diğer bir şekilde tanımlamak ta gerekirse elin sıcak sudan soğuk suya girmeMEsi için çabalayan, bulunduğun yopluluk-devlet içerinde tüm kültürel etklinlikleri yapma olanağın bulunacak bunun yanında başkaları gibi düşünmediğin için kimse sana saldırmayacak,sataşmayacak,yaşamına saygı duyacak vs.tüm bunların olduğu bir topluluk için uygar denilmesi mümkün olur sanırım.
şimdi sanata değinelim.sanırım en zoru sanat olsa gerek.insanlık tarihi kadar eski olan,din mitolojilerinde bile geçen,insanların hayatına renk katan o yüce değer.ama tanımsal olarak hep bir tartışma söz konusu.kimileri sanatın doğası gereği hiçbir tanımın onu tam olarak karşılayamayacağını düşünüyor.akademik kesim ise ona bir kıyafet bulup giydirmenin peşinde.zaten bunu onu birçok parçaya bölüp gerçekleştirmiş bir durumdada.kalıplara koyup şekiller vermiş bir sıvıya kalıplara koyup şkillendirir gibi.
ama snat kişinin duygusunu-düşüncelerini belli materyaller ile ifade etmesi olarak tanımlıyorum ben.
bilim ise kökeni sanattan gelir.insanları daha iyiye taşımak için vardır temelinde merak haliyle nasıl sorusu yatar.toplumların var olmayan olguları bulmasına ve yeni şeyler öğrenmesine ön ayak olmuştur bilim.
şimdi soruya dönelim belli bir uygarlıktan bahsetmenin şartı bilimnde sanatında olmasında geçer.amahangisi daha ağır basar dersek ikisininde kökeninin nereden geldiğine bakmak gerekir.sanat insanlar var oldu olalı vardı.mağaralarda ki el resimlerini hayvan resimlerini sadece yaptıkları işin nasıl yapıldığını anlatmak olduğunu sanmıyorum ilk çağlarda yaşayan insanların.
öte yandan bilime gelince,bilim sanattan doğmuştur.zaten bilimin beslendiği yer yaratıcılıktır.eğer birşeyler tasarlamaya karar verdiyseniz bunun diğer adı sanat yapmayada karar verdiğiniz anlamına gelir.hayal gücünün olduğu her yerde sanat vardır.albert einstein çok iyi bir hayal perest olarak tanımlıyor du kendini.yoksa izafiyetin varlığı hiçbir zaman bulunamazdı.
sanatın bir çocuğu oldu adını bilim koydular.sanat olmadan bu hayat sıkıcı olur hatta yaşamak için bir sebep kalmaz.ama bilim olmadan sadece gelişmişlik seviyesi düşer.çamaşır makinasında değilde elde yıkanır çamaşırlar,otomobille değilde at arabası ile ulaşım yapılır,cep telefonu değil de mektup kullanılır bide biz bu şekilde bir tarışma yapmazdık bilim olmasaydı.
televizyon - çamaşır, bulaşık makineleri - telefon - bilgisayar ve benzerleri.
bunlar doğuda da var ama gel gelelim kütüphane yok! müze yok, sanat eserleri yok! sanatla alakaları yok! çok mu uygarlar şimdi onlar! alakası yok..
ünlü düşünce adamı montesqieu "Bir milletin mü******likteki meyline önem verilmezse o milleti ilerletmek mümkün olmaz" diyerek güzel sanatlardan müziğin uygarlık ilerlemesinde ki etkili rolünü açıkça belirtmiştir.Montesqieu'nin sözünü tasdik eden Atatürk 1 Kasım 1934 tarihinde TBMM'nin açış nutkunda montesqieu'nün görüşüne yakın şu cümleyi söylemiştir: "Bir milletin yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir."
üstelik bir de şu var dünyada uygarlıkların yeniden yapılanmasına, değişmesine ve gelişmesine katkıda bulunan bilim adamlarının temellerinde de sanatı görüyoruz: Ünlü italyan rönesans dönemi mimarı michelangelo aynı zamanda ressam, heykeltraş ve şairdir de..
bu arada ilk yazdığım yazıda deniz altı örneğim tamamiyle yanlış oldu.. tekrar dikkatli araştırdım ve denizaltı 1640 yılında icat edilmiş jules verne yokmuş bile o zamanlarda... gelgelelim denizaltı yapılırken Leonarda Da Vinci tarafından resmi çizilmiş ve daha sonra william bourne tasarımını yapmış 1560 yılında... 40 yıl fark var arada...
aslında demek istediğim bilimden bir adım önce sanatın olması sanatın hayal gücünü geliştirmesi yada hayal gücünün sanatı geliştirmesi...
sonuçta bilim; düşünce ile ortaya çıkar, düşünce gücünü geliştiren hayal gücü değil midir ?
uygarlığın gelişmesinde bilim etkisizdir demiyorum - sanat daha önemli ve etkilidir diyorum !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.