-

Patagonya nedir neresidir nerededir - coğrafi konum ve özellikleri

13 Şubat 2012 Pazartesi yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

Dünyanın bir ucu: Patagonya

1 Eylül Patagonya Güney Amerika kıtasında Şili ve Arjantin’in güney kısımlarına verilen ad. Bir anlamda ‘dünyanın bir ucu’. Penguenleri, mavinin her tonundaki buzulları, nefes kesen şelaleleri, ıssız toprakları ile gören herkesi büyüleyen bu topraklar çok farklı hayatları barındırıyor.

Bir dostum anlattı. Geçenlerde ilkokul sondaki oğlunun öğretmeni anlattığı konunun doğruluğunu vurgulamak için “bu Patagonya’da bile böyledir,” demiş. Acaba öğretmenin kendisi Patagonya’nın nerede olduğunu biliyor muydu?

Şili Patagonyası'ndan bir görünüş

Ünlü kaşif Macellan bölgeye ilk geldiğinde çok uzun boylu ve giydikleri makosen biçimli büyük deri ayakkabılarından ötürü ayakları daha da kocaman görünen yerlileri görünce İspanyolca pata (ayak) kelimesinden yola çıkarak bölgeye Patagoni adını vermiş. Kimilerine göreyse Patagonya adı bir yerli sözcüğünden türemiş.
İşte böylesi bir bölgeyi gezeceğiz. Bu “dünyanın bir ucuna gitmek” gibi bir şey. Zaten Patagonya’nın en ucundaki Ushuaia kenti, resmen dünyanın ucu olarak kabul ediliyor.

MACELLAN VE DARWIN
Bölgenin iki ünlü gezgini var. Biri Macellan. Macellan 1520 yılında Güney Amerika’nın oldukça uç noktalarına kadar gider, ancak bugünkü Cape Horn’a varmadan batıya yönelir ve bir boğazdan geçerek Güney Denizi’ne girer. Bu boğaza daha sonra Macellan Boğazı adı verilir. Yolculuklarının onca zorluklardan sonra sakin geçmesi nedeniyle bu deniz Pasifik Okyanusu olarak adlandırılır (İspanyolca pacifico, durgun, sakin).
İkinci gezgin ise Charles Darwin’dir. Darwin 1831 yılının sonunda Beagle adlı bir gemi ile bölgeye gelir. Patagonya ve çevresindeki adalarda beş yıl sürecek bir inceleme gezisi yapar. Çok sayıda değişik canlı türüne orada rastlar. “Evrim” teorisinin temelleri orada atılır. Sonuçta geminin adı dünyanın en güneyindeki kanala (Beagle Kanalı), Darwin’in adı bir sıradağına (Cordillera Darwin), kaptanın adı da Patagonya’daki bir dağa (Fitz Roy Dağı) verilir.
Patagonya’yı gezmek için Şili’nin başkenti Santiago’ya ya da Arjantin’in başkenti Buenos Aires’e uçmanız gerekir. Biz ikinci yolu izleyelim. Buenos Aires’ten bir uçakla Trelew’e uçulur. Trelew İngilizlerin baskı ve sömürüsünden dünyanın diğer ucuna kaçan Gallilerce 18. yy sonunda kurulan bir kent. Galliler hâlâ bu kentin yakınındaki Gaiman kasabasında ünlü çayevlerini işletiyorlar. Trelew’dan bir karayolu aracı ile Puerto Madryn’e gidilir, oradan da Peninsula Waldes keşfine çıkılır.

En kıymetli sakinler penguenler...

Valdes Yarımadası, Güney Amerika’nın en ilginç yerlerinden biri. Yarımada ve çevresinde değişik fok türlerini, denizaslanlarını, denizfillerini ya da filfoklarını, balinaları, vahşi devekuşlarını (rhea), Patagonya tavşanlarını (maras), devegillerden guanakoları, penguenleri görebilirsiniz. 9-10 metre boyundaki balinaların görülebilmesi için özel teknelerle balina gözlem gezilerine çıkılıyor. Denizfilleri erkekleri burunlarının filin hortumunu andırması nedeniyle bu adı almış. Erkek denizfilleri 6-6.5 metre boyunda, ağırlıkları 4 tona yaklaşıyor. 14-15 dişiden oluşan bir hareme sahipler ve bir başka erkek filfoku yan baktığında naralar atarak saldırıyorlar.
Guanako (huanako), pikunya, lama, alpaka gibi devegillerden ilginç bir hayvan. İnsandan kaçıyor, sıkışınca tükürüyor. En büyük düşmanları pumalar.

Valdes Yarımadası’nın kuzeyinde ufak bir ada var. Kuşlar Adası olarak adlandırılan koruma altındaki bu ada Antoine de Sainte-Exupery’nin Küçük Prens adlı öyküsünün başındaki ufak dağa esin kaynağı olmuş.
Peninsula Waldes’te penguen görmek mümkün, ancak Puerto Madryn’e yeklaşık 2 saatlik stabilize bir yoldan gideceğiniz (stabilize yoldaki taşlar nedeniyle araçların ön cepheleri hep kafesli) Punto Tombo tam bir Penguen Cenneti. Penguen 16 kuş türünün ortak adı. Penguenler suya ve soğuğa en iyi biçimde uyarlanmış, uçamayan, karada ayak tabanlarına basarak, paytak paytak yürüyen, denizde müthiş biçimde yüzen ve dalan bir kuş türü.
Patagonya’daki penguen türü siyah-beyaz kravatlı Macellan pengueni, boyları 35-40 km. Arjantin’in Folkland Adalarında ve Antartika bölgelerinde göğüsleri çoğunlukla sarı lekeli 120 cm’e kadar boyları olanlar ise Kral Pengueni olarak adlandırılıyor.

Arjantin Patagonyası'nda buzdağı

Trelew’den Dünyanın Sonu diye adlandırılan Tierra del Fuego (Ateş Toprakları) için Ushuaia’ya uçmanız gerekli. Ushuaia’da, Tierra del Fuego Ulusal Parkı’nı, Dünyanın Sonu Müzesi’ni, müze haline getirilen eski ünlü hapishaneyi gezebilir, Beagle Kanalı’nda deniz otobüsü ile dolaşabilirsiniz. Beagle Kanalı gezisinde denizaslanlarını, kormoranları ve Jules Verne’in sözünü ettiği dünyanın sonundaki deniz fenerini görebilirsiniz.
Ushuaia’dan El Calafate’ye uçmamız gerekli. Oradan UNESCO Doğal ve Tarihi Miras Listesi’ndeki Buzullar Parkı’na gidip Argentino Gölü’ne doğru uzanmış, hareket eden Perito Moreno Buzulu’nu göreceğiz. Patagonya’nın nefes kesen yanı buzul mavisi renkleriyle buzulları. Özellikle de parçalanıp suya düşen Perito Moreno buzulu parçalarının çıkardığı ses. Argentino Gölü çevresinde Uppsala ve Spegazzini buzullarını görmek de mümkün.
Artık El Calafate’den karayolu ile Şili’ye, Torres del Paine Ulusal Parkı’na gidebiliriz. Bu karayolu ıssızlığı ve kimsesizliği ile insanları büyülüyor. Bu yol üzerinde ya da Patagonya’nın belli yerlerinde “gaucho” olarak adlandırılan kovboy-çobanları da görebiliriz.
Torres del Paine Parkı, devamlı değişen renklerde muhteşem tepeler ve buz tarlaları, canlı turkuaz ve lacivert renklerde gölleri, gri ve yeşil vadileri, şelaleleri ve çok zengin vahşi doğası ile nefes kesecek kadar güzel manzaralar sunuyor.

Arjantin'de "gaucho"lar

Parkın tam ortasında yaklaşık 2600 m yükselen garip şekillerde masif granitten kayalar, Torres ve Cuernos of Paine (Paine’nin Kuleleri ve Boynuzları) olarak adlandırılmış. Vadiler 50 m’den 200 m’ye kadar yüksekliklerde irili ufaklı göllerle adeta işlenmiş.
Parkın batı tarafında dört büyük buzul var: Grey, Dickson, Zapata ve Tyndall. Grey buzulu da büyülüyor. Park 105 değişik tür kuşa, 200 bitki türüne ev sahipliği yapıyor.
Şili’nin güneyi yüzlerce fiyort, buzul gölü, ada ve adacık ile paramparça olmuş durumda. Puerto Natales ve Macellan Boğazı üzerindeki Punta Arenas, bu bölgenin gezilmesi gerekli iki önemli kenti. Çevredeki Serrano Buzulu da büyüleyici. Gezimizi burada noktalayıp uçakla Santiago’ya dönebiliriz artık.
İsterseniz Santiago’dan Puerto Montt’a uçup, oradan gemilerle fiyort turu ve San Rafael Buzulu gezisi de yapabilirsiniz.








Patagonya, Güney Amerika"da Pasifik Okyanusu ve Atlas Okyanusu arasında, giderek darlaşan burun kesimini kaplayan bölgedir. 1519 yılında ünlü kaşif Macellan tarafından keşfedilmiş olan Patagonya, sonraları Fitzroy,King,Musters ve daha bazı kaşiflerin içerilere yaptıkları seyahatlerle iyice tanındı. Bilinmedik köşesi kalmadı. And Dağlarının kuzeyden güneye doğru ikiye böldüğü Patagonya, genel bir bakışla verimsiz bir ülkedir. Sadece Rio Negro nehri yöresindeki topraklar tarım için uygundur. And Dağlarının bölmesiyle batıda kalan kısım, dar ve kayalık bir kıyı şeridi görünümündedir.Doğu bölümünde alçak tepeler ve geniş düzlükler vardır.

Patagonya politik coğrafya karakteristikleri bakımından da ikiye ayrılır:

1- Arjantin Patagonyası

2- Şili Patagonyası

Arjantin Patagonyası"nın yüzölçümü 766.530 kilometre karedir.Nüfusu yaklaşık olarak 170.000 dir. Tarım için elverişli Rio Negro düzlüğü burada bulunmaktadır.

Şili Patagonyası"nın yüzölçümünün 186. 870 kilometre kare olmasına karşılık nüfus 200.000 i aşar. Terra del Fuoco( Ateş Ülkesi)bu kesimdedir. İnsan ayağı girmemiş ormanlar, bazı çevrelerdeki çok ilkel topluluklar bu bölgenin karakteristik özellikleridir. Halen yeryüzünde sadece bu çevrede insan eti yiyen "yamyam"topluluklar vardır.

Ülkeye Patagonya adını veren de buraya ilk olarak ayak basan Avrupalı kaşif Macellan"dır. Macellan yerlilerin ayaklarındaki hayvan derisinden, sivri burunları vahşi hayvan pençesini andıran çarıkları görmüş ve "hayvan ayağı" anlamına "Pato" kelimesinden "Patagonlar" demişti. Patagonlar, yapılı,uzun boylu,tenlerinin yanık esmerliği kızıla çalan, ilkel insanlardır. Yaşamlarının temelini avcılık teşkil eder.

Geniş düzlüklerdeki yaban atlarını,sığırları kementle tutmak Patagonlar"a has ustalıklardan biridir. Patagonlar dini inanç ve davranışları bakımından da ilkel bir topluluktur. Ölülerini büyük törenlerle gömer,öteki dünyada avlanmaları için silahlarını da yanlarına bırakırlar. Ölen kimsenin atını mezarın üzerinde öldürmek geleneği,gerçekte hiç ilgileri olmamasına rağmen Vikingler"i andıran bir davranıştır.

Patagonya"da doğum oranı düşük, sağlık şartları kötüdür. Bu yüzden nüfus artışı da çok düşük orandadır. Arjantin Patagonyası, Şili Patagonyası"na oranla daha gelişmiş sayılabilir. Bu bölgedeki bazı yerleşme çevreleri yavaş tempolu bir uygarlaşma atılımı içindedir. Okullar ve sağlık kurumları bölge halkının hayat seviyesini hayli düzeltmiştir.





Patagonya (Patagonya Hakkında)[/URL]
Patagonya, Arjantin'in güneyinde, çok geniş, ağaçsız, çalılarla kaplı, yarı kurak bir bölgedir. 673.000 km2 yüzölçümüyle Amerika kıtalarındaki en geniş çöldür. Colorado Irma*ğı kuzeyde doğal sınırı oluşturur; doğuda ise Atlas Okyanusu vardır. Güneyde Tierra del Fuego Adası'na kadar uzanan Patagonya, batıda And Dağları'nın güney uzantısı ile sınırlanır.
Patagonya'da yaşayan Yerliler'in bundan 5.000 yıl önce Tierra del Fuego'dan geldikleri sanılmaktadır. 16. yüzyılın sonuna doğru Gü*ney Amerika'ya ayak basan İspanyol kâşifler, burada avcılıkla geçinen göçebe kabilelerle karşılaştılar. Bu kıyıyı keşfeden ilk Avrupalı olan Ferdinand Macellan'ın, üzerlerindeki kalın hayvan postları, gür saçları ve boyalı yüzleriyle Yerliler'i, bir 16. yüzyıl öyküsünde*ki Patagon adlı canavara benzettiği için bölge*ye bu adı verdiği söylenir.Arjantin 1817'de İspanyol egemenliğinden kurtulunca, göçmenleri bu topraklara yerleş*meye özendirmek için girişimlerde bulunul*du. Bazıları çiftçilik yapmak için, bazıları da burada bir topluluk oluşturan Galliler gibi, dinsel ve siyasal özgürlüğe kavuşmak amacıy*la geldi. Gene de nüfusu seyrektir ve çoğun*lukla kırsal bölgelerdedir. Bölgeden çıkartı*lan en önemli ürünler petrol ve demir cevheri*dir. Bunun yanı sıra, altın, bakır, manganez, kurşun ve uranyum rezervleri vardır.



Patagonya (Patagonya Hakkında)
Patagonya'dan bir görüntü




Arjantin ile Şili arasında kalan ve Antarktika’nın yukarısında, dünyanın en güney noktası olan Patagonya sadece adının cazibesinden dolayı bile insanların gidebileceği bir yer. Doğal güzellikleri ile yeni ilgi merkezi olan bölgede penguenlerden balinalara, deniz aslanlarından kormoranlara yüzlerce farklı canlı yaşıyor. Patagonya’da göllerden şelalelere, buzullardan karlı zirvelere, görsel bir şölende her yıl milyonlarca turist yaşamın tadını çıkartıyor. 
Maskesiz, hilesiz, saydam, yani çıplak olduğu için Nü adını taktığım can dostumla Ushuaia’nın en güzel oteli Las Hayas’ın lobisinde oturuyoruz. Aylardan aralık ve bulunduğumuz güney yarımküreye yaz daha yeni gelmiş ama dışarıda lapa lapa kar yağıyor! 
Şehrin büründüğü beyaz renk, ışıkların gölgesinde daha bir güzel gözüküyor. 
Adı "Batıya sokulan körfez" anlamına gelen Ushuaia’ya (Uşuaya okunuyor) 1871’de Anglosaksonlar gelmiş. Önce İngilizcenin hakimiyeti söz konusuyken sonrasında bayrağı İspanyolca devralmış. Dünyanın sonuna nasıl olsa kimse gelmez deyip, Ushuaia’yı 1947’ye kadar büyük bir hapishanenin bulunduğu bir yerleşim olarak kullanmışlar. 1980’lerde sekiz bin kişi yaşarken turizmin gelişmesi ve Antarktika’ya giden gemilerin bu limandan kalkmasıyla nüfus da 60 binlere çıkmış. Ushuaia’ya bugün senede 200 bin turist geliyor ve bunların yüzde 30’u da cruise yolcusu. 
Bazı ülke ve şehirler bir slogana sırtlarını yaslayıp, hep bunun kaymağını yerler. Buzul kaplı 1500 metrelik zirveleriyle Fuegan Ant dağlarına sırtını yaslamış olan Ushuaia’da her şey "Dünyanın Sonu"na endeksli. Beagle Kanalı’nda katamaranla bir tur yaptığınızda sizi bir deniz fenerinin yakınına götürüyorlar. Herkes kameralara sarılıp, fonda "Dünyanın Sonu Deniz Feneri", sırıtarak resim çektiriyor. Limana iniyorsunuz, "Dünyanın sonu limanına hoşgeldiniz" tabelası var. Sahilde koskocaman "Ushuaia dünyanın sonu, her şeyin başlangıcı" yazıyor. Tüm hediyelik eşyalarda da dünyanın sonuyla ilgili yazılar bulunuyor. İnsan korkuyor, acaba dünyanın sonu mu gelecek, diye... Şehirdeki San Martin ana cadde ve güzel dükkanların çoğunu burada bulabiliyorsunuz. 
ATEŞ TOPRAKLARI
Şehirden 15 dakika uzaklıkta, Tierra del Fuego (Ateş Toprakları) Milli Parkı var. İçindeki dünyanın sonu treniyle parkı gezebiliyorsunuz. Ateş Toprakları, 16. yüzyılda buraya gelip Kızılderili ateşlerini gören Macellan’ın verdiği bir isim. Patagonya da onun icadı. Bakmış yerlilerin ayakları giydikleri çarıklardan dolayı daha da büyük gözüküyor, İspanyolca’da ayak anlamına gelen "pata"dan yola çıkarak onlara "Patagon", memleketlerine de "Patagonya" adını vermiş.
Park, tilkisinden ördeğine, lama benzeri guanakodan kunduzuna hayvanların etrafta huzur içinde dolaştığı yeşil bir cennet. Roca Gölü de mavisiyle bu yeşile nazire yapıyor. Parktaki bir tabelada yolun sonu yazıyor. Üzerinde de Alaska 18 bin, Buenos Aires 3000 kilometre diye belirtilmiş. Bu arada Antarktika’nın Güney Amerika’dan uzaklığı 1000 kilometre. Oysa Güney Afrika 3600, Yeni Zelanda ise 2200 kilometre uzaklıkta. Güney Amerika’da iklimler bize göre tamamen ters. Nisanda sonbahar başlıyor. 22 Haziran’da da "En uzun gece" partisi var. Gecenin uzunluğu 18 saati geçiyor.
MACELLAN PENGUENLERİ
Buenos Aires’ten 1350 kilometre uzaklıktaki Puerto Madryn’e gitmek için önce Trelew’a uçmanız gerekiyor. Patagonya’nın Arjantin’deki kısmı Rio Negro (Kara Nehir), Neuquen, Chubut, Santa Cruz (Kutsal Haç) ve Tierra del Fuego isimli beş bölgeden oluşuyor. Chubut bölgesinde bulunan Trelew’u, İngiltere’den gelen Galliler kurmuş, adı da Lewis isimli kişiden geliyor. Tre ise ilçe anlamında. Trelew’a 17 kilometre uzaklıktaki Gaiman isimli köyde halen Gal gelenekleri yaşatılıyor. 18 peso (6 dolar) verip pastalar, marmelatlar ve kekler eşliğinde İngiliz çayı içebiliyorsunuz. Hepsini bitiremezseniz dert etmeyin, yanınızda götürmek için yolluk yapıyorlar. 
Trelew’a iki saat mesafedeki Punta Tombo’da 1.200.000 civarında Macellan pengueni var. Kışın Brezilya sahillerinde yaşayan bu penguenler ilkbahara doğru Patagonya sahillerine göç ediyorlar. Penguenler çok zeki hayvanlar, önce erkek penguen gelip binlerce yuva arasından kendine ait olanı buluyor, temizliyor, sonra da yuvanın kraliçesi teşrif ediyor. 41 günlük kuluçka süresinden sonra genelde iki yavru penguen dünyaya geliyor. 18 penguen çeşidinden biri olan Macellan penguenlerinin boyları 45 santim civarında ve 20 yıl kadar yaşıyorlar. 
Punta Tombo’ya giden yolda sert esen rüzgarlar dolayısıyla genelde bodur ağaçlar ve değişik hayvanlar var. Sürüler halinde dolaşan guanakolar görüyorsunuz. Bunlar bir yaşında ailelerinden ayrılıp, bir liderle dolaşan gençler. Yünlerinin bir kilosu 90 dolar, çünkü bir guanakodan senede ancak 300 gram yün çıkıyor. Mara dedikleri yabani tavşanlar da bol miktarda ortalıkta dolaşıyor. Devekuşuna benzeyen reaların ise ilginç bir özelliği var. Yumurtlama döneminden sonra dişi rea kaçıp babayı yumurtalarla başbaşa bırakıyor. Etrafta yavrularla dolaşan bir ebeveyn rea görürseniz anlayın ki o fedakar baba!
Puerto Madryn’den yaklaşık bir saat mesafede bulunan Valdes yarımadası enteresan bir yer. Bir tarafında San Jose körfezi var ki Antoine de Saint Exupery’e Küçük Prens’i yazarken ilham kaynağı olmuş. Diğer tarafında da Nuevo (Yeni) körfezi var, burası da balinaları seyretmeye gidebileceğiniz bir yer. Puerto Madryn’den 100 kilometre uzaklıktaki Puerto Piramides’den teknelerle açılıp yavru balinalara yüzmeyi öğreten 30 ton ağırlığında, 16 metre boyundaki balinaları görebiliyorsunuz. Çiftleşme döneminde, dişi balina üç erkek balinayla ilişkiye giriyor ve bu esnada erkek balinalar birbirlerine yardımcı oluyorlar. Problem ise babanın hangisi olduğunun belli olmaması! Yarımadanın ucundaki Caleta Valdes’de ise deniz filleri var, bunlar dev boyuttaki foklar. Bir erkek fil 8-10 arasındaki dişiden oluşan haremiyle yaşıyor! 
BUZUL BUZUYLA VİSKİ
El Calafate’de 10 yıl önce sadece iki bin kişi yaşarken turizm sayesinde nüfus 15 bin kişiye çıkmış. 15 milyonluk İstanbul’da tek bir Kempinski Otel varken onun binde birini oluşturan El Calafate’de hem Kempinski, hem de başka beş yıldızlı oteller var! Ana cadde birbirinden şık dükkanlar, barlar ve restoranlarla dolu. UNESCO dünya kültürel mirası listesindeki Los Glaciares Ulusal Parkı içinde bulunan Perito Moreno buzulu kasabadan 80 kilometre uzaklıkta. 
Moreno Buzulu, adını kendini hiç görmemiş olan Patagonya kaşiflerinden Arjantinli Francisco Moreno’dan almış. Yol boyunca bir sürü Estancia (Çiftlik) görüyorsunuz. Bir çiftliğin para kazanması için en az beş bin koyuna sahip olması gerekiyor. Her çoban köpeğine 400 koyunun düştüğü sürüler başlarındaki Gaucho’larla (Güney Amerika’da kovboylara verilen isim) buzula giden yolda hoş bir dekor yaratıyorlar. Etrafta Notro dedikleri bodur, kırmızı çiçekli ağaçlar var. El Calafate de adını bir tür böğürtlenden almış. Buzula geldiğinizde doğa gücünden etkilenmiş biz dünyalıların kameralarına mağrur bir şekilde gülümsüyor. Buzulun gölden yüksekliği 60 metre civarında, boyu 30, eni ise dört kilometre ve her gün yaklaşık iki metre ilerliyor. İsterseniz buzula gidip yürüyüş yapabilir ya da 38 Peso (13 dolar) verip gemiyle buzul etrafında dolaşabilirsiniz. Bir saatlik turda gemide buzuldan alınma buzla servisi yapılan viskiden bir duble için. İskoçların "Yaşam suyu" dedikleri viskinin ardından "Su yaşamdır" diyecek ve yaşamın nimetlerini daha iyi takdir edeceksiniz. 
GRANİT ZİRVELER
Patagonya’da hikaye 1520’de İspanya’dan gelen Macellan’la başlamış ve 19. yüzyıla kadar insanlar daha ziyade keşif gezileri için bu bölgeye gelmişler. Buharlı gemilerle okyanus aşırı seyahatlerin daha kolay hale gelmesi, eski dünyadakileri daha bilinmeyen yerlere doğru yönlendirmiş. 1810’da özgürlüğüne kavuşan Şili, bakmış ülkenin güney bölümleri elden gidiyor, Patagonya’nın kendi kısmına kuzeyden insanlar yollamaya başlamış. Falkland Adaları’ndan getirilen koyunlarla hayvancılık, ardından balıkçılık, ormancılık, kömür derken bölgede ciddi bir hareket başlamış. Bugün en önemli gelir kaynaklarından biri de turizm. 
Türkçe Paine kuleleri anlamına gelen Torres del Paine tam bir doğa harikası. Bir tarafta karlarla kaplı, 2000 metrenin üzerindeki granit zirveler, altında nehirler ve göller, diğer tarafta da buzullar var. Araya serpiştirilmiş ve doğal manzarayı bozmayan birkaç otelle kamping de ziyaretçilere hizmet veriyor. 
Kuzeyden güneye 12 bölgeye bölünmüş olan Şili’nin son bölgesinde yer alan Torres del Paine, trekking sevenler için tam bir cennet. İki saatlikten tutun yedi günlüğe kadar değişik rotalar var. Bu milli parkta Sarmiento, Toro, Pehoe gibi çok sayıda göl var. Grey gölünün devamında ise Grey buzulu bulunuyor. Bölgedeki en iyi otellerden biri olan Hosteria Lago Grey’de buzul manzaralı bir öğle yemeği yiyip ardından buzula doğru bir yürüyüş gerçekleştirebilirsiniz. Yolda karşınıza geyik çıkarsa şaşırmayın, sadece kameranızı hazırlayın. 
Yirmili yaşlarımda olsam içinde uygun fiyatlı konaklama, yemek ve seyahat bilgileri olan Lonely Planet veya benzeri bir rehber kitabın eşliğinde Güney Amerika’yı dolaşır, Torres del Paine ve benzeri yerlerde doğanın kucağına atardım kendimi. Torres del Paine’ye en yakın havaalanının bulunduğu Punta Arenas bölgedeki en büyük şehir ve kolonyal dönemin güzel izlerini taşıyor. Manzara noktası (Mirador) ve yerlilerin hayatından değişik kesitleri göreceğiniz Selasiano Müzesi şehirde görülmesi gereken önemli yerlerden. Yakınlarında da 50 bin çift penguenin bir arada bulunduğu Seno Otway bölgesi var.
İnsan Patagonya’ya, dünyanın en sonuna neden gitmek ister ki? Kimi Antarktika’ya geçiş noktası olduğu için, kimi "Ben de oradaydım!" deyip sosyal statüde birkaç basamak atlamak için gider. Bazen de bitmesi gereken bir ilişkinin son kalıntılarından arınmak için alır başını gider insan, uzaklara, hem de en uzaklara. Sonra farkeder ki kalıntıları temizleyen sadece taze kandır, yeni bir aşktır. Yaşam aslında bir oyun, bizler de iyisi kötüsüyle oyuncular, bazen de oyuncakları elinden alınan. Yeter ki gönlünüzü nadasa bırakmayın ve biraz sabredin, tecrübeyle sabit ki köşede daha zengin çeşitleriyle bir oyuncakçı sizi bekliyor. Yaşam her şeye rağmen çok güzel, dünyanın sonu olsa da dünyanın sonunda olsanız da...

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-