İlk insanların mağara duvarlarına çizdikleri bizon resimleriyle başlayan büyüsel ritüeller; kişinin doğada karşı koyamadığı bir takım güçlerden korunmak, onları kendinden uzaklaştırmak adına başvurduğu çeşitli yöntemler halinde günümüze değin süregelmiştir.Duvar resimleri ise öncelikle ölüye dünyada yaşadığı hayatı anımsatmaktır. Daha sonraları ölen kimsenin biyografisi de yer almıştı bu duvarlarda.
Mısır sanatındaki ağaç formu, natüralist bir ağaç değildir. Çünkü mısır sanatının karakteristiği formların gerçekçi değil stilize oluşudur. Ressamın doğada gözlemlediği ağaç duvara çizilip boyandığında şematikleşir. Bu özellik Mısır sanatının doğal perspektifi yadsımasından kaynaklanır. Figürlere bakarsak vücudun cepheden, yüzün profilden, bacak ve ayakların da profilden verildiğini görürüz. Ağaçlar cepheden ve oldukça stilize bir formdadır. İnsandan küçük yapılmış olan ağaçlar daha çok çalıyı anımsatır.
Prehistorik resimlerden günümüze insanoğlunun resim yaparak kendini ifade etme tutkusu en temel eylemlerden biri olarak bizi karşılar. Tarihin derinliklerine gözlerimizi çevirdiğimizde görürüz ki, insan bundan 20.000 yıl önce ilk resimleri mağara duvarlarına yapmıştır. Tarih öncesi dönemde İspanya'da Franco Cantabrion dağlık zirvesindeki mağaralar, Fransa dağlık bölgeleri ve Güney Afrika Sahara bölgelerinde Prehistorik ressamın eserlerine rastladığımızda, atalarımızın duygularını resim yaparak ifade ettiklerini görüyoruz. Bundan 60.000 yıl önce yaşanan yüksek Paleolitik çağ, Aurignasian, Magdalenian ve Solutrion çağlar olarak üçe ayrılıyordu. Magdalenian çağ 20.000 yıl önce geç Paleolitik dönemi kapadıktan sonra Mezolitik ve Neolitik çağlar olarak bizi günümüze dek taşır. Buz çağının sonuna rastlayan dönem olan Erken Neolitik Çağ'da biz kaya resimlerine daha sık rastlamaktayız. Bu döneme Fransa Alta-Mira, İspanya Franco-Cantabrion ve Sahara bölgesi kaya ve mağara resim örnekleri çok ilginçtir. Bu betimlemelerde hayvan figürleri ve av sahnelerine rastlanır. Prehistorik ressam yaşadığı çevresel şartlar ve içinde bulunduğu hayatı resimlerle ifade etmiştir. Belli bir güç elde etmek ya da vahşi doğadan duyduğu korkuyu yenebilmek için, büyü amaçlı çizilmiş resimlerdir bunlar. Vahşi ortamda ne pahasına olursa olsun hayatta kalabilmek için yapılmış ya da bir oyun amaçlı çizilmiş resimler de olabilir bu betimlemeler. Sebep ne olursa olsun atalarımızın yoğun ilgi alanına girmekteydi resim yapmak. Fransa'da son zamanlarda bulunan Lascaux mağaralarında dans eden adam figürlerinin oyunsu amaçlarla yapılmış betimlemeler olduğu düşünülmektedir. Neolitik Çağ resimlerine bir diğer örnek de İspanya'da Valencia bölgesindeki ilginç duvar resimleridir.
Tarih içinde yolculuğumuzu sürdürürsek resim sanatının en vurucu örneklerini biz kadim Mısır'da buluyoruz. Antik Mısır resim sanatı yüksek bir kültür olarak karşılar bizi. Nil nehrinin coğrafi olarak izole ettiği Mısır, ilk kurulduğu çağlarda yan etkilere açık değildi. Çöl, dağlar ve denizle çevrili bir coğrafyada yerleşik yüksek bir kültür yaratan Mısırlılar resim sanatında kendilerine has bir dil kullanmaktaydılar. Dini, politik ve toplumsal örgütlenmeleri kast sistemine dayanan Mısır Uygarlığı'nda putperest dönemin bütün izlerine resim sanatında rastlanmaktadır. Ancak bu sanatta Prehistorik özellikler de görülmektedir. Mısır rölyeflerinde rastlanan betimler, duvar resimlerindeki ifadeler, kendine özgü bir uygarlığın dilini açığa çıkartır. Antik Mısır çok değişik bir perspektiften bakış demektir. Ölülere gösterdikleri saygı ve ölü kültürü çok önem taşıdığı için duvar rölyeflerinde, paneller ve heykellerde bu konu sık sık gündeme gelir. Mısır mitolojisi de rölyeflerin başlıca esin kaynağını oluşturmaktadır. Figüratif çalışmaların yapıldığı bu rölyeflerde profilden insan yorumları çoğunluktadır. Mısır sanatı mimetik bir sanat değildir. Daha çok mistik gücü olan bu sanat özel bir ifade gücü üzerinde yükselmektedir. Anıtsal piramitler, kral mezarları ve tapınaklar Mısır sanatında çok şaşırtıcı bir misyon taşır. Gizze, Luxor, Sakkara, Asuan, Teb antik kentlerinde kireç taşı süslemeler, papirüs üzerine süslemeler, mermer taşı üzerine resimler ve rölyef plakalar bu uygarlığın özel bir teknikle üretmiş olduğu sıra dışı eserlerdir.
Antik Ortadoğu sanatı yukarı ve aşağı Mezopotamya bölgeleri bu topraklarda yeşermiş birçok uygarlığı kuşatır. Sümer, Babil, Pers, Asur, Frig, Roma, Helen, Hitit ve diğer Anadolu uygarlıkları resim sanatında çok değişik üsluplar geliştirmiş yüksek topluluklardır. Sümer; yazının ilk kez kullanıldığı ileri bir uygarlıktır. Zigguratlar ülkesinde estetik duyarlılık son derecede gelişmişti. Hammurabi döneminde Mari'de bulunan Kral Zimrilim'in sarayındaki duvar resimleri yüksek estetik bir dille o döneminin günlük yaşamından bize bilgiler sunar.
Bunun yanı sıra antik uygarlıklardan Minos, Miken, Yunan, Helen gibi uygarlıklarda görülen resim betimleri teknik, stil ve renk kullanımıyla, kendilerine özgü yorumlarıyla birbirinden çok farklı ve bir o kadar ilginç sanat anlayışlarına kaynaklık yaparlar.
Minos ve Miken uygarlıklarındaki Homerik resim betimleri mitolojik ve dini sanat eserleriyle ön plana çıkar. İlyada ve Odessa destanlarının kaynaklık ettiği bu sanat tarzı; kahramanlara övgü, tanrılara saygı ve tapınma, aşk ve nefretin konu edildiği resimlerdir. Bu betimler hemen hemen bu uygarlığın bütün sanat objelerinde görülmektedir. Miken seramiklerinde görülen resimler ise hep kahramanlık ve güçlülük betimleriyle süslüdür. Yunan Uygarlığı panel ve duvar resimleri çok tanrılı putperest inanışın estetik dökümleridir. Yunan vazo ressamları çok ince bir ustalıkla ürettikleri eserlerle şaheserler yaratmışlardır. Vazo ressamlığı Yunan sanatında çok gelişmiştir ve neredeyse bütün resimler vazoların üzerine yapılmıştır.
Site yaşamı, mitolojik konular ve tanrılar bu vazolarda işlenen en ağırlıklı temalardır. Bu resim tarzı ileride yaşanacak olan çağların estetik yönelişlerine kaynaklık yapabilecek gücü içinde barındırmıştır. Ortaçağ ve Rönesans'ta yaratıcı besin kaynakları olarak yeniden Batı'nın başvurduğu kaynaklar haline gelecektir. Etrüsk sanatı ise kök olarak Yunan sanatı etkisi altındadır ve bu uygarlıkta da vazo resimleme sanatı çok gelişmiştir. Etrüsk sanatı Doğu ve Batı'da kurulan uygarlıklardan etkiler almıştır. Demir Çağı'nın en önemli uygarlıklarından biri olan Etrüsk Uygarlığı mezar süslemeciliğinde de çok ilerdedir. Mezar resimsel betimleri gelecekte sanat tarihine ışık tutan ve birçok estetik stili aydınlatan bir potansiyel içerir.
Roma resim sanatında en uç örnek Pompei kenti sanatıdır. Pompei önceleri Etrüsk Uygarlığı'na bağlı bir kent-siteydi. Daha sonra Helenleşerek Roma'nın bir kolonisi olmuştur. M.Ö. 80 sıralarında Pompei'de sanat çok incelmiş bir zevkin örneklerini içerir. Duvar resimleri, kap kacak, vazo, panel resimleri olağanüstü güzellikle yetkin bir sanatı temsil eder. Roma uygarlığı aslında Yunan kökenlidir ancak Helen kültürü zamanla bağımsızlaşarak kendine özgü tarzını bu kökler üzerinde inşa etmiştir. Pompei kentindeki Helen ve Etrüsk karışımı
estetik bu kentte en üst ifadelere ulaşmıştır. Zemin mozaikleri, duvar resimleri, rölyefler bilinmeyen usta sanatçıların ellerinden çıkmıştır. Pompei zenginlerin refah içinde yaşadıkları bir kenttir ve her evde duvar resimleri ve rölyefler bulunmaktadır. Ayrıcalıklı konumda olan çok daha zengin kişilerin evleri sanat eserleriyle süslüdür. Bir evde sanat eserlerinin bulunması, duvar rölyeflerinin çeşitliliği ise sosyal statüyü göstermektedir. Bir evde ne kadar çok sanat eseri ve duvar resmi bulunuyorsa o kişi o denli itibarlı biri olarak kabul görmektedir. Pompei villalarının dekorasyonunda kullanılan yer mozaikleri olağanüstü güzelliktedir. Bu dönemin bilinmeyen sanatçıları ayrıca soyluların portrelerini yapmayı çok sevmiş ve Pompei sanatındaki portreler bu sanatın karakteristiğini oluşturmuştur. Babil ve bu büyüleyici kentin asma bahçeleri ile resimli hayvan betimlerinin işlendiği sütunumsu giriş kapısı bu uygarlığın en uçtaki eşsiz eserlerinden biri olarak sanat tarihine geçmiştir.
Ortaçağ karanlık çağlardan sonraki dönemdir. Üçüncü yüzyıldan itibaren tarihlenen bu dönemde ikon sanatı en önemli dallardan biri olmuştur. Hıristiyan öğretisi ve doğmalarının egemen olduğu bu uzun tarih diliminde dini kaynaklı resim ağırlık kazanmıştır. Ortaçağda sanatçılar ikon sanatçısı olarak çalışmaktaydılar.
Mezar odaları, bazilika ve kiliseler, adak odaları ikon sanatının örnekleriyle süsleniyordu. Mozaik, fresk, minyatür ve portre sanatçıları dini doğmalara göre hareket ediyorlardı. İsa ve Meryem, havariler ve efsaneler çıkışlı bu çalışmalar statik ve kalıplaşmış bir estetiği temsil etmekteydiler.
Ortaçağ sanatı Hıristiyan kökenli bir sanat demektir. Figüratif bir dil kullanan Ortaçağ sanatçısının tek konusu İncil ve İncil'deki efsanelerdir. Bu doğrultuda sayısız İsa betimi üreten Ortaçağ sanatçısı doğmalara bağlı çalışmakta ve özgün yorum yapmaktan kaçınmaktaydı. Romalı Hıristiyan ressamlar Pagan etkisinde olsalar da konuları işlemekteki becerileri çağın estetik standartları tarafından belirleniyordu.
Hıristiyanlık Roma'nın resmi dini olduktan sonra inşa edilen kiliselerde mozaiklerin konusunu İncil'deki semboller belirlemeye başlamıştır. Bu sanata en tipik örnek olarak St. Lorenzo Kilisesi, Santa Maria Magdelena Kilisesi verilebilir. Ortaçağ'da Hıristiyan resim sanatı iki ayrı kökenden sürüp gelmekteydi; İllüzyon ve gerçek. Toplumdaki epikler de bu fantezileri destekliyor ve edebi bir dile ulaşmasını sağlıyordu. Öte yandan Hıristiyan resmi tarih öncesi duvar resmi geleneğini sürdürür tarzdaydı. Hıristiyan mozaik sanatının görkemi, adı bilinmeyen usta sanatçıların teknikleri, boya kullanımları ve becerileri sayesinde çağın şaheserlerini yaratmaktaydı. Çağın ruhsal ve düşünsel frekansları bu eserlere sinerek ortaya bir stil çıkarmıştı. Ortaçağ'da yaşayan birey için ruhsallık, teoloji, dini efsaneler her zaman hayatın merkezinde yer alıyordu. Ortaçağ resim sanatının en güzel örneklerine İtalya'nın Ravenna kentinde rastlıyoruz. 12. yüzyılda Venedik, Sicilya ve Bizans İmparatorluğu, 14. yüzyılda Yunanistan olağanüstü anıtsal eserlerin ve şaheserlerin üretildiği yerlerdir. Dini doğmaların resim sanatında en iyi yansıtıldığı dönem olarak kabul edebileceğimiz Ortaçağ; İncil temalarının zaferi olarak da kabul edilmelidir. 8-9. yüzyıllarda zirveye ulaşan bu sanat formları teknik, renk, stil olarak belirlenmiş bir sanat olarak karşılar bizi. Ortaçağ sanatına ilk örnek olarak Roma'da 3. yüzyıldan kalma Priscilla Katakomb'unda bulunan İsa betimi gösterilebilir. Milano 4. yüzyıldan St. Aquillino Şapeli'ndeki mozaik, Roma'da 5. yüzyılda Santa Pudenziana mozaik çalışması, 6. yüzyılda Ravenna San Vitale Kilisesi'ndeki mozaik, 5. yüzyıl Roma Santa Maria Magdelena mozaik çalışması, Galla Placidia mozolesinde bulunan The Good Sheppered adlı resim-mozaik çalışması, Hagios Georgios mozaikleri, 5. yüzyıl Ravenna Kilisesi tavan resimleri, 7. yüzyıldan St. Deme Trins Bazilikası mozaik pano ve Ortaçağ resimli elyazmaları sanatı örnekleri sayılabilir. 13. yüzyıl resim sanatçısı
Panel ve tahta üzerine tempera tekniği geliştirerek, değişik boya malzemeleri kullanarak resim sanatının klasik malzemelerine geçiş yapıyordu. Bu çağın sanatçıları arasında Coppo Di Marcovaldo, Guido Da Siena, Pietro Cavallini, Giotto Di Bondone, Jacopo Torriti, Cimabue, Duccio Di Buoninsegna, Simone Martini, Pietro Lorenzetti, Ambrogio Lorenzetti, Tadeo Gaddi, Andrea Di Cione Arcengelo, Andrea Da Firenze, Bartolo Di Fredi, Andrei Rublev, Melchior Broederlam, Jean Maloel, The Limbourg Brothers, Stefana Da Verona, Gentile Da Fabriano, Masolino, Lorenzo Veneziano, Sassetta, Pisanello sayılabilir.
-
İlk çağlarda duvara çizilen resimlerde neler anlatılıyordu?
23 Eylül 2010 Perşembe
yazildi.
Tweetle
Sponsorlu Bağlantılar |
0 yorum :
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.