16 Eylül 2012 Pazar

Ergenekon Destanı nedir özellikleri ve edebi dili hakkında


Ergenekon Destanı
Köktürk ilinde Oğuz Han soyundan İl Han Kağan oldu.
Türk illerinde Köktürk oku ötmeyen, Köktürk kolu yetmeyen yer yoktu. Bütün kavimler birleşerek Köktürklerden öç almaya yürüdüler. Düşman geldi, vuruş başladı. On gün vuruştular. Köktürkler üstün geldi.
Bir gün bütün illerin hanları ve beğleri av yerinde konuştular. Köktürklere hile yapmazsak, işimiz yaman olur, dediler. Tan ağarınca baskına uğramış çeri gibi, ağır yüklerini, kötü mallarını bırakıp kaçtılar. Türkler "Bunların vuruşma güçleri bitti, kaçıyorlar" deyip arkalarından varıp yetiştiler. Düşmanlar Köktürkleri görünce birden geri döndüler, vuruştular. Düşmanlar galip geldi.
(Köktürk Hanı) İl Han'ın oğulları çoktu. Savaşta hepsi öldü. Kayan adlı bir küçük oğlu vardı. O yıl evlendirmişti. İl Han'ın Tukuz adlı bir de yeğeni vardı. Bu ikisi bu yerdeki kişilerin ellene düşmüşlerdi. O gün olduktan sonra bir gece ikisi kadınlarıyla birlikte atlanıp kaçtılar. Yurda geldiler. Düşmandan kaçıp gelen dört maldan (deve, at, öküz, koyun) çok buldular.
Eğer ile varalım dersek, dört taraftaki illerin hepsi bize düşman. İyisi olur ki dağların içinde insan yolu düşmez bir yer izleyip (oturalım) deyip dağa doğru sürülerini sürüp gittiler.
(Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar.)
Vardıkları yerde akan sular, çeşmeler, türlü otlar, meyveli ağaçlar, türlü türlü avlar vardı. O yeri görünce Tanrı'ya şükürler kıldılar. Hayvanlarının, kışın etini yediler, yazın sütünü içtiler, derisini giydiler.
O yere Ergenekon adını koydular. Burada bu ikisinin çocukları çoğaldı. (Kaya'nın çocukları Kayat, Turkuz'un çocuklarının bir kısmına Tukuzlar, bir kısmına Türülken dediler.)
Dört yüz yıl sonra Ergenekon'da kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılar ki sığmadılar. Bu sebepten bir yere toplanıp oturup konuştular. Dediler ki atalarımızdan işittik. Ergenekon'un dışında geniş yerler, güzel yurtlar olurmuş. Bizim yurdumuz eskiden o yerlerde imiş... Dağların arasında yol izleyip bulalım. Göçüp çıkalım. Her kim bize dostum derse onunla görüşelim. Düşmanlarla güreşelim dediler.
Hepsi bu sözü beğenip çıkmaya yol izlediler, bulamadılar. (O zaman) bir demirci dedi ki "Burada bir demir madeni var. Yalın kata benziyor. Şunun demirini eritsek bir yol olurdu." Varıp o yeri gördüler. Bu sözü de beğendiler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın üstünü, arka yanını, her yanını (böylece) doldurduktan sonra yetmiş deriden körük yapıp yetmiş yerde kur­dular. (Ateşleyip) körüklediler.
Tanrı'nın gücü ile ateş kızdıktan sonra demir dağ eriyip akıverdi. Yüklü deve çıka­cak kadar yol oldu. O günü, orayı, o saati belleyip dışarı çıktılar. O günden beri Köktürkler'de âdet olmuştur. O günü bayram sayarlar. Bir parça demiri ateşe salıp kızdırırlar. (Önce) Han, bunu kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Ondan sonra Beyler de öyle yapar, bu günü mukaddes bilirler.
Nihat Sami BANARLI Resimli Türk Edebiyatı Tarihi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.