
Geçenlerde kitapları karıştırırken Salvador Dali'nin bir lafı ilişti gözüme. "6 yaşında aşçı olmak istedim, 7 yaşında Napolyon olmak istedim, o hırsım hâlâ sürüyor" demiş üstat. Bir an düşündüm de yetenek konusunu bir yana bırakırsanız 'delilik' kavramında hayli benzerlikler var ustayla aramızda. Fakat Salvador Abi'mdeki hırs, hiçbir zaman yanıma yaklaşamadı. Öyle olsa, bu yeni mesleğimde çıldırmak işten değildi. Düşünün günlerce emek verip çok güzel olduğuna inandığınız bir söyleşi yapıyorsunuz, sonra karşı taraf okuyup "Valla İzzet çok güzel olmuş ama bunu yayınlamayalım n'olur" diyor ve akar sular duruyor, hop röportaj deepfreeze'e... "Sen de neden okutuyorsun kardeşim, bas gitsin" diyeceksiniz ama kazın ayağı öyle olmuyor. "Başarı insanları kırmaya, üzmeye değmez" diye düşündüm hep. En son Hülya Avşar röportajında da başıma geldi bu deepfreeze durumları.
MELEK VE ŞEYTAN OLDUK
Efendim geçenlerde yepyeni bir konseptle Hülya Avşar'la röportaj yapmaya gittim. Fikir yayın yönetmenimiz Fatih Altaylı'dan geldi... Biliyorsunuz, Helin Avşar da harika söyleşiler yapıyor, "Neden Helin'le bir ikili oluşturup röportajlara beraber gitmiyorsunuz" diye sorunca bizim patron, "Vallahi bir melekle bir şeytanı bir araya getirmek ancak sizin aklınıza gelirdi" dedim. "Bak" dedi "İkilinin ismini bile koydun." Ayda bir kere yapacağımız röportajlarda Helin melek olarak daha masumane soruları sorarken, bendeniz şeytani sorularla 'kurbanımızı' çileden çıkaracağım.
PLATONİK AŞK YAŞIYOR
İlk kurban olarak Hülya Avşar seçilince bizim melek tutturdu "Ablamla röportaja gitmem" diye; "Her şeyini biliyorum. Sorsam bir türlü sormasam bir türlü!" Haksız da değil kız! Sonunda tuttum kolundan "Dayak yiyeceksek beraber yeriz" deyip götürdüm. Sonunda muhteşem bir iş çıktı ortaya. Hülya yine çok doğaldı konuştuğumuzda. Bütün kapılarını içtenlikle açtı, gerçekten bomba gibi bir söyleşi olmuştu. Zamanında Helin'i nasıl dövdüğünden bahsetti... Hülya sigara içmiyor, sigara içenlerle de görüşmüyor. "Herhalde bu güzelliğini ve duruluğunu buna borçlu" diye düşünerek sigara paketlerini zulaya kaldırdık tabii. Ama içimdeki şeytan "Estetik var değil mi?" diye sormaktan kendini alamadı. Öyle bir cevap verdi ki... Hayır efendim Hülya'nın yüzündeki güzelliğin gözlerindeki ışıltının sebebi ne botoks, ne totoks. Hülya Avşar âşık... Evet yanlış duymadınız, Hülya kendi ağzıyla aşkın onu güzelleştirdiğini söyledi. Kimdi peki bu şanslı erkek? Hülya ser verip sır vermedi. "İçimde kimsenin bilmediği ve bilemeyeceği bu aşk bana şimdilerde çok keyif veriyor" dedi. Karşı tarafın bu gizliliği nasıl karşıladığını sorduğumda aldığım cevapla bir şok daha yaşadım "Karşı tarafın bildiğini sanmıyorum."
YENİ AŞKI İÇİN SÜSLENİYORMUŞ
Haydaaa. Koskoca Hülya Avşar liseli kızlar gibi platonik aşk mı yaşıyordu yani? Platonik lafını sevmedi, "Platonik de değil aslında, kendi kendimle yaşıyorum bu heyecanı. Kimsenin, bilemeyeceği belki onun bile bilemeyeceği bir aşk bu! Pek çok insanın kolay kabul edebileceği bir durum değil" dedi. Zaman zaman televizyonda bu kişi için giyinip süsleniyormuş bile. 'Belki enişte'nin durumdan hiçbir zaman haberi olmayacakmış, ama konuşmanın sonunda açık pencere bırakmayı da ihmal etmedi bu gökyüzü rengi bakan kadın: "Duygularım dayanılmaz bir noktaya gelirse belki vücut dilimle bir girişimde bulunurum." Efendim daha neler neler konuştuk, ama ağzınıza bir parmak bal çalmaktan başka bir şey yapamıyorum maalesef. Çünkü Hülya röportajı okuduktan sonra, belki de kapılarını fazla araladığını düşünerek "Beğendim fakat üzerinde konuşup bir kez daha yaparız" dedi. Ne kadar hiperaktif olsam da bu kadar işin arasında Hülya Avşar gibi bir isimle kısa süre içerisinde ikinci bir röportaj yapma lüksüm yoktu ve bu proje de başka bahara kaldı. İnşallah ileride daha güzel işlere imza atarız.
"MEHMET KADIN RUHUNA HİTAP EDEN BİR ADAM"
Mehmet Dereli hakkında ilk defa son derece samimi açıklamalarda bulundu Hülya. Çok hoş sohbet, kadın ruhuna hitap edebilen bir insanmış Mehmet Bey. Kendini onun yanında hep yüce hissetmiş. Her şeyle dalga geçebilmesi, hiçbir kompleksinin olmaması Hülya'yı ona çok yakınlaştırmış. Mehmet Bey'le konuşurken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyormuş Hülya. "Ayrılık kararını kim verdi?" sorusunu sorunca da hafiften terslendik. Onların yaşlarındaki insanların"Ben terk ettim", "O terk etti" diye konuşmaları doğru değilmiş. Valla son derece haklı... (İzzet Çapa/Ht Magazin)


0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.