5 Ekim 2011 Çarşamba

Botanik nedir - Botanik Parkının özellikleri

Botanik: Bitkibilim olarak da bilinir, biyolojinin bitkilerle ilgilenen ve bütün bitkisel yaşam biçimlerinin yapısını, özelliklerini ve biyokimyasal süreçlerini inceleyen daldır.

Botanik genellikle dört ana bölüme ayrılır: Morfoloji, fizyoloji, ekoloji ve sistematik botanik. Bitkilerin yapısal özellikleri ve biçimleriyle ilgilenen morfolojinin altbölümleri, hücreyi inceleyen sitoloji ya da hücrebilim, dokuları inceleyen histoloji ya da dokubilim, dokuları organ düzeyinde ele alan bitki anatomisi, yaşam çevrimini inceleyen üreme morfolojisi ve bitkilerin gelişmesini inceleyen morfogenez ya da deneysel morfolojidir. Fizyoloji bitkilerin işlevsel birimleriyle ilgilenir. Ekoloji, bitkilerin yaşadıkları çevreyle karşılıklı ilişki ve etkileşimini konu alır. Sistematik botanik ise bitkilerin tanımlanması, sınıflandırılması ve adlandırılmasıyla ilgilidir. Botaniğin bu temel bölümlerine ek olarak, bakterileri inceleyen bakteriyoloji, mantarları inceleyen mikoloji, algleri inceleyen algoloji ya da fikoloji, karayosunlarını inceleyen briyoloji, eğrelti ve benzeri bitkileri inceleyen pteridoloji, fosil bitkileri inceleyen paleobotani, canlı ya da fosil sporları ve çiçektozlarını inceleyen palinoloji, bitki hastalıklarıyla ilgilenen bitki patolojisi, insana yararlı bitkilerle ilgilenen ekonomik botanik ile geçmişteki ve bugünkü gelişmemiş toplumların çeşitli amaçlarla kullandıkları bitkileri araştıran etnobotanik gibi uzmanlık dalları gelişmiştir. Öte yandan botaniğin tarım, bahçecilik, ormancılık, eczacılık gibi bilim dallarıyla da yakın ilişkisi vardır.

Aristoteles’in öğrencisi olan ve botaniğin kurucusu olarak kabul edilen Theophrastos’un bitki morfolojisi, sınıflandırması ve bitkilerin doğa tarihiyle ilgili kavramları yüzyıllarca tartışmasız olarak benimsenmiştir. Bu büyük bilginin tahminen 200 kadar botanik incelemesinden yalnızca ikisi, De causis plantarum(Bitkilerin Nedenleri Üstüne) ve De historia plantarum(Bitkiler Tarihi Üstüne) Latince çevirileriyle günümüze ulaşabilmiştir. iS 1. yüzyılda yaşamış Yunanlı botanikçi Pedanios Dioskorides ise Peri hyles iatrikes(Latince De materia medica; Bitkiler Kitabi) adlı yapıtında, 600 kadar bitkinin yetişme yerlerini, biçimsel özelliklerini ve tıbbi kullanımlarını tanımlamıştır. Bitkileri ağaçlar, çalılar ve otlar biçiminde sınıflandıran Theophrastos’a karşılık, Dioskorides aromatik bitkiler, yenen bitkiler ve şifalı bitkiler olarak üç ana gruba ayırır. Dioskorides’in çağdaşı olan Romalı doğa bilgini Plinius, öncüllerinden daha özgün çalışmalar yapmadı ama, Historia naturalis(Doğa Tarihi)adi altında derlediği 37 ciltlik büyük doğa ansiklopedisinin 16 cildini bitkilere ayırdı.

15 ve 16. yy’larda tıbbi bitkileri tanımlayan pek çok kitap yayımlandı. 16. yüzyılda merceklerin bulunması ve birleşik mikroskobun geliştirilmesi, bitkilerle ilgili zengin buluşlar çağını açtı. 17. yüzyıl botanikçileri yalnızca tıbbi bitkileri incelemekten vazgeçip, dünyanın her yerinde yetişen bütün bitkileri araştırmaya başladılar. Bu çağın en önemli botanikçilerinden biri olan Gaspard Bauhin, bitkileri iki sözcükle adlandırma sistemini Linnaeus’tan önce kullanan ilk botanikçidir. 1665’te Robert Hooke, bitki dokuları üzerinde mikroskopla yaptığı gözlemlerin sonuçlarını Micrographia(Mikro çizimler) adıyla yayımladı. İzleyen 10 yıl içinde Nehemiah Grew ve Marcello Malphighi bitki anatomisi üzerinde önemli çalışmalar yaptılar.

Stephen Hales, başarılı çalışmalarıyla deneysel bitki fizyolojisinin temellerini attı ve Vegetable Statick’te (1727;Bitki Statiği) suyun bitkilerdeki hareketini açıkladı. 1753’te Linnaeus, dünyanın çeşitli yerlerinde yetişen 6 bin bitki türünü tanımladığı Species plantorum’u (Bitki Türleri) yayımladı. Bugün bile bitki sınıflandırmasının temel başvuru kitabi sayılan bu yapıtında, bitkileri cins ve tür adıyla veren ikili adlandırma sistemini geliştirdi; ayrıca bitkileri eşey organlarına göre tanımlayıp sınıflandırmayı önerdi.

Günümüzde, bitki coğrafyası, bitki ekolojisi, bitki kimyası, topluluk genetiği gibi ilgili dalların ve bitki hücresinin incelenmesinde başvurulan yeni tekniklerin (hücre genetiği, hücre taksonomisi) katkısıyla, sistematik botanik büyük bir gelişmeye konu olmuştur.

Botanik park:Yalnızca çevreyi güzelleştirmek amacıyla düzenlenmediği için öbür bahçe ve parklardan oldukça farklıdır. Bu parklar, bir yörenin yerli bitkileriyle o iklimde yetişmeyen bitki örneklerini bir araya derleyip özel bakım altında iklime uyum sağlamalarını amaçlayan zengin bir bitki koleksiyonudur. Parkın görünümünü güzelleştirmek için bazen aralarına ağaç ve çalılar dikilse de, bitkilerin yerleşme düzeninde mutlaka bilimsel sınıflandırma gözetilir;yani aynı familya, cins ve türden bitkilerin bir arada bulunmasına özen gösterilir. Böylece hem aranan bitki kolayca bulunabilir, hem de türler arasındaki yapısal benzerlikler ön plana çıkar. Her bitki örneğinin yanına ya da üstüne de anayurdu, halk arasında bilinen adı ve Latince adı yazılır.

Özellikle bitki grupları arasındaki akrabalık ilişkilerini yansıtmak amacıyla düzenlenmiş canlı bitki koleksiyonudur. Bugün botanik parkları daha çok süs bitkilerini sergilerken akrabalıklarını yansıtmaya da özen göstererek, hem göz beğenisini okşamak, hem de taksonomi bilgisi vermek gibi ikili bir görev üstlenir. Bir zamanlar halk hekimliğinde kullanılan ve ilk botanik parklarının en değerli örnekleri olan tıbbi bitkiler bugün ancak tarihsel değer taşır ve çağdaş bitki koleksiyonunda özel bir yer tutmaz. Odunsu bitkilerin (ağaç ve çalılar) yetiştirildiği botanik parklarına arboretum denir. Arboretum, kendi başına ayrı bir koleksiyon oluşturabileceği gibi, botanik parkları içinde ayrı bir bölüm olarak da düzenlenebilir. Böyle bir koleksiyondaki bitki sayısı bahçeye ayrılan alanın büyüklüğüne, kuruluşun bilimsel ve mali kaynaklarına bağlı olarak da değişir.

Kentleşmenin artmasıyla botanik parkları da sanayileşmiş ülkenin kültür kaynakları arasına girmiştir. Bu parklar, doğadan uzak yaşayan kent insanlarına doğanın bir parçasını sunarak, istedikleri zaman toplumdan ve gürültüden uzaklaşma olanağı sağlar.

Botanik parklarının en eski örneklerine Çin’de ve Akdeniz kıyısındaki ülkelerde rastlanır. Bunlar gerçekte, meyve ağaçlarını, sebzeleri ve ilaç yapımında kullanılan şifalı bitkileri yetiştirmek için kullanılmıştır.

Matbaanın bulunmasından sonra, bitki konusunda yüzyıllardır yazılmış kitaplar geniş kitlelere yayıldı; ayrıca şifalı bitkiler konusundaki yayınlar arttı. Bu gelişmeler botanik parklarının kurulması düşüncesini akla getirdi. Avrupa’da 16. yüzyılın sonunda bu tür beş park varken, 20. yüzyıl ortalarına değin sayıları yüzleri buldu. Bu parklardan ilk ikisi İtalya’da Padova ve Piza’da kurulmuştu(1545). Başlangıçta botanik parkları üniversitelerin tıp okullarında kuruluyordu; o zamanın botanikçileri de tıp profesörleriydi. Parklarda ilaç yapımında kullanılan bitkilerin yetiştirilmesiyle ilgili eğitim yapılıyordu. Bu botanikçiler ayrıca başka hizmetler de verirlerdi. Örneğin 16. yüzyıl botanikçilerinden Carolus Clusius, Leiden’deki botanik parkında büyük bir soğanlı bitki koleksiyonu oluşturmuştu. Bu koleksiyon Felemenk’te soğanlı bitki endüstrisinin başlamasını sağladı.

İsviçreli bir hekim ve botanikçi olan Jean Gesner 1800’lerin başlarındaki bir yazısında 18. yüzyılın sonunda Avrupa’da 1600 botanik parkının bulunduğunu yazmıştı. 18 ve 19. yüzyıllarda botanik bilimi hızla gelişti; bu dönemde önemli botanikçilerin bir çoğu botanik parklarının yöneticileriydi. O zamandan bu yana, eğitim ve tıbbi bitki parkı biçimindeki klasik botanik parkları azaldı, onların yerini temelde bitki kültürünün ve süs bitkileri ile özel bitkilerin sergilenmesinin amaçlandığı parklar aldı.

Büyük canlı bitki koleksiyonları, hem araştırmacılar için önemli kaynaklar oluşturur hem de halkın bitkiler ve yetiştirilmeleri konusunda bilgi edinmesine olanak sağlar. Bazı botanik parklarında her yıl yetişkinler ve çocuklar için bitki yetiştirme kursları düzenlenir.

Botanik parkları, değerli genetik özellikler taşıyan türleri içerdiği için, yeni bitki çeşitlerinin üretilmesinde çok önemli birer kaynaktır. Örneğin Pennsylvania’daki Longwood Parkları, ABD Tarım Bakanlığı’nın iş birliği ile süs bitkileri ve yeni çeşitler üretebilecek türler toplamak üzere çeşitli geziler düzenlemektedir. İngiltere’deki Kew Kraliyet Botanik Parkı da bitki toplama gezileri düzenlemekte ve ekonomik değeri olan bitkileri, dünya üstünde yetişebildikleri en uygun ortamın bulunduğu yerleri dağıtmaktadır. Burası ayrıca kauçuk ağacı (Hevea brasiliensis), ananas, muz, çay, kahve, kakao, çeşitli kereste ağaçları ve kınakına gibi bitkilerle, ilaç ham maddesi elde edilen başka bazı bitkileri dünyaya tanıtmış ve yaymıştır.

Bir botanik parkı düzenlenirken benzer bitkilerin bir araya konması geleneksel bir uygulamadır. Gene de güzel görüntüler yaratmak göz ardı edilmez, ağaç ve çalılar, kendi taksonomik gruplarından otsu bitkilerin arasına serpiştirilir.

Botanik parklarında, genellikle bitkilerin çoğaltılmasında ya da mevsim değişikliklerinden etkilenen bitkilerin yetiştirilmesinde seralar kullanılır. Kışlar soğuk olan yerlerde tropik orkideler, tropik eğreltiler, tropik ve astropik bölgelerin ekonomik bitkileri, kaktüsler, Afrika menekşeleri ve begonyalar gibi bitkiler bu seralarda yetiştirilir.

Büyük bitki koleksiyonları oluşturulmak isteniyorsa, türler için belirli mevsimlerde uygun sıcaklık koşulları sağlayan depolama alanları kurulur. Aşırı soğuğa dayanamayan, ama soğuk bir döneme de gereksinim duyan genç bitkilerin kışı geçirmesi için de özel soğuk seralar da kullanılabilir. Gene sıcak yaz güneşine dayanamayan bitkilerin yetiştirilebileceği ve bazı bitkilerin de geçici olarak depolanabileceği, çıtalardan yapılmış gölgeliklerden yararlanabilir.

Birçok botanik parkında bir de herbaryum (kurutulmuş bitki koleksiyonu) vardır. Herbaryumdaki bitki türleri bilimsel adlarının yanı sıra nereden toplandıkları, nasıl büyüdükleri gibi bilgileri içerecek biçimde etiketlenir. Türler familya ve cinslerine göre dosyalanır ve hazır örnek olarak elde bulundurulur.

Birçok botanik parkı üniversitelerde işbirliği içinde çalışır. Böyle bahçeler bitki taksonomistleri için gerekli hizmetleri de sunar. Büyük botanik parklarının çoğunda teknik dergiler ve halk için broşürler yayınlanır, ayrıca resimli kitaplar ve filmler hazırlanır.

Bitki koleksiyonlarının korunmasında ilk koşul, kuskusuz bitki kültürünün iyi yapılmasıdır. Kentlerdeki botanik parkları için çimenliklerin bakimi özellikle önemlidir;halkın gözünde bir bahçenin değeri bitki koleksiyonlarının yetkinliğinden çok, genel görünüşü ile ölçülür. Ağaç ve çalı koleksiyonları sistemli budama ister ve hiçbir önemli ağaç bakımsızlığa iki yıldan fazla dayanmaz. Yaslı ağaçların budanması özel ilgi gerektirir; yaraların çürümemesine dikkat edilmelidir. Parazit ve hastalıkların denetimi için sık sık ilaçlama yapılmalıdır.

Eskiden botanik parklarında yeni bitki çeşitleri, toplayıcıların çoğunlukla uzak yerleri araştırma gezilerine gönderilmesiyle elde edilirdi. Bu toplayıcılar, doğada yetişen yeni türleri araştırıp, istenen bitki örneklerini parka getirirlerdi. Günümüzde, fidecilik sanayisi çok gelişmiş ve birçok küçük kuruluş belirli bitki gruplarında uzmanlaşmıştır. Sayısız bitki türü ve kültür çeşidi dikilmeye hazır olarak, doğrudan böyle kuruluşlardan satın alınabilmektedir. Botanik parkları arasında da sık sık tohum ve nadir bitki değiş tokuşu yapılır. Bazı parklar, yıllık tohum değiş tokuş listeleri yayımlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.