Kurtuluş Savaşı’nın aşamalarından ilki olan “Hazırlık Dönemi”, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla başlar. Bununla birlikte, Mondros Mütarekesi’nin hemen ardından ülkenin çeşitli yerlerinde ortaya çıkan direnişler, başta İstanbul’da olmak üzere bazı kentlerde yapılan işgali protesto mitingleri, Mustafa Kemal’in İstanbul’dayken yaptığı çalışmalar da hazırlık dönemi içinde değerlendirilebilir. Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri, Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Misak-ı Milli’nin kabul edilmesi bu durumun asıl önemli aşamalarını oluşturur.
Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış ve koşulları ağır bir antlaşma imzalaşmıştı. Birinci Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde çarpışmış olan Mustafa Kemal, Anadolu’nun işgalini öngören bu anlaşmaya sessiz kalınmaması gerektiğini düşünüyordu. Sonunda Anadolu’ya gitmenin yolunu buldu ve Bandırma adlı gemiyle İstanbul’dan yola çıktı. Üç gün sonra, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastı. Sonradan bir bayram olarak kutlanan bu gün, Kurtuluş Savaşı’nın da başlangıç tarihi oldu.
Amasya Genelgesi Ve Önemi
Mustafa Kemal, Samsun’dan ayrıldıktan sonra önce Havza’ya, oradan da Amasya’ya geçti. Burada, 21-22 Haziran 1919 gecesi bir genelge yayımlandı. Amasya Genelgesi ya da Amasya Tamimi denen bu genelgede, ulusun bağımsızlığının tehlikede olduğu, İstanbul Hükümeti’nin sorumluluğunu yerini getiremediği, kurtuluşun ulusun direnişiyle
Gerçekleşebileceği ve bu direnişin de Anadolu’dan yürütüleceği belirtiliyordu.
Erzurum Kongresi
Erzurum Kongresi, iki yerel örgütün girişimiyle 23 Temmuz- 07 Ağustos 1919 tarihleri arasında toplandı. Bu girişimle, Mondros Mütarekesi’nin doğu illerinde ortaya çıkardığı sorunların ele alınması amaçlanmıştı. Bundan dolayı yerel bir kongre olarak toplanan Erzurum Kongresi, Mustafa Kemal ile arkadaşlarının katılması ve konuşmalarıyla ulusal nitelikli bir kongreye dönüştü. Bunun bir sonucu olarak bildiri ve tüzükte bütün ülkeyi kapsayan kararlar da yer aldı. Kongreye başkanlık eden Mustafa Kemal, bunda oluşturulan Heyet-i Temsiliye’nin başkanı seçildi.
Sivas Kongresi
Sivas Kongresi, Mustafa Kemal’in girişimiyle 04-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplandı. Heyet-i Temsiliye başkanı olarak Mustafa Kemal’in başkanlık ettiği kongre, hukuksal usul ve kurallara uygun olarak çalışmalarını tamamladı. Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar, daha genel ve ulusal biçime dönüştürülerek kabul edildi. Tüm direniş örgütlerinin merkezi örgütü olarak Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Mustafa Kemal’in başkanlığında yeni bir Heyet-i Temsiliye oluşturuldu.
Son Osmanlı Mebusan Meclisi
1919 yılında yapılan seçimlerin ardından yeni bir meclis oluştu. Tarihe Son Osmanlı Mebusan Meclisi olarak geçen bu meclis, 12 Ocak 1920’de İstanbul’da, paşanın katılmadığı bir törenle açıldı. Mebusan Meclisi’nin önemi, Milli Mücadele yanlısı bir grup milletvekilinin de meclise girmiş olmasından geliyodu. Bu milletvekillerinin çabasıyla, Kurtuluş Savaşı’nın programı niteliğindeki Misak-i Milli’yi kabul eden meclis, daha sonra padişah tarafından kapatıldı.
TBMM DÖNEMİ
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920’de Ankara’da açıldı ve başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Meclis, gerek iç ayaklanmaların bastırılmasında, gerek düzenli ordunun kurularak işgalcilere karşı askeri zaferlerin kazanılmasında önemli rol oynadı. Bu arada diplomasi alanında önemli adımlar attı. Sovyetlerle Moskova ve Kars Antlaşması imzalayarak Türkiye’nin doğu sınırlarını güvence altına aldı. İtilaf Devletleri’nden Fransa’yı bir barış antlaşması yapmak zorunda bıraktı. TBMM’nin attığı önemli adımlardan biri Sevr Antlaşması’nı reddetmesi ve bu antlaşmanın yerine Lozan Antlaşması’nı geçirmesiydi.
TBMM’nin Açılışı ve Çalışmalar
İstanbul’da Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin kapatılması, Anadolu’da yeni bir meclisin toplanmasının da yolunu açmış oldu. Mustafa Kemal’in girişimiyle hemen seçimler yapıldı. TBMM yeni bir meclis olarak 23 Nisan 1920’de Ankara2da bugün müze olan bir binada toplandı. Ertesi gün Mustafa Kemal meclis başkanlığına seçildi. TBMM, Mustafa Kemal’in başkanlığında bir anayasa hazırladı ve Hıyanet-i Vataniye kanunu gibi yeni yasalar çıkardı.
TBMM’ye Karşı Ayaklanmalar
Kurtuluş Savaşı sırasında çıkan iç ayaklanmalar, ulusal mücadelenin daha ilk günlerinde başladı. Bugünkü Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde yoğunlaşan bu ayaklanmalar 1919 sonralarından 1921 ortalarına kadar, yaklaşık iki yıl sürdü. Bu dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi zaman zaman güç durumda kalmasına karşın ayaklanmaları özellikle Çerkez Ethem’e bağlı kuvvetlerle bastırmayı başardı. Ama sonunda Çerkez Ethem de TBMM Hükümeti’yle anlaşmazlığa düştü ve Milli Mücadele’nin dışında kaldı.
Sevr Antlaşması
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti savaşın galibi İtilaf Devletleri ile önce bir ateşkes antlaşması, 20 Ağustos 1920’de de Sevr Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Osmanlı Devleti’nin paylaşılmasını öngören bu antlaşmaya göre, Osmanlı Devleti’ne başkent İstanbul ile Anadolu’da küçük bir toprak parçası bırakılıyordu. Anadolu’nun doğusunda bağımsız bir Ermenistan ve özerk bir Kürdistan kuruluyordu. Ancak bu antlaşma geçerlilik kazanmadı ve yerine Lozan Antlaşması imzalandı.
Düzenli Ordunun Kurulması
Kurtuluş Savaşı’nın başlarında, işgale karşı direniş Kuva-yı Milliye denen yerel kuvvetler tarafından yürütülüyordu. Ancak bu kuvvetler zamanla Yunan taarruzuna karşı çıktıysa da, Batı Cephesi komutanı İsmet Bey (İnönü), bütün milis kuvvetlerini düzenli ordu içinde toplamayı başardı. Düzenli ordunun kurulması, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından biri oldu.
Londra Konferansı
Sevr Antlaşması’nı reddeden TBMM Hükümeti Doğu ve Batı Cephelerinde askeri başarılar elde etti. Bu gelişmeler, karşısında İtilaf Devletleri TBMM Hükümeti ile görüşmek zorunda kaldı. 21 Şubat 1921’de Londra’da bir konferans toplandı. Bu konferansa, İstanbul Hükümeti’nin yanında TBMM Hükümeti de doğrudan bir taraf oalrak katıldı. Londra Konfearnsı’nı toplayan İtilaf Devletleri, küçük değişiklikler yaparak Sevr Antlaşması’nı Türk toplumuna kabul ettirmek istedi ;ancak Yunanlılar’ın Bursa’nın doğusundan saldırıya geçmeleri üzerine bu girişim sonuçsuz kaldı.
Moskova Antlaşması
Gürcistan, Ermenistan ve Azerbeycan’da Sovyet yönetimlerinin kurulmasından sonra, Türkiye’nin doğu sınırları Sovyet Rusya ile yeniden ele alındı. Moskova’da yapılan görüşmelerin ardından 16 Mart 1921’de bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmanın en önemli yanı Sovyet Hükümetinin Misak-i Milliyi tanımış olmasıydı. Birkaç ay sonra, bu antlaşma ayarınca Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’la da Kars Antlaşması imzalandı.
Mustafa Kemal’e Gazilik Ünvanının ve Mareşallik Rütbesinin Verilmesi
Mustafa Kemal, Sakarya Savaşı’nda zafer kazanmasının ardından 18 Eylül 1921’de Ankara’ya döndü. Ertesi gün TBMM, bu başarıdan dolayı Mustafa Kemal’e “gazilik” ünvanı ve o tarihte orduda en yüksek kademe olan “mareşallık” rütbesi verildi. Mustafa Kemal, 1934’te “Soyadı Kanunu” çıkarıncaya kadar “gazi” ünvanı adının başına ekleyerek kullandı.
Kars Antlaşması
Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’da Sovyet yönetiminin kurulmasından sonra, bu cumhuriyetlerle TBMM Hükümeti arasında 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması imzalandı.Moskova Antlaşması’nı temel alan Kars Antlaşması’yla bu üç cumhuriyet, Türkiye’nin Misak-ı Milli’yle çizilen sınırlarını tanıdı. Batum ve yöresi Gürcistan’a bırakıldı. Antlaşmanın ekinde Azerbaycan’a bağlı özerk Nahcivan’ın sınırları belirlendi.
Fransızlarla Barış Antlaşması
Anadolu’yu işgal eden İtilaf Devletleri’nden biri olan Fransa, Güney Cephesi’nde büyük direnişle karşılaşınca, TBMM Hükümeti ile anlaşma yolunu seçti. 20 Ekim 1920’de, iki ülke arasında Ankara Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma uyarınca Fransa işgal ettiği yerlerden çekildi ve Türkiye’nin sınırlarını belirleyen Misak-ı Milli’yi kabul etti. Bu antlaşmayla Hatay Bölgesi Türkiye sınırları dışında kaldıysa da 1939’da ülke topraklarına katıldı.
SAVAŞ DÖNEMİ
Kurtuluş Savaşı’nın “Savaş Dönemi”, genellikle üç cephede geçen savaşlarla tanımlanır. Doğu Cephesi’ndeki savaş Ermenistan ve Gürcistan’a karşı verilmiştir. İngiliz ve Fransızlar’ın Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesine dayanarak işgal ettikleri Güneydoğu Anadolu’da ortaya çıkan cephe Güney Cephesi olarak adlandırılır. Yunanlılar’ın İzmir’i işgal etmesiyle Batı Anadolu’da başlayan direnişler, daha sonra Anadolu’nun içlerine doğru harekete geçen Yunan ordularına karşı verilen savaşlar ve Trakya’da yeni Yunan birlikleriyle 1.Kolordu arasındaki savaş Batı Cephesi içinde değerlendirilir.
Doğu Cephesi
Doğu Cephesi, Anadolu’nun doğusundaki toprak anlaşmazlıklarından kaynaklanan savaşlara sahne oldu. 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir, bölgede bazı yerleri ele geçiren Ermenileri yenilgiye uğratarak bölgeden çıkardı. Aralık 1920’de Türkiye ve Ermenistan arasında barışı öngören Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu arada Artvin, Şavşat ve Ardanuç’u elinde tutan Gürcü birliklerinin de bölgeden çekilmesiyle Doğu Cephesi’nde savaş durumu tamamen sona erdi.
Güney Cephesi
Mondros Mütarekesi’nin ardından Anadolu’nun güneyinin büyük bir bölümü İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edilmişti. İşgal edilen yerlerin başında Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa ve Adana geliyordu. İşgale karşı ilk direniş de Güney Cephesi denen bu bölgede başladı. Güney Cephesi’nde özellikle, Fransızlara karşı direnişlerde şiddetli çarpışmalar oldu. Buradaki savaş, Ekim 1921’de Fransa ile yapılan ve barışı öngören Ankara Antlaşması ile noktalandı.
Antep’in Kurtuluşu
Güney Cephesi’nde bulunan Antep, önce İngilizler, ardından Fransızlar tarafından işgal edildi. Antepliler, bu işgale karşı daha ilk günden itibaren büyük tepki gösterdiler. Burada Fransızlara karşı verilen büyük direniş, Kurtuluş Savaşı tarihine Antep Savunması olarak geçti. Başarılı direnişten dolayı kente, TBMM tarafından “Gazi” unvanı verildi ve Antep’in adı Gaziantep olarak değiştirildi. Gaziantep, Fransa ile yapılan barış antlaşmasının ardından, 25 Aralık 1921’de işgalden kurtuldu.
İtalyanlar’ın Geri Çekilmesi
Anadolu’yu paylaşmak isteyen İtilaf Devletlerinden biri İtalya idi. İtalya birlikleri, Mondros Mütarekesi uyarınca Nisan 1919’da Konya ve Antalya’yı işgal ettiler. Ancak diğer bölgelerdeki işgal güçlerinden farklı davrandılar ve halka baskı uygulamadılar. Bu arada diğer İtilaf Devletleri’yle anlaşmazlığa düşen İtalya, neredeyse hiçbir çatışmaya girmeden, önce Konya’dan Temmuz 1921’de Antalya’dan askerini geri çekti. Çekilmenin karşılığında bazı ekonomik ayrıcalıklar istediyse de TBMM Hükümeti tarafından kabul edilmedi.
Batı Cephesi
Yunanlılara karşı mücadele verilen Batı Cephesi, genel olarak üç bölümde değerlendirilir: Düzenli birliklerin kurulmasından önce, İzmir’i işgal eden Yunan kuvvetlerine karşı çete savaşları ve yerel direniş örgütlerinin giriştiği mücadele birinci bölümü oluşturur. Trakya’da, Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Osmaniyesi adlı yerel örgütün ve 1. Kolordu’nun Yunanlılara karşı mücadelesi, Batı Cephesi’nin ikinci bölümü olarak değerlendirilmekle birlikte, ayrı bir cephe (Trakya Cephesi) de sayılabilir. Asıl Batı Cephesi, düzenli ordunun kurulmasından sonraki dönemi kapsar.
Yunanlılar’ın İzmir’i İşgali
Konya ve Antalya’yı işgal eden İtalyanlar kuzeye doğru çıkarak Kuşadası’na dayandılar.Ancak İngiltere İzmir’in İtalyanlar’ın eline geçmesini istemiyor, Yunanistan’a destek veriyordu. Bunun sonucunda Yunanlılar, 15 Mayıs 1919’da izmir’e asker çıkardılar. Kısa sürede işgal ettikleri toprakları genişlettiler. Manisa, Aydın, Ayvalık gibi önemli merkezler de Yunanlılar’ın eline geçti. İzmir’in işgali bütün ülkede büyük tepkiyle karşılandı. Protesto mitingleri yapıldı ve Ege Bölgesi’nde silahlı direniş başladı.
Yunan Taarruzu
15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal eden Yunanlılar, kısa süre içinde Ege Bölgesi’nde birçok yeri ele geçirdiler. 8 Temmuz 1920’de Bursa’yı ve 29 Ağustos’ta da Uşak’ı işgal ettiler. Bursa ve Uşaktan başlatılan ilk genel Yunan saldırısı, İnönü Savaşlarında geri püskürtüldü. Temmuz 1921’deki genel Yunan saldırısı ise Afyon, Kütahya ve Eskişehir’in düşmesiyle sonuçlandı ve ancak Sakarya Savaşı’yla durdurulabildi. Ama Afyon, Kütahya ve Eskişehir, Türk ordusunun Büyük Taarruzla kazandığı zafere kadar işgal altında kaldı.
Birinci İnönü Savaşı
İzmir’in işgalinin ardından genel Yunan Taarruzu başladı. Ankara’ya doğru ilerleyen Yunan askerleri, Bilecik ve Eskişehir arasındaki İnönü kasabasına dayandılar. Yunan Taarruzuna karşı gerekli hazırlıkları yapan Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey’e bağlı birlikler, buradaki mevzilerde Yunanlılar’a karşı koydular. Yunan birlikleri, umdukları sonuca ulaşamayınca İnönü mevzilerinden geri çekilmek zorunda kaldılar.
İkinci İnönü Savaşı
Londra Konferansı görüşmeleri sürerken, Yunan birlikleri 23 Mart 1921’de Bursa’nın doğusunda saldırıya geçtiler. Türk ordusunu kesin bir yenilgiye uğratmayı planlayan Yunanlılar birkaç gün sonra İnönü mevzilerine dayandılar. Burada göğüs göğüse çarpışmalar oldu.31 Mart’ta İsmet Paşa Komutasındaki Batı Cephesi birlikleri karşı saldırıya geçti ve Yunanlıları yenilgiye uğratarak geri çekilmek zorunda bıraktı.
Sakarya Savaşı
İnönü savaşlarında başarısızlığa uğrayan Yunanlılar, daha sonra Afyon, Kütahya ve Eskişehir’i ele geçirdiler. Yunanlıların Ankara yönünde ilerlemeyi sürdürmeleri üzerine, Mustafa Kemal TBMM tarafından başkomutanlığa getirildi. 23 Ağustos 1921’de başlayan Sakarya Savaşı 22 gün sürdü. Mustafa Kemal’in Komutası’ndaki Batı Cephesi birlikleri Yunanlılar’ı yenilgiye uğrattı ve Sakarya Irmağı’nın batısına çekilmek zorunda bıraktı. Bu zaferin ardından Mustafa Kemal Büyük Taarruz’un hazırlıklarına girişti.
Büyük Taarruz
Yunan Taarruzu Sakarya Savaşı’yla durdurulmuş ve Mustafa Kemal, karşı saldırı için hazırlıklara başlamıştı. Kurtuluş Savaşı’nın sonucunu belirleyen ve Büyük Taarruz olarak adlandırılan bu karşı saldırı, 26 Ağustos 1922’de Türk ordusunun Afyon’daki Kocatepe’den Yunan kuvvetlerine karşı harekete geçmesiyle başladı. 30 Ağustos’ta Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda kazanılan büyük bir zaferle tamamlandı. Büyük Taarruz’da bozguna uğrayan ve İzmir’e doğru çekilen Yunanlılar, Türk ordusunca izlenerek Anadolu’dan tamamen çıkarıldı.
İzmir’in Kurtuluşu
İzmir, 15 Mayıs 1919’da işgal edilmiş ve kentin yönetimini Yunanlılara geçmişti. Uzun süre sonra, Büyük Taarruzla İzmir için ilk kez kurtuluş ümidi doğdu. 30 Ağustos 1922’de kesin yenilgiye uğrayan Yunan kuvvetleri İzmir’e doğru çekilirken, Türk ordusu da onları izledi. Yunan askerlerinin gemilerle kenti terk etmesinin adından 9 Eylül 1922’^de Türk süvarileri İzmir’e girdi. 3 yıl 4 ay süren işgal böylece son buldu.
BARIŞ DÖNEMİ
Türk Ordusunun Büyük Taarruz’un ardından gerçekleştirdiği harekatta İzmir, Bursa ve Batı Anadolu’daki diğer yerleşmelerin geri alınması, Kurtuluş Savaşı’nın “Savaş Dönemi”nin sonu oldu. 3 Ekim 1922’de ateşkes görüşmelerinin başlaması ve ardından Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması Türk-Yunan savaşının kesin olarak sona erdirdi. Burada, kalıcı bir barışın yapılması için gerekli görüşmelere başlanacağı açıklanmıştı. İşte bu girişimin sonucunda, Türkiye’nin uluslararası toplumda bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanınmasını sağlayan Lozan Antlaşması imzalandı.
Mudanya Ateşkes Antlaşması
Kurtuluş Savaşı, Büyük Taarruz’un ardın dan Eylül 1922’de askeri zaferle noktalandı. 11 Ekim 1922’de, Mudanya’nın kurtuluşundan tam bir ay sonra, Marmara Denizi kıısındaki bu küçük kasabada bir ateşkes antlaşması imzalandı. TBMM Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan bu antlaşmayla, yaklaşık 3,5 yıldır süren Türk-Yunan savaşına son verildi. Ateşkesin ardından Yunanlılar, işgal altında tuttukları Trakya’dan çekildi.
Lozan Antlaşması ve Önemi
Kurtuluş Savaşı’nın zafere ulaşmasının ardından Mudanya’da yapılan görüşmelerde bir barış konferansının toplanması öngörülmüştür. Bu doğrultuda 20 Kasım 1922’de İsviçre’nin Lozan kentinde toplanan konferansa, TBMM Hükümeti ve İtilaf Devletleri ile diğer ilgili devletler katıldı. Zorlu geçen görüşmelerin ardından, 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı. Lozan Antlaşması’nın en önemli yanı Türkiye’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanınmasını sağlaması, Anadolu’nun paylaşılmasını öngören Sevr Antlaşması’nın yerine geçmesiydi.
-
Lozan Antlaşması - Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı
29 Kasım 2012 Perşembe
yazildi.
Tweetle
Sponsorlu Bağlantılar |
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.