11 Mart 2012 Pazar

Nietzsche'nin Tuzakları / Nietzsche Nasıl Okunmalı?

Nietzsche'nin felsefesi, bırakın genel okuyucuları, konu hakkında uzman filozof ve düşünürler tarafından dahi farklı ve hiçbir zaman bir ekole indirgenemeyecek yorumlara sebebiyet vermektedir. Çünkü Nietzsche alışılagelmiş tarzın ve sistematiğin çok ötesinde, umarsızca yazmıştır her zaman... Çelişkili sözler söylemeyi sorun etmeden ve tamamen sistematik karşıtı bir tavırla eserler vermiştir. Kullandığı aforizmik tarzı ve kaygı taşımaması, O'nun hala daha uygun şekilde anlaşılamamasına yol açmıştır.

Öyleki kişi, nesnelere anlam vermeye başladığı kültürden, ortak bilinç seviyesinden kopamazsa, hatta Nietzsche'nin felsefesini O'nun hayatı ile birlikte takip edemezse, kısacası Nietzsche'nin psikolojisini kavramayazsa, anlayamamaktan şikayet etmemelidir.


Şöyle der Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü Üstüne adlı eserinde, toplumun ahlak anlayışına ilk saldırısını yapmadan;

"Eğer bu kitap da anlaşılmıyor ve kulak tırmalayıcı bulunuyorsa, öyle sanıyorum ki, özrün bana ait olması gerekmiyor. Açıkça, benim yazılarımı ilk kez okuyanın zorluk çekeceğini umuyorum: İçine girilmesi pek kolay değil onların..." [1]

Dolambaçlı ve daha keşfedilmemiş yollarda yürümeyi seven, sürekli yıkarak, zarar vererek, bir travmanın ertesinde okuyucusuna "Neyse o olmasını" öğütleyen trajik filozof, hiçbir zaman kendisine mürit aramadığı gibi, böyle bir tutumda sadece gülebileceğini dile getirmiştir. Hiçbir şekilde anlaşılma, destek görme ve ün sahibi olma kaygısı taşımayan Nietzsche, her defasında, "Anlatacaklarım, önümüzdeki iki yüzyılın tarihidir" savını dile getirmiş, haklı çıkmıştır. Bu keskin inanç, Nietzsche diğer filozoflardan ayrırır ve felsefe tarihinde keskin bir dönemeç olarak tanımlanır. Nietzsche'nin kendi çağında gelecek üzerine kurduğu felsefeyi ve günümüzdeki etkilerini kimse gözardı edemez. 

"(...)İnsanlar bana, tüm yazmalarımın acemi kuşlar için kapan ve tuzaklarla olduğunu ve alışılagelmiş değerlerimiz ile değer verdiğimiz alışkanlıklarımızı yıkmak üzere, neredeyse sürekli, ama çoğu zaman göze çarpmayan bir davet içerdiğini söylemişlerdir(...)" [2]

Daha ilk saldırılarında dile getirdiği gibi, acemi kuşlar için belki de kasteddiğinden çok daha fazla tuzak ve okuyucuya zarar verebilecek yan vardır. Konu hakkında Prof.Dr.Fehmi Baykan'ın önemli bir tespitini paylaşmak istiyorum;

"Nietzsche'ninkiler gibi ilham verici eserleri okumanın bir tehlikesi vardır. Kişi, bu gibi eserleri okuyunca yazarın bilinç seviyesine ulaştığı hayaline kapılabilir. Kişinin kapılabileceği böyle bir izlenim, onu bilgiçleştirir. Bu durum illüzyondur, en kötü türden zihni decandence(yabancılaşma) 'dır." [3]

Sayın Baykan'ın tepitine itiraz etmek anlamsız olacaktır. Çünkü birey, genel bir bakış açısıyla bakabilmeli, toplumsal değerlerinden arınabilmeli ve hatta, onlardan kopabilmeyi göze almalıdır. Okuyucu, her an yanlış anlamaya müsaittir ve kendini, olağan özgürlüğünü de yitirebilir. Nietzsche'nin okuyucundan istediği tek şey, kişinin bizzat kendisini bulmasıdır. Konu hakkında Nietzsche şöyle der;

"Kendisinden birşeyler beklediğim okuyucunun üç özelliği olmalı: Sakin olmalı ve okurken acelesi olmamalı, sürekli olarak kendini ve kültürünü araya sokmamalı. Nihayet, sonunda sonuç olarak yeni tabelalar beklememeli."[4]

Birey, bir kültür ve uygarlık seviyesine doğar. O toplumun değer ve inançlarına göre eğitilir, değer biçer. Görebildiği çarpıklık ve tezatlık halinde, ilk öğrendiği farklı görüşe iman edebilir ve gerçeği o inanda arayabilir. Bu, kişinin kendisi olması yolunda büyük bir tehlikedir. Çünkü, yadsıdığı toplum öğretilerine karşı çıkan her aykırı fikir, onun kendisi olma yolunda doğru bir tercih olduğu anlamına gelmez. Toplumun yozlamış değer yargılarından kurtulan veya kurtulma arefesinde olan birey için, bu, büyük bir tehlike içermektedir. Birey, dönüşü olmayan keskin hatalar yapabilir.

Zerdüşt'ün ağzından şöyle öğüt verir okuyucularına;

"Zerdüşt'e inandığınızı mı söylüyorsunuz? Zerdüşt'ün ne önemi var? Sizler bana inananlarsınız ama, bütün inananların ne önemi var? Sizler henüz kendinizi aramadınız ve beni buldunuz. Bütün inananlar da böyle yapar; bu yüzden inancın önemi yoktur. Şimdi beni yitirmenizi, kendinizi bulmanızı diliyorum!" [5]

Nietzsche'nin felsefesinde, kişinin hayatı ve kendisini bulması, olumlaması ; Nihilistik yozlaşmış tabulardan ve inançlardan kurtulması önemli bir yer teşkil etmektedir ve belki de bir kırılma noktasıdır. Çünkü Nietzsche, söylediklerinin sadece kişiyi kendi üzerine yoğunlaşmasına dair olduğunu belirtmekte ve şöyle demektedir;

"Benim yazmalarım, sadece benim aşmalarımdan söz eder" [6]

Ayrıca Zerdüşt'te, çarpık değer biçmelerin, toplumun acısını çeken bireye şöyle salık verir;

"Yanlızsan , kendine giden yolu yürüyorsun.Fakat bu yol , kendine ve yedi şeytanına uğrar. Sen , kendinin inkarı , cini , cinneti , falcısı , delisi , şüphecisi , uğursuzu ve kötülüğü olacaksın. Kendi alevinde yanmayı istemelisin.Kül olmadan nasıl yenileceksin? (...) Göz yaşlarımla yanlızlığına git kardeşim! Ben , kendinden üstün bişey yaratmak isteyen ve bu yüzden harcananı severim!" [7]

Konuyu toparlarsak, Nietzsche'yi okuyan ve felsefesi ile ilgilenen okuyucu, öncelikle sistematik bir felsefe anlayışının dışında, gerek edebi gerek felsefi derinliği olan, tuzaklarla ve bilmecelerle dolu bir maceraya atıldığını bilmelidir. Nietzsche, özellikle hayatı ve felsefesinin birlikte takip edilmesi gereken bir filozoftur. Bu sebeple de Nietzsche, olduğu gibi okunduğunda ya yanlış anlaşılacak, ya da okuyucu Nietzsche'nin anlaşılmazlığından yakınacaktır.


Mehmet BERK

-------------------------------------

KAYNAKÇA
1- Ahlakın Soykütüğü Üstüne - Önsöz,P8
2- İnsan pek insanca - Önsöz
3- Nietzsche ve Felsefesi, Fehmi Baykan, S 145
4- Yunanlıların Trajik Çağında Felsefe - Eğitim kurumlarımızın Geleceği Üzerine Düşünceler, S 15
5- Böyle Buyurdu Zerdüşt, Armağan Eden Erdem Üstüne
6- İnsanca Pek İnsanca, Cilt 2 -başlangıç
7- Böyle Buyurdu Zerdüşt- Yaratıcının Yolu Üzerin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.