Kömürhomojen olmayan kompakt çoğunlukla lignoselülozik bitki parçalarından meydana gelen tabakalaşma gösteren içersinde çoğunlukla C, az miktarda H - O - S ve N elementlerinin bulunduğu ama inorganik (kil, silt, ,z elementleri gibi) Maddelerinde olabildiği, bataklıklarda oluşan, kahverengi ve siyah renk tonlarında olan, yanabilen, katı fosil organik kütlelerdir. Kömürler yakıt hammaddesi oldukları gibi değişik amaçlarda (kok yapımı kimyasal madde üretimi gibi alanlarda) da kullanılırlar.
Kömürler bataklık ortamlarda uygun (nemli ve sıcak iklimin bulunması yeterli organik maddenin ortama gelmesi bataklık suyunun Ph şartlarının 4-5 civarında bulunması, bataklığın malzeme gelimi ile birlikte aşağı doğru çökelmesi, bataklığın zamana bağlı olarak örtülmesi gibi) şartların sağlanması durumunda, bitki parçalarının bozuşması, parçalanması bataklık suyu ile bir jel haline gelmesi bazı kimyasal reaksiyonlar sonucu bu organik malzemenin fiziksel ve kimyasal değişikliklere uğraması sonucu meydana gelirler.
Kömürleri meydana getiren bataklıkların geliştiği ortamlar
Deltalar (en kalın kömür damarlarının oluştuğu ortamlardır Göller (Göl kıyıları kalın kömür damarlarının meydana geldiği uygun bataklık ortamlardır
Lagünler ( Deniz etkisinin olduğu ince kömür damarcıklarını meydana getirirler Akarsu taşma ovaları (İnce kömür damarcıklarını oluştururlar).
Kömürleşme (Coalification) olayı
Çoğunlukla bitkisel maddeler ya da bitki parçaları uygun bataklık ortamlarda birikip çökelir ve jeolojik işlevlerle birlikte yer altına gömülürler. Yerin altında, bu organik kütleler gömüldükten sonra önceleri gömülmenin oluşturduğu basınç şartları daha sonrada ortamın ısısal şartlarından etkilenirler.
Bu etkilenme sonucu bu organik maddenin bünyesinde fiziksel ve kimyasal değişimler meydana gelir. Önceleri turba olarak adlandırılan ve kömürlerin ataları olarak bilinen bu organik maddeler zamanla daha koyu renklere sahip olur ve daha sert yapıya sahip olurlar. Sıcaklık ve basınç şartlarının bu kütlelere etkimesi sonucu, bu ortamdan, sırasıyla önceleri (turbadan-taşkömürü aşamasına kadar) su ve su buharı, karbon dioksit (CO2), oksijen (O2) ve en ileri aşamalarda hidrojen (H2) (antrasit aşamasında) uzaklaşır. Tabii ki bu süreçte ideal şartlar ve ortamın ısısal şartlarının uzun bir dönem içersinde (binlerce yıl) baskın olması ve artması gerekmektedir. yer ısısı her 30 metrede 10 C artmaktadır.
Şüphesiz sıcaklık artışı ideal ve normal şartlar için geçerlidir. BU şartların dışında (volkanik faaliyet, fay hareketleri, radyoaktif elementlerin bulunduğu ortamlarda) yerin ısısı olağan üstü bir şekilde ve normalden çok fazla bir şekilde artmaktadır. Yerin ısısı arttıkça önceleri "turba" olarak adlandırılan ama kömür sayılmayan bu organik madde, önce "linyit" daha sonra "alt bitümlü kömür", sonra "taşkömürü", "antrasit" ve en sonunda şartlar uygun olursa "grafit" e dönüşür. Bu ilerleyen olgunlaşma sürecine "Kömürleşme ("Coalification")" denmekte, her seviyeye de "kömürleşme derecesi" ("Rank")" denmektedir.
Kömürler şüphesiz içlerinde kil silt, kum ve değişik oranlarda inorganik (mineral) madde bulundururlar. Kömürlerin içersinde bulunan bu inorganik maddeler kömürün kalitesini direkt olarak negatif yönde etkilerler. Bir kömürün kalitesi, kullanıldığı alana göre farklı anlamlar içerebilir. Örneğin; kok imalinde en kaliteli kömür, şişebilen, gözenekli hale gelebilen ve dayanıklı olabilen okside olmamış kömürler en iyi kömürlerdir.Yakıt hammaddesi olarak kömürün koklaşması bir anlam ifade etmez, en aranan özellik fazla ısısal niteliğe sahip olmasıdır. Kömürü sıvılaştırma işlemine tabi tuttuğumuzda ise en aranan özelliği uçucu maddesinin fazla olası vs. gelmektedir. Ama tümünde inorganik madde istenen bir bileşen değildir.
Ülkemizin yegane koklaşabilir, taşkömürünü üreten Zonguldak Havzası’nın, ülke sanayisinin emekleme döneminde, ulusal ekonomimize büyük katkıları olmuştur.
Havzamızda yaklaşık 150 yıldan beri madencilik faaliyeti sürdürülmektedir.
.
Gelişmekte olan ekonomimizin yaşadığı darboğazı kolayca aşabilmesi için demir-çelik sanayinin hammadde ihtiyacının yerli kaynaklardan karşılanmasının önemi büyüktür. Ayrıca son yıllarda ülkemizin artan enerji ihtiyacını karşılayabilmek için havzamızda üretilen kömüre olan talep her geçen gün önemli ölçüde artmaktadır.
Havzada üretilen kömüre olan bu talep; geçmişte ülkemizin imparatorluk döneminde, yelkenden buhar enerjisine geçişle başlamış. İmparatorluk dönemi sanayisinin özellikle tersane gibi kuruluşlarının kömüre taleplerinin giderek artması ve bu artan talebin karşılanması için devletin üst kademelerine yazılar yazılmış ve taşkömürü örnekleri gönderilerek arama faaliyetleri özendirilmeye çalışılmış. Arama faaliyetlerine katılan Bahriye Nezareti’nden terhis olan askerlerden gemici Hacı İsmail’in 1822 yılında Ereğli’nin Kestaneci Köyünde bulduğu kara taşlar İstanbul’a getirilmiş ve bu kişi II. Mahmut tarafından takdir edilmiş, ancak üretim konusu ele alınmamış. 7 yıl sonra Bahriye Nezaretinde terhis olan Uzun Mehmet tarafından Kestaneci Köyünün Köseağzı mevkiinde 8 Kasım 1829 tarihinde taşkömürünün yeniden bulunması üzerine üretim konusu ciddi bir şekilde ele alınmıştır.
İlk kömür işletme faaliyetlerine 1848 yılında başlanmış ve bu faaliyetler 1937 yılına kadar muhtelif yerli ve yabancı şirketler tarafından yürütülmüştür. 1937 yılında mevcut ocaklar hükümetçe satın alınarak Etibank’a devredilmiştir. Daha sonra, 1940 yılında, Etibank’a bağlı Mahdut Mesuliyetli Ereğli Kömür İşletmesi (EKİ) kurularak havzadaki kömür işletmeciliği bu kuruluşun yetkisine verilmiştir. EKİ 1957 yılında Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’na (TKİ) bir müessese olarak bağlanmış ve 1983 yılına kadar bu statüde çalışmıştır. 1983 yılında çıkarılan yasa ile EKİ Müessesesi Türkiye Taşkömürü Kurumu adı ile müstakil bir kurum haline dönüştürülmüştür. Türkiye halen koklaşabilir kömür ithalatçısı konumundadır ve muhtemelen taşkömürü ithalatı da artarak devam edecektir
-
Maden kömürü nasıl oluşur?
14 Aralık 2012 Cuma
yazildi.
Tweetle
Sponsorlu Bağlantılar |
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.