10 ayda 40 kilo veren Mesut Yar, zayıflama öyküsünü kitaplaştırdı. “Acı Reçeteyle Tatlı Son” adlı kitap piyasaya çıkmadan Yar’la bir araya geldim ve ‘sevimli şişko’dan ‘yakışıklı Mesut’a dönüş hikâyesini dinledim.
Taş çatlasın 15 gün önce konuştuk sizinle, “Kitap yazacağım” dediniz. Şimdi kitap elinizde. Bu ne sürat?- Ben kitabı dört saatte yazdım. Daha önce Hürriyet’e verdiğim röportajı Posta’dan Rıfat Ababay görünce çıldırdı “Neden yazmıyorsun” diye. İki saatte yazdım, sonra da içinde ne eksikler var diye baktım... Aslında bunu zayıflama kitabı olarak değil de, kişisel gelişim kitabı olarak yazmak istiyordum ben. Zaten kafamda vardı değişen yaşam tarzımı yazmak. Bu kitapta zayıflama hikâyesinden çok, insanın kendini değiştirme hikâyesi var.
Sizin hikâyeniz...- Evet, benim hikâyem. Kitabı yazdıktan sonra birkaç doktor arkadaşıma okuttum. Onlar da “Buna eklenecek bir şey yok, gerekli olanları sen yazmışsın zaten” dediler ve öyle tamamlandı.
Zayıflamaya karar verdiğiniz bir ‘o an’ var mı?- Var. Doğum günümde Polonezköy’de toplanmıştık. Yedik, içtik. Ertesi sabah kalkıp aynaya baktığımda beğenmedim halimi. İyice şişmiştim. Doktora gittim, “Zayıfla biraz” dedi. “Bazı şeylerden vazgeçemem” dedim, “Kafana göre zayıfla, kasma” dedi. Nettir benim kararım. Ben Star TV’yi bırakacağım dersem, bırakırım. “Uyan Türkiye bitti” dersem, biter. Bütün kararlarımda çok net olduğum için diyete de kararlılıkla başladım. Bir ay kadar zayıflama formülleri araştırdım. Hep kendime bir hedef koydum. Fakat bunları yaparken hiç aç kalmadım. Her akşam da rakı içtim. Rakı kilo aldırıyor, evet ama 10 saat boyunca içersen aldırıyor...
MESELE, KENDİNDEN
BIKMA MESELESİ
O doğum günü partisine kadar hiç mi “Zayıflamalıyım” dememiştiniz?- Dedim. Bir 50 kilo verme maceram var mesela. Her gün canlı yayın yapıyorum, günde 2,5 saat performans sergiliyorum. Konuşmak, düşünmek acayip yoruyor, nefes nefese kalıyorum. Hatta bana “Ağabey o kadar çok konuşuyorsun ki, tık diye gideceksin” diye yazmışlar. Haklılar da bir yandan. Diğer yandan estetik takıntım yok. Kilolu doğdum, hep öyle gittim. Şişman adama laf sokanlara da ekstra laflarım vardır geliştirdiğim. Esprilerim var, kalırlar ezik gibi. Ama mesele o değil. Mesele, kendinden bıkma meselesi. Bu arada ağabeyim Cüneyt de 165 kiloya çıkmıştı, o da 112’ye indi.
Sizin yolunuzda ilerliyor yani...- Tabii beni de geçer, çünkü Cüneyt 75 kilodan şişmanladı böyle. Ben 140 kilodan 100’e, 120’ye indim, hep o aralarda dolaştım. Burada en önemli konu şu; kiloyu verdin, nasıl koruyacaksın? En şaşırtıcı süreci son dört ayda yaşadım. Sık sık şehir dışına çıktım. Yedik, içtik.İstanbul’a dönünce dedim ki; “Muhtemelen almışımdır iki kilo filan ama çıkmayacağım tartıya. Egzersizlerimi yapayım, öyle çıkayım”. Sonra bir baktım; 2,5 kilo vermişim. Oysa bütün kebapları yemiştim Mersin’de. Ama işte benim Samandağ biberim sağ olsun!
Samandağ biberini ilk nasıl keşfettiniz?- Denizbank’a yemek belgeseli yaparken, Antakya’ya gittik. Antakya da doğu mutfağı tabii. Ağabeyler karşımızda yiyor ama herkes ince! Fakat deli gibi yiyorlar. Bense onların karşısında haşlanmış peynir yanında domates, salatalık yiyorum. “Nasıl yani?” dedim, “Biz yeriz ama kilo almayız. Çünkü kilo, yemeğin yanında yediğimiz şeylere bağlı. Limon, dereotu yiyoruz” dediler, sonra da biberi çıkardılar. Çarlistona benziyordu. “Samandağ biberi, kilo verdirir” dediler. Yemeye başladım. Acıydı ama inat ettim. Ağızda tuhaf bir yanma hissi bırakıyor bir saat kadar. Ama sonra vücudunda sanki bir hareket oluyor. Metabolizmayı çalıştırıyor.
BİR ANDA SEKS
SEMBOLÜ OLDUK
Onca acının herhangi bir yan etkisi var mı?- Hayır yok, araştırdım onları. Tam tersine, mide hastalıklarına ve boşaltım sistemine iyi geliyor. Metabolizmayı hızlandırıyor. Kalbe de yararlı. Anladığım kadarıyla yağları da yakıyor.
Yani Samandağ biberi oldu, ‘Mesut Yar biberi’...- Çok berbat oldu. Google’a girip “Mesut Yar” yaz, yanında Samandağ biberi çıkıyor! Biz 10 kilo biberi 3 liraya alıyorduk, şimdi birini 6 liraya satıyor adamlar. Şimdi de ‘Samandağ biberi hapı’ diye bir şey çıkarmışlar. Çok tehlikeli. İnsanları kandırıyorlar. Birkaç kişi duymuş, bana yazdılar “Biber hapına başladık ama yutamıyoruz” diye. “Sonsuza kadar zayıflamak istemiyorsanız aman bırakın” dedim. Öldürür yoksa! Orada yetişen her biber de Samandağ biberi değil. Onu uzmanlara sormak lazım. Çünkü bu biber çarlistona benzeyen, çok etli ve çok sulu bir biber. O suyu zaten işi bitiren. O sınavdan geçebilirsen tamamdır!
Her gün yiyor musunuz?- Her öğünde yiyorum. Ama son bir aydır yoksunluk çekiyorum bulamadığım için, çünkü mevsimi değil. Bulabildiğim yeşil ve acı biberleri yiyorum. Pul ve karabiber zararlı ama taze biberin bir zararı yok. Tansiyon korkusu olanlar abartmadan yemeliler. Kahvaltıda üç-dört tane yiyorum. Bir de yiyince şişiriyor zaten seni.
‘Sevimli şişko’dan ‘yakışıklı Mesut’a geçiş yapmak nasıl bir şey oldu?- O hiç iyi olmadı.
Neden?- Seks sembolü olduk! Şaka bir yana herkes onu soruyor. Bir anda hayatının performansı değişiyor. Cinselliği koy bir kenara, onunla hiçbir ilgisi yok ama erken uyanıyorsun. Çok zinde oluyorsun, günü daha uzun yaşıyorsun ve hareketlisin. Çok büyük şaşkınlık yaratıyor bu insanda. İlk görenler de tuhaf oluyor. Ayvalık’a gittik geçen gün, adamlar şoke oldu. Yemek belgeselinin başında beni gören usta vardı. Şimdiki halimi görünce şok yaşadı.
ÜNİVERSİTEYE KADAR
KIZ ARKADAŞIM OLMADI
Kilolu olduğunuz için karşılıksız aşklar yaşadınız mı hiç?- Hayatım öyle geçti. Üniversite 2’nci sınıfa kadar kız arkadaşım olmadı. Bizim topluluğun sevimli çocuğuydum hep. Ama böyle olunca geliştiriyorsun kendini. Ötekilerde olmayan ama sende olan ne var? Zeka. O hattan kurtarıyorsun ama o zamana kadar yaşadığın ezikliği nasıl kapatacaksın? Ağabeyim son derece yakışıklı bir adamdı. Deniz subayıydı. Ezik ezik bakıyorsun ona. Ama hayatın yarısı öyle boş gitti. Bunların hepsi ders oldu benim için.
Artık istediklerinizi de giyebiliyorsunuz. Alışveriş yapmak keyifli mi?
- Tabii. Yanımda 4 XL gömlek getirdim. Pantolon ve ceket de var eskilerden. Artık mağazalara girdiğimde “Üzerime bir şey olmayacak” derdim yok. Acayip bir güven geldi bana. Bundan vazgeçmeye de niyetim yok. Tabii yanımdaki insanların da önemi büyük bunda. Benim çok küçük bir arkadaş grubum var, o arkadaşlarımın hepsi bana çok destek verdi.
TEKNİK DİREKTÖRÜM FERDA
Kitapta “Ferda için” yazıyor. Kimdir Ferda?- O candır. O benim mesleğimdeki koçum. Teknik direktör oydu. Belgesele gittiğimde yemek yiyor, kalorisini hesaplayamıyordum. Telefon açıyordum, o hesaplıyor ve bana “Burada dur” diyordu. 12 kilo da o verdi. Bizim ayrılıp barıştığımız dönemler oldu, o dönemlerde bile üzerimden elini çekmedi.
GAZETECİ KİMLİĞİMDEN SIKILDIM
Bundan sonrası için planlarınız ne?- Sigara gidecek hayatımdan. Bir de sakin ve doğru düzgün işler yapmak istiyorum. Zaman planlamasını çok iyi öğrendim. Gazeteci kimliğiyle yaşamaktan çok sıkıldım. Değilim ya, ben insanım. İyi bir akademik eğitimden gelmiş, kendini yetiştirmiş biriyim ve bunu göstermek istiyorum. Sadece habercilik yaparak veya sabahları hoplayıp zıplayarak bunu gösteremiyorsun. İnanıyorum ki; bir gün bu ülkede yazıp çizerek para kazanacaksın. Ben de ilk adımlarımı atıyorum.
Röportaj: Pınar YILMAZERLER Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN
Sizin hikâyeniz...- Evet, benim hikâyem. Kitabı yazdıktan sonra birkaç doktor arkadaşıma okuttum. Onlar da “Buna eklenecek bir şey yok, gerekli olanları sen yazmışsın zaten” dediler ve öyle tamamlandı.
Zayıflamaya karar verdiğiniz bir ‘o an’ var mı?- Var. Doğum günümde Polonezköy’de toplanmıştık. Yedik, içtik. Ertesi sabah kalkıp aynaya baktığımda beğenmedim halimi. İyice şişmiştim. Doktora gittim, “Zayıfla biraz” dedi. “Bazı şeylerden vazgeçemem” dedim, “Kafana göre zayıfla, kasma” dedi. Nettir benim kararım. Ben Star TV’yi bırakacağım dersem, bırakırım. “Uyan Türkiye bitti” dersem, biter. Bütün kararlarımda çok net olduğum için diyete de kararlılıkla başladım. Bir ay kadar zayıflama formülleri araştırdım. Hep kendime bir hedef koydum. Fakat bunları yaparken hiç aç kalmadım. Her akşam da rakı içtim. Rakı kilo aldırıyor, evet ama 10 saat boyunca içersen aldırıyor...
MESELE, KENDİNDEN
BIKMA MESELESİ
O doğum günü partisine kadar hiç mi “Zayıflamalıyım” dememiştiniz?- Dedim. Bir 50 kilo verme maceram var mesela. Her gün canlı yayın yapıyorum, günde 2,5 saat performans sergiliyorum. Konuşmak, düşünmek acayip yoruyor, nefes nefese kalıyorum. Hatta bana “Ağabey o kadar çok konuşuyorsun ki, tık diye gideceksin” diye yazmışlar. Haklılar da bir yandan. Diğer yandan estetik takıntım yok. Kilolu doğdum, hep öyle gittim. Şişman adama laf sokanlara da ekstra laflarım vardır geliştirdiğim. Esprilerim var, kalırlar ezik gibi. Ama mesele o değil. Mesele, kendinden bıkma meselesi. Bu arada ağabeyim Cüneyt de 165 kiloya çıkmıştı, o da 112’ye indi.
Sizin yolunuzda ilerliyor yani...- Tabii beni de geçer, çünkü Cüneyt 75 kilodan şişmanladı böyle. Ben 140 kilodan 100’e, 120’ye indim, hep o aralarda dolaştım. Burada en önemli konu şu; kiloyu verdin, nasıl koruyacaksın? En şaşırtıcı süreci son dört ayda yaşadım. Sık sık şehir dışına çıktım. Yedik, içtik.İstanbul’a dönünce dedim ki; “Muhtemelen almışımdır iki kilo filan ama çıkmayacağım tartıya. Egzersizlerimi yapayım, öyle çıkayım”. Sonra bir baktım; 2,5 kilo vermişim. Oysa bütün kebapları yemiştim Mersin’de. Ama işte benim Samandağ biberim sağ olsun!
Samandağ biberini ilk nasıl keşfettiniz?- Denizbank’a yemek belgeseli yaparken, Antakya’ya gittik. Antakya da doğu mutfağı tabii. Ağabeyler karşımızda yiyor ama herkes ince! Fakat deli gibi yiyorlar. Bense onların karşısında haşlanmış peynir yanında domates, salatalık yiyorum. “Nasıl yani?” dedim, “Biz yeriz ama kilo almayız. Çünkü kilo, yemeğin yanında yediğimiz şeylere bağlı. Limon, dereotu yiyoruz” dediler, sonra da biberi çıkardılar. Çarlistona benziyordu. “Samandağ biberi, kilo verdirir” dediler. Yemeye başladım. Acıydı ama inat ettim. Ağızda tuhaf bir yanma hissi bırakıyor bir saat kadar. Ama sonra vücudunda sanki bir hareket oluyor. Metabolizmayı çalıştırıyor.
BİR ANDA SEKS
SEMBOLÜ OLDUK
Onca acının herhangi bir yan etkisi var mı?- Hayır yok, araştırdım onları. Tam tersine, mide hastalıklarına ve boşaltım sistemine iyi geliyor. Metabolizmayı hızlandırıyor. Kalbe de yararlı. Anladığım kadarıyla yağları da yakıyor.
Yani Samandağ biberi oldu, ‘Mesut Yar biberi’...- Çok berbat oldu. Google’a girip “Mesut Yar” yaz, yanında Samandağ biberi çıkıyor! Biz 10 kilo biberi 3 liraya alıyorduk, şimdi birini 6 liraya satıyor adamlar. Şimdi de ‘Samandağ biberi hapı’ diye bir şey çıkarmışlar. Çok tehlikeli. İnsanları kandırıyorlar. Birkaç kişi duymuş, bana yazdılar “Biber hapına başladık ama yutamıyoruz” diye. “Sonsuza kadar zayıflamak istemiyorsanız aman bırakın” dedim. Öldürür yoksa! Orada yetişen her biber de Samandağ biberi değil. Onu uzmanlara sormak lazım. Çünkü bu biber çarlistona benzeyen, çok etli ve çok sulu bir biber. O suyu zaten işi bitiren. O sınavdan geçebilirsen tamamdır!
Her gün yiyor musunuz?- Her öğünde yiyorum. Ama son bir aydır yoksunluk çekiyorum bulamadığım için, çünkü mevsimi değil. Bulabildiğim yeşil ve acı biberleri yiyorum. Pul ve karabiber zararlı ama taze biberin bir zararı yok. Tansiyon korkusu olanlar abartmadan yemeliler. Kahvaltıda üç-dört tane yiyorum. Bir de yiyince şişiriyor zaten seni.
‘Sevimli şişko’dan ‘yakışıklı Mesut’a geçiş yapmak nasıl bir şey oldu?- O hiç iyi olmadı.
Neden?- Seks sembolü olduk! Şaka bir yana herkes onu soruyor. Bir anda hayatının performansı değişiyor. Cinselliği koy bir kenara, onunla hiçbir ilgisi yok ama erken uyanıyorsun. Çok zinde oluyorsun, günü daha uzun yaşıyorsun ve hareketlisin. Çok büyük şaşkınlık yaratıyor bu insanda. İlk görenler de tuhaf oluyor. Ayvalık’a gittik geçen gün, adamlar şoke oldu. Yemek belgeselinin başında beni gören usta vardı. Şimdiki halimi görünce şok yaşadı.
ÜNİVERSİTEYE KADAR
KIZ ARKADAŞIM OLMADI
Kilolu olduğunuz için karşılıksız aşklar yaşadınız mı hiç?- Hayatım öyle geçti. Üniversite 2’nci sınıfa kadar kız arkadaşım olmadı. Bizim topluluğun sevimli çocuğuydum hep. Ama böyle olunca geliştiriyorsun kendini. Ötekilerde olmayan ama sende olan ne var? Zeka. O hattan kurtarıyorsun ama o zamana kadar yaşadığın ezikliği nasıl kapatacaksın? Ağabeyim son derece yakışıklı bir adamdı. Deniz subayıydı. Ezik ezik bakıyorsun ona. Ama hayatın yarısı öyle boş gitti. Bunların hepsi ders oldu benim için.
Artık istediklerinizi de giyebiliyorsunuz. Alışveriş yapmak keyifli mi?
- Tabii. Yanımda 4 XL gömlek getirdim. Pantolon ve ceket de var eskilerden. Artık mağazalara girdiğimde “Üzerime bir şey olmayacak” derdim yok. Acayip bir güven geldi bana. Bundan vazgeçmeye de niyetim yok. Tabii yanımdaki insanların da önemi büyük bunda. Benim çok küçük bir arkadaş grubum var, o arkadaşlarımın hepsi bana çok destek verdi.
TEKNİK DİREKTÖRÜM FERDA
Kitapta “Ferda için” yazıyor. Kimdir Ferda?- O candır. O benim mesleğimdeki koçum. Teknik direktör oydu. Belgesele gittiğimde yemek yiyor, kalorisini hesaplayamıyordum. Telefon açıyordum, o hesaplıyor ve bana “Burada dur” diyordu. 12 kilo da o verdi. Bizim ayrılıp barıştığımız dönemler oldu, o dönemlerde bile üzerimden elini çekmedi.
GAZETECİ KİMLİĞİMDEN SIKILDIM
Bundan sonrası için planlarınız ne?- Sigara gidecek hayatımdan. Bir de sakin ve doğru düzgün işler yapmak istiyorum. Zaman planlamasını çok iyi öğrendim. Gazeteci kimliğiyle yaşamaktan çok sıkıldım. Değilim ya, ben insanım. İyi bir akademik eğitimden gelmiş, kendini yetiştirmiş biriyim ve bunu göstermek istiyorum. Sadece habercilik yaparak veya sabahları hoplayıp zıplayarak bunu gösteremiyorsun. İnanıyorum ki; bir gün bu ülkede yazıp çizerek para kazanacaksın. Ben de ilk adımlarımı atıyorum.
Röportaj: Pınar YILMAZERLER Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.