Evrim fikrinin benimsenmesinin yaygınlığı bakımından Avrupa ülkeleri arasında sonuncu durumdayız. Bizde evrim fikrinin gelişememiş olmasının, ülkemizde sorgulayıcı bilimsel zihniyetin, felsefenin ve sistematik düşünme yetisinin de gelişememiş olmasıyla ortak olan birçok nedeni vardır. Fakat evrim fikrinin gelişememesinin şimdi burada inceleyemeyeceğimiz bu ortak nedenlerden ayrı olarak, kendine özgü iki büyük nedeni daha var.Bunlardan birincisi, ülkemizde paleontoloji bilim ve eğitiminin gelişmemiş olmasıdır. Hayvan ve bitki fosillerinden hareket ederek eski jeolojik dönemlerde var olan yaşam biçimlerini inceleyen bilim dalı olarak paleontolojiyi, deyim yerindeyse evrim fikrinin gerçek temsilcisi bilim dalı olarak nitelendirebiliriz. Dolayısıyla paleontoloji, evrim olgusu ve fikrinden hiçbir şekilde ayrılamaz ve soyutlanamaz. Gerçekte hiçbir doğa bilimi evrim olgusundan ayrılamaz. Çünkü evrim doğanın en temel özelliklerinden biridir ve evrim olgusu anlaşılmadan doğa anlaşılamaz.
Fakat bizde bilimsel eğitim, ansiklopedik bir şekilde verildiğinden, yani eğitime temel alınan bilgiler sadece mevcut olgular hakkındaki en son edinilmiş bilgilere (Ne yazık ki en yeni bilgilere bile değil.) dayandırılarak verildiğinden, doğa bilgileri evrim olgusu atlanarak verilebilmekte ve genellikle de öyle yapılmaktadır. (Evrim olgusu anlaşılmadan ilaç bile üretilemez. Ama bizde canlılardaki evrim gerçeğinin fiili sonuçlarından yararlandığı halde bu fikri reddeden insanlar da var.) Fakat evrim fikrini içermeyen paleontoloji düşünülemez ve tedris edilemez. (Yoksa bu yönünden dolayı mı paleontoloji bizde geliştirilmedi?) Bu nedenle paleontolojiyi, evrim fikrinin gerçek sahibi ve temsilcisi olarak nitelendirebiliriz.
Bugün ülkemizde az sayıda çok değerli paleontologlarımız var. Bazı üniversitelerin bazı bölümlerinde paleontoloji dersleri de veriliyor. Hatta çok sınırlı da olsa paleontolojide lisans üstü eğitim imkânı da bulunuyor. Fakat Türkiye’de üniversitelerde paleontoloji bölümü hâlâ kurulmuş değil ve lisans düzeyinde paleontoloji eğitimi yok. Ayrıca ülkemizin eski zaman canlı varlıklarını araştırmakla görevli enstitülerimiz de yok. Dolayısıyla eski zaman canlı varlıkları hazinemiz topraklarımızın altında yatarken onları bilim ve bilgi hazinesine dönüştürecek hemen hiçbir girişim görülmüyor.
Bugün ülkemizde az sayıda çok değerli paleontologlarımız var. Bazı üniversitelerin bazı bölümlerinde paleontoloji dersleri de veriliyor. Hatta çok sınırlı da olsa paleontolojide lisans üstü eğitim imkânı da bulunuyor. Fakat Türkiye’de üniversitelerde paleontoloji bölümü hâlâ kurulmuş değil ve lisans düzeyinde paleontoloji eğitimi yok. Ayrıca ülkemizin eski zaman canlı varlıklarını araştırmakla görevli enstitülerimiz de yok. Dolayısıyla eski zaman canlı varlıkları hazinemiz topraklarımızın altında yatarken onları bilim ve bilgi hazinesine dönüştürecek hemen hiçbir girişim görülmüyor.
Bizde evrim fikrinin gelişmemiş olmasının diğer temel nedeni, ülkemizde henüz bir ulusal doğa tarihi müzesinin kurulamamış olmasıdır. Doğa tarihi müzeleri, özellikle çocukların ve gençlerin doğayı ve evrim olgusunu kavramaları için vazgeçilmez önemde kurumlardır. Doğanın canlı varlıklarını, bütünsel bir tablo içinde ve tarihsel gelişimleriyle birlikte görmeleri, çocuklarda bilimsel düşünme yetisinin geliştirilmesinde en etkili yöntemdir. Avrupa’da ulusal doğa tarihi müzesi olmayan tek ülke Türkiye’dir. Ayrıca Avrupa ülkelerinde büyük şehirler dışında, ülkelerin diğer yörelerinde de doğa tarihi müzeleri bulunmaktadır. Doğa tarihi müzeleri, Avrupa bilim ve eğitim yaşamının en temel kurumları arasındadır.
Ülkemizde canlıların evrimi fikrini birçok bilim insanı ve yazar savunmaya çalışıyor. Bu çabalar çok gerekli ve çok önemlidir. Fakat yeterli değildir. Çünkü bizde evrim fikrinin asıl temsilcileri (paleontologlar ve paleontoloji enstitüleri) ve asıl mekânları (doğa tarihi müzeleri) henüz ortada yoktur. Bu insanlar yetiştirilmedikçe ve bu kurumlar yaygınlaştırılmadıkça bizde evrim fikrinin gelişmesi ve bu fikrin yaygınlığı bakımından Avrupa sonunculuğundan kurtulmamız mümkün değildir.
Ülkemizde canlıların evrimi fikrini birçok bilim insanı ve yazar savunmaya çalışıyor. Bu çabalar çok gerekli ve çok önemlidir. Fakat yeterli değildir. Çünkü bizde evrim fikrinin asıl temsilcileri (paleontologlar ve paleontoloji enstitüleri) ve asıl mekânları (doğa tarihi müzeleri) henüz ortada yoktur. Bu insanlar yetiştirilmedikçe ve bu kurumlar yaygınlaştırılmadıkça bizde evrim fikrinin gelişmesi ve bu fikrin yaygınlığı bakımından Avrupa sonunculuğundan kurtulmamız mümkün değildir.
2010 yılında, bir doğa tarihi müzesi bulunmayan Avrupa kültür başkenti İstanbul, bu “utancından” kurtulmak için bir adım atabilir mi?
Osman Bahadır
Cumhuriyet/Bilim Teknik
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.