Nietzsche, insanı gerçekliğin değerlendirmelerine bakarak anlamak ister.
Değerlendiren varlık olarak insanı üç tipe ayırır:
1) Sürü insanı: Bu tip kendi içinde üç tipe ayrılır:
a-Sıradan insan: Eşitlik vaizliği yapan, “geçindiği” şey olan, “eşitlik, kardeşlik, özgürlük” diye bağıran; tek olmaya asla dayanamayan insandır. Bunun EN SON tipi “modern insan”dır. Demokratik toplum ideali adına sosyalizmi ister.
b-Nasibi kıt insan:Doğanın ona cimri davrandığı, “yakını sevme, düşmanını sevme, birlikte acıma”ya saplanmış tip. Bu tipin sürü başı, kendisi de hasta olan doktordur. Yine demokratik toplum ideali adına Hıristiyanlığı ister.
2) Özgür insan: Gerçeklikte olan “değerlerin”(ahlakı) dışında, kendi yolunu arayan, insanla ilgili her şeyi kendi gözüyle görmek isteyen insan. İçinde büyüdüğü ahlakın “değerlerinden” kopmuş insandır. Sürü ahlakından kopmayla ortaya çıkar. Özgür insan olma, bir dönem, bir evre içindedir. Bu evrede ilkin bir büyük kopma olur. Kopanların bir kısmı takılır kalır, ilerleyemez. Çünkü bu dönem, NİHİLİZM olarak bir hastalanmadır, gidilecek yol inişli çıkışlı ve uzundur. Bu durumda kişi, “oluşun hedefsizliğini, bu oluşun ardında bir birliğin ve uyumun olmadığını” görmektedir. Bunu gören kişide Nihilizm başgösterir. Yani kişi şöyle bir yanlış GENELLEMEYE varır: “Her şey birdir, hiçbir şeye değmez, dünya anlamsızdır, bilme insanı boğar”, bu kişinin psikolojik durumu ve bir boşunalık duygusu olarak nihilizmdir ve uç şekliyle yorgun(pasif) nihilizmdir.
Buna karşılık, diğer şekliyle aktif(“el süren”) nihilizm, “”kırabilir”, “yok edebilir”, yani ahlakın değerleri karşısında durabilir, “iyileşebilir”, sağlığa kavuşabilir. Gerçi bunda da takılıp kalanlar olur ama pek azları da “büyük sağlığa” kavuşur. Bunlar, “kendi sabahı”, “kendi yolu”, “kendi işi” olan insanlardır. Kendi işi yolu açmaktır, “yıldırımın gelişini haber veren şimşek olmak”tır.
3) Üstinsan(Yaratıcı, trajik insan): Dionysos, filozof.
Yaşama olduğu gibi “evet” diyen, kendi gözleriyle gören, yaratan, değerler koyan insan. “Yeryüzünün anlamı”dır. Kendi kendisi olan, kendi değerlendirmeleri olan, sağlığına tam olarak kavuşmuş insandır. Onu trajik, yaratıcı yapan, iki zıtlığı kendinde birleştirebilmesi, yaşama hem “hayır” hem “evet” diyebilmesi, onda “kartalın boynuna dolanmış yılan” ile “dost” olması Dionysos ve Apollon’un barışmasıdır. Ancak buluşma ve barışta yaşam yükselebilir.
Böylece Nietzsche, çağında gördüğü problemden hareketle insana ilişkin şu bilgiyi ortaya koyar: Her zaman sürü insanı, özgür insan ve yaratıcı insan vardı ve hep olacaktır. Bu, insanın yapısal özelliğidir. Yani her insanın, olduğu gibi olması, yaptığı gibi yapması, değerlendirdiği gibi değerlendirmesi kaçınılmazdır. Bu, edebi dönüşün antropolojik anlamıdır.
Sonuç olarak Nietzsche’nin, insana, onun kendi gerçekliğine bakarak yaklaştığı için bu gerçekliği doğrudan ve açık görebilmiş; insanda ve onun dünyasında olan bitenlere- yakın ve uzakta olabileceklere de- ilişkin aydınlatıcı bilgiler verdiği söylenebilir.
Değerlendiren varlık olarak insanı üç tipe ayırır:
1) Sürü insanı: Bu tip kendi içinde üç tipe ayrılır:
a-Sıradan insan: Eşitlik vaizliği yapan, “geçindiği” şey olan, “eşitlik, kardeşlik, özgürlük” diye bağıran; tek olmaya asla dayanamayan insandır. Bunun EN SON tipi “modern insan”dır. Demokratik toplum ideali adına sosyalizmi ister.
b-Nasibi kıt insan:Doğanın ona cimri davrandığı, “yakını sevme, düşmanını sevme, birlikte acıma”ya saplanmış tip. Bu tipin sürü başı, kendisi de hasta olan doktordur. Yine demokratik toplum ideali adına Hıristiyanlığı ister.
2) Özgür insan: Gerçeklikte olan “değerlerin”(ahlakı) dışında, kendi yolunu arayan, insanla ilgili her şeyi kendi gözüyle görmek isteyen insan. İçinde büyüdüğü ahlakın “değerlerinden” kopmuş insandır. Sürü ahlakından kopmayla ortaya çıkar. Özgür insan olma, bir dönem, bir evre içindedir. Bu evrede ilkin bir büyük kopma olur. Kopanların bir kısmı takılır kalır, ilerleyemez. Çünkü bu dönem, NİHİLİZM olarak bir hastalanmadır, gidilecek yol inişli çıkışlı ve uzundur. Bu durumda kişi, “oluşun hedefsizliğini, bu oluşun ardında bir birliğin ve uyumun olmadığını” görmektedir. Bunu gören kişide Nihilizm başgösterir. Yani kişi şöyle bir yanlış GENELLEMEYE varır: “Her şey birdir, hiçbir şeye değmez, dünya anlamsızdır, bilme insanı boğar”, bu kişinin psikolojik durumu ve bir boşunalık duygusu olarak nihilizmdir ve uç şekliyle yorgun(pasif) nihilizmdir.
Buna karşılık, diğer şekliyle aktif(“el süren”) nihilizm, “”kırabilir”, “yok edebilir”, yani ahlakın değerleri karşısında durabilir, “iyileşebilir”, sağlığa kavuşabilir. Gerçi bunda da takılıp kalanlar olur ama pek azları da “büyük sağlığa” kavuşur. Bunlar, “kendi sabahı”, “kendi yolu”, “kendi işi” olan insanlardır. Kendi işi yolu açmaktır, “yıldırımın gelişini haber veren şimşek olmak”tır.
3) Üstinsan(Yaratıcı, trajik insan): Dionysos, filozof.
Yaşama olduğu gibi “evet” diyen, kendi gözleriyle gören, yaratan, değerler koyan insan. “Yeryüzünün anlamı”dır. Kendi kendisi olan, kendi değerlendirmeleri olan, sağlığına tam olarak kavuşmuş insandır. Onu trajik, yaratıcı yapan, iki zıtlığı kendinde birleştirebilmesi, yaşama hem “hayır” hem “evet” diyebilmesi, onda “kartalın boynuna dolanmış yılan” ile “dost” olması Dionysos ve Apollon’un barışmasıdır. Ancak buluşma ve barışta yaşam yükselebilir.
Böylece Nietzsche, çağında gördüğü problemden hareketle insana ilişkin şu bilgiyi ortaya koyar: Her zaman sürü insanı, özgür insan ve yaratıcı insan vardı ve hep olacaktır. Bu, insanın yapısal özelliğidir. Yani her insanın, olduğu gibi olması, yaptığı gibi yapması, değerlendirdiği gibi değerlendirmesi kaçınılmazdır. Bu, edebi dönüşün antropolojik anlamıdır.
Sonuç olarak Nietzsche’nin, insana, onun kendi gerçekliğine bakarak yaklaştığı için bu gerçekliği doğrudan ve açık görebilmiş; insanda ve onun dünyasında olan bitenlere- yakın ve uzakta olabileceklere de- ilişkin aydınlatıcı bilgiler verdiği söylenebilir.
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.