Ergenekon Sanıkları ile ilgili yaptığı bir gaf ile ün kazanan Duygu Canbaş Van’da meydana gelen 7.2 şiddetindeki büyük depremin ardından bir gaf daha yaparak Gafçı Spiker ünvanını pekiştirdi.
Duygu Canbaş 1972 Ankara doğumlu..
1981’de TRT Ankara Radyosu’nun Çocuk Seslendirme Kulübü sınavını kazandım. 1998’e dek hem radyo hem televizyonda oyunculuktan sunuculuğa, program yapımcılığından metin yazarlığına kadar birçok alanda çalıştım. Aslında gönlümde yatan aslan konservatuarda tiyatro okumaktı. Çünkü uzun yıllar boyunca dublaj da yapmıştım. Ancak üniversite sınavında 1. tercihimi, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü kazanınca, tiyatro hayalimi erteleyip gazeteci olmaya karar verdim. 1998’de mahalle baskısı değil ama aile baskısı ile TRT’nin kadrolu spikerlik sınavına girdim. Aynı anda TRT’de her gün canlı yayın sunmama rağmen, işe sıfırdan başlıyormuş gibi, TRT kurslarına devam ettim ve son sınavda, o dönemki yönetimin tabiri ile beni aslında almamayı düşünmelerine rağmen 1. yedek seçildim. Ve anladım ki benim için Ankara bitmiş, yapılacak her şey yapılmış. Bir gecede karar verdim ve vurdum kendimi Şehr-i İstanbul’a. Haberciliğe TV 8’de başladım. 4yıl, TV 8’de spikerlik ve muhabirlik yaptıktan sonra, 2002’de NTV’ye geçtim. Bu yıl “Güne Başlarken” programında, editör – spiker olarak 5. yılım. Aynı zamanda bir süredir, “Akademi İstanbul”da Konuşma Sanatı ve Radyo – Televizyon Haberciliği dersi veriyorum.
Haber anlayışını, yayın politikasını beğendiğiniz bir televizyon kanalı var mı?
Dünya medyasını tabii ki takip etmeye çalışıyorum. Her şeyden önce işimin gereği bu. Haber kanallarını tüm dünyayı ilgilendiren önemli bir haber olduğunda mutlaka açar bakarım. Biraz da meraktan tabii. Bizden farklı, çarpıcı bir şey yapıyorlar mı merakından. Zaten merak unsuru olmasa gazetecilik de olmaz. Ama bunun dışında özellikle tematik kanalları izlemeyi seviyorum. Bir de CNBC-e dizilerini.
Türk ve Dünya medyasından kimleri beğeniyorsunuz? Rol modeli olarak benimsediğiniz bir televizyoncu var mı?
Olaylara Umur Talu gibi insanca bakabilmeyi, Bekir Coşkun gibi yürekten kaleme dökebilmeyi isterdim. Belki de başarabilirim. Denemiyorum diyemem. Rol modeli televizyoncu meselesine gelince… Televizyon medya dünyasındaki en kapsamlı alan. Ses tonunun etkileyiciliğinden görselliğe, hızlı düşünme ve karar alma yeteneğinden beden diline, güven kazandırma duygusundan ciddiyetle samimiyet arasındaki o ince çizgiyi tutturmaya kadar. Bu nedenle bu işi ekranda yapıyorsanız bir süre sonra kendi tavrınız ve tarzınız oluşuyor zaten. Önemli olan o giydiğiniz elbisenin bir tarafınızdan sarkmaması, onu iyi taşıyabilmeniz.
Duygu Canbaş ile Röportaj, Ntv, haber spikerliği, NTV haber spikeri, Güzel sunucu, televizyoncu, haber sunucusu, anchorwomanDiksiyonu en güzel haber spikerlerinden biri olarak kabul ediliyorsunuz. Bunda mesleğe TRT’de başlamanızın da etkisi oldu mu?
Elbette. 1981’de Çocuk Kulübü’ne girdiğimde, 3 aylık çok ama çok ciddi bir eğitimden geçmiştik. Rüştü Asyalı, Ejder Akışık, Ergin Orbey, Köksal Engür ve Sungun Babacan’dan çok şey öğrendim. Spikerlik adına da Sevim Canbaz’ın hakkını asla ödeyemem. Ama şunun altını özellikle çizmek istiyorum. Türkçe’nin doğru yazılıp doğru telaffuz edilmesine çok önem veriyorum. Hatta öncelikle Türkçe sözcüklerin kullanılmasına. Artık böyle bir cephe de var çünkü. Yabancı sözcüklerle donatıldık kaldık. Evet, çoğu durumda yapabilecek birşey olmayabilir. Kullandığımız birçok sözcük yabancı kökenli olabilir. Ama seçenek gibi şık bir sözcük varken alternatif demeye gönlüm elvermiyor açıkçası.
Türk haberciliğini genel olarak nasıl buluyorsunuz?
Hem biraz yüzeysel, hem biraz fazla kurcalayıcı. Birbirinden çok farklı işler yapılıyor “habercilik” adına. Bir olayı, 10 farklı cümleyle ifade edebilirsiniz ve 10 ayrı fikir yaratabilirsiniz zihinlerde. Neyi vurgulamak istediğinizdir önemli olan. Burada kurumların yayın politikaları haberi neresinden tutacağınızı aşağı yukarı belirler. Bir tercihtir sonuçta. Ya da hangi habere öncelik vereceğiniz konusu. Örneğin çok popüler bir kanalın ilk beşte değerlendirdiği bir haber, Ntv’nin akışına bile girmez bazen. Ama daha genel açıdan baktığımızda, kişilik hakları söz konusu olduğunda, ben Türkiye’de bireysel hakların tecavüze uğradığını düşünüyorum haber bültenlerinde. Haberin kahramanı kim olursa olsun, sıradan biri ya da değil.
Gazetecilik alaylıların ağırlıkta olduğu bir meslek. İletişim mezunu olmanız bu bağlamda bir avantaj oluşturdu mu sizin için?
Gazetecilik öyle bir meslek ki alaylı ya da okullu fark etmiyor, özverili olmanız gerekiyor. Risk almaya açık, stresle kardeş, her daim meraklı ve sürekli gelişmeye istekli olmanız lazım. Okuduğunuzu anlayamadıktan, gördüklerinizi neden-sonuç ilişkisi ile anlamlandıramadıktan sonra, okullu olmuşsunuz ne fark eder ? Bunu okulu yadsıdığım için söylemiyorum. Asla. Şimdiki aklım olsa, “Bunlar benim ne işime yarayacak ?” dediğim derslerime de sıkı sıkı sarılırdım.
Duygu Canbaş ile Röportaj one dergisiİdeolojik yelpazenin neresinde konumlandırıyorsunuz kendinizi? Örneğin sosyal demokrasiyle aranız nasıl?
Siyasette de birtakım kavramlar yer değiştirdi. Eskinin keskin hatları yumuşadı. İdeolojinin değil, bireyin ağırlık kazandığı bir hal aldı. Örneğin “sol söylemler” artık herkesin dilinde. Ancak elbette, söylemler benzeşse de, uygulamada fark var. Özlediğim, “Atatürk’ün izindeki çağdaş Türkiye’de insan odaklı çağdaş sosyal demokrasi”.
Biraz ironik bir soru olacak ama güne nasıl başlarsınız?
Kalkış saatim açısından “trajik”. Eskiden o saatlerde yatıyor iken, şimdi güne koyu şekersiz duble espresso ile başlıyorum. Sabah mahmurluğuna fırsatım olmadığından, hemen kendime gelip işe koyuluyorum. Aslında insan vücudunun uykuya en aç, en teslim olduğu saat, benim antenlerimin tamamı ile açık olması gereken saat. Ancak, yine de sabahı seviyorum.
Mesleki koşuşturmaca nedeniyle fırsat bulup yapamadığınız ve içinizde ukde kalan bir şey… Dünyayı gezmek olabilir. Çok gezen çok bilir. Her yeri gezmek ve öğrenmek isterdim.
İstanbul’da özel önem atfettiğiniz bir semt var mı?
Ayağımda spor ayakkabılarım ara sokaklarında kaybolabileceğim, keşfedecek gizli köşeleri olan, yeni hayatlarla buluşabileceğim, yaşanmışlık kokan her semti benim için özel İstanbul’un…
Nesini seversiniz İstanbul’un?
Her koşulda boğazı… Gökyüzünde ışıldayan güneş altında da boğaz, sonbaharın hüznünde de boğaz, karlar altında da boğaz, ilkbaharda erguvana bürünmüş haliyle de boğaz. 10 yıldır İstanbul’dayım ama hala her köprüden geçişimde heyecanlanırım. Bu güzelliğe nazar değmesin diye dua ederim.
Duygu Canbaş ile Röportaj, Ntv, haber spikerliği, NTV haber spikeri, Güzel sunucu, televizyoncu, haber sunucusu, anchorwomanDünya şehirleri arasında sevdikleriniz…
Görmeyi istediğim o kadar çok yer var ki… Örneğin en çok gitmek istediğim yerlerin başında Beyrut geliyor. Ama Paris’in aşkını, Madrid’in özgürlüğünü sevdiğimi söyleyebilirim.
Son okuduğunuz kitap…
Her zaman başucumda birkaç kitap var. Ruh halim ve uyku durumuma göre çekip birini okurum. Şu sıralar, “Tanrı’nın Doğum Günü ( Burak Özdemir )” ve “Cahillikler Kitabı ( NTV Yayınları )” var.
Son izlediğiniz film…
Siz sorunca fark ettim, bir aydır sinemaya gitmemişim. Ne ayıp. Şu sıralar biraz dizilere merak sardım galiba. Haftasonu kapanıp arka arkaya üç beş bölüm dizi izliyorum. Prison Break’in kaçırdığım bölümlerini sezon başlamadan bitirmem lazım.
Nerelerde kendinizi daha huzurlu hissedersiniz?
İstanbul ve İzmir Çeşme’deki evim. Bunun dışında elimde gazetem ya da kitabım, yanımda köpeklerimle bir kır kahvesi de olabilir.
NTV sosyal sorumluluk konularına önem vermesiyle bilinen bir kanal. Biz de ONE dergisi olarak her yıl insanlığın genelini ilgilendiren bir sorunu sosyal sorumluluk teması olarak belirleme kararı aldık. Bu yılki temamız çevre. Bu bağlamda neler söylemek istersiniz.
Bu yaz NTV ekranını yeşile boyadık. İnsanlığı tehdit eden, her türlü çevre sorununu A’dan Z’ye irdelemeye, bir pencere açmaya çalıştık. Herkesin “Ben ne yapabilirim ki ?” düşüncesinden sıyrılıp acilen adım atması gerekiyor. Bu gezegenin, sadece biz insanlara ait olmadığını, öyle bile olsa, bunun sorumsuz ve saygısız davranma hakkı vermeyeceğini insanların kafasına kazımak gerekiyor. Bu açıdan sizi de takdir ediyorum.
Teşekkür ederiz Duygu Hanım.
Ben teşekkür ederim. Çok naziksiniz. Gurur duyacağımız işlere imza atacağınıza ve yayın hayatında yerinizi gün geçtikçe daha da sağlamlaştıracağınıza inancım sonsuz.
Röportaj: Ömer Üner
onedergi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.