektedir.

Anadolu Rock her şeyden önce kendi kültürümüzden ortaya çıkan bir müzik olması itibariyle dinlerken yediden yetmişe herkesin kendinden bir takım şeyler bulabileceği çok renkli bir müzik türüdür. Aynı zamanda içerisinde halen denenmemiş birçok bileşeni barındıran ve henüz tam olarak keşfedilememiş olan Anadolu Rock üzerine ne yazık ki (gerek müzisyenler gerekse müzik araştırmacıları tarafından) detaylı araştırmalar yapılmamıştır.

--------

Bu tür yeni değil aslında(60'larda ortaya çıkmıştı yanılmıyorsam) Barış Manço, Cem Karaca, Üç Hürel, Erkin Koray, Moğollar gibi isimlerle altın çağını yaşamıştır. Son dönemlerde Haluk Levent, Haramiler gibi isimlerle tekrar popüler oldu, bir nevi türkü cover mantığıyla türkülerin rock(ve türevleri) altyapısıyla düzenlenmesidir, 'Türkiye'de yapılan rock' ile alakası yoktur olayın, olay anadolu ezgilerinin rock olarak yorumlanmasıdır, önemli bir türdür bence Türkiye'de öncülüğünü yapanlara bakarsakta zaten küçümsenmesi veya bu nedir denmesi biraz saçma olur. 
Son dönemde türün tekrar popüler olması nedeniyle tabiri caizse piyasa olan bu tür zamanında rock türünün Türkiye'deki gelişimine büyük katkı sağlamıştır, 90'lardan sonra ise benim gözümde bitmiştir.(Kıraç gibi istisnalar kaideyi bozmuyor tabii ki ) 
İkinci Dünya Savaşı yıllarında dünyaya gelmiş 68 kuşağı müzisyenleri, 60'lı ve 70'li yıllarda en ünlüleri İngiltere ve Amerika'dan çıkmak üzere müzik piyasasını kasıp kavururken, Türkiye de gelişen bu akımlardan nasibini alıyordu. Yurtdışında ilk dönemlerde Beatles, daha sonraları Rolling Stones, Led Zeppelin, Yes, King Crimson, Pink Floyd ve bu listenin uzayıp gidebileceği daha bir dolu gruplar Rock müziğinin en başta giden temsilcilerinden olmuşlardır. 

Bu grupların patlamasından sonra '67-'68 yıllarında, Türkiye'de de başta Erkin Koray, Cem Karaca, Barış Manço ve Moğollar olmak üzere birçok grup ve müzisyen kendilerini yurt çapında üne kavuşturacak ilk 45'liklerini çıkarmışlardı ve Moğollar'ın ilk dönem klavyecisi Murat Ses'in öncülük ettiği bir akım olan Anadolu Pop’un temelleri de yine aynı senelerde böylece atılmış oluyordu. 

Bu müzisyenler yurtdışındaki akımları oldukça yakından takip ediyorlardı ve farkında oldukları bir şey vardı ki bu da kendi ülkelerinin müziğinin aslında çok köklü bir geçmişe sahip olduğu ve de en önemlisi altmışlı yılların ikinci yarısında temelleri Amerika Birleşik Devletleri'nde atılmış olan psychedelic rock akımının aslında kendi ülkelerinin müziğinin özünde bulunduğuydu. Batının '68 kuşağı hippileri de doğu mistisizmine bol miktarda meraklıydı ve bu konuda bolca araştırma yapıyorlardı. Türkiye'de yaşayan müzisyenler ise zaten bu olayın içinde doğup büyümüş oldukları için bu onlar için çok büyük bir avantajdı ve bunu çok iyi değerlendirmesini bilip hem batıdaki dünyayı sallamış grupların çalışmalarından, hem de kendi ülkelerinin yerel müziğinden yararlanarak çok sağlam doğu batı sentezleri ortaya çıkarmasını bildiler. 


Rock müziğinin dünyada ki dinlenme potansiyeli sonucu Türkiye'de de bazı müzik grupları rock müziğini çalmaya başladılar. Anadolu Rock terimi tamamen uydurma bir terim olup aslında söylenmek istenen; Rock müziğinin Türkiye'ye, Anadolu'yu ve onun ezgilerini kullanarak benimsetilmeye çalışıldığıdır. Anadolu rock bir müzik türü değildir. Böyle bir terim yoktur. Böyle bir terim geçtiğimiz 10 yıl içerisinde, beste sıkıntısına düşmüş, müziğini elektronik müzik ve diğer müzik türlerinin tehditi altında gören müzisyenler tarafından yaratılmaya çalışılmaktadır. 

Literatürde müzik türü olarak geçmemektedir. 

Türkiye'de ki Anadolu Rock müzik Temsilcileri 

Cem Karaca 
Erkin Koray 
Barış Manço 
Ersen 
Moğollar 
Murat Ses 
Üç Hürel 
Kıraç 
Haluk Levent 
Haramiler 




Haluk levent bir röportajda kendisine sorulan sorulara şöyle yanıt veriyor 

Müziği kategorize etmek gerekirse sizin yaptığınız müzik hangi kategoriye girer? 

Bu o kadar zor bir soru ki, bu soruya doğru ve eksiksiz yanıt vermek çok güç. Üstelik günümüz Türkiye müzik ortamında, yani tarzların artık iyice birbirinin içine geçtiği ve tarzlar arasındaki sınırların iyice belirsizleştiği bir ortamda; bence en doğrusu sadece şarkılardan örnek vererek bu soruyu yanıtlamaya çalışmak. 
Kağızman, Gülendam, Samoslu Dimitris ANADOLU ROCK 
Ankara, Al beni, Beni Biraz Anlasana SOFT ROCK 
Akşamlar, Kaçış, Kral Çıplak, Kader, Pazartesi Günleri HARD ROCK 
Türkiyem, Pamukkale, Hakim Amca, İntegral, Oyun PROTEST ROCK 
Zor Aşk, Ela Gözlü, Aşkın Mapushane POP 
Anla, Alışamadım HİP-HOP ROCK 
Yukarıda kendime göre sıraladığım şarkılara bakılınca aslında almaşık bir durum ortaya çıkıyor. Şarkılarımın bir çok ögeyi içinde barındırmasına karşın Rock şemsiyesi altında müzik yaptığım söylenebilir. 


Anadolu Rock nedir? 

Bu terimin bir sözlük anlamı yok. Birçok kaynakta farklı farklı tanımlamalar var. Bana göre Anadolu-Rock, Anadolu ritimlerinin ve melodilerinin, Rock müziğinin altyapı soundlarıyla sentezlenmiş halidir. Gülendam şarkısı ritim ve yöre olarak 9/8’lik Trakya şarkısı olmakla beraber çok sert gitar ve davul soundlarını da içinde barındırır ki, bu konuya çok güzel bir örnek teşkil eder. 6/8’lik Kağızman da cabası... 


Sizce rock çevreleri tarafından size duyulan antipatinin nedeni nedir? 

1990’lı yılların başında Türkiye’de yüzlerce rock gurubu vardı. Ben o dönemde Kemancı, Sis, 7. Kat gibi barlarda onlarca grup dinledim. Asit Orhan, Kerim Çaplı, İndians, Kesmeşeker, Mavi Sakal, Murat Çekem, Bulutsuzluk Özlemi gibi müzisyenler ve gruplar o dönemde en beğendiklerimdi. O dönemde ben Ortaköy’de barlarda şarkı söylüyordum. İlk albümümü yaptım ve albüm iyi sattı. Ünlendim. Televizyonlarda “Rockçı” diye anılmaya başladım. Aslında yaptığım ilk iki albüm (Yollarda ve Bir Gece Vakti) duygusal açıdan güzel albümler olmakla beraber diğer albümlerim kadar başarılı Rock albümleri değildi. Buna rağmen Rock sanatçısı olarak heryerde konuşulmam bu işi hakkıyla yapan onlarca grubun bana bakış açısını değiştirdi. 
Gerçekten de hergün televizyonlarda rock’çı diye adlandırılan bir adamın görüntüsü yıllardır o çevrelere rahatsızlık vermiştir hala da vermektedir. Ben bu durumdan dolayı 1996 dan beri rock müzik ile ilgili herhangi bir konuşmamda, televizyon programlarındaki sohbetlerde, röportajlarımda hep ama hep bu gruplardan, Türkiye’de çok iyi rock yapan insanlardan ve müziğinden ödün vermeyen bir yığın müzisyenden bahsetmişimdir. Ama bu alçakgönüllülüğüm bile onların bana bakışını değiştirmedi. 
Bir de olaya başka açıdan bakmak lazım. Türkiye’de rockçılar kimleri dinliyorlar, hangi grupların etkisindeler bunu röportajlarda görüyoruz. Neredeyse aynı gurupları dinlemişiz. Fakat benim kulağım daha ziyade bu ülkede değişik türde müzik yapmış insanlarla mayalanmış. Grup Hardal, Dandini, Üç Hürel, Vahşet, Moğollar, Timur Selçuk, Ezginin Günlüğü, Grup Çağdaş Türkü, Ahmet Adnan Saygun vs.. Şimdi ağırlıklı olarak bu grupları yıllarca dinlemiş bir Haluk Levent’in Türkiye’de Anadolu kültüründen bir nebze olsun etkilenmeden Anglo-Sakson tarzı Hard-Rock yapmasını kimsenin beklememesi gerekir. Sohbet odasına giren bir rocksever “HALUK LEVENT AYYY ŞARKILARI TÜRKÜ GİBİ AYYY İĞRENÇ” gibi cümlelerde kurabiliyor. 
Türkçe’nin ve Türk halk müziğinin aşağılanması bir Osmanlı Saray geleneğidir. Bu yüzden bir çok ülkede olmamasına rağmen bizim ülkemizde Türk halk müziği-Türk sanat müziği ayrımı var. İşte o yüce kelime SOYLULUK. Soyluluk adına kendine ait olan şeyi inkar etmek ve bundan utanmak aslında çok da yeni bir şey değil. 
Sırf bu komplekslere inat, türkü tadında şarkı söylemek çok ama çok güzel. Bu şarkıları söylerken kendimi çok SOYLU hissediyorum. 


Popüler olma kaygısı içerisindemisiniz?Rock sanatçısı popüler olmak için uğtaşırmı? 

Bana herşeyi söyleyebilirler ama “Popüler olmak için uğraşan bir adamdır” diyemezler. 12 yıldır tanınıyorum. Çıkarttığım albümlerin içeriğinin bilinmesi için uğraş vermekten başka medyada haber yaptırdığım söylenemez. Herkesin beraber olduğu ünlü kadınlardan biriyle yanyana kendimi göstermeye çalışsaydım, magazin dünyasının pek itibarlı bir üyesi olurdum. Aşklarımla yada yatak odalarımdaki seks maceralarımla gündeme gelmediğimden dolayı, magazin borsasında işlem hacmi olmayan değersiz bir kağıt olduğumu herkes bilir. 


Bir rock sanatçısı yada rock müziğin felsefesini benimsemiş bir insanın tamamen farklı düşüncelerin sembolü olmuş bir programı-Pazar Keyfi- sunması elbette doğru bir davranış değil.Neden o programı sunma gereği duydunuz? 

Sanatçılar yaşamları boyunca hata da yaparlar. Ben Gölcük depreminde çadırlar kurarken en fazla desteği ve çalışmayı Pazar Keyfi ekibinden görmüştüm. Onları unutmam mümkün değil. Genel seçimlerden iki gün önceydi. Beni aradılar ve o hafta programı sunacak olan Beyaz’ın işinin çıktığını ve zor durumda olduklarını söylediler. Duygularımla hareket ettim. Bunun artık savunulacak bir tarafı yok. Gün geçtikçe yapılan şeyin yanlış olduğunun farkına vardım ama iş işten geçmişti artık. Kendi müzikal duruş ve tavrımla, dostluklarımın çakışmasına izin vermemem gerekiyordu. Bu bir hataydı. 


Nez, Seda Sayan gibi isimlerle 900 lü hatlara çıktınız ve bu tutumunuz çok tartışıldı, hatta kemikleşmiş kitlenizin bile bir bölümü “Bu kadarına pes” dedi. Bu konuda ne diyeceksiniz? 

Ben bu konu açıldığı zaman soru soran insanlara “sen 900 lü hatlarda ne konuştuğumu biliyormusun” derim. Ben “oramı buramı okşa” demedim. Yaşam öykümü anlattım. Parasal sıkıntılarım vardı ve kabul ettim. Ama diğer sanatçılarla beraber reklamlarım çıkınca iki gün kendime gelemedim. Yaptığım hareket kendime göre masumdu ama pazarlama faciasına dönüşmüştü. Zaten devam ettirmedim ve yayından kaldırttım.. 


Bir TurkRock.com üyesi “Bazı sanatçılar bir kitle toplarlar o kitle o adamı bir yere getirir, sonra o adam o kitleye kıçını döner.Haluk Leventte kitlesine kıçını dönmüştür.”Bu düşünceye sahip çok sayıda üyemiz olduğundan bu konu hakkındaki görüşlerinizi almak istiyoruz. 

Beni turkrock.com’dan daha fazla eleştiren bir site var. Adı halukweb.com. Kendi sitemde daha ağır eleştirildiğim doğrudur.Ve bu sitede 17.000 kayıtlı insan var. Fakat birşeyin altını çizmenin vakti geldi. Eğer ben kitleme kıçımı dönmüş olsaydım şu an okumakta olduğunuz; kimi soruları yazılı sınavlarına benzeyen, kimi soruları doğrudan beni aşağılamak için veya bir açığımı yakalamak için yazılmış olduğu belli olan, kimi soruları ise benden açık açık hesap soran bu röportajı yapmaktan gocunurdum.

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-