9 Eylül 2012 Pazar

Italo Calvino'nun edebi kişiliği - Hayat felsefesi

Zoru seçmek

Kolay mutluluktan hoşnut olmayan bir yazar olan Italo Calvino, "Arjantin Karıncası, Emlak Vurgunu, Kirli Hava Bulutu ve Diğerleri" adlı kitapta 'zor'u seçen bir yazarın anlatılarıyla karşılıyor okuru.

METİN AKYÜZ / Öykü
Bir kısmı daha önceden kitaplaşarak okurla buluşmuş olan, bir kısmı da ilk kez çevrilerek tematik eksende birleştirilen bir öykü seçkisiyle tekrar okur karşısına çıkıyor Italo Calvino. Kolaylıktan, kolay mutluluktan hoşnut olmayan bir yazar olan Calvino, "Arjantin Karıncası, Emlak Vurgunu, Kirli Hava Bulutu ve Diğerleri" adlı kitapta 'zor'u seçen bir yazarın anlatılarıyla karşılıyor okuru.
Zorluk üzerine kurulu dört ana izlekten oluşuyor kitap: Zor hayaller, zor anılar, zor sevdalar ve zor yaşam.
Öyküler, 1945-1958 yılları arasında kaleme alınmış. II. Dünya savaşını takip eden, insanlığın en zorlu anları... Dünya, bir namlunun tehdidi altında ölüm kalım mücadelesi veriyor. Herkesin hem av hem de avcı olduğu, olmak zorunda bırakıldığı bir dünya... Bütün insanlığın yaşaması için yeryüzünü çevreleyen hava artık barut kokuyor.
Yaşanılanlara kayıtsız kalmayan ama yaşanılan gerçeklikle farklı bir şekilde bütünleşen Calvino, tarihle koşut bir şekilde yazıyor yaşananları. Gerçeklik, bireye indirgenerek savaşın etkileri her nesnede kendini gösteriyor ve ortaya şiirsel bir gerçeklik çıkıyor.

Savaşın vahşeti
Yeryüzünden barut kokusu hâlâ silinmedi...
Calvino, "Gerçeklik bıçağını duruma göre seçtiğim yönde keskinleştirme eğilimindeyim," diyerek eserlerinin kurgusunu tarihin mantığının paradoksal işleyişinde değerlendiriyor. Gerçek devrimci bir edebiyatın ancak fantastik, hicvedici ya da ütopyayla var olan bir gerçeklikle üretilebileceğini düşünüyor.
Her zaman anlamı olan bir öykü, bir vektörel çizgiler grafiği kurma eğiliminde. Gerçeklik karşısında bir gazeteci, bir sinemacı gibi durmuyor. Bugün var olanın gerçekliğinden çok olacak olanın tarihsel düğümlerini, kilit noktalarını ve işleyişini açıklamanın peşinde. Bir hava taaruzu sırasında bombada değil de saldırının paniğiyle devrilen kaynar suyun öldürdüğü çocukta savaşın vahşetini yakalamaya çalışıyor.
Rastlantısal bu ölümü, Mussolini'yle bütünleştirerek çözümlemesini tamamlıyor. Bu küçük rastlantı büyük halkanın bir paçası olarak dünya gerçeğine ışık tutuyor. Parça, bütünü yansıtıyor.
Yeryüzünden barut kokusu hâlâ silinmedi...
"Ama savaş, rastlantısal talihsizliğin budalaca kaçınılmazlığına bir yön, genel bir anlam veriyordu; santralde elektrik şalterini indiren ele, gökte göze görünmeksizin vızıldayan pilota, ona izleyeceği rotayı göstermiş olan subaya, savaşa karar vermiş olan Mussolini'ye ancak dolaylı olarak bağlanabilecek bir şeydi bu..."

İnsanlığı sınamak
Bir taraftan tüm insanlara yaşama hakkını sunarak eşitliği sağlayan hava, diğer tarafta teknolojinin de desteğiyle ben ve öteki, öldüren ve ölen haksızlığına neden oluyor. Yaşamanın eşitliğine karşı ölümün eşitsizliği 'zor'u , zor yaşamları doğuruyor. "Havayla çevriliydik, her şeyle aramıza sınır koyan havaydı; oysa tüfeği doğrultunca hava, tüfeğin ağzıyla o nesne, kımıltısız gibi duran kanatlarıyla havada uçan minik şahin arasında uzanan görünmez ve düz bir çizgiydi.
"Tetiğe basınca hava önceki gibi saydam ve boş kalıyordu, ama yukarıda çizginin öteki ucunda, minik şahin kanatlarını kapatıyor ve bir taş gibi yere düşüyordu. Tüfeğin süngüsünden güzel bir barut kokusu yayılıyordu."
Yeryüzüne barut kokusu daha çok yayılıyor.
İnsanlık kendi geleceğini namluların ucuna bırakarak mutluluğu aramaya devam ettiği sürece "Yaşam, kadîm ve mutlu cennetlerin ender olarak anımsanabildiği bir cehennem" olarak insanlığı sınamaya devam edecek. Sınanacak bir şey kalmayıncaya kadar. 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen Yorumunuzun anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmasına dikkat ediniz.