Kabil’in delirip Habil’i öldürmesinden beri, şu ya da bu sebepten, geçici ya da kalıcı olarak aklını kaçırıp kelimelerle anlatılamayacak korkunçlukta şiddet eylemlerine imza atan insanlar var. Modern zamanlarda da silah yasaları ne kadar sıkı olursa olsun, hemen her ulustan toplu katliam işleyen bir-iki psikopat çıkıyor. Bu sonsuz listeye geçen cuma günü Denver kentinin Aurora banliyösündeki katil de eklendi.
Aklını kaçırmış insanlar hep vardı ve hep olacak. Ama yine de dünyanın geri kalanıyla biz Amerikalılar arasında bir fark var. Bizde her bir yılın her bir günü iki Aurora gerçekleşiyor. Silahlı insanlar tarafından her gün en az 24 (yılda 8-9 bin) Amerikalı öldürülüyor. Üstelik bu hesaba silahla kazayla öldürülenler ya da silahla intihar edenler dahil değil. Onları da katarsak, sayı üçe katlanıp 25 bine ulaşıyor.
Bu, dünyanın en zengin 23 ülkesindeki toplam silahlı ölümlerin yüzde 80’inden fazlasından ABD ’nin sorumlu olduğu anlamına geliyor. Bu ülkelerin halkları da bizim gibi insan olduğuna, yani bizden daha iyi ya da kötü olmadığına göre, biz niye böyleyiz?
Amerikalı niye öldürüyor?
ABD ’de hem muhafazakârlar hem liberaller, bu sorunun ‘neden’ bölümüne dair sağlam inançlar besliyor. İki tarafın da kendi kutularından çıkıp gerçek çözüme ulaşamaması, her birinin yarım haklı olmasından kaynaklanıyor.
Sağ kanat, ülkenin kurucu liderlerinin, arzulandığı kadar çok silah sahibi olmaya dair mutlak bir hakkı ilahi bir kararnameyle garanti ettiğine inanıyor. Ve durmadan kafanıza kakıyorlar ki, silahlar kendi kendine ateşlenmez, yani “Silahlar insanları öldürmez, insanlar insanları öldürür.”
Elbette biliyorlar, Amerikan anayasasının ikinci ek maddesini gerekçe gösterirken, entelektüel açıdan dürüst olmadıklarını. Çünkü biliyorlar ki, anayasayı yazan adamlar, Britanyalılar geri dönüp yakıp yıkarsa diye çiftçilerle tacirler arasından çabucak milis gücü oluşturabileceklerinden emin olmak istiyordu.
Lakin “Silahlar insanları öldürmez” dediklerinde yarı haklılar. Ben sloganı biraz değiştirerek size hakikati söyleyeceğim: “Silahlar insan öldürmez, Amerikalılar insan öldürür.” Çünkü Birinci Dünya’da bunu toplu halde yapan tek biz varız. Diyorlar ki, bu durumdan şiddet filmleri ve video oyunları sorumlu. Son kontrol ettiğimde, Japonya ’daki film ve video oyunları bizimkilerden çok daha şiddet doluydu ama yine de Japonya ’da yılda 20’den az kişi silahla öldürülüyor, hatta 2006’da bu sayı sadece 2!
Bu kadar çok öldürmeye, ailelerin parçalanmasının neden olduğunu söyleyenler de var. Bundan sizi haberdar etmekten nefret ediyorum, ama Britanya’da çocuğunu yalnız başına büyüten ebeveynlerin sayısı ABD ’dekine eş, ama yine de Britanya’da yılda silahla öldürülen kişi sayısı 40’dan az.
Diğerlerinden farkımız ne?
Bunların hep ABD ’nin silahlı adamlar, ‘kovboylar ve kızılderililer’, “Önce vur, sonra sor” kültürü ve tarihine sahip olmasının sonucu olduğunu söyleyen benim gibi kişiler de var. Yerli Amerikalıları soykırımdan geçirmenin, üzerine ülke kurmak için çirkin bir temel teşkil ettiği doğruysa da, kanlı mazisi veya soykırım eğilimi olan sadece biz değiliz. Merhaba Almanya ! Evet sizden ve Hunlardan Nazilere kadar kıyımdan geçirmeyi seven tarihinizden söz ediyorum. (Japonlar ve yüzlerce yıl dünyayı yönetmeyi papatya yetiştirerek başarmadıkları ortada olan Britanyalılar da aynen öyle.) Ama yine de 80 milyon nüfuslu Almanya ’da, yılda 200 kadar silahlı cinayet işleniyor. Yani bu ülkeler ve diğerleri de bizim gibi –burada diğer tüm Batı ülkelerinden daha çok sayıda insanın Tanrı’ya inanması ve kiliseye gitmesi hariç...
Benim liberal yoldaşlarım size diyecekler ki, daha az silahımız olsaydı, daha az silahlı ölüm olurdu. Matematiksel açıdan bu doğru. Su şebekesinde daha az arsenik olursa, daha az insan ölür. Kötü her şeyin –kaloriler, sigara, televizyon- azı, daha az insan öldürür. Ve bizim de otomatik ve yarı otomatik silahlara engeller koyan, sürüsüne bereket mermi veren büyük dergilerin satışını yasaklayan güçlü silah yasalarımız olsa, Aurora’daki gibi silahlı saldırganlar sadece birkaç dakikada bu kadar çok kişiyi öldüremez.
Lakin bu savda da bir sorun yatıyor. Kanada ’da, çoğu av tüfeği, ziyadesiyle silah var. Yine de Kanada ’da yılda 200 civarında silahlı cinayet işleniyor. Aslında coğrafi yakınlıktan ötürü Kanada ’nın kültürü bizimkine çok benziyor –çocuklar aynı şiddet dolu video oyunlarını oynuyor, aynı filmleri ve televizyon programlarını izliyor ama yine de birbirlerini öldürmek isteyerek büyümüyor. Yeryüzünde kişi başına en çok silah düşen ülkeler listesinde İsviçre üçüncü sırada ama orada da cinayet oranı düşük. Öyleyse neden biz?
10 yıl önce ‘Bowling for Columbine’ filmimde bu soruyu yöneltmiştim. Bu hafta söyleyecek pek bir şeyim yok, çünkü söylemem gereken her şeyi 10 yıl önce söyledim ve pek bir işe yaramadı, şimdi film kılığında kristal küre haline gelmekten başka...
İşgal müptelasıyız!
O zaman şunu demiştim ve şimdi de aynısını söylüyorum:
Biz Amerikalılar inanılmaz iyi katilleriz. Amaçlarımıza ulaşmanın bir yolu olarak öldürmeye inanıyoruz. Eyaletlerimizin dörtte üçü suçluları idam ediyor ama cinayet oranlarının düşük olduğu yerler genelde ölüm cezasının olmadığı eyaletler.
Bizim öldürmelerimiz tarihte (Kızılderililerin, kölelerin katledilmesi ve içsavaşta birbirimizi katletmemiz) kalmış değil. Aynı zamanda korktuğumuz her neyse onu ortadan kaldırmamızın mevcut yöntemi. Dış politika olarak işgal. Bugün Afganistan ve Irak , ama aslında ‘vahşi batıyı’ fethettiğimizden beri istilacıyız, o kadar müptelası olduk ki, nereyi işgal edeceğimizi (Bin Ladin Afganistan ’da değil, Pakistan’da saklanıyordu) veya niçin işgal ettiğimizi (Saddam’ın hiç kitle imha silahı ve 11 Eylül ’le bağlantısı yoktu) bilmiyoruz. Alt sınıflarımızı öldürmeye gönderiyoruz ve geri kalanlarımız, orada sevdiğimiz biri yoksa, bir günün bir dakikası bile dökülen kanları düşünmüyor. Şimdi de pilotsuz uçakları, Las Vegas’ın bir banliyösündeki havalandırmalı bir odadan meçhul adamlarca kontrol edilen uçakları öldürmeye gönderiyoruz. Bu delilik.
Kolay korkan insanlarız ve bizi korkuyla manipüle etmesi kolay. Evimizde 300 milyon silaha sahip olmamızı gerektirecek kadar çok korktuğumuz şey nedir? Kimin bize zarar vereceğini düşünüyoruz? Niye bu silahların çoğu beyaz banliyölerde ve kırsal evlerde bulunuyor? Belki ırk sorunumuzu ve yoksulluk sorunumuzu çözmeliyiz (bu meselelerde yine sanayileşmiş dünyanın bir numarasıyız), belki ondan sonra daha az hüsrana uğramış, daha az korkmuş, daha az öfkeli insanlar oluruz da silahımızı çıkarmak için çekmeceye uzanmayız. Belki birbirimizi daha çok umursamalıyız.
Aurora ve vatandaşı olduğum şiddet dolu ülkeyle ilgili düşüncelerim işte bunlar. (25 Temmuz 2012)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.