-

Yalçın Küçük: "Ben bir leyleğim ve süper bir hapishanedeyim"

18 Haziran 2012 Pazartesi yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

Her diktatoryanın meddahları vardır. Bilmezler.


Ben bir leyleğim, bir mavi-lacivert elbise gördüm mü, hemen kollarımı kaldırırım, uzaktan bakanlar uçtuğumu görürler.


Ama çok uçamam, ben bir “süper” hapishanedeyim.

Maltadayım, yanımda en az iki lacili var.
Diktatoryanın meddahları gelmişler, rahattan uçuyormuşuz, onu yazmışlar.
Ben leyleğim, onlar kendilerini gazeteci sanıyorlarmış, sanarlar, timarhanedeler.
Timar etmişler. Kalplerini yemişler, kalpsizdirler.
Beyin salata yapmışlar, beyinsizdirler.
Mıncıklı hapishane
İki No’luda uyuşturucu nedeniyle hapse girenler var.
yalcin_kucuk_gozaltiUyuşturucularını saklarlar diye bakarlar.
Nereye saklarlar, zulaları olmalı, karanlık bir delik; işte laciler buraya bakarlar.
Ben leylekken laciler dolarlar.
Ben bir leyleğim.
Ve bir süper hapishanedeyim.
Laciler mi, mıncıklarlar; insan deliklerinde uyuşturucu ararlar.
Uçururlar.
Süper hapishane mi, iyi mıncıklarlar.
Mıncıkları süperdir.
Avukat mı, ne önemi var, vesiledir; asıl olan mıncıklamaktır.
Bir avukat seferinde dört defa parmaklarlar; bir koğuştan çıkınca, eskiden "malta" diyorduk, kollarımız hemen havadadır.
Uyuşturucu ararlar, arayacakları yeri biliyorlar; parmaklarlar ve karıştırırlar.
Avukathanenin önünde, parmaklarlar ve karıştırırlar.
Çıktınız mı, ben leyleğim, hemen kollarımı kanat yaparım, uçarım, laciler parmaklarlar, işlerini yaparlar.
Bir tür orji diyebiliriz.
Duyarın içinde yürüyen adamın resmi
Dönüşte mi, Nedim Şener maltada ise, ne güzel bağırıyor, "Yalçın Küçük geliyor, kaçın ha, suç geliyor", bunu duyunca, leyleğim ama utanıyorum.
Bağırmazsa, duvarın içinden yürüyor; duvarın içinden yürüyen adamı ilk kez işte bu süper hapishanede gördüm.
Seyri müthiş, lütfen bana, "sen duvarın içinden yürüyen adam resmini yapabilir misin, Abidin" demeyin, yaparım çünkü resmini beynime çektim.
Kaçırır mıyım, ben bir leyleğim.
Mıncık ya da grekoromen
Bir de dönüşte, koğuşun kapısında parmaklarlar. Eder dört.
Ben bir "süper" hapishanedeyim.
Bu gidişle olacağım. Dayanıyorum. Tehlikedeyim, çare arıyorum.
**
Fırsat bildim, Çağlayan'da bağırdım, "yeter lan artık", tabii "magazin" hemen yazdı ve verdiler.
Televizyonlar verdiler, demek istiyorum.
Yanlış anlaşılmaktan korkuyorum.
Mahremimde uyuşturucu arıyorlar ve artık kompleksim var.
**
Bir genç memurun annesi duymuş, "Yapmayın oğlum hocanıza, ayıptır" demiş, "orasını burasını karıştırmayın", sonra karıştırmadılar.
Yine uçuyorum, ama artık grekoromen, derine girmiyorlar.
Dost ve düşman alışkanlık
İnsanın bir büyük dostu var, "alışkanlık" ve insanın bir büyük düşmanı var, "alışkanlık", nefret ediyorum.
Bana hep öyle dediler, "ne güzel hapis yatıyor", bu sözden utanıyorum.
Kürt İdris sabah geç uyanırdı, yer altında bir koğuştaydık, uyanınca "Allahıma, Hocam ne güzel yatıyor", sanki besmelesidir.
Bilmiyorduk, hapsi güzel yatmak, insanlıktan çıkmaktır.
Hapiste hep kedi olamadığıma yanarım; hapiste insan kalmak, duvarlara tırmanmak ve duvarları tırnakla parçalamaktır.
Ne yazık, ne yazık, yapamıyorum.
Süper hapishanedeyim, kedi olamıyorum.
Ben bir leyleğim.
İrade kırıcısı: Gardiyan
Ustamız Dostoyevski'dir, gardiyanlık mesleğini, irade kırmak olarak tarif etmişti, çok çok doğrudur.
İstemeyi yasaklarlar, en hızlı şekilde kapı açmayı ve kapamayı unuturuz, artık bilmeyiz.
Biz kapı açmayız, biz kapı bilmeyiz ve açmamaya-kapamamaya alışırız.
Kapının ötesini unuturuz.
Bir kez çıkmıştım, Ankara'ya dönmeden önce, Arif, Demirtaş, Amele Erol, bir gece İstanbul'da kalmamızı uygun görmüşlerdi.
Bebek Otel'de yer ayırmışlar, oradayız.
Odaya çıkacağız, küçük otelin küçük asansörü geldi, durdu; duruyoruz.
Tabii, eskiden Fransızdık, kapıyı erkek açar, erkeğim, ama kapıyı açmayı unutmuşum, kapıya bakıyoruz ve bekliyoruz.
Sonra Temren, akıllı kız, çok zaman olduğu üzere, evin bu erkek işini de alıverdi, çıktık.
Çıkmak, kapıyı öğrenmektir.
Kahramanların grevi
İnsansızlaştırmadır.
Birinde tek tip elbise giydirmek istediler, çizgili, hayvanlaştıracaklar.
Yakın zamanın ilk büyük cezaevi isyanı işte budur, insan kalma isyanıdır.
Büyük açlık grevi başladı, ben açlık grevlerini sevmem, ancak grev kırmayı ise hiç aklıma getirmem.
Pek sanlıdır, Apo, Hasan, Haydar ve Fatih'i işte o büyük grevde kaybettik.
Önce Fatih'in gözbebekleri düştü; açlık grevlerinde insan bir süre sonra kendi kendini yiyor.
İnsan kolaycıdır, önce yumuşak yerlerini bitiriyor.
Sevdiğim dört genç arkadaşımdılar, birlikte grevler yaptım, insanlığımız için gittiler.
Kahramandırlar.
Önce eklemlerde kıkırdakları, gözbebeklerinin gerisini ve karaciğeri yediler.
Yumuşaktır.
İnsandılar çelik iradeli, diyorum.
Sonra buraları yaptılar.
Hikmet Sami Türk ve Ali Suat Ertosun başroldedir; en büyük isyandır.
İnsanlık içindir, içindeydim.
İlkinde öldüm, düştüm; ikincisinde, biber gazı hücumu yaptılar, havlu ağzımızdadır, boğulmazsınız.
Ancak Bayrampaşa'da ve birçok yerde yaktılar.
Yananlar işte burayı açtırmamak için öldüler.
Yaşadım, aralarındaydım, ölmedim.
Yavaş yavaş ölmez insan oluyorum.
İnsansızlaştırma
İnsansızlaştırmak için buraları yaptılar.
İnsan en çok insana muhtaçtır.
Nasılsa bunu biliyorlar.
İnsan insanla yaşamaktadır.
Bir bunu bilmeseler.
Ama diktatorya bulaşıktır. Birbirinden öğreniyorlar.
**
Diktatorya meddahlarında insanlık da kalmamıştır.
İşte burada Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay tam 394 gün insansız bırakıldılar.
Ve insan olarak kalabildiler.
Onlara insanlık madalyası vermek durumundayız.
Hepimiz için kaldılar.
İnsanlığından çıkanlar
Be hey insanlıktan çıkmışlar, hiç kalp kalmamış, İslamcılar ağırlaştırılmış müebbet hapis uydurdular, insana ve insanlığa kindir.
Şimdi orada insancıklarımız var, diri diri mezardadırlar.
Ben onları düşündükçe ağlarım, ağlamamak için düşünmem.
Peki "be hey" meddahlar, nasıl oldu da insanlığınızdan çıktınız, derim ve ağlarım.
Doğuştan diyemem.
Biz solcuyuz, insana bayılırız.
Öyleyse gazeteler ve televizyonlar insanların kalplerini çıkarmaktadır.
Sökmektedir.
Bunlar kalpsizdirler.
Kalpsizliği yayarlar.
Cezaevinde insan kalmak
Tuncay yazdı, iki çamaşır makinesi icat ettik, birisi "topukmatik" ve diğeri "petmatik".
Nevresimi alacaksın, geniş leğene koyacaksın, üzerine kaynar su, çamaşır tozu, sonra topuklamak gerekmektedir.
Bravo Çetin Paşa, daha hızlı, daha hızlı döneceksiniz; ama burası kolay, koca nevresimi sıkmak ve kurutmak zordur.
Ancak insan en çok cezaevinde harikadır, hiçbir güçlüğü kabul etmemektedir.
İcat üzerine icat yapıyoruz.
Dayanamıyorlar.
İnsansızlığı yenmek
Yemekler güzelmiş, "sizin olsun", sıkılma kalmamış, artık insansızlaşmışlar.
Güzel, kıymalı bezelyeyi alırım, yemeyiz, beybi eldiveni giyerim, içindeki salçalı suyu dökerim.
Sonra kettle'dan kaynar suyu bir dökerim ve tekrar temizlerim.
Bir kettle kaynar su daha, artık tertemizdir, bu sırada semaverin buharı çıkmaktadır.
Temiz karavanaya tereyağı, yavaş olur, buharın üstündedir, temizlenmiş bezelyeyi dökerim, acılı ketçap hoş olur, buna "enriched" bezelye diyoruz.
Harikadır.
Bu arada kırmızı biberleri temizlerim, keserim, kettle'in içindedir, haşlarım.
Çok güzel olur; bundan sonrası Mehmet'in işi, Perinçek, sarımsağı böleriz, zeytinyağı biraz ama reçetesini vermiyorum.
Fatih Hocam, Hilmioğlu, domates-salatalık söğüşte ustadır.
Ve harika yemek hazırdır; afiyet olsun, diyoruz.
İnsansızlığı yenmeye çalışıyoruz.
İnsan ile hayvan
Biz insanız.
Ama bu dünyada hayvan da var.
**
Ben bir leyleğim.
Ve Yüce Gök'e şükürler olsun, bu "süper" hapishanede "straight" kalabildim.
Zor ama bize zor dayanmıyor.
Yeneriz, yeniyoruz.

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-