Aslında birbirlerine zıt olan bu sanatları
Dönemin Müftüsü ile aralarında geçen bir atışma oldum olası beni Nefi’nin büyük bir şair olduğuna inandıran
Malum bizim Nefi oturtucu sözlerin adamıdır. Dönemin müftüsü görünüşte Nef'i yi öven, fakat içeriğinde Nef'i ye kâfir diyen bir beyit oluşturup halka sundu. Üstad Nefi’de boş durur mu sanırsınız? Nefi’ye biri kafir diyecek ve Nef’i masum masum, hiçbir şey yokmuş gibi davranacak. Üstad boş durmadı. Hemen bu beyite karşılık bir beyit de o yazdı:
Müftü efendi bize kâfir demiş.
Tutalım ben O'na diyem müselman.
Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere,
İkimiz de çıkarız orda yalan.
diye cevap vermişdir. Bu öyle oturaklı bir beyitti ki,dönemin müftüsü bu beyite karşılık olarak başka bir beyit yazma cüreti gösterememiştir. Yani Tutalım ben O'na diyem müselman.
Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere,
İkimiz de çıkarız orda yalan.
Öyle ki o zamanın sadrazamlarına şiir şeklinde küfür ettiği için bir kez zindana atıldı; ama padişah bunu öğrenince kendisini affetti.1 ay sonra tekrar küfür etti ve yine zindana atıldı ve yine padişah Allah'ın sabrı üç kezdir diyerek, "bir kez daha affediyorum seni" dedi ve tekrardan bizim sivri dilli Nefi'yi affetti. Aradan epey bir zaman geçti.. Bizde bir tabir vardır: “Can çıkar huy çıkmaz” diye, malum bu söz tam bizim Nefi'ye göreydi Nefi dayanamayıp ne de olsa beni tekrardan affedip bırakırlar diye düşündüğünden olsa gerek, tekrardan küfrettiği için nihayetinde boğularak öldürülmüştür.
Boğularak öldürülmesinin sebebi de Nefi’nin tamamen kendi isteği dahilinde gerçekleştirilmiştir. Sonuçta bir çok kez affedilmesine karşın, diline sahip çıkmayıp kendi ölüm fermanını yine kendi elleriyle imzalamıştır.
sağolunnnnnnnnnn
YanıtlaSil