-

İstanbul Lisesi’nde 181. öğrenci olayı ve isyanı son gelişmeler

12 Şubat 2012 Pazar yazildi.
Sponsorlu Bağlantılar

İstanbul Lisesi’nde 181. öğrenci isyanıİstanbul Lisesi’nde kontenjanların dolmasının ardından yapılan kayıt kavgaya dönüştü. ABD’den dönüp kızının kaydını yapmaya çalışan Nuh Yılmaz ile okulun müdür yardımcısı Atakan Alan arasında tartışma yaşandı. Veliler, kaydın iptali için yürüdü.

Anadolu Liseleri statüsündeki İstanbul Lisesi’nde, Okul Aile Birliği dün ilginç bir eylem gerçekleştirdi. Veliler, okulun 180 olan kontenjanının bir öğrenci için 181’e yükseltildiğini, yapılan kayıt işleminin ise Anadolu Liseleri Yönetmeliği’ne aykırı olduğunu iddia etti. Eylemin odağındaki isim ise kısa adı SETA olan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın Washington eski koordinatörü ve Türkiye’ye yerleşip El Cezire Türk kanalında çalışmaya başlayan Nuh Yılmaz. Velilerin iddiasına göre Nuh Yılmaz, okulun Müdür Baş Yardımcısı Atakan Alan ile tartışıp kızı Z’yi kontenjanın dolmasına rağmen kaydettirmek istedi.



Ancak müdür yardımcısı Alan buna karşı çıkınca tartışma yaşandı. Nuh Yılmaz iddialara göre Milli Eğitim Bakanlığı’nı devreye sokarak kızının okula kaydedilmesini sağladı.

Veliler adına konuşan okul aile birliği üyesi Nermin İlhan, okulun SBS ile öğrenci aldığını söyleyerek, 180 kişilik kontenjanının ise haksız bir şekilde 181’e çıkarıldığını söyledi. İlhan, kayıtlar esnasında okulda bulundukları bir sırada Nuh Yılmaz’ın müdür yardımcısı Atakan Alan’a bağırarak ‘Bu okulda kapıcı bile olamazsın’ dediğini iddia etti. Yılmaz’a ve karara imza atan okul müdürüne dava açtıklarını söyleyen İlhan, kaydın geçersiz olması gerektiğini belirtti.

Denk değil

Okul aile birliğinin avukatı Cemil Ozansü de, okula kaydı yapılan Z’nin Anadolu Liseleri dengi olmayan bir okuldan, ilkokuldan mezun olduğunu söyleyerek, yurtdışından dahi olsa Türkiye’de bu tür okullarda okumak isteyen öğrencilerin dengi bir okulda iki yıl okumuş olması gerektiğini belirtti.

VATAN’ın konuştuğu Nuh Yılmaz iddiaları redederek kızının usullere uygun bir şekilde okula kaydının yapıldığını ve müdür yardımcısı Atakan Alan’ın kendilerine hakaret ettiğini söyledi. Yılmaz, “İddialar tamamen iftira. Okul müdür yardımcısı şahısıma ve kızıma hakaret etti. Kayıt yaparken kızım için ‘IQ’su bu okulda okumaya yetmez’ dedi. Kendisine hakaret davası açtım. Kızımın kaydı yönetmeliğe de uygundur. 2001 yılından beri yurtdışında yaşıyoruz. Kızım da 2001 yılından beri okula gidiyor. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne de, okula da bu belgeleri ilettik. Türkiye’ye gelenlerin bir hak kaybına uğramaması için böyle bir ugulama var.”

Tartışılan yönetmelik

Velilerin iddialarına temel olan Milli Eğitim Bakanlığı Anadolu Liseleri Yönetmeliği’nin geçici 2.maddesinde, yönetmeliğin yayımı tarihinde yurt dışında öğrenim görmekte olanlardan, Bakanlıkça denkliği tanınan bir okulda en az iki ders yılı okumuş olma şartı aranıyor





İsmi gazetelere "İstanbul Erkek Lisesi'ne sınavsız kayıt yaptıran Z.Y." olarak yansıdı. Veli ve öğrenciler Z.Y.'nin kaydının silinmesi için protestolar yapıp davalar açtı. 3.5 yaşında gittiği yurtdışından 14 yaşında ülkesine dönen Z.Y.'nin yaşadıklarını annesi İsmihan Yılmaz HABERTÜRK'e anlattı.

181’inci öğrenci nasıl doğdu

Z.Y. bu yılki kontenjanı 180 olan İstanbul Erkek Lisesi’ne 181’inci öğrenci olarak kaydedildi. Bu durum hem öğrenciler hem de veliler tarafından, 180 olan kontenjandan bir fazla olması ve sınavsız olarak kaydolması nedeniyle Z.Y.’nin 181’inci öğrenci olarak adlandırılmasına neden oldu. Oysaki Talim Terbiye Kurulu’nun 2003 tarihli yazısı ve Anadolu Liseleri Yönetmeliği’nin geçici 2’nci maddesi bu statüdeki öğrencilere “kontenjan” sınırlandırması getirmiyor. Bu maddeden, 18 Aralık 2004’ten önce yurtdışında eğitime başlayan ve iki yıl kesintisiz eğitim yapan ayrıca devam ettikleri okulun denkliği kabul edilenler yararlanabiliyor. Bu öğrenciler bir Anadolu lisesine “puan ve kontenjan şartı aranmaksızın” devam edebiliyor.

"Benim kızım çok yürekli"

14 yaşında bir kızın, hem de liseye başlamışken aslında ilk aşkını yaşayacağı zamanlar...

Geçenlerde bir arkadaşım Z.’ye benzer bir espri yaptı. “Şimdi senden hoşlanan çocuk varsa çok yazık. Zavallı gelip aşkını anlatamaz” dedi. 4 yaşında yuvaya giden bir kızım daha var. Zeynep evde arkadaşlarını anlatınca, Z. “Zeynep’in benden çok arkadaşı var” dedi. Benim kızım öyle yürekli ki, sabah saçına fönünü çekip varsa sivilcesini kapatıp öyle gidiyor.

‘Her şeyin farkında’

Hiç vazgeçelim dediniz mi?

Daha geçen hafta “Kabataş’a geçelim” dedim. Kabul etmedi. Alman Almanca öğretmeni de “Almayın çok başarılı bir öğrenci” dedi. O okulda olmasının yasal hakkı olup olmadığını çok sorguladı. Rehberlik servisi “Umduğumuzdan çok farklı” dedi. Bu sürecin uzun olduğunun farkında, “14 yaşında olan benim ve onların neler yapacağını sizden daha iyi biliyorum” diyor.

Yurtdışından geldikten sonra bu süreç nasıl başladı?

Dönme kararımız kesinleşince Washington DC’deki Milli Eğitim Müşavirliği’ne başvurduk. Ön denklik için istenen Z.’nin devam ettiği okullarından Türkiye’deki lise eğitimine hazır olduğu yönündeki belgeyi aldık. Geldiğimizde hazırlanmış evraklarla İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gittik. Yönetmeliğe göre 18 Aralık 2004’ten önce yurtdışında eğitime başlayanların kontenjan ve puan aranmaksızın Anadolu liselerinde okuma hakları var. Z. yurtdışı eğitimine 2001 yılında başladı. Milli Eğitim’deki komisyonda Z.’nin şu an okuduğu okulun müdürü Dr. Sakin Öner de vardı. Komisyon bize şu şu okullara gidebilir diye bir liste verdi.

O listede hangi okullar vardı?

İstanbul Erkek Lisesi, Kabataş Erkek, Pertevniyal Lisesi vardı. İlk tercihimiz İstanbul Erkek’ti.

Neden o okulu tercih ettiniz?

Sakin Öner’in, “Yurtdışında bir Türk çocuğunun bizi bu kadar güzel temsil etmesinden göğsüm kabardı. Kesinlikle buraya gelmesi gerekir” görüşü bizim için belirleyici oldu. Ayrıca Z. zaten İngilizce bildiği için Almanca öğrensin istedik.

Sonra...

“Kaydı yapılsın” yazısıyla birlikte gittik. Müdür Başyardımcısı Atakan Bey’in ilk söylediği şey, “Siz buraya geldiniz ama sizin çocuğunuzun IQ’su buraya yetmez” oldu. Donup kaldık. Z.’ye ilkokul 2’de zekâ testi yapıldığını ve üstün yetenekli çıktığını söyledim. Ayrıca bu çocuk Johns Hopkins Üniversitesi’nden de kredili dersler alıyor. Çatışmalı süreç böylece başladı. Sakin Bey “Beni zor durumda bırakmayın bu okuldan gidin” dedi.

Kayıt ertesi protestolar başladı...

Veliler ve öğrenciler bir yalan üzerinden harekete geçirildi. Almanya’da geçerli olan Abitur diplomasının Z.’nin nakliyle beraber ortadan kalkacağı yalanıyla öğrencileri sokağa döktüler. Almanya’dan gelen mektup, kamuoyuyla paylaşılmadı. Z.’nin bir başka öğrencinin hakkını alarak oraya geldiğini söylediler.

O dönem, neler yaşadınız?

İki haftalık gecikmeden sonra okula başla yan Z. bir den bi re “İs te me - yiz” tep ki siy le karşılaştı.

Okul içinde neler yaşıyor?

Okul servisine istemediler. Şoför koltuğunun yanındaki tekli koltukta oturuyor. Bir defa sırasının üstüne kodlamayla enteresan bir şeyler yazmışlar. Bir kere de Almanca 181’le başlayan bir cümle yazılmıştı tahtaya. O dönem Almanca’sı kötü olduğu için ne yazıldığını anlamadı. Bakışlarla taciz ediliyor. İlk zamanlar sınıfın kapısına yığılıp içeriye bakıyorlardı. Z.’ye destek olan başka öğrenciler de diğerleri tarafından tehdit edildi, sınıf kapısından sokulmadı. Z. ile yemek yiyen iki kızdan birine “Biz seni bugün 181 ile gördük. Aynı şeyi sana da uygularız” mesajı geldi. Onlar artık Z. ile konuşmuyorlar. Z. beden dersine bile giremiyor çünkü partneri yok.

Adı 181 olarak kaldı yani?

Tabii tabii. 181 diye Twitter ve Facebook hesabı var. Ekşi Sözlük’te 37 sayfa “entry”si var.

Hiç suçluluk hissettiniz mi?

Keşke hiç dönmeseydik, keşke Kabataş’a gitseydik dedim. Çünkü Kabataş’ta bu sene beş öğrenci var ve hiçbir şey olmuyor. Ama biz çok tuhaf şeyler yaşadık.

Ne gibi?

Okuldan almamız için rüşvet teklif edildi. “İşinizden attırırız, çocuğunun velayetini alırız. Bakanlar da arkamızda” dediler. Hatta ahlaksız teklifte bulunuldu. Bir işadamı, “Çocuğunuzu Robert Kolej’e yazdıralım, okul masraflarını da biz karşılayalım” dedi. Üstelik Anadolu lisesine girme hakkı var ama Robert Kolej’e sınavla girmek zorunda. Bizi yasadışı iş yapmakla itham edip sonrasında kendileri yasadışı yoldan Robert’e kaydettirmeyi öneriyorlar. Manevi tazminat davası açacağız.

--------------------------------



öĞRETİM yılının başlamasından bu yana konuştuğumuz bir olay var.
Sık sık haber yaptığımız.
Baba muhafazakâr çevrelerin sevilen, bilinen bir ismi.
Gazeteci, sivil toplum kuruluşlarında da görevler yapmış. Yurtdışında.
Sonra Türkiye'de kurulması planlanan El Cezire televizyonunda üst düzey yönetici olmak için Türkiye'ye dönmüş.
Kendisini tanımıyorum ama duyduğumuz, anlatıldığı kadarıyla düzgün birisi.
Türkiye'ye dönünce de kızına iyi bir eğitim aldırmak için kolları sıvamış.
Ve kızını İstanbul Lisesi'ne kaydettirmiş.
Türkiye'nin en iyi okullarından birine.
Her yıl sınavla 180 öğrenci alan ve normal şartlarda girilmesi en zor okullardan biri olan İstanbul Lisesi'ne.
Döneminin 181. öğrencisi olarak.
Haliyle o gün bugündür kıyamet kopuyor.
"Nasıl olur da yaparsınız" diye.
Çünkü epey yükseklerden bir torpil yapılmış.
Taa bakanlık devreye girmiş.
Habertürk bunu aylardır haber yapıyor ama hiçbir şey değişmiyor.
Olay aslında tam bir dram.
Hiçbir şeyden habersiz, tek suçu ana babasının kaydettiği okula gitmek olan kız müthiş bir baskı altında.
Okulda hiç kimse kendisiyle konuşmuyor. Arkadaşı yok.
Adını bile söylemiyorlar. 181 diye isim takmışlar.
Çocuk için çok üzülüyorum.
Ama dediğim gibi çocuğun hiçbir suçu yok.
Suç anada, babada.
Elbette ki, hepimiz evladımızın iyi bir geleceği olması, iyi bir eğitim alması için elimizden gelen her türlü fedakârlığı yapıyoruz, yaparız, yapmalıyız.
Ama burada fedakârlığı yapan ana baba değil.
Burada çok açık bir şekilde çocuk feda ediliyor.
180 çocuğun, yıllarca çalışarak, dershanelerde, özel derslerde, kitap başında yıllar geçirerek, on binlerce saat harcayarak kazandığı, hak ederek girdiği okula tepeden inme bir şekilde giren çocuk, diğerleri tarafından haklı olarak dışlanıyor.
Bunun o çocuğun üzerinde yaratacağı ruhsal travma öylesine büyük ki, alacağı eğitimin yüksek kalitesi bu travmayı ortadan kaldırmayacak.
Bir anne baba, çocuğuna bunu nasıl yapar bilmiyorum.
Benim de bir baba olarak kızım için yapmayacağım hiçbir şey yok. Ama yapacağım her şey kendimden olur.
Yemem yediririm.
Giymem giydiririm.
İçmem içiririm.
Ama kendimden veririm.
Başkasının hakkından değil.
Hem başkalarına, hem kendi çocuklarına bu haksızlığı reva gören anne baba asla mutlu olmasın.
Çocukları için iyi bir şey yapmıyorlar. Kendileri için iyi bir şey yapıyor, evlatlarını iyi bir okula gönderdikleri için mutlu oluyorlar.
Ama zavallı bir çocuğu harcıyorlar.
Fedakârlığı çocukları yapıyor, onlar değil!


fatih altaylı

0 yorum :

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.

-