Osmanlı Devleti esir ticaretini, İngiltere’nin baskısıyla 28 Aralık 1846′da yasakladı.Fermanı yayımlayan Sultan Abdülmecid’in cariye kökenli 12 kadınefendisini onlarca cariyesi ve zenci kölesi vardı.
Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın da konağında cariyeler bulunurdu.Yasaklama, şer’i açıdan köleliğin kaldırılması değil, sadece devletin bu işe resmi olarak izin vermeme kararıydı.
Köle veya esir ticaretinin bir kaynağı savaş ve akınlar, denizlerde de korsanlık oldu.Ele geçirilen köleler, devlet hazinesine vergi ödenerek esir hukukuna tabi olur, mal ve hayvan gibi alınıp satılırdı.Pazarlık ve açık arttırmayla satılan esirlerin fiyatları yaşlarına, sağlıklı ve güzel oluşlarına, becerilerine, ırklarına göre belirleniyordu.
Kellik, diş çürüklüğü, uğursuzluk belirtisi sayılan boy, boyun kısalığı veya düztabanlık, fiyatı düşürürken kusursuzluğunun ve güzelliğinin yanı sıra saz çalan, dil bilen, becerileri olan esirler, 800-1000 Osmanlı Altını’na sahip buluyordu.
İstanbul’da, Bizans’tan kalma iki esir pazar yeri vardı: Cariyelerin satıldığı Atik Bedesten (Cevahir Bedesteni) ile köle pazarı olan Yeni Bedesten (Sandal Bedesteni).Ayrıca Çemberlitaş’ın arkasında kervansarayı andıran ünlü Esir Hanı (1932′de yıkılmıştır), İstanbul’un birçok semtinde ve Üsküdar’da da esir pazarları bulunuyordu.
Esir erkeklere köle, kul, memlûk, abd-ı memlûk, gulâm; kız ve kadınlara cariye, halayık, esire, memlûke denilirdi.Hadım edilmesi gereken kölelerin erkekliklerine, Hıristiyan ve Yahudi sünnetçiler değişik yöntemlerle son verirler; bu işlemlerden geçenlerin hayatta kalanları, yeni hallerine göre nitelendirilirlerdi: Sandaliler (penisi kesilenler), castratiler (tam temiz yani penis ve husyeleri kesilenler), tilbiyeler (Husyeleri ezilenler).
Topladıkları köle ve cariyeleri esir pazarlarına getirenlere köle tâciri, celebdan; gerek bunların gerekse köle ve cariye satanlara esir tüccarı, esirci; satış yerlerine esir hanı, esirhane, esirci evi, esir pazarı; devletin bu satışlardan aldığı vergiye pençik resmi; bu vergiyi ödemeksizin esir satanlara köle kaçakçısı; köle edinenlere sahip, mevle, sahibe; bir kölenin ya da cariyenin esirliğinin sona ermesine ıtk, azat edilme; buna ilişkin özgürlük belgesine ıtıkname; kaçan köleye abd-i âbık; çocuk doğuran cariyeye ümm-i veled deniliyordu.
Kaynak:Atlas Tarih
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.